Bölgede istikrarı sağlamak için her zaman diplomasi
araçlarını kullanmayı tercih eden İran İslam Cumhuriyeti, aynı zamanda
sınırlarının güvenliğini sağlamak ve birliklerini en üst hazırlık seviyesine
getirmek amacıyla kendi savunma kapasitesini kullanıp askeri tatbikatlar
düzenlemeyi tartışılmaz bir ilke olarak görmektedir. Dolayısıyla Türkiye ve
Azerbaycan Cumhuriyeti'nin İran'ın askeri tatbikatlarına karşı tavrı hiçbir
mantığa uymamaktadır.
Son günlerde yoğun bir diplomatik hareketliliğe tanık olduk.
İran ve Ermenistan liderlerinin, Tacikistan’ın başkenti Duşanbe'deki
görüşmesinin ardından Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan Tahran’a
ziyarette bulundu. Bununla birlikte İranlı yetkililerin Rusya ve Azerbaycan
Cumhuriyeti'ne yapacağı ziyaretin planlanması, Tahran’ın diplomasi yöntemlerini
kullanma konusundaki somut kararlılığını göstermektedir.
Öte yandan Goris-Kapan güzergahına alternatif bir rota olan
Tatev otoyolu projesinin tamamlanmasına katkı sağlamak da önemli ve dikkate
şayan hedeflerden biridir.
Uluslararası ilişkiler Uzmanı Hasan Beheştipur, Tasnim Haber
Ajansı'na verdiği röportajda, gündemdeki gelişmeleri değerlendirerek:
“Öncelikle medyanın herhangi bir provokasyon ve gerilim yaratmaması gerekiyor.”
dedi.
Beheştipur: “Ayrıca diplomasiye daha fazla önem verilmeli ve
askeri tatbikatlarımızı kararlılıkla sürdürürken bile Dışişleri Bakanı'mız,
Türkiye ve diğer ülkelere gitmeli ve görüşmelerden çekinmemeli. İran, Sayın
Recep Tayyip Erdoğan'ın önerdiği 3+3 platformuna dayalı olarak geniş kapsamlı
müzakereler düzenleyebilir. Rusya, Türkiye ve Azerbaycan Cumhuriyeti; İran,
Ermenistan ve Gürcistan ile müzakere etmeli. Anlaşmazlıkların medyada gündem
olmasına izin verilmemeli.” ifadelerini kullandı.
Karasu Konusunun Gündeme Getirilmesi
Son gelişmelerde İran için hayati ve stratejik öneme sahip
bir diğer önemli konu da İran'ın Güney Kafkasya'ya erişim hakkı ve İran ile
Ermenistan arasındaki değerli sınır hattının korunmasıdır. İran’ın bu konuda
şakası yoktur ve jeopolitik değişime boyun eğmeyeceğini ve güç kullanacak bir
ülke olmadığını açıkça ifade etmiştir.
Sınırların değiştirilmesi söz konusu ise, İran da,
Türkiye'yi Nahçıvan'a bağlayan ve stratejik konuma sahip Karasu bölgesi ile
ilgili tarihi meseleleri gündeme getirebilir. Dolayısıyla tüm komşularının
menfaati için mevcut statükoyu korumalı ve maceralardan uzak durulmalı.
AK Parti ve Azerbaycan
Türkiye'de son yıllarda yaşanan en önemli siyasi
gelişmelerden biri MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile Adalet ve Kalkınma
Partisi Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ortaklığıyla Cumhur İttifakı’nın
kurulmasıdır.
Erdoğan ve Bahçeli daha önce sürekli birbirine meydan
okurdu. Erdoğan her zaman Bahçeli'yi aşırı sağ ve ırkçı fikirlerin mirasçısı
olarak görür ve onun Türk toplumunun güvenliğine, huzuruna ve bütünlüğüne zarar
verdiğine inanıyordu. Bahçeli ise Erdoğan'ın PKK’lı bölücülere karşı uzlaşmacı
davrandığına, vatan hainleri safına katıldığına ve Türk milletinin değerlerinin
koruyucusu olmadığını savunuyordu.
Ancak son yıllarda siyasi ittifak kuran iki parti lideri
Erdoğan ile Bahçeli dost ve müttefik
oldular. Peki bu ittifakın sonucu nedir? Cevap şu: Erdoğan’ın MHP’nin aşırı
sağcı milliyetçi inançlarına boyun eğmesidir.
Sonuç olarak, etnik ve ırkçı söylem Türkiye'nin iktidar
partisi ve hükümeti için hayati bir öncelik haline geldi ve Nahçıvan ile
Azerbaycan Cumhuriyeti'nin kapasitelerinden yaralanarak sözde “Türk
dünyası" koruyucusu sıfatını taşımaya çalışıyor.
Burada şu soru akıllara geliyor: “Ak Parti'nin iktidarı sona
erdikten sonra süreç hep böyle mi devam edecek?” Bunun cevabı tabii ki
“hayır”dır.
Birincisi, Türkiye'de yapılan birçok kamuoyu yoklaması ve
anket Erdoğan'ın çöküşünü ve AK Parti’nin popülerliğinin düşüşünü gösteriyor.
İkincisi, muhalefet koalisyonu siyasi gelişme, demokrasi ve kapsamlı reform
kavramlarını öne çıkarmaya çalışıyor ve sonuç olarak Erdoğan'ın aksine Aliyev’e
yakınlaşmayı ve desteklemeyi reddedecektir.
Üçüncüsü, muhalefetin dış politikasının mantığı ve
yaklaşımında Doğu-Batı dengesi ilkesi gündemde olacak ve Türkiye, Rusya ve
Azerbaycan Cumhuriyeti arasında oluşan zayıf denklem uzun sürmeyecektir.
Dördüncüsü, Ermenistan ile ilişkilerin normalleştirilmesi de
gündemde olacak.
Dolayısıyla Azerbaycan Cumhuriyeti'nin kaderini Erdoğan ve
AK Parti’nin emellerine bağlaması mantıksızdır.
Son olarak, İran İslam Cumhuriyeti'nin son olayda siyasal
olgunluğunu bir kez daha gösterdiğini vurgulamalıyız. İran medyasında da
yansıtılan, hoşgörü, ılımlılık ve stratejik sabrın açık ve net bir resmiydi.
Ancak Türkiye'de iktidarın kontrolünde olan bir grup medya
kuruluşları yaygaraya ve suni gündem yaratmaya başvurarak İran'a karşı asılsız
suçlamalarda bulundular. Aslında bu sözde Azerbaycan yanlısı provokatörler
olumsuz eylemleriyle Bakü'yü de zayıf duruma düşürdüler.
Dolayısıyla bu eylemler hafızalarda mutlaka yerini alacaktır ve unutmayalım ki, yıkılmaz ve değişmez olan ülkelerin coğrafyası ile tüm tefrikalara rağmen her zaman, teamülü, anlayışı, ticareti, işbirlik yapmayı savunan halkların yakınlığıdır.