Buna rağmen bu savaşın ardından, bölgedeki güç dengesi
açıkça değişti. Bir zamanlar kendisini yenilmez sanan İsrail, İran’ın yoğun ve
isabetli saldırıları karşısında stratejik felce uğradı.
Bu savaşta İsrail yalnızca savaş meydanında değil, medya ve
dünya kamuoyunda da büyük bir yenilgi yaşadı. Siyonist rejim her zaman hava
gücüne ve bilgi teknolojisine dayanarak savaşları lehine sonuçlandırırdı, ancak
bu savaşta tümüyle inisiyatifi kaybetti.
İslam İnkılabı Rehberi 26 Haziran’da halka hitaben yaptığı
üçüncü televizyon konuşmasının bir bölümünde şöyle buyurdu: ‘Bunca gürültü ve
iddiaya rağmen bu sahte Siyonist rejim, İran İslam Cumhuriyeti’nin darbeleri
altında neredeyse çöktü ve ezildi. İran İslam Cumhuriyeti’nden bu denli
darbeler alabilecekleri düşüncesi, onların akıllarına ve hayallerine bile
gelmezdi. Ama bu oldu.’
Burada bir soru gündeme gelmektedir ve o da şu; Neden bu savaşta
İsrail’i ezdik diyoruz?:
2- İsrail, İran’a saldırının başlangıcı olan 13 Haziran
2025’ten itibaren Siyonistlerin kaçışı ve tersine göç adında büyük bir tehditle
karşı karşıya kaldı.
The Times of Israel gazetesi bu konuda yayımladığı bir
raporda, İsraillilerin ciddi bir ruhsal ve psikolojik kriz yaşadığını, bunun
içsel bir salgına dönüştüğünü yazdı. Bu durumun bir sonucu olarak, İran’ın
saldırılarının yoğunluğu ve eşi benzeri görülmemişliği nedeniyle, binlerce
İsrailli, (işgal altındaki Filistin’den) acil bir şekilde kaçmak için hazır ol
da bekledi.
Israel Hayom gazetesi de savaşın ilk haftasında 50 binden
fazla Siyonistin (işgal altındaki Filistin’den) kaçmayı başardığını ve bunun 33
Günlük Lübnan Savaşı'ndan bu yana en büyük tersine göç olduğunu bildirdi.
Bu raporda, zengin İsrailli ailelerin Yunanistan ve
İtalya’ya kaçtıkları, Herzliya Limanı’nın Akdeniz’in karşı kıyısına kaçmak
isteyen Siyonistlerle dolup taştığı ve kişi başı binlerce dolar karşılığında
insan kaçakçılarına ödeme yaptıkları bildirildi.
The Jerusalem Post gazetesinin haberine göre, Kıbrıs
yetkilileri sadece 3 gün içinde 3 bin Siyonist’in bu ülkeye giriş yaptığını,
bunun da gıda ve hizmet temininde büyük baskı oluşturduğunu açıkladı.
3- Siyonist rejimin son günlerdeki ekonomik raporları, İran
ile yaşanan 12 günlük savaşın İsrail ekonomisine doğrudan yaklaşık 12 milyar
dolar zarar verdiğini gösteriyor. Bu zararlar, askeri harcamalar, İran’ın füze
saldırıları sonucu oluşan hasarlar, işletmelere ve kişilere ödenen tazminatlar
ile yeniden inşa masraflarını kapsıyor.
Siyonist rejimin ekonomik çevrelerinin yaptığı tahminlere
göre, dolaylı zararlar ve iç cepheye ödenecek tazminatlar da hesaba
katıldığında bu rakam 20 milyar doları aşabilir. Yedioth Ahronoth gazetesi bu
savaşın sadece kabine bütçesine yaklaşık 7 milyar dolarlık yük getirdiğini
yazdı.
Yayınlanan verilere göre, savaşta İsrail’in ana
sektörlerinden turizm, tarım ve inşaat ciddi zarar gördü. Turizmde %70’ten
fazla düşüş yaşanırken, inşaat projelerinin %50’si durduruldu.
4- Bu savaşta İran, Tel Aviv ve Hayfa’daki hayati
altyapıları hedef aldı. Bu saldırılar, İsrail’in en büyük petrol rafinerisi
olan BAZAN’ın kapanmasına yol açtı. Financial Times’a göre, bu saldırı her gün
yaklaşık 3 milyon dolarlık kayba neden oldu.
İran’ın 22 dalga halinde gerçekleştirdiği füze ve İHA
saldırıları, işgal altındaki topraklarda 40’tan fazla stratejik ve altyapısal
hedefi vurdu ve bunlar; Nevatim, Hatzorim, Tel Nof, Ovda, Ramat David hava
üsleri, Ben Gurion Havalimanı,Hayfa ve BAZAN rafinerileri, Aşdod’daki enerji
tesisleri, Tamar ve Leviathan gaz sahaları, Gav Yam Teknoloji Parkı, Weizmann
Enstitüsü (İsrail’in en önemli bilimsel ve askeri araştırma merkezi), Aman (İsrail
askeri istihbaratı) binası, Mossad merkezi, Hayfa İçişleri Bakanlığı, İsrail
biyolojik araştırma merkezi, Rafael askeri araştırma merkezi (Demir Kubbe
üreticisi), Ziporit, Galilot, Ertach ve Beit Nehmiya askeri kampları ve Tel
Aviv’deki Savunma Bakanlığı binası (HaKiryah).
5- İbranice ve Batılı medyaların kabul ettiği gibi, bu
savaşta Tel Aviv, Hayfa ve tüm işgal altındaki toprakların semaları İran
füzeleriyle dolup taştı. El Cezire, İran’ın füzeleri ve İHA’larının Amerikan ve
İsrail’in çok katmanlı savunma sistemlerini felç ettiğini yazdı.
Demir Kubbe, Davud’un Sapanı ve Arrow gibi çok katmanlı
İsrail sistemleri, Amerika’nın sağladığı THAAD ve Patriot savunma sistemleriyle
birlikte işlevsiz hale geldi.
İran’ın bu savaşta kullandığı ve en güçlü araçlarından biri
olan birinci nesil Fettah isimli hipersonik füzesi, Siyonist rejimin ve ABD’nin
bu rejime hediye ettiği milyarlarca dolarlık savunma sistemlerinin
yetersizliğini ortaya koydu ve aynı zamanda bu sistemlerden bazıları
kendilerini vurdu ve savunma sistemleri kendilerini vurduğu için işgal
topraklarında şiddetli patlamalar yaşandı.
Ayrıca İran, elektronik harp teknolojileri sayesinde bu
sistemlerin kontrolünü bozarak bazılarını kendi sistemlerine karşı kullanmayı
başardı. Bazı İsrail savunma füzeleri, ateşlendikten sonra yön değiştirerek
atıldıkları bataryaları hedef aldı ve bu da doğrudan bazı savunma üslerinin
imhasına yol açtı. Oysa İsrail rejimi bu sistemleri geliştirmek ve donatmak için
milyarlarca dolar yatırım yapmıştı.
Burada çarpıcı noktalardan biri şu ki, bazı İran füzeleri
yalnızca 15 dakika içinde, çok katmanlı savunma sistemlerini aşarak işgal
altındaki toprakların merkezine ulaştı.
Yayınlanan raporlara göre, ABD bu savaşta en az 36 THAAD
füze önleyicisi fırlattı. Her biri yaklaşık 12 milyon dolar olan bu füzeler,
ABD-İsrail ortak savunma sistemlerine mali ve lojistik açıdan büyük baskı
oluşturdu.
6- İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei, 31 Mayıs 2024’te ABD’deki Filistin destekçisi
üniversite öğrencilerine yazdığı mektupta, onların Siyonizm karşıtı eylemlerini
desteklediğini belirtti ve Batı Asya bölgesinde durumun değişmekte olduğuna
dikkat çekti.
İmam Hamanei bu mektubun bir bölümünde şöyle buyurdu: ‘Sizi
temin ederim ki, bugün durum değişmektedir. Hassas bir bölge olan Batı Asya
bölgesini başka bir kader beklenmektedir. Dünya çapında birçok vicdan uyanmış
ve hakikat ortaya çıkmaktadır.’
Geçtiğimiz günlerde New York Times, bu 12 günlük savaşa
değinerek, “İsrail, her zamankinden daha izole ve nefret edilen bir hale geldi”
diye yazdı.
Brand Finance’in yıllık raporuna göre İsrail, 2025 yılı
Küresel Yumuşak Güç Endeksi’nde tarihinin en büyük düşüşünü yaşayarak 33.
sıraya geriledi. İtibar puanında 42 sıra birden düşerek 121. sıraya indi.
Yedioth Ahronoth, İsrail’in şu anda uluslararası
meşruiyetini kaybettiğini ve ciddi şekilde izole olduğunu itiraf etti.
İsrail için şu anda en büyük sorun, 18-34 yaş arası
Amerikalı gençlerin bakış açısındaki değişimdir. Bu yaş grubundaki destek oranı
2018’de %65 iken, şu anda %29’a gerilemiş; %48’i ise Filistin halkıyla
dayanışma içindedir.
Ama buna karşılık, bu savaş İran İslam Cumhuriyeti’nin bölge
ve dünya halkları arasında daha fazla sevgi kazanmasına yol açtı. Savaş
sırasında ve ateşkes sonrasında İran bayrağı, dünyanın dört bir yanındaki halk
tarafından dalgalandırıldı.
7- Guardian gazetesi, İsrail güvenlik kaynaklarına
dayanarak, bugüne dek onlarca İsraillinin İran için casusluk yaptığını ve bu
kişilerin geniş bir ağ oluşturduğunu bildirdi.
Bu kişilerin bazı görevleri arasında Nevatim üssü, Hayfa
limanı ve Demir Kubbe sistemlerinin görüntülenmesi, hatta Weizmann
Enstitüsü'nde çalışan bilim insanlarının evlerinin fotoğraflanması yer aldı. Bu
mekânlar daha sonra İran’ın füze saldırılarına hedef oldu.
8- Ateşkesten sonra, Amerikalı ve Avrupalı yetkililer birer
birer işgal altındaki topraklara giderek silah ve siyasi destek vaatleriyle
Siyonistlerin kaybolan güvenini yeniden kazandırmaya çalıştılar. Ancak bu
savaşta yalnızca İsrail’in askeri teçhizatı ve altyapısı zarar görmedi; bu
savaşta İsrail’in o sahte heybeti çöktü ve bu yeniden inşa edilemez.
12 günlük savaş, İran’ın yaptırımlar ve baskılar altında
bile bölgenin birinci gücü olduğunu kanıtladı. İran, İsrail’in güvenlik
hesaplarını tek bir hamleyle alt üst edebilecek güçte olduğunu gösterdi.
9- Bu 12 günlük savaşı tek cümleyle özetlemek gerekirse; İran,
İmam Hamanei’nin hekim liderliği, askeri, güvenlik ve emniyet güçlerinin
kahramanlığı, Besic (gönüllü kuvvetler) güçlerinin fedakârlığı ve İran halkının
birlik ve dayanışmasıyla, Kerbela kültürünü örnek alarak İsrail, Amerika ve
küfür cephesinin diğer üyelerini çok katmanlı bir sahada etkisiz hale getirdi.
"اَلَیسَ الصُّبحُ بِقَریب"
Sabah yakın değil midir?!
Mesud Ekberi