Türkyılmaz’ın yazısı şu şekilde;
Allah’ın Adıyla,
Suriye’de Baasçı rejimin yıkılması üzerinden kırk güne yakın
bir zaman geçerken terör çeteleri birliği olarak tanımlayabileceğimiz HTŞ
yönetimine bu süreçte yardımlarını esirgemeyen taraflar hep bir ağızdan ortak
bir düşman ilan ettiler: İran merkezli Direniş Cephesi
İsrail, ABD, AB, HTŞ Yönetimi, PKK/PYG/PJAK, Arap Birliği
ülkeleri, Türkiye’de yandaş ve fondaş medyanın öncülüğünü yaptığı mezhepçi, Pan
Türkist çevreler için asıl düşman, İran, Hizbullah, Ensarullah ve Haşd-i Şa’bi,
yani topyekün Direniş Cephesidir.
Bu tarafımızdan ortaya atılmış bir iddia değil, yukarıda
listelediğimiz birlik, ülke, çevre ve örgütlerin doğrudan veya dolaylı olarak
yapmış oldukları aleni açıklamalara yüzeysel bir bakış bile bunun bir iddiadan
ibaret olmadığını gözler önüne serecektir.
Yukarıda listelediğimiz çevrelerin hepsinin bir araya
gelerek böyle bir tavır takındıkları söylenemez, hatta bunların bazılarının
bazılarıyla sürtüşme ve hatta çatışma içerisinde olduğu da inkar edilemez. Ama
yeri geldiğinde aralarındaki anlaşmazlıkları bir yana iterek, öteleyerek İran
ve Direniş Cephesine karşı işbirliğine öncelik verdikleri kendi açıklamalarında
açıkça görülmektedir.
Misal olarak bu çevrelerin hiçbiri İsrail’in Suriye’deki
oldukça stratejik bölgeleri işgal etmesine karşın ciddi bir açıklama yapmadığı
ortada. Bağımsız bir ülkenin askeri ve teknolojik alt yapısının işgalci rejim
tarafından imha ve tahrip edilerek savunmasız hale getirilmesi karşısında hepsi
suskun.
Halbuki Baasçı Beşar Esad döneminde ve özellikle de İran
merkezli Direniş Cephesi güçlerinin Suriye’de bulunduğu 13 yıl içinde İsrail
Suriye’de bir tek karış toprağı işgal edememişti.
Batı sulta sistemi içerisindeki güçlerin İsrail işgalinden
rahatsızlık duymaları bir yana memnun oldukları bile söylenebilir. Ama İslamcı
geçinen münafık çevreler, Arap Birliği üyesi ülkelerin ve işbaşına getirilen
HTŞ (terör çeteleri birliğinin) İsrail’in bu işgal ve imha operasyonları
karşısında sus pus olmalar ne anlama geliyor?
Direniş Cephesine karşı kin ve düşmanlıkta sınır tanımayan
bu çevrelerin İsrail karşısında sözbirliği ve işbirliğine girmeleri nasıl
yorumlanmalıdır?
Bunların her birinin hangi saiklerle Direniş Cephesine düşmanlık ettiklerini tek tek inceleyelim: