Kuzey Kıbrıs’ta iktidar partisi Ulusal Birlik Partisi'nin
milletvekili Yasemin Öztürk de Stefanu’ya destek veren bir açıklama yaptı,
"Siyonist işgale karşı birlikte mücadele vermeliyiz” ifadesini kullandı.
Güneyin çok satan gazetelerden Politis’te de “Kıbrıs Başka
Bir Vaat Edilmiş Toprak Gibi… Yahudiler Kıbrıs'ta Neden Toprak Alıyor?”
başlıklı bir haber yayımlandı.
Haberde, ülkede son İran savaşıyla birlikte İsrail’den gelen
Yahudi sayısının 15 bine ulaştığı ve siyonist bir topluluk olan Chabad grubunun
bölgede aktif olarak faaliyet gösterdiği kaydedildi.
Şu anda adada ikamet eden İsraillilerin yeni bir şehir
kurmanın eşiğinde olduğu belirtilen haberde, COVID-19 salgını sırasında birçok
İsraillinin Kıbrıs'ı stratejik bir alternatif konum olarak gördüğü ifade edildi.
Haberde ülkede Chabad grubunun halihazırda altı ev, bir
sinagog, bir anaokulu, bir mikve (ritüel Yahudi banyosu), bir koşer
sertifikasyon merkezi, bir mezarlık ve yaz programları için etkinlik merkezi
işlettiği belirtildi.
Chabad’ın (veya Habad), Filistinlilerin varlığını reddeden,
işgal altındaki Filistin'den sınır dışı edilmelerini savunan ve Filistinlilere
toprakların herhangi bir bölümünü verecek herhangi bir anlaşmaya karşı çıkan
aşırılıkçı bir örgüt olduğu ifade edildi.
Haberde Chabad üyelerinin Birleşik Arap Emirlikleri, ABD,
Fransa ve Kanada gibi ülkelerde Yahudi toplum merkezleri kurdukları bilgisine
de yer verildi.
AKEL Genel Sekreteri Stefanos Stefanu geçen Cuma günü
partisinin kongresinde yaptığı konuşmada, ülkesi için tehlikeleri sıralarken
“altıncı büyük tehlike” olarak üçüncü ülke vatandaşlarına gayrimenkul satışının
denetimsiz şekilde artmasını gösterdi.
Stefanu “Yeterli önlem almazsak, bir gün ülkemizin artık
bize ait olmadığını fark edeceğiz. Bu bir felaket tellallığı değil. Kıbrıs’tan
daha büyük yüzölçümü ve nüfusu olan diğer Avrupa ülkeleri, yabancılara mülk
satışını sınırlayarak hem mülkiyet kontrolünü sağlıyor hem de fiyatları
dengelemeye çalışıyor. Biz ise Kıbrıs’ta sorunu görmezden gelmekle kalmıyor,
altın vize programları ve başka kolaylıklarla bu süreci daha da teşvik
ediyoruz” dedi.
Kent merkezlerinin ortalama bir Kıbrıslı için erişilebilir
olmaktan çıkarak varlıklı yabancılar için uygun hale geldiğini söyleyen Stefanu
“Stratejik öneme sahip altyapıların mülkiyet yapısına dair güvenlik önlemleri
bulunmaması nedeniyle bu durum, ulusal güvenlik açısından da ciddi soru
işaretleri yaratmaktadır” dedi.
Stefanu “Son zamanlarda, İsrail vatandaşı kişilerin kapalı
bölgeler (gettolar) oluşturma girişimlerine tanık oluyoruz. Bu girişimler
arasında Siyonist okulların ve sinagogların kurulması, önemli ekonomik
birimlerin ve geniş arazi alanlarının topluca satın alınması yer alıyor. Aynı
zamanda, İsrail’in saygın gazeteleri, ülkenin Kıbrıs’a yönelik kasıtlı bir
genişleme politikasından söz ediyor. Bunu ne yabancı düşmanlığı ne de
antisemitizmle söylüyoruz. Zaten, İkinci Dünya Savaşı sonrasında on binlerce
Yahudi Kıbrıs’a ulaşıp İngilizler tarafından kamplara kapatıldığında onlara
büyük insani yardımlarda bulunan AKEL’in böyle bir suçlamanın muhatabı
olamayacağını herkes bilmektedir” diye konuştu.
Filistinlilerin yerinden edilmesinin, İsraillilerin Filistin
topraklarını kitlesel biçimde satın almasıyla başladığını ve ardından İsrail
devletinin tüm Filistin’i işgal ettiğini hatırlatan Stefanu “İsrail’deki egemen
sınıfın nasıl düşündüğünü ve hareket ettiğini de dikkate almak zorundayız.
Ülkemizin topraklarının korunması hükümetin sorumluluğudur. Kıbrıs’ın sonsuza
dek Kıbrıslılara ait olması ve Kıbrıslılar tarafından yönetilmesi de hükümetin
güvencesi altında olmalıdır. Ne yazık ki, hükümetin bu görevi yerine
getirdiğini göremiyoruz” dedi.
Öte yandan Kıbrıs basınında çıkan bazı haberlerde AKEL Genel
Sekreterinin kongredeki konuşmasında “Ülkemiz elimizden alınıyor... İsrail bizi
işgal ediyor” dediği de aktarıldı.
Stefanu partisinin neden İsrail uyruklulara odaklandığını
CyBC Radyosu’na verdiği demeçte şöyle açıkladı:
“Özellikle son dönemde gayrimenkul alımlarında, hedefli
alımlarda artış gözlemlendi. Özellikle Limasol ve Larnaka'da belirli alanlar
toplu olarak satın alınıyor ve İsrail uyruklular dışında kimsenin erişemeyeceği
kapalı alanlar yaratılıyor.
Bu alanlarda siyonist okulların inşa edildiğini dile getiren
Stefanu, İsrail'in Kıbrıs'ta bir "arka bahçe" hazırladığını öne süren
medya haberleri de göz önüne alındığında bunun alarm zillerinin çalması
anlamına geldiğini ifade etti.
Stefanu “Larnaka ve Limasol'a giderseniz, oradaki insanlar
size bunun gerçekleştiği belirli alanlardan bahsederler, ancak yetkililer bunu
görmezden geliyor” diye ekledi.
AKEL'in kongreyle ilgili sosyal medya paylaşımlarında da
Kıbrıs Cumhuriyeti'ne ilişkin "Yeni İsrail", "İsrail'in yeni
işgal ettiği ülke" ifadelerine yer verildi.
İsraillilerin uzun bir süredir Kuzey Kıbrıs’ta da yoğun bir
biçimde toprak ve gayrimenkul satın aldıkları biliniyor.
Chabad’ın kuzeydeki faaliyetlerini daha önce gündeme getiren
UBP milletvekili Yasemin Öztürk Facebook hesabından yaptığı bir paylaşımda,
AKEL Genel Sekreteri Stefanu’ya destek verdi.
Stefanu’yu kutladığını dile getiren Öztürk, kuzey ile
güneyin bu "ortak sorun"a karşı birlikte mücadele etmesi gerektiğini
savundu.
Kıbrıs’ta yabancıların toprak ve vatandaşlık almaları uzun
süredir kuzey ile güney arasında suçlamalara konu oluyor. Kıbrıs Cumhuriyeti
yönetimi Afrika, İran ve diğer müslüman ülkelerden gelenlere toprak satıp
vatandaşlık verdiği için kuzeyi, kuzey ise Ruslar ve İsraillilere toprak satıp
vatandaşlık verdiği için güneyi suçluyor.
UBP milletvekili Öztürk AKEL Genel Sekreteri’nin
açıklamasına destek verdiği Facebook paylaşımında siyonizme karşı kuzey ile
güneyin birlikte mücadele etmesi gerektiğinden söz etti.
“AKEL Genel Sekreteri Stefanos Stefanu’yu kutluyorum” diyen
Öztürk, Stefanu’nun 20 Haziran tarihinde AKEL kongresindeki konuşmasına atıfta
bulunarak şu ifadeleri kullandı:
“Anavatanımız ile ilgili söylemlerinin dışında, Stefanos
Stefanu’nun ‘altıncı sorun’ gördüğü sorun, aslında her iki halkı da yakından
ilgilendiren öncelikli sorundur. Sorunun kaynağı 2003 yılında Güney’de, 2008
yılında ise ülkemizde gizli örgütlenen Siyonist CHABAD’dan başkası değildir.
Kıbrıs adasını, ‘Tüm Yahudilerin Merkezi’ yapmak üzere tapulu işgal hareketi
geliştiren, Stefanu’nun deyişi ile gettolaşan bir tehlike ile karşı karşıyayız.
Bu tehlike görünmediği takdirde adada yaşayan her iki halk Gazze’deki soykırımı
yaşayacaktır. Eğer ada genelinde tüm gayrimenkul alımlar örgütlü bir Siyonist
işgale yönelik ise ki öyle, o zaman bu mücadeleyi birlikte vermeliyiz.”
Trodos'taki radar istasyonundan Mossad'ın istihbarat
sağladığı biliniyor.
Kıbrıs’ın köklü partilerinden AKEL’in Güney’de Siyonist bir
işgalden bahsetmesinin kendisini “ziyadesiyle” memnun ettiğini kaydeden Öztürk
“Bir süredir bu işgalin Güney’de de görünmesini bekliyor ve uyarıda
bulunuyordum. Nihayet bu uyanış oldu. Diğer bir hadise de Ada’da bulunan
İngiliz üsleri ve Troodos’ta çok yönlü dinleme ve izleme yapan, özel hayata
kadar uzanan istihbarat faaliyetlerdir. Bu faaliyetleri, CHABAD’ın gettolaşma
hareketinden ayrı tutmamalıyız. Hatta bu konuda ortak hareket etmeliyiz”
ifadelerini kullandı/sol