1916 yılında İngiltere ve
Fransa arasında Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanması halinde oluşacak yeni
duruma göre kontrol alanlarını tanımlayan gizli anlaşma “Sykes-Picot”
imzalandı. Anlaşmaya göre Türkiye'nin güneydoğusu, Suriye ve Lübnan'ın kontrolü
Fransa’ya bırakılıyordu.
Sykes-Picot Anlaşması’nı
takiben, 1920’de düzenlenen milletlerarası San Remo Konferansı’nda Osmanlı
Devleti'nin eski Suriye topraklarının, ‘Fransız Suriye ve Lübnan Mandası’na
bırakılması kararlaştırıldı.
Manda, Fransızca
"yetki, görev” anlamına geliyor ve sözüm ona “geleneksel sömürgeciliği”
tasfiye etmek için yeni ortaya çıkan bir proje olarak, “Milletler Cemiyeti”
adına bazı büyük devletlere tanınan “yetki” anlamına geliyordu.
* * *
1918 yılında, General Sir
Edmund Allenby komutasındaki İngiliz birlikleri, kendisini “Hicaz Kralı” ilan
ederek Osmanlı İmparatorluğu'na karşı Arap İsyanını başlatan Mekkeli Şerif
Hüseyin'in oğlu Faysal liderliğindeki Arap birlikleri eşliğinde Şam'a girmişti.
1916'da babası tarafından
başlatılan isyanın görünür lideri olan Faysal’ı, deyimi yerindeyse ilk keşfeden
“Arabistanlı Lawrence” lakaplı ünlü İngiliz casusu Thomas Edward Lawrence’tı.
Faysal, savaş sonrası ilk
yeni Arap hükûmetini İngiliz desteğiyle Şam'da kurdu.
Yeni Arap yönetimi,
Suriye'nin belli başlı şehirlerinde yerel yönetimler kurdu. Faysal,
İngilizlerin vaatlerine inanarak yeni Arap devletinin Halep'ten Yemen'e kadar
uzanan tüm Arap topraklarını kapsayacağını zannediyordu.
İngiltere ve Fransa
arasındaki gizli Sykes-Picot Anlaşması’nın gereği olarak 1919'da İngiliz
kuvvetleri Şam’dan çekildi. Faysal, Fransa ile karşı karşıya kaldı. Paris Barış
Konferansı’nda ise Avrupalı güçler Araplara verdikleri sözlerden dönmeye karar
verdi. Faysal böylece daha da zayıf bir konuma düştü.
Ödün vermek zorunda kalan
Faysal, Lübnan ve Suriye'nin İskenderun'a kadar olan kıyı bölgelerini
Fransa'nın işgal etmesine razı oldu. Kısa süre sonra Fransızlar uygun bir
bahane ile Temmuz 1920'de Şam'ı da işgal etti. Faysal ise ülkesinden ayrılmak
zorunda kaldı.
* * *
Fransızlar, Hristiyan
topluluğu tarafından kurtarıcı olarak kabul edildi, ancak Suriye'nin geri
kalanında güçlü bir direnişle karşı karşıya kaldı.
Manda bölgesi, Şam,
Halep, Nusayri, Cebel el-Dürzi, özerk İskenderun Sancağı ve daha sonra modern
Lübnan ülkesi olan Büyük Lübnan Devleti olarak altı devlete bölündü.
Fransa, Suriye’deki
mezhepsel coğrafyaya göre hazırladığı harita ile manda himayesindeki
topraklarda “böl-yönet” politikası uyguladı.
1922 yılında Fransız
Manda yönetiminin hazırladığı Suriye haritası ile bugün Suriye’de mevcut
bölünmenin benzerliği dünya basınında dahi kendine yer buldu.
Haritayı paylaşan sosyal
medya kullanıcıları "100 yıllık emperyalist hayal gerçeğe mi dönüştürülmek
isteniyor?" diye sordu.
Fransa'nın Suriye
üzerinde tam kontrol sahibi olması ve özellikle Nusayri topraklarında, Dürzi
Dağı ve Halep'te patlak veren tüm isyanları bastırması 1920'den 1923'e kadar üç
yıl sürdü.
Bugün de Kürt, Sünni Arap
ve Nusayri bölgeleri olarak fiilen bölünen Suriye’de gelişmelerin nereye
evrileceğini zaman gösterecek.
Son saldırılarda
Nusayrilerin yoğun yaşadığı sahil bölgelerinin hedef alınmaması Nusayriler için
bir “güvenli bölge” bırakıldığı yorumlarına neden olurken HTŞ ve YPG’nin
çatışma potansiyelleri ile birlikte bölgede Araplar ile Türkmenler arasında da
etnik ve mezhepsel çatışma potansiyelleri bulunuyor.
Suriye Muhalif ve
Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK), 8 Aralık gününü "Milli
Bayram" olarak ilan ettiklerini açıkladı ama “Arap Baharı” olarak
adlandırılan sürecin yaşandığı her toprak parçasında darbeler, karşı devrimler,
iç savaş ve dış müdahaleler dışında bahar namına bir şey yaşatmadığı malum.
Bölünmüş harita ve çatışma
potansiyelleriyle Suriye’nin bir bahar ya da bayram yaşaması zor görünüyor.
Sinan Acıoğlu/odatv