Türkiye'nin eski Şam Büyükelçisi ve 'Büyükelçinin Gözünden
Suriye' kitabının yazarı Ömer Önhon, Türkiye ile Suriye arasındaki sürecin
belirli bir olgunluğa eriştiğinin görüldüğünü ve şimdi beklenenin görüşmelerin
siyasi zemine taşınması olduğunu söyledi.
Reuters haber ajansı yayımladığı bir haberinde, Milli
İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hakan Fidan ve Suriyeli mevkidaşı Ali Memlük’ün
son dönemde Şam’da görüşmeler yaptığını bildirmişti.
BBC Türkçe'den Mahmud Hamsici'ye konuşan Önhon, Reuters’ın
haberine yalanlama gelmemesi nedeniyle bu haberin doğru olarak kabul
edilebileceğini kaydetti.
Önhon, ortadaki sürecin belli bir olgunluğa eriştiği
yorumunu yaparak şu ifadeleri kullandı:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ağustos ayında Soçi'den dönerken
yaptığı açıklamalar ve arkasından da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun
açıklamaları, Suriye ile Türkiye arasında bir süreç başlatıldığını açıkça
ortaya koyuyordu. Konu, kamuoyunun gündemine o şekilde getirildi. Cumhurbaşkanı
o açıklamayı yaptığına göre görüşmeler daha o zamandan belli bir olgunluğa
erişmişti. Sonra iktidar konuyu gündeme getirdikten sonra baktı ki çok tepki de
olmadı. Süreç belli bir olgunluğa erişmiş olmalı ki istihbarat başkanları
düzeyinde, üstelik de Şam'da görüşüldüğü açıklandı. Bir de bizim istihbarat
başkanımızın Türkiye'deki konumunu göz önünde bulundurduğunuz zaman bunun
önemini gayet iyi anlamak mümkün."
Önhon, “Ortada ciddi bir süreç var ama kolay bir süreç mi?
Öyle olmasına imkan yok çünkü ortada o kadar ciddi sorunlar var ki. Bunlar
kolay kolay çözülebilecek meseleler değil. Dolayısıyla gayet engebeli bir yolda
ilerliyor ama süreç devam ediyor” dedi.
Normalleşmenin önündeki engeller
Önhon, ortada çok sorun olduğunu belirtmekle birlikte
bunların en önemlilerini dört başlıkta toplayarak, şunları söyledi:
"Birincisi, Türkiye'nin muhalefete verdiği destek.
Muhalif örgütlerin siyasi olarak faaliyet gösterdikleri yer, Türkiye. Bunlar ne
olacak? İkincisi, güvenliğimiz nedeniyle Suriye toprakları içerisinde
askerlerimiz bulunuyor. Yabancı bir ülkenin topraklarında konuşlu bu
askerlerimiz ne olacak? Suriye'nin bu konuda tabii ciddi itirazları var.
Üçüncüsü YPG meselesi var. Bunlar önümüzdeki dönemde ne olacak? Türkiye'deki
sığınmacıların geri dönmesi gündemin başlıca maddelerinden biri. İç siyasetteki
temel gündem maddelerinden biri. Ama geri dönüşler o kadar kolay bir iş değil.
Bu insanlar on bir yıldır memleketlerinden uzakta. Bunlar ne olacak?"
Konuların zorluğuna rağmen bir yerden başlanması gerektiğini
belirten Önhon, o başlangıcın yapıldığını da sözlerine ekledi.
'Suriye ile normalleşme diğer süreçlerden farklı'
“Birçok ülkeyle ilişkiler bozuldu, bugün iktidar, bunun
sürdürülebilir bir yol olmadığını idrak etmiş olmalı ki aramızın bozuk olduğu
ülkelerde ara düzeltme hamlelerini başlattı. Önce Mısır, İsrail, Birleşik Arap
Emirlikleri, Suudi Arabistan ile hamleler başlatıldı” diyen Önhon, Suriye ile
ilişkilerin düzeltilmesinin ise çok daha özel yanları olacağını kaydederek,
şöyle devam etti:
“Suriye ile ilişkilerin Türkiye'yi doğrudan etkileyen iki
boyutu var. Bunlardan bir tanesi güvenlik meselesi. Yani YPG, PKK vs. İkincisi
de sığınmacılar meselesi. Bizim ne Mısır'la, ne İsrail'le, ne Birleşik Arap
Emirlikleri ile böyle meselelerimiz var. Suriye'yle olan bu güvenlik ve
sığınmacılar meseleleri, insanların oy verme yönelimleri üzerinde etkili
olabilecek konular. Dolayısıyla bu kadar kritik bir seçim öncesinde güvenlik ve
sığınmacılar konusunda bir şey yapabilmek veya bir şey yapabilecek gibi
görünmek hükümet açısından çok önemli.”
Bununla birlikte Önhon, önümüzdeki dönemde normalleşme
yolunda sürecin derinleşmesi için iki tarafın da karşılıklı olarak atması
gereken adımlar olduğunu söyledi.
Eski Büyükelçi, bazı örnekler vererek şu değerlendirmeyi
yaptı:
“İki tarafın atması gereken adımlar birbirine bağlı. Mesela
Suriyeliler “Türk askeri topraklarımızdan çekilmeli” diyorlar. Zaten bizim
taraf bunu açık açık söyledi, bizim orada kalıcı olma gibi bir niyetimiz yok.
Bizim askerlerimiz şu anda oradaki güvenlik boşluğundan doğan tehditlere karşı
Suriye'de bulunuyorlar. Bu güvenlik boşluğu doldurulduğu ve tehditler ortadan
kalktığı zaman çekileceğiz diyorlar. Türkiye oradan tabii ki çekilecektir ama
eğer bizim boşalttığımız yerler yine ya YPG ya IŞİD tarafından doldurulup
bizim topraklarımıza tehdit teşkil edecekse böyle bir adımı atmak için erken
demek değil midir?
Öbür taraftan sığınmacılar konusu… Biz sığınmacıların artık
ülkelerine geri dönmeleri gerektiğini düşünüyoruz. Savaş sona erdi, kalıcı
barış ve istikrar da sağlanması için çabalanıyor ama geri dönmeleri için
oradaki şartların uygun olması lazım. Burada da tabii Türkiye'nin beklentisi
Esad'ın o şartları oluşturması ve dönecek olan sığınmacıların böyle bir tehdit,
bir tehlike görmeden oraya gidebilmeleri. Yoksa tehlike görürlerse zaten
gitmezler. Bir de gidip de tehlike görürlerse hemen geri dönerler.”
'Belki son Birleşmiş Milletler toplantılarında da
birbirlerine tesadüf ederler olmaz mı?'
Ayrıca Önhon, sürecin nereye evrilebileceğiyle ilgili bundan
sonra beklenenin görüşmelerin siyasi zemine taşınması olacağı görüşünde:
“Bu işler hep aşama aşama gider. İstihbarat başkanları
muhtemelen daha ziyade güvenlik alanında neler yapılabileceği konusunu
görüşüyorlardır. Bir de görüşmelerin siyasi zemine taşınmasını ele
alıyorlardır. Siyasi zemin nedir? Siyasi zeminde, üst düzey devlet
görevlilerinin; dışişleri bakan yardımcıları olabilir, dışişleri bakanlarının
kendileri olabilir, bir araya gelip konuşması beklenir. Mesela Çavuşoğlu bundan
bir sene kadar evvel ne dedi? Belgrad'da koridorda Suriye Dışişleri Bakanı
Faysal Mikdad'la tesadüfen karşılaştığını söyledi. Belki son Birleşmiş
Milletler toplantılarında da birbirlerine tesadüf ederler olmaz mı? Eğer orası
olmazsa, ondan sonraki ilk uluslararası ortamda, onun marjında belki bir araya
gelebilirler. Bunlar belli olmaz. Bunlar, olayların, aralarında yapılan
görüşmelerin hangi düzeye geldiği ile siyaseten ne kadar kabul edilebilir
olduğuyla bağlantılı şeyler.”