Son günlerde Azerbaycan medyası, İlham Aliyev ile Nikol
Paşinyan arasında Washington’da Donald Trump’ın arabuluculuğuyla imzalanan yeni
ulaşım hattı kurulmasına ilişkin anlaşmayı tarihi bir başarı gibi sunmaya
çalışıyor.
Ancak uzmanlara göre, Zengezur Koridoru’nun inşasını öngören
17 maddelik metinde ciddi hukuki sorunlar ve belirsizlikler vardır ve bu
belgeyi kesin, kalıcı ve garantili bir yol haritası gibi görmek mümkün
değildir. Üstelik belirsizlikler yalnızca bu metinle sınırlı değil; Aliyev –
Paşinyan mutabakatında barış sürecine dair işaretlerde de sorunlu noktalar
mevcuttur. Bu da Nahçıvan – Azerbaycan ulaşım koridoruna ilişkin zorlukların
başlangıcı sayılabilir.
Trump’ın medya ekibi her zamanki gibi bu anlaşmayı da onun
uluslararası rolünü öne çıkaran bir belge gibi sunmuş, hatta yine gülünç
biçimde Nobel Barış Ödülü önerisi gündeme getirilmiştir. Oysa ABD ve
Avrupa’daki birçok medya ve analiz merkezi, anlaşmada ciddi sorunların olduğunu
dile getirmektedir.
Örneğin Oxford Analytica’daki bazı jeopolitik gözlemciler,
“Ermenistan anayasasının değiştirilmesi, tanımlanmamış gümrük mekanizmaları ve
Azerbaycan’ın sınır bölgelerindeki belirsiz askeri varlığı”nın uzlaşmayı
baltalayabileceğini vurguluyor. Aynı kaynak, İran’ın yaklaşımına da dikkat
çekiyor. Dr. Velayeti’nin açıklamalarına atıfla, Ermenistan’ın İran’ın kara
bağlantısının kesilmeyeceğini garanti ettiğini, ancak Tahran’ın bu koridoru ABD
ve İsrail’in bölgedeki nüfuzunu artıracak stratejik bir tehdit olarak gördüğünü
yazıyor.
Ermeni muhalif siyasetçilerden Murad Papazyan da gümrük
denetimleri ve sınır kontrollerindeki belirsizliklere işaret ederek “Bu, ulusal
egemenliğimize ciddi bir tecavüzdür. Süreç tamamen Azerbaycan ve Türkiye’nin
lehine, Ermenistan’ın ise aleyhinedir” ifadelerini kullandı. Quincy Enstitüsü
de bu projeyi “ABD’nin müdahale düzeyine dair kritik sorulara şeffaf yanıt
vermeyen, belirsiz ve kırılgan bir taslak” olarak tanımladı.
Ermenistan ve Azerbaycan liderlerinin ortak açıklamasında
dikkate değer üç husus öne çıkıyor:
- İki ülkenin dışişleri bakanlarının, Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatı’ndan (AGİT) Minsk sürecini sona erdirmesini talep etmesi.
Buradaki sorun, AGİT’in 57 üyesinin onayıdır. Orta Asya’daki üç ülke
(Tacikistan, Türkmenistan, Özbekistan) Rusya ve Avrupa ile ilişkileri nedeniyle
bu kapatmayı kendi çıkarlarına aykırı görebilir.
- Metinde geçen “iki ülke arasında iç ulaşım, ikili ve
uluslararası taşımacılık için bağlantıların yeniden açılması, Azerbaycan ile
Nahçıvan arasında Ermenistan toprakları üzerinden engelsiz bağlantı sağlanması
ve karşılıklı faydalar” ifadesi. Buradaki “engelsiz” ve “karşılıklı fayda” gibi
ifadeler yoruma açık ve uygulamada sorunlu olabilir.
- Metinde geçen “Ermenistan, ABD ve üçüncü taraflarla
işbirliği yaparak Trump’ın Barış ve Refah İçin Uluslararası Projesi (TRIPP)
kapsamında çerçeve belirleyecektir” ifadesinde ise, Ermenistan’ın ABD ile
işbirliğinin kapsamı ve sınırları belirsizdir.
Anlaşmadaki en büyük zorluk egemenlik meselesidir. Financial
Times’ın değerlendirmesine göre, metinde Ermenistan koridor üzerinde yasal
egemenliğe sahip görünse de, 99 yıllık kiralama, geliştirme ve işletme hakkının
ABD’ye verilmesi, demiryolu, karayolu ve enerji altyapısının inşası gibi
maddeler, ciddi çelişkiler ve riskler barındırmaktadır.
Bu nedenle, örneğin güvenlik görevlerinin hangi
düzenlemelerle yerine getirileceği ve koruma misyonunun Ermeni muhafızlar ve
özel şirketler tarafından mı yoksa yabancı tarafça mı yürütüleceği belirsizdir.
Bunun ötesinde, gümrük, pasaport kontrolü ve denetimler gibi
önemli teknik meselelerin nasıl gerçekleştirileceği, Ermeni güçlerinin koridor
boyunca fiilen bulunup bulunmayacağı veya yalnızca sembolik bir rol oynayıp
oynamayacağı da belli değildir. Bu noktalar, “bilinmeyen, gri ve şüpheli
hususlar” olarak adlandırılmakta ve böylesi maddelere dayanarak Ermenistan’ın
koridorun fiili kontrolünü ABD’ye devretmesi ihtimali gündeme gelmektedir.
Bir diğer belirsizlik, Ermenistan Anayasası taslağı ile
ilgilidir. Mevcut anayasa açıkça bu anlaşma ile çelişmektedir. Erivan’ın,
Bakü’nün talebi doğrultusunda “Dağlık Karabağ’a yapılan atıfları” kaldıracak
şekilde anayasasını değiştirmesi beklenmektedir. Ancak bu anlaşmanın
zamanlaması, 2026’daki seçimler öncesinde Paşinyan için anayasa değişikliğini
zorlaştırmaktadır. Washington Post’un da belirttiği gibi, muhalefet
partilerinin eleştirileri bu projenin uygulanmasını güçleştirecektir.
Bu belirsizlik, anlaşmanın 2. maddesini de hatırlatmaktadır:
“Taraflar birbirlerine karşı hiçbir toprak iddiasında bulunmadıklarını ve
gelecekte de bulunmayacaklarını teyit eder.” Ancak, 6. maddede şöyle denmektedir:
“Taraflar, taahhütlerini tamamen yerine getirerek, devlet sınırının
belirlenmesi ve işaretlenmesine ilişkin anlaşmayı imzalamak için üzerinde
mutabık kalınan komisyonların hükümlerine göre müzakerelerde bulunacaklardır.”
Asıl çelişki, 13. madde okunduğunda ortaya çıkmaktadır: “Taraflardan hiçbiri,
işbu anlaşmayı uygulamamak için kendi iç hukukundaki hükümlere dayandıramaz.”
Buna karşılık, 16. maddede şu ifade yer almaktadır: “Bu anlaşma, tarafların
ulusal yasalarıyla uyumlu hale geldikten sonra yürürlüğe girecektir.”
Özetle, bu belgede operasyonel belirsizlikler ve stratejik
kırılganlıklar yoğun biçimde hissedilmektedir. Koridor için tarifeler, gelir
paylaşımı veya denetim yapıları konusunda hiçbir net protokol yoktur. Görünen o
ki, bu koridor bölgesel istikrardan daya ziyade ABD’nin ve özellikle Donald
Trump’ın jeopolitik hırslarına hizmet etmektedir/mehr