Hatay'daki nüfusun değişimine dikkat çeken Lütfü Savaş,
konuyla ilgili olarak Odatv'nin sorularını yanıtladı. Suriyeliler meselesi için
"kangren" ifadesini kullanan Lütfü Savaş, hükümete seslendi.
Türkiye'nin, İsrail, Ermenistan, Suudi Arabistan ve Birleşik
Arap Emirlikleri ile düzeltmeye çalıştığı diplomatik girişimleri hatırlatan
Lütfü Savaş, neden Suriye devleti ile de bu görüşmelerin yapılmadığını sorarak,
"Barış olursa, bu insanlar burada mağdur olmaktan kurtulur, kendi
coğrafyalarında kendi geleceklerini kurabilirler" dedi.
"ÇÖZÜM DEĞİL, ÇÖZÜMSÜZLÜK VAR"
İşte Lütfü Savaş ile gerçekleştirdiğimiz röportaj:
"-Suriyelilerle ilgili açıklamayı neden bugün yapma
gereği hissettiniz? Durum diğer yıllara göre daha mı ciddi? 'Tehlikeden' biraz
bahseder misiniz?
Bunu bugün açıklamıyorum, her zaman açıkladım, açıklamaya da
devam edeceğim. Bu bizim kronikleşen sorunumuz.
Bu olay, 10 yılı geçmiş bir olay. 10 yılı geçti, ancak bunca
yıl geçmesine rağmen çözüm yok, çözümsüzlük var. Şu an Hatay’da da Kilis’te,
Antep’te, Urfa’da olduğu gibi sıkıntılar var.
Şu an en çok Suriyeli misafirlerimizin geldiği yer burası.
46 tane şehrimizden daha fazla misafir ağırlıyoruz. Düşünün, sizin eviniz 5
kişilik. 2 ya da 3 kişiyi 10 yıl ağırladığınız düşünün. Bu durumun ekonomik
giderleri, sosyolojik ve psikolojik sıkıntıları oluyor. Ve çözümsüzlüğe doğru
giden bir konuda, yetkili devlet büyüklerimizi ve hükümetin bu konuya dikkatini
çekmek istedim.
"BU KADAR BASİT OLMAMALI"
-Kentte ne gibi sıkıntılar ortaya çıkıyor?
Bu işin suyu var. Su yetişmiyor. Yeşil alan
yetiştiremiyorsunuz. Kanalizasyon sularını temizlemek için yeni yeni arıtmalar
yapmanız gerekiyor. Bu işin çöp boyutu var. Geçmişte, biz üç birim çöp
üretiyorsak, 5 birime çıkmış durumda. Bunlar için de ekstra hiçbir destek
almıyoruz. Üzerine 10 yıldır misafir olanların bir kısmını da Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin nüfusuna kaydediyorsunuz, Türk kimliği veriyorsunuz.
KKTC bizim kardeş devletimiz. Bizim oraya giden
vatandaşlarımız 12 yıl geçtikten sonra vatandaşlığa başvurabiliyor. Ve bin bir
zorlukla vatandaşlık alabiliyor. Türkiye Cumhuriyeti kimliğini almak da bu
kadar basit olmasa gerek…
Mesela okullar konusu da sıkıntılı… Bizim çocukların dilleri
Türkçesi Arapçaya kayıyor. Birçok çocuk ekonomik sıkıntısı olduğu için eğitim
alamıyor. Bu çocuklar da burada işsiz, eğitimsiz, birçoğu esrar çekiyor, eroin
satıyor. Bir kısmı elinde silah tutacak… Bunlar da yarın önce bu coğrafyada
sonra başka coğrafyalarda insanların başına bela olacak. Yani bu olayın
yerellikten öte, bütün Türkiye’yi etkileyen ve ilgilendiren bir sorun.
BM 2019 Temmuz raporunda, diyor ki, ‘Hatay’ın Suriye sınırı
dünyanın terörist çöplüğü…’ Buraya dünyadan birçok insan gelmiş durumda ve
illegal örgütlerin içerisinde yer alıyor.
Bu durum hem bizi, hem de gelen misafirleri yıpratan bir durum.
Burada doğurganlık oranları da çok fazla. Demografik yapı gittikçe bizim
aleyhimize işliyor. Biz burada çok renkli bir tabloyuz. Burası rengarenk bir
şehir. Burada Müslüman'ı, Hıristiyan'ı, Musevi'si, Kürt, Türk, Ermeni, Alevi,
Türkmen'i var. Bizim buradaki renklerin yönü Ankara’ya dönük ve yönü Türk
bayrağı altında huzurlu olan insanlarla dolu. Biz burada 10 yıldır hiç sesimizi
çıkarmadan, gelen insanlara da kucak açarak misafir ettik. Ancak düşünün, bizim
tarımda çalışan insanlarımızın sayısı 34 binden 9 bine düştü. Tarımla uğraşan
insan sayımız yüzde 75 azaldı. Birçok sektörde de gelen misafirler dominant
hale geldi. Bizim insanlarımızın ekonomik pastası da gittikçe daralmakta.
"SURİYE İLE NEDEN SORUNU ÇÖZMÜYORUZ"
-Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan gibi Suriyelilere karşı
'özel bir uygulama' düşünüyor musunuz?
Hayır, biz olaya insani boyutta bakıyoruz. Bunlar bizim hem
din kardeşimiz hem de Osmanlı İmparatorluğu zamanında aynı devletin bireyleri,
milletiydik. Bizim hiçbir düşmanlığımız yok, onlar bizim kardeşimiz.
"Ensar-muhacir" olayına saygılıyız. Ama işin başka boyutunda da 10
yılı geçmiş bir kangren sorun var. Bunu belediyeler değil, hükümetin çözmesi
gerekiyor.
Başka boyutu da şu: Biz Birleşik Arap Emirlikleri ile en üst
düzeyde temas kurabiliyoruz, aynı şekilde İsrail ile Cumhurbaşkanlığı nezdinde
iki taraf da görüşebiliyor, Ermenistan ile ilişki geliştirip, uçak
gönderebiliyoruz, Suudi Arabistan ile barışmak için çaba gösterebiliyoruz, peki
Suriye de bu coğrafyada, tam komşuluğumuzda, Suriye ile niye temas etmeyelim
biz? İki hükümet arasında, devlet arasında neden çözmeyelim?
Ben olaya Gazi Mustafa Atatürk’ün "Yurtta sulh cihanda
sulh" felsefesi ile bakıyorum. Barış olursa, bu insanlar burada mağdur
olmaktan kurtulur, kendi coğrafyalarında kendi geleceklerini kurabilirler.
"ATATÜRK'ÜN SON EMANETİ..."
-12 yıl sonra Belediye Başkanının Suriyeli olması konusu...
İnsan popülasyonu gittikçe aleyhimize işlediği için,
yaklaşık 12-13 yıl sonra, sadece ilçeler de değil, Büyükşehir de Suriye’den
gelen bir insan tarafından yönetilebilir. Ben bu yapının bizim aleyhimize doğru
gitmesinden benim gibi Hatay halkının da rahatsız olduğunu biliyorum. Bunun iyi
düşünülmesi lazım.
Biz Türkiye kurtulduktan sonra yıllarca kurtuluş mücadelesi
yaptık. Hem Atatürk’ün desteği hem de
müthiş bir diplomasi örneği gösterdiği için 1938 yılında bağımsız olabildik. 20
yıl mücadele verdik, sonra Hatay Cumhuriyetini kurduk, bağımsız bir devlet
olduk. Atatürk’ün desteğiyle de kendi parlamentomuzu feshedip, Türkiye
Cumhuriyeti'nin bir huzurlu şehri olduk.
İşte Hatay, Atatürk’ün son emanetidir. 3 dönemdir başkanım,
bu çekilen sıkıntıları da en çok çekenlerin başında ben varım. Bu yüzden de
yetkilileri ve hükümeti bilgilendirmek istiyorum.
Burada, Hatay kurtulduktan sonra, ‘Türkiye’yi mi, Suriye’yi
mi istiyorsunuz’ diye bir seçim yapıldı. Bu seçimde az farkla ‘Biz Türkiye’yi
istiyoruz diye Hatay halkı karar verdi.’ Bir daha böyle şeyler yaşamamak için
bizim kararlı olmamız lazım. Bu, başkalarının eline bırakılacak bir konu değil.
Nüfus popülasyonunu değiştirirlerse, yarın Türkiye Cumhuriyeti hafif nezle,
grip olsa, deseler ki, ‘burada referandum yapacağız’, başımızı öne eğmeyelim.
Hep başımız dik kalsın ve bu benim semalarımda Türk bayrağı dalgalansın
istiyorum. Olay bu kadar basit.
NUMAN KURTULMUŞ'UN SÖZLERİ İÇİN NE DEDİ
-AKP Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş, geçen ay Kilis
için, “Kilisliler, Suriye'den gelen kardeşlerimize tam manasıyla 'ensar'
olmuştur. Kilis'e de bir unvan verilecekse, adının 'ensar şehir' olması
gerektiğini düşünüyorum” demişti.
11 yıla yakındır 'ensarlık' yapıyoruz. Bundan sonraki süreçte
kendi insanımızın huzurunu, çocuklarımızın geleceğini istiyoruz. Açıklamaları,
Sayın Numan Kurtulmuş’u bağlar, bizim açıklamamız da bizi bağlar.
Olayın politik yanı yok, olayın milli yanı var. Ben
politikacılık oynamak için söylemiyorum, milli refleksi olan bir Belediye
Başkanı olarak tüm bunları söylüyorum.
Benim tepkim buna, saygıyla karşılarım.