Süleymani, hayatının son yıllarında daha çok tanındı ve
Filistin direnişini güçlendirmek için perde arkasında gösterdiği büyük çabalar,
ömrünün son yirmi yılının büyük bir bölümünü oluşturdu.
Direniş gruplarını koordine etmek
"Mezhepler ve ideolojiler arasında ayrım yapmadı,
sadece işgale karşı savaşmak isteyenlerle teslimiyetçi gruplar arasında fark
gözetti." (Ebu Ahmed Fuad - FHKC Genel Sekreter Yardımcısı)
Süleymani, Filistin ve Lübnan direniş dosyalarını hızla
açarak Hamas, Filistin İslami Cihad, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi
(FHKC)-Genel Komutanlık, FHKC ve Halk Direniş Komiteleri ile Kudüs Gücü
arasında koordinasyon sağladı ve tüm bu fraksiyonları ayrı ayrı değil işbirliği
içerisinde hareket edecekleri bir stratejiye yöneltti.
“Onun seçkin biri olduğunu hissediyorduk; olayları doğrudan
ve sürekli takip ediyor, Direnişin sorunlarını, gündem ve ihtiyaçlarını soruyor
ve çeşitli senaryolar ortaya koyuyordu.” (Ziyad Nakhalah – İslami Cihad Lideri)
1999'da Süleymani, Şeyh Ahmed Yasin'in (Hamas'ın kurucusu),
bir sonraki aşamanın kilit kilometre taşlarının çizildiği İran ziyaretini
ayarladı. Süleymani'nin odak noktası Direniş’in kapasitesinin nasıl
güçlendirileceği ve kurtuluş aşamasına nasıl geçileceğiydi.
O yıl, "İsrail'in" Lübnan'dan çekilme niyeti
kamuoyuna sızdırıldı. Ana tartışma, “İsrail'in” geri çekilmesinin etkisinin
Filistin'e nasıl aktarılabileceğine odaklandı.
İkinci İntifada
'İran intifada sırasında tüm gücüyle ahlaki, parasal, saha
ve güvenlik desteği verdi' – (Ebu Yaser Shashnyeh – Halk Direniş Komiteleri
lideri)
Eylül 2000'de Ariel Şaron, Mescid-i Aksa'yı bastı ve bu da
geniş çaplı protestolara yol açtı. Süleymani ve fraksiyonların beklediği an
buydu. İntifadayı geliştirmek ve teoriyi somut eyleme dönüştürmek amacıyla
Kudüs Gücü’yle Filistinli ve Lübnanlı gruplar arasında, Süleymani'nin
öncülüğünde bir çalışma komitesi kurulmasına karar verildi.
“İlk günden itibaren, bu intifadanın işgale karşı stratejik
bir proje olarak nasıl kullanılacağına odaklanan toplantılar yapıldı.
Süleymani'nin her zaman katıldığı ve fikirleri dinlediği haftalık toplantılar
düzenlendi. Kendisinin geliştirip ileriye taşımadığı hiçbir fikir ortaya
atılmadı.” (Üsame Hamdan – Lübnan'daki en üst düzey Hamas temsilcisi)
Süleymani, silahların Gazze'ye taşınması için çok çalıştı ve
bunun için birçok yol kullanıldı. Direniş savaşçılarına bomba yapımının yanı
sıra bireysel silah ve patlayıcıların nasıl kullanılacağını öğreten sayısız
video üretildi.
"Hiçbir Filistinli fraksiyon, Hac Kasım’ın Direniş için
sağladığı silah sevkiyatında kusur görmedi." (Üsame Hamdan – Hamas'ın
Lübnan temsilcisi)
Oslo Anlaşmaları yüzünden İran ve Yaser Arafat arasında
doğan derin anlaşmazlığa rağmen, Arafat’ın isteği üzerine İran yapımı 45 ton
silah Karine A adlı bir gemiyle gönderildi ve bunlar daha sonra “İsrail”
tarafından ele geçirildi.
“İran, Batı Şeria ve Gazze'ye silah dolu 20 gemi gönderdi.
Çoğu insanın bu gemilerden haberi yok.” - (Talal Naci – FHKC-Genel Komutanlık
lideri)
2004 yılında Şeyh Ahmed Yasin öldürüldü. Aynı gün Şam'daki
Hamas karargâhına taziye ziyaretleri yapıldı. Birkaç saat sonra Süleymani geldi
ve Ayetullah Hamaney'den, içinde “Bu şehadet hepimiz için bir kayıp ve hepimiz
için bir onurdur” diye yazan bir mektup getirdi. Süleymani, Yasin’in 1998'deki
Tahran ziyareti sonrasından 2004’teki suikasta kadar Direnişin rolü,
eylemliliği ve etkisindeki büyük gelişimi vurguladı. Aynı yıl, Yaser Arafat da
bir İsrail istihbarat operasyonu ile zehirlenecekti.
Siyonist rejim içerisinde intifadayı nasıl bitirecekleri
tartışılmayı başlandı. 25 Ağustos 2005'te Gazze özgürleştirildi ve “İsrail” tek
taraflı olarak çekildi. O zamana kadar Direnişin kapasitesi güçlendirildiğinden
yüzlerce “İsrail” askeri öldürülmüştü. İşgalciler Gazze Şeridi’nden kaçtılar.
“İsrail” Gazze yükünden kurtulduğunu düşünüyordu, ancak geri çekilmesinin
Direnişin sahadaki koordinasyonunu ve kapasitesini nasıl geliştireceğini
öngörememişti
Lübnan Savaşı
Süleymani'nin Lübnan'daki 33 günlük savaş sırasında Filistin
dosyası dışında bir önceliği yoktu. Savaşın Gazze'ye de sıçrayacağını tahmin
etti. Bu nedenle Lübnan'daki İslami Direniş'ten Filistinli gruplara sahip
oldukları her şeyi, hatta Temmuz Savaşı’nda kullanılmayan bazı silahları
vermelerini istedi. Savaşçıların çatışmayı yönetirken uyguladıkları taktik
planlama sürecinin komutan ve manga seviyelerindeki eğitiminden başlayarak,
Lübnan'ın 20 yıllık deneyiminin tamamı Filistin’e aktarıldı.
Aynı şekilde esirler de bir öncelik olarak kabul edildiler;
bu nedenle Direniş, Filistinli tutsakları serbest bırakmak için işgal
askerlerini yakalamaya başladı. Çoğu operasyon başarılı olmadı; ancak, Gilad
Shalit Haziran 2006'da ele geçirildi ve bir mahkûm değişimi anlaşmasının
parçası olarak beş yıl boyunca esir tutuldu.
Dökme Kurşun Operasyonu
Aralık 2008'in sonlarında Direniş grupları, Gazze'ye yönelik
İsrail saldırganlığıyla Şam’daki garnizonlarında yüzleştiler. Süleymani burada
22 günün tamamını, Gazze'nin ayrıntılı bir haritasıyla stratejiler oluşturarak,
sahadaki gerçekleri inceleyerek geçirdi.
“İsrail” saldırısının amacı, Gazze direnişinin kapasitesini
yok etmek, devrik Filistin Yönetimini yeniden iktidara getirmek ve hapsedilen
“İsrail” askeri Şalit'i kurtararak kuzeydeki yasadışı yerleşimlerini korumaktı.
“İsrail” saldırganlığı bu hedeflerin hiçbirine ulaşamadan sona erdi.
Bu savaş, 2000 yılında gelişmeye başlayan, 2005 yılında
Gazze'nin özgürleştirilmesiyle güçlenen ve “zayıf” Gazze Şeridi’ni “İsrail'in”
en büyük hedeflerinden birine dönüştüren Direnişin yeteneklerini deneme fırsatı
sundu.
Süleymani, 2009 yılında prestijli Rus Kornet tanksavar
füzelerinin Gazze'ye girmesine izin verdi.
“Siyonist düşman, tankları yok edildiğinde çok şaşırdı.
Gurur duydukları bir tankları var, Merkava. Bu tanklar 2009'da imha edildiler
ve bu başarı, General Süleymani'nin damgasını taşıyordu.” (FHKC-Genel
Komutanlık lideri Talal Naji)
Süleymani sadece silah transfer etmekle kalmadı, onun
gözetiminde Gazze'nin roketler de dâhil olmak üzere kendi silahlarını üretme
kabiliyetini geliştirmesine karar verildi. Ayrıca Filistin Direnişi ile askeri
tecrübesini paylaştı ve örgütlere daha önce başka bir yerden elde edemedikleri
taktikleri öğreterek, onlara kendi silahlarını üretmek için gerekli altyapıyı
inşa eden yolları açtı.
“Tüm güvenlik uzmanları, işgal altında roket üretme fikrini
anlaşılmaz olarak değerlendiriyordu. Haritadaki pek çok ülke mermi bile
üretemezken biz roket yapmayı mı düşünüyoruz?” (Üsame Hamdan – Hamas'ın Lübnan
temsilcisi)
“Arap Baharı”
Süleymani, “Arap Baharı” sonrasında 2011’de Filistinli
gruplarla bir araya geldi ve 2011'de, Amerika ve “İsrail”in Direniş Cephesini
hedef almak için kaos yaratmak istediğini açıkladı. Onların söyleyeceklerine
karşı da çok açıktı.
Süleymani, “Sadece Filistin'e odaklanın ve Suriye'de
yaşananların sizi olumsuz etkilemesine izin vermeyin” dedi. Ve hiçbir zaman
Hamas'tan Suriye konusunda bir duruş talep etmedi. (Üsame Hamdan – Hamas Lübnan
temsilcisi)
2013'te Mısır'da Mursi darbesi gerçekleştiğinde, iki
Filistinliden oluşan bir heyet Süleymani'yi ziyaret etti ve ortaya çıkan
olayların Filistin Direnişi için ne anlama geldiğini anlattı.
Süleymani'nin “Biz size zamanında şöyle şöyle dedik ve haklı
çıktık” demesini beklerdiniz ama Süleymani'nin sergilediği ahlaki tavır çok
yüksekti. Hamas'ın bu konudaki tutumuna dair bir sonuç bile çıkarmadı ve sadece
Ayetullah Hamaney'in tutumunu açıklamakla yetindi. (Üsama Hamdan – Hamas'ın
Lübnan temsilcisi)
“Koruyucu Hat Operasyonu”
Süleymani, silahları etkili bir şekilde taşıyabilecek tünel
ağlarının gelişimini koordine etti ve denetledi. Bu silahların Gazze’ye
sokulmasına yardım etmeleri için birkaç ülkeye doğrudan başvurdu. İsrail’in
2012’de bu nedenle bombaladığı Sudan (Hartum’daki askeri kompleks) bunlar
arasında yer alıyordu. Bu silahlar yüzlerce kilometre yol kat ettiler ve
Süleymani, Gazze Şeridi sınırına ulaşana kadar tüm süreci denetliyordu. Bir
füze 20.000 dolara mal olurken böyle yüzlerce füze ihraç edildi.
“İsrail” tünelleri ve Direniş’in silahlarını yok etmek için
2014 yılında Gazze'ye savaş açtı. Süleymani, roketlerin hassasiyetini, menzil
ve etkisini artırmaya odaklanmıştı. Bir misilleme olarak direniş, ilk kez
"Tel Aviv"in kalbini vurdu. Mısır'da gerçekleşen dolaylı
müzakerelerde, "İsrail"in taleplerinden biri Hamas'ın tünelleri
kullanmayı bırakmasıydı, ancak bunu yapmadılar. Bu durum işgalci rejime
verdikleri zararın büyüklüğünü gösteriyordu.
Savaştan sonra Süleymani, Direnişin altyapısını “en kısa
zamanda yeniden inşa etmek için çalıştı ve bir yıldan daha kısa bir sürede,
öncekinden daha iyi hale geldi”. (Üsama Hamdan – Hamas'ın Lübnan temsilcisi)
*Almayadeen’den Batool Subeiti’nin ‘Süleymani’nin Filistin’deki etkin rolü:
Direnişten özgürlüğe’ başlıklı yazısı
Medya Şafak