"Bir yabancı devletle köprüleri atma, ipleri koparma
kararını; fevri görünümlü çıkışlarla İçişleri Bakanı mı verir? G-20 Zirvesi'ne
giden Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da bundan haberi ve onayı var mı? Bilmiyoruz.
Ama şunu biliyoruz; Erdoğan'la Putin'in 2019'daki Soçi
Mutabakatı'ndan beri Kobani'nin denetimi Rusya'da. Ankara bastırınca Trump, ABD
askerlerini çekmişti. Kontrol, Rus güçlerine geçmişti.
Rusya ile Türkiye, son 3 yıldır Kobani mıntıkasında 100'den
fazla ortak devriye bile attı.
Gizli de değil bu bilgiler.
Soylu, saldırının Kobani bağlantısını tespit ettiklerini
söylüyor. 'Kobani talimatıyla' yapılmış.
Kobani'nin ve YPG'nin hâmisi olarak da ABD'yi gösteriyor.
Onun için ABD Büyükelçiliğinin taziyesini kabul etmedi. Suçlarını yüzlerine
vurarak reddetti.
Rus Büyükelçiliği de taziye dilemişti. Onlarınki kabul demek
ki. Kobani'yle ve YPG'yle bir alakaları bulunamadı herhalde.
Soylu; 'terör örgütü belki üzülecek ama' diyerek, yakalanan
faili öldürecek teröristi de yakaladıklarını açıkladı.
Böylece birtakım ilklere şahit olmaya devam ediyoruz.
En son Mersin'deki dahil, 40 yıldır kendisinden bilinsin
diye terör yapan, acımasız sivil katliamlarından çekinmeyen ve kalleş
saldırılarını üstlenip kanlı teröristlerini sahiplenen PKK; bu kez saldırıdaki
izlerini kaybettirmek ve teröristinden kurtulmak istemiş. Fakat faili ortadan
kaldırarak izleri silip rolünü örtbas ve inkar etmesine fırsat verilmemiş.
Önemli bir başarı.
Gerçi Reuters; Türk yetkililere dayanarak, Suriyeli Arap
kadının IŞİD'le bağlantılı çıkma ihtimalinin de göz ardı edilmediğini yazdı.
Yine de siz, bu tür dezenformasyonları dikkate almayın sakın.
Ne de olsa terörle mücadele, popülist şova hiç alet ve
istismar edilmiyor. 'Teröristlerin ayakkabı numarasına kadar biliyoruz, şu
sayıya düştüler' diye sulandırıldığı görülmedi. Siyasi karalamalarda
kullanıldığı, verilen terörist bilgilerinin Mersin'deki gibi doğru çıkmadığı,
Suriye'den 13 saat paramotorla uçmalarının akla yatmadığı ya da binlerce
teröristin CHP'li belediyelere doldurulduğu belirlenip bir türlü
tutuklanamadığı vaki değil.
Dolayısıyla söylenenlere gözü kapalı inanmamak için hiçbir
sebep yok.
Zaten piyonların suç ortakları, hemen milletin önüne kondu.
'Kılıçdaroğlu, ekim ayında 'kasımı bekleyin' demişti,
patlamayı mı kastetti' sorusu gündemde'. Akit, eliyle koymuş gibi zulayı
patlattı.
Hele New York Times, İstiklal Caddesi'nin turistlerin uğrak
yeri olduğuna vurgu yaparak alçaklığını göstermiş. 'Terörün arkasındakiler,
dayanamayıp kafayı çıkardı' diye sunuldu. Kendilerini ele vermişler.
Zira New York'un Broadway Caddesi'nde, Times Meydanı'nda
olsa 'şehrin göbeği, turistik merkez' demezmiş Amerikan medyası. Akit ve
diğerleri, apaçık bir gerçeği ve delili daha gözler önüne serdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bile 'terör' olduğunu henüz
doğrulayamadığı ve Soylu'nun hala konuşmadığı saatlerde, ABD de 'terör
saldırısı' diyememiş üstelik. Güya kınarken suçlarını pişkince örtmeye
çalıştıklarına başka kanıt mı gerek!
İmamoğlu'nun parmağını da unutmadılar. Güvenlik uyarılarına
rağmen, İBB'nin İstiklal'e koyduğu saksılar ve bankları kaldırtmamış.
Alın işte, kimler kimlerle beraber!"