Siyonistler Neden Amerika'da Bu Kadar Güçlü?

GİRİŞ: 28.11.2024 15:46      GÜNCELLEME: 28.11.2024 15:46
Rasthaber -  Amerika'daki Siyonist lobi, Amerikan siyasetine yön veren güçlü ve gizli bir harekettir. Bu lobinin temel amacı ABD dış politikasını Siyonist rejimin çıkarlarına hizmet edecek şekilde değiştirmektir.

Amerika bir lobiler ülkesidir. Amerika'da siyasetin doğası lobicilik ve paraya bağlıdır ve bu nedenle her grup ve hareket Kongre ve Beyaz Saray'da istediği politikayı para ve istişare yoluyla ilerletmeye çalışır. Bununla birlikte, belki de Amerika Birleşik Devletleri'ndeki hiçbir lobi, Siyonist lobi kadar iki partili desteğe sahip değildir. Bu lobi o kadar güçlü ki, Amerikalı iki önde gelen profesör bunu tanıtmak için “İsrail Lobisi ve Amerikan Dış Politikası” adlı bir kitap yayınlamıştır. Bu kitap, benimsenen strateji Amerikan çıkarlarına aykırı olsa bile Siyonist lobinin Amerikan stratejilerini nasıl şekillendirdiğini gösteriyor. Birçokları için var olan temel soru şudur: “Siyonistler Amerika'da neden bu kadar lobi yapıyor ve perde arkasındaki hedefleri nelerdir? Yahudiler ve Siyonizm alanında çalışan yazar ve araştırmacı “Mitchell Bard” şöyle yazıyor: “Amerikalı Yahudiler İsrail'i desteklemenin önemini anlıyorlar çünkü alternatifin ciddi sonuçlarının farkındalar. İsrail'e yönelik tehdit askeri yenilgi değil, topyekun imhadır. Aynı zamanda Amerikalı Yahudiler, siyasi güce sahip olmadıkları takdirde Amerika Birleşik Devletleri'nde başlarına ne gelebileceği konusunda endişeleniyorlar.

ABD'DEKİ SİYONİST LOBİNİN TARİHİ

Siyonistlerin Amerika'daki vaat edilen topraklara dönüşü için yapılan istişarelerin tarihi bu ülkenin tarihine göredir. Amerika'daki Siyonist lobinin Yahudiler tarafından değil, Yahudilerin (Siyonistlerin) Kutsal Topraklara (Filistin) dönüşüne inanan Hıristiyanlar tarafından oluşturulmuş olması ilginç sayılabilir ve İsrail’in kurulmasına yönelik ilk talepler Amerika'da 19. yüzyıla kadar uzanmaktadır.

Siyonistlerin Filistin'e dönmesi yönünde ilk açık talep Bush ailesinin atalarından geldi. 1844'te New York Üniversitesi'nde profesör olan George Bush, bir kitapta Yahudilerin geri dönüşü çağrısında bulundu. Ancak 19. yüzyılda Amerika'da İsrail'in kurulmasına yönelik asıl çaba William Blackstone adlı bir papaz tarafından gerçekleştirilmişti. 1891 yılında verdiği bir dilekçede Yahudilerin (Siyonistlerin) Filistin'e gitmesini istemiş ve dönemin cumhurbaşkanından Osmanlı hükümetine baskı yapmasını talep etmişti. Ancak ilk organize Siyonist lobi 1914'te Amerika'daydı. Bu lobi Louis Brandis tarafından yaratıldı ve Siyonizm'i Amerika sahnesinde etkili bir güce dönüştürmeyi başardı. Brandis, Amerika'nın Siyonistlerin Kamu İşlerini Yürütme Geçici Komitesi'nin başkanıydı ve Birinci Dünya Savaşı sırasında Avrupalı Yahudiler için milyonlarca dolar topladı. Brandis’in ikinci hedefi Avrupalı Yahudilerin Filistin'e taşınmasına yardımcı olmaktı. Brandis’in yarattığı örgüt, sonunda dünya Siyonist hareketinin mali merkezi haline geldi.

Menfur Siyonist rejimin oluşumunun her yönüyle destekçisi olan Washington'un geçmişi 1948'e ve Amerika'nın tuhaf desteğine kadar uzanıyor. Dönemin ABD Başkanı Harry S. Truman’ın, Siyonist lobinin bu kanserli tümörü yaratma gücüne ilişkin sözleri oldukça ilginçtir. Truman şöyle diyor: “Gerçek şu ki, yalnızca Birleşmiş Milletler'de benzeri görülmemiş baskılar yoktu, aynı zamanda Beyaz Saray da sürekli bombardıman altındaydı. Beyaz Saray'a karşı bu kadar büyük bir baskı ve propagandayla karşılaştığımı sanmıyorum.”
Amerika'nın Siyonist rejime mali desteği 1967'den önce bu kadar fazla değildi ve bu rejime karşı tarafsızlık politikası benimsemeye çalıştı, ancak 1967'deki 6 günlük “Arap-İsrail” savaşından sonra, Batı Asya'da geleceğinin belirsiz olduğunu gören Washington, aniden yardımlarını artırdı. Yardımlardaki bu artışa yoğun Siyonist lobi faaliyetleri eşlik etti. Siyonistler, işgalci rejimin Amerika'nın Batı Asya bölgesindeki en önemli stratejik müttefiki olduğunu ve Washington'un ona Sovyetler Birliği ve Müslümanlarla mücadelede ihtiyaç duyduğu her türlü yardımı vermesi gerektiğini göstermeye çalıştı.

EN ÖNEMLİ LOBİLER

Mitchell Bard, resmi İsrail yanlısı lobideki üç önemli ve kilit grubu şöyle tanıtıyor:
1.“İsrail İçin Birleşen Hıristiyanlar” Amerika'daki en büyük Siyonist yanlısı lobidir.

2.ABD Kongresi'ne doğrudan lobi yapan “ABD-İsrail Halkla İlişkiler Komitesi (AIPAC)”.

3.Yahudi cemaati ile Amerikan hükümetinin yürütme organı arasındaki ana bağlantı olan Büyük Amerikan Yahudi Örgütlerinin Başkanları Kongresi.

BİRLEŞİK HRİSTİYANLAR

“Hıristiyan Siyonizm” Amerika'ya gelen göçmenlerle ilişkilendiriliyordu. Hatta söylendiği gibi İsrail’in kurulmasını isteyen Hıristiyanlar da vardı ve bunlar bugüne kadar Siyonist yanlısı en büyük lobi olan “İsrail için Birleşen Hıristiyanlar” lobisiydi. Bu lobi 1975 yılında kuruldu ve on milyondan fazla üyesi var. Bu lobinin üyelerinin çoğu Evanjelik Hıristiyanlardır. Evanjelikler, Protestan Hıristiyanların dini açıdan muhafazakar görüşlere sahip bir bölümüdür. Siyonizm alanında araştırmacı olan Gerhard Falk, Evanjelikler hakkında, “İsrail lehine lobi yapan Evanjelik Hıristiyan grupların sayısı o kadar çok ki hepsini listelemek mümkün değil” diyor.

Siyonizm alanında ünlü yazarlardan Michelle Goldberg, Evanjelik Hıristiyanlar’la ilgili olarak şunu söylüyor: “Evanjelik Hıristiyanlar, ABD'nin Orta Doğu politikası üzerinde, AIPAC gibi daha tanınmış bazı gruplardan bile daha fazla önemli etkiye sahiptir.” Harvard Üniversitesi profesörü Alan Dershwitz de Amerika'da rejimi destekleyen en sağcı grupların Yahudiler değil, Evanjelik Hıristiyanlar olduğunu savunuyor.

AIPAC VE İKİ ANA GÖREVİ
Hiç şüphe yok ki ABD-İsrail Halkla İlişkiler Komitesi (AIPAC), Amerikan siyasetinde Siyonist rejimi destekleyen en güçlü lobilerden biridir. AIPAC, 1954 yılında Isaiah L. Cannon tarafından ABD Siyonist Halkla İlişkiler Komitesi adı altında kuruldu. Ancak bu komitenin ismi Müslüman ülkelerin hassasiyetini uyandırmış ve bu nedenle ismi “ABD-İsrail Halkla İlişkiler Komitesi” veya AIPAC olarak değiştirilmiştir. Bu lobi, ilk olarak 1953 yılında Siyonist rejimin Kubiya köyündeki Filistinli köylülere yönelik katliamına gösterilen olumsuz uluslararası tepkilerle mücadele etmek için kurulmuştur. AIPAC'ın şu anda yaklaşık 3 milyon üyesi ve 17 bölge ofisi bulunmaktadır.

AIPAC ve onun gibi diğer lobiler iki ana hedefi izlemektedir:
1.Cumhuriyetçi ve Demokrat olmak üzere iki partinin Siyonist rejime eğilimli adaylarına tam destek.

2.Siyonist rejimin çıkarlarına aykırı adaylarla mücadele etmek için yıkıcı kampanyalar oluşturmak.

AIPAC'ın eski direktörü Maurice Amitai şunları söylüyor: “Yeniden seçilmek isteyen bir Kongre üyesi için, muhafazakar İsrail hükümetinin politikalarına karşı çıkmak olarak yorumlanabilecek bir pozisyon almak neredeyse siyasi bir intihar olacaktır.” Ya da önde gelen Amerikalı gazeteci Michael Messing, AIPAC yöneticilerinden birinden naklen şöyle diyor: “AIPAC'ın yapmak istediği her şeyi yapmak için parlamentonun yarısından fazlasına (250 ila 300 üye) güvenebiliriz." Ya da eski bir AIPAC yetkilisi olan Steven Rosen, Atlantic dergisinin eski müdürünün önüne kağıt bir peçete koyarak bu lobinin gücünü gösterdi ve şunları söyledi: “24 saat içinde bu peçeteye 70 senatörün imzasını alabiliriz.”

İKİNCİ EN GÜÇLÜ LOBİ; J STREET

Amerika'da AIPAC'tan sonra ikinci en önemli Siyonist lobinin adı J STREET'tir. Bu lobinin AIPAC ile farklılıkları bulunuyor ve Filistin krizinin çözümü için iki devletli çözümün takip edilmesi gerektiğine inanıyor. Bu nedenle J Street’in sloganı şudur: “Barışın ve aynı zamanda İsrail'in destekçisi.”
J Street 2007 yılında oluşturuldu ve açıklanan amacı, ABD’nin politikasının yönünü değiştirmenin bu ülkenin Batı Asya'daki çıkarlarını güçlendirebileceğine ve gerçek barışa yol açabileceğine ve Siyonist rejimin güvenliğine yardımcı olabileceğine inanan Amerikan vatandaşlar tarafından federal adaylara siyasi ve mali destek sağlamaktır. Bu lobi, askeri çözümlerden ziyade diplomatik çözümlere inanan politikacıları destekliyor. Bu grup, çatışma çözümünde tek taraflı yaklaşımlar yerine çok taraflı yaklaşımları ve çok çeşitli ülke ve aktörlerle mücadele etmek yerine diyaloğu savunuyor.

SEÇKİNLERİN DİKDATÖRLÜĞÜ

Amerika'ya özellikle dış politika alanında “seçkinler diktatörlüğü" ülkesi de deniyor ve dolayısıyla bu ülkenin dış politikası düşünce kuruluşlarında şekilleniyor. Siyonist rejim ve onun Amerika'daki destekçileri, Amerika'nın çıkarlarına aykırı da olsa, düşünce kuruluşlarını etkilemek veya onları kurmak suretiyle, yönelimlerinin tamamen Siyonist rejimin çıkarlarıyla uyumlu olmasını sağlamak için çok çabaladılar. Siyonist rejimi destekleyen düşünce kuruluşlarının sayısı oldukça fazla.

Ancak en önde gelen Siyonist yanlısı düşünce kuruluşları arasında Hudson Enstitüsü, Miras Enstitüsü, American Enterprise Institute ve Washington Institute for Near East Policy bulunmaktadır. Bu arada, 1985 yılında kurulan Washington Yakın Doğu Politikası Enstitüsü düşünce kuruluşu, Siyonist rejim yanlısı en önemli düşünce kuruluşudur.Öyle ki, bu düşünce kuruluşunun yöneticilerinden biri şunu belirtmektedir: “ABD ile İsrail arasındaki ilişkiler ABD için stratejik bir öneme sahiptir.”

(Keyhan Gazetesinden tercüme edilmiştir)

YORUMLAR

Haci Batazit 13 gün önce
Allah’ın selamı rahmeti alemlerin emniyeti islamın beli ve omurgası maneviyatın merhamet ve marifet kaynağı bütün Peygamberin bayrağı Hüseyni meşrep direniş cephesi ile masum ve mazlumların üzerine olsun. Daha… ne kadar zahiri işaretler gerekiyor uyanmak için; batıl cephesi başörtü bahanesi ile dünyada tek islam devleti İran İslam Cumhuriyeti üzerine geldi… olmadı, öğrenci zehirlenmesi ile üzerine geldi tozu dumana kattı… zehirlenme olayında yakalanan Alman, Fıransız ve Türk emekli Subay oldu… Türk emekli istihbarat subayı diğerlerinin önündeki insi sürücü oluyor. Bu alemde bütün gelişmeler Hakkın onurlanıp batılın cezalanması için islam üzerinden iki kuraldan birine uygun gelişir alemlerin sahibi Allah(c.c) olayı yaratır… alemdeki bütün insi ve cinni batıl cephesi şer güçleri AB/ABD/İngiliz/Siyonist oluşum bir araya gelse bir yaprağı dahi kıpırdatamaz… eğer, önünde sürücü insi bir süfyani yok ise.alemdeki bütün gelişen olay islamın tahribi ve tahrip edenler ile gelişir; gayri islam (kafirlerin) islamı tahrip edemeyeceği Allah’ın teminatı altında olduğuna göre islamı tahrip eden diğerlerinin önünde insi sürücüdür.

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM