ABD, Yunanistan, işgalci İsrail rejimi, Güney Kıbrıs Rum
Kesimi (GKRY) ve Fransa gibi güçlerin tehlikeli adımlar attığı bölgeye ilişkin konuşan
İlyas Tongüç’ün röportajından satırbaşları şöyle:
-Doğu Akdeniz’in önemi hakkında neler söylersiniz?
1830’lu yıllarda Benjamin Disraeli isimli sonradan başbakan
da olan şahıs, İngiliz Kraliçesi’ne rapor vermek üzere bütün sahil boylarını
geziyor. Lübnan, Suriye ve Mısır güzergahını bütün Akdeniz’i gezdikten sonra
“Eğer biz ileride Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Kafkaslara etki etmek istiyorsak
bunun merkezi Kıbrıs’tır” diyor. Benjamin Disraeli, 20 yıl sonra başbakan
olunca da dış politikasının temeline Kıbrıs’ı koyuyor. Sonrasında 93 Harbi
esnasında Berlin Konferansı ile birlikte İngiltere adanın kendisine
kiralanmasını sağlıyor. Sonrasında Lozan ile birlikte Kıbrıs tamamen elimizden
çıkıyor.
BOP İLE BAĞLANTILI BİR DURUM VAR
Kıbrıs’ı elinde tutan Filistin, Lübnan, Suriye ve
Ortadoğu’yu elinde tutar. Kıbrıs doğal
bir uçak gemisidir, Türkiye’nin güvenliği için olmazsa olmazdır. Kudüs ve
Kıbrıs meselesi iç içe girmiş iki önemli meseledir. Kudüs ve Kıbrıs’ın
kaderinin aynı olması bakımından bu iki merkezi kitapta birlikte ele aldık.
Irak’ın işgali, Suriye’nin üçe bölünmesi, Lübnan’ın istikrarsızlaştırılması ve
Kıbrıs... Birbiriyle bağlantılı bir süreçten bahsediyoruz. Meseleye sadece
enerji bakımından bakarsanız bu yanlış olur. Burada Büyük Ortadoğu Projesi’yle
bağlantılı bir durum var. Dünyanın bütün devletlerinin burada olmasını ancak bu
şekilde izah edebiliriz
-Enerji mücadelesinden öte bir durum var…
Evet, buradaki mesele bir gaz meselesi değil. Büyük Ortadoğu
Planı ve yeni dünya düzeni çerçevesinde bir olay zinciri yaşanıyor. Genel
olarak baktığımızda sismik araştırmalarda tespit edilemeyen arazi kalmadı.
Sadece Lübnan ile Suriye’nin bir bölümünde sondaj faaliyeti yapılamadı.
Özellikle bizim de terörle mücadele ettiğimiz bölgelerde, Irak petrolünün
koridorla, Suriye’nin de parçalanması neticesinde enerjinin Lübnan’dan
Akdeniz’e aktarılması ve buradan da bütün dünyaya pazarlanması yıllık 200
milyar dolarlık bir getiri sağlıyor.
-East-Med projesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Son
süreçte ABD’nin projeden çekildiğini gördük.
Doğu Akdeniz’deki gazın uluslararası boru hatları üzerinden
başka bölgelere taşınmasının karlı bir yatırım olmadığı ortaya çıktı. Bu
nedenle geçtiğimiz haftalarda ABD de Girit’teki projesini sonlandırarak
East-Med projesinden vazgeçti. East-Med demek; Afrodit, Leviathan ve Tamar
bölgesinden çıkarılan enerji kaynağının GKRY üzerinden Girit’e, Girit’ten
Yunanistan’a ve Yunanistan’dan da İtalya’ya 1900 km’lik bir boru hattıyla
taşınmasıdır. Bu çalışmalar çok maliyetli.
TÜRKİYE’SİZ PROJELER ÇOK PAHALIYA MAL OLUR
-Doğu Akdeniz’de İsrail’siz bir denklemin mümkün olduğunu
düşünüyor musunuz?
Elbette. İki tane çok önemli gaz tedarikçisi ülke var; İran
ve Rusya. Dünya rezervinin önemli bir bölümünü bu iki ülke sağlıyor.
Türkiye’nin bu iki ülke ile de diğer bir gaz tedarikçisi olan Katar’la da arası
iyi. Bu yönden baktığımızda Türkiye’nin İsrail’e ihtiyacı yok ancak İsrail’in
Türkiye’ye ihtiyacı var. Bu noktada Türkiye üstünlüğünü çok iyi ele almalı.
Türkiye’siz projeler çok pahalıya mal olur. O açıdan Türkiye’nin eli çok rahat.
Biz İsrail’siz her şeyi yapabiliriz ama İsrail biz olmadan hiçbir şey yapamaz.
-ABD, Çin ve Fransa’nın bölgeye olan ilgisini nasıl
değerlendirirsiniz?
Bence bu kadar rezervi düşük olan bir yere uzak ülkelerin
ilgi göstermesi dikkat çekici. ABD, dünya ticaret yollarının açık olmasını
istiyor. İkincisi ABD, özellikle Kuzey Afrika, Kafkaslar ve Ortadoğu’nun
kontrol edilmesini amaçlıyor. Üç tane temel noktada meseleye yaklaşıyor. Buna
göre ABD, Ortadoğu’daki enerjinin dost ve müttefiklerden başkasının eline
geçmesini istemiyor. Ayrıca İsrail’in bölgedeki güvenliğini sağlamak istiyor
ABD. Son olarak da ABD, İslami hassasiyete sahip oluşumların güç kazanmasına
mani olmanın peşinde.
Çin, meseleyi askeri noktadan ziyade ticari olarak ele
alıyor. Kuşak-Yol Projesi üzerinden Londra’ya giden önemli bir çalışması var
Çin’in. Çin’e baktığımızda Süveyş Kanalı’na dair Mısır’la, İsrail ile Hayfa ve
Yunanistan’la Pire limanı üzerine anlaşmalar yaptı. Limanların ve yakınlarının
ticarete elverişli hale getirmeye çalışıyor. Rusya uzun zamandan beri sıcak
denizlere inmeye çalışıyor. Suriye’de edindiği üslerle de Akdeniz’de bir aktör
olduğunu ortaya koydu Rusya. Yine Rusya’nın GKRY’den de üs almak istediğini
biliyoruz.
-AB’nin bölgeye olan ilgisini nasıl okumalıyız?
AB, Yunanistan ve GKRY’nin menfaatlerini gözetiyor. AB’nin
Rusya’ya olan bağımlılığı Ukrayna kriziyle had safhaya çıktı. Avrupa enerji
açığını kapatmanın yolunu arıyor. Bu doğrultuda Doğu Akdeniz’i çok önemsiyor
AB. İngiltere de Ağrotur ve Dikelya Üsleri aracılığıyla bölgeyi izliyor.
MilliGazete