Bu anlaşma iki ülkenin 1990’da imzaladığı işbirliği
anlaşmasının devamı niteliğindeyken bundan sonraki her 5 yılda yenilenmesi
öngörülüyor. Anlaşmanın yenilenmesine ilişkin hüküm, tarafların yenilenmeye iki
yıl kala itiraz etmemesi halinde otomatik olarak uzayacağı şeklinde düzenlenmiş
durumda.
ABD’nin Yunanistan’da halihazırda varlık gösterdiği
Girit’teki Suda Üssü’ne ek olarak 3 üste daha konuşlanmasına olanak tanıyan bu
anlaşma Yunanistan halkı ve bölgedeki diğer ülkeler nezdinde kaygı verici
özellikler taşıyor. Volos'ta Georgula Kışlası, Litohoru'daki atış alanı ve
Dedeağaç'taki Yannuli Kışlası ABD'nin kullanma yetkisine sahip olduğu yeni
askeri alanlar olarak göze çarpıyor.
ABD’nin Yunanistan’daki askeri varlığı bu alanlara sınırlı
değil. Yunanistan’da bulunan büyük NATO üslerinde de önemli ölçüde ABD güçleri
konuşlanmış durumda. Selanik, Kılkış, Araksos, Preveze, Salamis ve Girit
kentlerinde bulunan NATO’nun Hava, Kara, Deniz üsleri kenar kuşağın stratejik
öneme sahip askeri bölgeleri olarak sayılabilir.
Kavala'dan Dedeağaç'a, Atlantik'ten Hint-Pasifik'e
Yunanistan’daki ABD askeri varlığı son yıllarda olağanüstü
artış gösterdi. Bu artışın arka planında ABD’nin özellikle Ukrayna’daki
gerilimlere dönük jeostratejik planlaması yatsa da bu büyük askeri konuşlanma
yalnızca bölgesel gerilimlerle açıklanamayacak küresel bir planlamanın önemli
bir parçası olarak öne çıkıyor.
Yunanistan ile ABD-NATO ilişkilerinde yaşanan yakınlaşma
özellikle Batı Trakya’daki Dedeağaç şehrini ABD’nin yeni gözdesi haline getirdi.
Yunan Ordusu’nun önceleri Elevsina bölgesindeki Kavala şehrine kadar uzanan
akaryakıt hattının Dedeağaç’a uzatılması için gerekli olan maddi fonun NATO
tarafından sağlanacağı garanti altına alınıyor. Bu lojistik destek hattı
Rusya-Ukrayna Savaşı henüz patlak vermeden bölgede yaşanacak olası bir
çatışmaya ABD-NATO’nun müdahale kapasitesini artırmak üzere planlanmıştı. Bugün
bu anlaşmanın yürürlüğe girmesiyle plan bölgesel ölçekte hayata geçirilirken,
lojistik destek konusunun Ukrayna-Rusya Savaşı’nda iyice açığa çıkan bir başka
gerçekle yani ABD’nin kendi ordusu ve müttefiklerini olası bir krizde sürekli
besleyecek lojistik yeterlilikten uzak oluşu ile beraber değerlendirilmesi
zorunluluğu göze çarpıyor.
Ukrayna Savaşı Amerikan ticaret filosunun Avrupa ve Amerika
arasında savaş araç-gereçleri ve akaryakıt gibi çok kritik unsurların devamlı
ve sorunsuz transferini sağlamaktan uzak olduğunu ve ABD-NATO askeri gücünün
küresel ölçekteki diğer çatışma alanlarında doğacak olası krizlere eş zamanlı
müdahale kapasitesinin yetersiz olduğu fikrini uyandırıyor.
Rusya’nın doğalgaz tekelini Avrupa özelinde kırmak için boru
hatlarından bağımsız taşınabilen sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) transferini de
yeterli ölçekte karşılamanın çok gerisinde kalan Amerikan ticaret filosunun
tersine Yunanistan ticaret filosu ise dünyanın bir numarası olarak Dünya tanker
filosunun %30,25’ini, kimyasal tankerlerinin %14,64’ünü, LNG/LPG taşıyıcı
gemilerin %15,58’ini, dökme yük gemilerinin %20,04’ünü ve Dünya konteyner
gemilerinin %9,53’ünü elinde bulunduruyor.
ABD-NATO’nun halihazırdaki olanaklarıyla Atlantik ve
Hint-Pasifik’te eş zamanlı patlak verecek krizlere aynı anda müdahale
edebilecek yeterliliğe sahip olmadığı uzmanlar tarafından vurgulanıyor. Avrupa
ve Pasifik’teki Japonya, Güney Kore gibi ABD müttefiği ülkelerin enerjiye olan
bağımlılığı göz önüne alındığında iki cephedeki askeri harekatların sağlıklı
bir biçimde sürdürülebilmesi için ABD’nin denizlerdeki lojistik yeterliliğe bir
an önce sahip olması bir zorunluluk haline geliyor.
Sonuç olarak ABD’nin Yunanistan’la sağladığı anlaşmanın
Yunanistan’ı Ukrayna Savaşı’nda Avrupa-Atlantik kampına iyice
yakınlaştırmasının dışında enerji piyasalarındaki dengenin Amerikan kontrolü
altındaki LNG lehine değişmesi anlamını taşıdığı da konuşuluyor. Mevcut Rus
doğalgazına olan bağımlılığın yerini alacak Amerikan LNG’si dünyadaki enerji
haritalarının yeni baştan çizilmesini öngörüyor ve bu yeni planda ABD’nin
Yunanistan ticaret filosunu kiralama yöntemiyle sahaya süreceği düşünülüyor./sol