Tesnim’in haberine göre, İranlı analist Mehdi Bahtiyari
kaleme aldığı bir raporda, Filistinli direniş gruplarının Aksa Tufanı
operasyonunu başlattığı 7 Ekim 2023'ten kısa bir süre sonra (birkaç saat
içinde) direniş cephesinin bir kısmının Siyonist rejimle çatışmaya girmesine
işaret ederek ‘Lübnan Hizbullah'ı ertesi günden itibaren savaşın ortasındaydı
ve bu savaş bugün de devam ediyor ve Hizbullah, özellikle Lübnan sınır
bölgelerinde Siyonist işgal rejiminin ordusuna çok sayıda darbe indirmeyi
başardı’ ifadelerini kullandı.
Söz konusu raporun devamı ise şöyle: Bu hedefler aynı
zamanda Lübnan'ın güneyinde ve işgal altındaki Filistin'in kuzeyinde yeni bir
savaş çıkması durumunda İsrail ordusunun gücünü azaltmak amacıyla tamamen
akıllıca seçiliyor. Irak'taki İslami direniş ve Yemenli savaşçılar da son
aylarda İsrail ordusunun gücünün bir kısmının meşgul edilmesinde büyük rol
oynayan direniş cephesinin diğer aktörleriydi ancak Yemen'in bunlar arasında
çok özel bir yeri var.
Yemen Halk Ordusu birkaç yıldır yabancı düşmanlarla savaşıyor.
Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyonla birkaç yıldır süren savaş ve Batılı
ülkelerin ağır ablukası üzerlerinde çifte baskı oluşturdu ancak Yemenlilerin
kazanan hançerini yavaşlatmayı başaramadılar.
Yemenli savaşçıların son dönemde işgal altındaki bölgelere
intihar uçağı göndererek Tel Aviv'i vurma eylemi, Aksa Tufanının başlangıcından
bu yana geçen 9 ayın dönüm noktalarından biri oldu.
Yemenliler elbette son birkaç aydır Kızıldeniz'e ve bu
denizin kıyısında yer alan ve işgal altındaki Filistin'in en güney noktasında
yer alan Eilat limanına odaklanıyor. Ana iletişim hatlarından birini ve
İsrail'in ekonomik hayatının ana arterlerinden birini neredeyse kesmeyi
başardılar. Hiçbir İsrail gemisi veya müttefiklerine (ABD ve Avrupa ülkeleri
gibi) ait bir gemi bu bölgedeki Yemen ateşinden kurtulamadı ve bu konu, savaş
sırasında İsrail'in ekonomisi üzerinde büyük bir etki yarattı.
Örnek olarak Siyonistlerin otomobil alanındaki
ihtiyaçlarının büyük bir kısmı Doğu'dan sağlanmakta olup, Eilat limanı geçmişte
Kızıldeniz yoluyla Doğu Asya'dan ithal edilen otomobillerin ana depolarından
biriydi. Ancak bugün bu depolar neredeyse boş çünkü hiçbir şirket Yemen
ateşinin altına girme riskini göze almak istemiyor.
İsrail'in, Eilat limanını atlayıp bu ticari hattı işgal
altındaki Filistin'in kuzeyindeki Hayfa limanına aktarmak gibi çok zor bir
görevi var. Deniz yolunu genişletmek ve Kızıldeniz'den Akdeniz'e geçmek kolay
bir iş değil ama aynı fikir, son dönemde Akdeniz'den Tel Aviv'e yapılan Yemen
operasyonlarında da büyük zorluklarla karşı karşıya kalacak.
İşgal altındaki Filistin'in kuzeyine ‘Samad (Yafa)’ insansız
hava aracının gönderilmesi ve Siyonist rejimin siyasi başkentinin vurulması
yönündeki son eylem, birkaç açıdan oldukça dikkat çekiciydi.
1- Yemenliler ilk kez Kızıldeniz'den değil, Akdeniz'den
insansız hava aracı fırlattı ve bu, Babu-l Mendeb ve Kızıldeniz’e hakim olmanın
yanısıra özellikle ekonomik alanda Siyonist rejimin çıkarlarını Akdeniz'den
etkileyebildikleri anlamına geliyor.
2- Bu operasyon, Amerika, İngiltere ve birçok Arap ülkesinin hâlâ Yemen'e baskı uyguladığı bir dönemde gerçekleşti ancak Yemenliler sadece askeri güçlerini ellerinde tutmakla kalmadılar üstüne Akdeniz'e doğru genişleyerek İsrail'e yeni bir tehdit boyutu olmayı başardılar.
3- Bu operasyonun gerçekleştirilmesi ve önemli şehir Tel
Aviv'in başarıyla vurulması, İsrail'in güvenlik alanında ne kadar zorlandığını
bir kez daha gösterdi.
Geçtiğimiz hafta İsrail ordusu, uzun Gazze savaşında zırh ve
mühimmat konusunda sorun yaşadığını ve hizmet dışı bırakılan bazı teçhizatları
tekrar hizmete almak zorunda kaldığını açıklamıştı. Siyonist rejimin yapısının
temel direklerinden biri olan umudu ayakta tutmanın rejime ağır bir maliyeti
var ve en pahalı alanlarından biri de hava savunma alanıdır. Her ne kadar Demir
Kubbe zaman zaman başarılı performans gösterse de İsrail bu sistemi sağlamak
için yüklü miktarda para ödemek zorunda kaldı ve şimdi bu maliyetlere rağmen
Yemen'e ait bir intihar İHA'sının başkentlerini vurmasını engelleyemiyor. Aynı
şey işgal altındaki Filistin'in kuzeyinde daha geniş ölçekte yaşanıyor.
Lübnan Hizbullahı da roketlerden füzelere, anti-zırh
silahlarından insansız hava araçlarına kadar bu rejimin geniş bir yelpazedeki
merkez ve ekipmanlarını hedef alabildi. Hizbullah, Celile'de rejimin Demir
Kubbe sistemini intihar drone'larını kullanarak vurdu ve keşif drone'ları da
defalarca işgal altındaki bölgelerin derinliklerine girerek bu bölgelerin
görüntülerini yakaladı ve güvenli bir şekilde geri döndü. Göründüğü üzere
geçtiğimiz haftalarda Hizbullah Nehariya ve Akka’yı, Yemenliler ise bu
operasyonda Tel Aviv’i hedef alırken, bu savaşın devam etmesi ve çatışma
cephelerinin genişlemesi halinde İsrail'in çok daha büyük zorluklarla karşı
karşıya kalacağı açıktır.