"Raialyoum" web sitesinde yayınlanan yazıda Arap
dünyasının seçkin analisti Abdulbari Atvan, İran'ın Lübnan'a gönderdiği akaryakıt
konusunu şöyle değerlendirdi: “ABD yaptırımları, tek bir kurşun bile atılmadan
nasıl bir hezimete uğradı? Bu skandal yenilgiden sonra Washington ve
müttefikleri için seçenekler ne olacak?
Biz de diğer milyonlarca insan gibi İran mazotunu taşıyan
yakıt tankerlerinin Suriye sınırından geçerek Lübnan'ın ‘Bekaa’ bölgesine
geldiğine tanık olduk.
Yakıtın bir kısmı hastaneler, huzurevleri ve yetimhane
vakıflarına hibe edilirken, kalan kısmı ise maliyet fiyatının altında bir
fiyatla özel hastaneler ve fırıncılara satılacak.”
Atvan, Hizbullah Hareketi Genel Sekreteri Seyyid Hasan
Nasrallah’ın sokaklarda kutlama yapmama çağrısına rağmen insanların çok
sevinerek, sokaklara akın ettiğini ve bu büyük manevi ve siyasi zaferi kutlamak
için yakıt konvoyuna çiçek attığını yazdı.
Arap yorumcu Atvan, şunları kaydetti: “Birçok ABD müttefiki
ve destekçisi, İran’ın petrol gemisinin Suriye'nin Baniyas Limanı’na ulaşmasına
şüpheyle bakıyordu ve gemilerin denizde veya Suriye'nin ev sahipliği yaptığı
limanda ve hatta Lübnan topraklarına mazot taşıyan yakıt tankerlerinin ABD ve
müttefiki İsrail tarafından hedef almasına umut bağlamışlardı. Fakat hayal karıklığına
uğradılar ve tüm sevinçleri boşa gitti."
İran petrolünün Lübnan'a ulaşmasıyla birlikte üç yaptırım
aynı anda hezimete uğramış oldu: İran petrol ambargosu, Suriye’nin limanlarına
yönelik uygulanan ambargo ve Lübnan halkına karşı uygulanan yaptırımlar. Sezar
Yasası olarak bilinen ABD’nin uğursuz yasası son nefesini veriyor.
Hizbullah, Lübnan'ı zayıflatmayı, silahsızlandırmayı ve
Lübnanlıları ülkesine karşı kışkırtarak savaş başlatmayı amaçlayan ABD'nin
yürürlüğe soktuğu yaptırımlardan başarıyla galip çıktı.
İran ve Suriye ise yaptırımlar nedeniyle içinde bulundukları
krize rağmen daha çok yardımı hak ederken, kardeş Lübnan milletinin acısını
dindirmek için limanlarını açmaktan ve yardım etmekten çekinmedi.
Bu konunun önemli iki noktası var: Birincisi, azimli
kararlar alarak meydan okuyabilecek bir direniş liderliğinin varlığı. Bu,
Seyyid Hasan Nasrallah’ın muharebe gücüne sahip olduğunu ve yüksek moral ile
lojistik sürecini yönetecek bir lider olduğunu gösterdi.
İkincisi, ABD hükümetinin karşı tarafın durumu ve
yetenekleri konusundaki yanlış algıları, Lübnan halkının çektiği acıların
boyutu, öfkeli tepkiler ve bu acıyı hafifletmek için alınan geç ve hatalı
kararlar. Ayrıca, ABD yönetiminin sadece iktidar sistemini hedef aldığını öne
süren yaptırımların uluslara zarar vermediği yönündeki iddiaların da doğru
olmadığını göstermiş oldu.
Ülkedeki bazı siyasi gruplar tarafından desteklenen ABD
ambargosu, İran mazotu taşıyan ilk yakıt tankerinin Lübnan topraklarına
girmesiyle sonuçsuz kaldı ve ABD’nin imajı çizilerek büyük bir siyasi-insani
yenilgiye uğradı.
Lübnan halkına yakıt taşıyan İran gemilerinin ABD veya
Siyonist Rejim tarafından engellenmemesi tankerler savaşında direniş ekseninin
zaferi ile sonuçlanan yeni bir caydırıcı aşama yarattı.
“İki ay önce Umman Denizi'nde bir İsrail gemisine yapılan
saldırıya misilleme olarak toplu bir cevap vermekle tehdit eden Amerika
Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanı Antony Blinken, şimdi dilini yuttu
ve sözünü yerine getirmeye cesaret edemiyor.” diyen Orta Doğu uzmanı Atvan,
şöyle devam etti:
“Amerika her şeyden önce, Washington’un yardımlarına bel
bağlayan destekçilerine güven vermek için İran'ın akaryakıt sevkiyatlarının ve
petrol tankerlerinin gelişini engelleme tehditlerini halen gerçekleştirmeye
cesaret edemedi.
ABD'nin kendi ülkeleri Lübnan'a yaptırım yapmasını uman aynı
destekçilerin bu sevinçleri de öncekiler gibi kaybolmuştur.
ABD hükümetinin yeni yaptırımlar uyguladığını varsayarsak,
büyük bir hata yapmış olacaktır. Çünkü Lübnan halkının tamamı olmasa da çoğu
direnişin yanında yer alır ve dirençli bir millet haline gelir. Bunun birçok
örneği var.
Amerika’nın başarısızlıkları devam ediyor ve domino taşları
gibi bir bir yıkılıyor. Afganistan'daki büyük hezimetten sonra İran'la nükleer
bir anlaşmaya varma umutları çöktü ve ondan önce müttefiki İsrail'in son Gazze
savaşında askeri çöküşe uğradı. Dördüncü hezimeti ise İran petrol gemilerinin
ulaşmasını ve yükünü Suriye'nin Baniyas Limanındaki boşaltma işlemini
engellememesiydi.
Orta Doğu’da ABD’nin ayak parmakları yandı ve tüm planları başarısız oldu. ABD’ye hasarını azaltmak ve başka bir Kabil Havalimanı felaketinin yaşanmasını önlemek için yalnızca güvenli bir tahliye süreci başlatma seçeneği kaldı."