Ukrayna'daki savaşın Rusya'nın dikkatini Güney Kafkasya
bölgesinden çekmesine neden olduğu söyleniyor, bu durum Türkiye ve ABD'ye
bölgede rol oynamasına fırsat sunarken Azerbaycan ile Ermenistan arasında
çatışmalara yol açtı, bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Son aylarda ne yazık ki ABD liderliğindeki NATO, önceden
tasarlanmış planlarla Güney Kafkasya'da hakimiyet kurmaya çalıştı ve Rusya ile
meydan okumaya girişti; bu gerilimin kıvılcımları doğal olarak etrafa saçıldı
ve diğer ülkelere yayılmasına neden oldu. Amerikalılar yeni bir planla tek
kutuplu dünya düzenini savunmaya çalıştı!
Güney Kafkasya, NATO'nun ilgi gösterdiği en önemli yerlerden
biridir. Böyle bir durumda yaklaşık iki yıl önce Güney Kafkasya'nın
sınırlarının eski Sovyetler Birliği sınırları olması gerektiğini söyleyen
Ruslar, bir süre sonra bu tutumundan uzaklaşarak sınır konusunun Moskova
Zirvesinin kararlarına dayanması gerektiğini söylediler.
Öte yandan Türkiye ve Amerika da Güney Kafkasya'daki
durumunu bozmak için sahaya çıktı. Amerikalılar, Güney Kafkasya bölgesine
girerlerse, farklı etnik grupların direnişi arasında sıkışıp kalacağını ve
bundan kurtulmanın imkansız olacağını bilmelidir.
Ancak istediklerini hayata geçirmenin önünde birçok engel
var;
1. Önce zengin olma yolunda adımlar atan Çin'in, 2030
yılında bu yöndeki adımlarını hızlandırarak dünya ekonomisinde ilk sıraya
yerleşebilme çabası.
2. Yerel çatışmalardan kurtulan, petrol ve gaz
fiyatlarındaki artışın gölgesinde kalan Rusya'nın geliri arttı, silahları daha
gelişmiş ve çeşitliliği artmıştır.
3. ABD'nin ortakları ve yandaşlarına karşı isyankar bir ruha
sahip Direniş Cephesi'nin hızla büyüyüp giderek gelişmesi ve kalitesinin
artmasıyla birlikte Bağlantısızlar'ların yerini dolduracak gibi
görünüyor.
4. SAARC, Varşova, Tanzanya merkezli Güney Afrika Birliği,
Afrika Birliği, Arjantin merkezli Mercosur Birliği ve Falkland Adaları gibi
bölgesel siyasi gruplardan kurtulmuş veya yarı kopuk bağları olan ülkeler ya da
Cemal Abdülnasır döneminde 12 ülkenin katılımıyla ortaya çıkan ve ortadan
kaybolan Birleşik Arap Cumhuriyeti veya Camp David'e karşı oluşturulan cephe
giderek zayıfladı ve ortadan kayboldu.
Rusya'nın Güney Kafkasya'ya ilgisizliği karşısında İran
bu konuda net bir tavır sergileyerek kırmızı çizgisinin bölgede herhangi bir
jeopolitik değişiklik olduğu uyarısında bulundu. Halbuki Türkiye ve Azerbaycan
Pantürkizm körükleyerek İran'ı etnik bir mücadeleye itmeye çalışmıştı.
Azerbaycan-Ermenistan savaşı sırasında bu durum daha da kötüleşti, bu
girişimler Türkiye'nin planlarına yardımcı olabilir mi?
İslam Devrimi Lideri'nin yorumuna göre İran İslam
Cumhuriyeti'nin görüşü (Güney Kafkasya'da) mevcut sınırların hiçbir şekilde
değiştirilemeyeceği yönünde. Son yıllarda bazı Türk yetkililer ve Türk medyası,
İran Azerilerinin yıllardır baskı altında olduğunu ileri sürüyordu ve sanki
Türk hükümetine Azerileri bu durumdan kurtarmak için bir görev verilmişti.
İranlı Azeriler ülkenin önemli bir parçasıdır ve devrimden sonra bu ülkenin
cumhurbaşkanı ve başbakanı yaklaşık sekiz yıl boyunca Azeri idi ve şu anda
ülkesinin lideri bile Azeri.
Osmanlı dönemi boyunca İran'ı fethetmek için yapılan
baskılara karşı direnen Azeriler bu tür eylemlere karşı yiğitçe duracaklarını
bir kez daha gösterecekler ve Şah Abbas Safevi dönemini hatırlatmakta fayda var.
Bu hayali gerçekleştirmek için İslam'ın en kötü düşmanı olan Siyonistlerden
yardım isteseler bile, bunun kaba bir fantezi olduğunu bilmelidirler.
Filistinlilerin ve Lübnanlıların saldırısından korkan Siyonistler, İran
sınırlarına yakın bazı yerlerde üsler kurmuşlardır.
Daha önce Amerika ve müttefikleri Afganistan ve Irak'a
saldırdı. Ancak son on yılda bu ülke düşmanlarına karşı vekalet yöntemini
kullanıyor. Örneğin Ukrayna, Tayvan, Türkiye, IŞİD ve diğer tekfirci grupları
kullandı.
Rusya konusuna gelince Ukrayna savaşının her iki tarafı,
yani NATO'yu, Rusya ile müttefiklerini bir dünya savaşının eşiğine getiren bir
olay olduğunu söyleyebiliriz. ABD, Ukrayna'ya silah vererek onları savaşa
zorladı ve yaktıkları aleve petrol döküyormuş gibi davrandı. Aynı zamanda
Çin'de Tayvan meselesini gündeme getirdi, diğer taraftan da hain bir planla
Suriye'de diktatörlük bahanesiyle Beşar Esad'a karşı çıktı ve orada da
gerginlik yaratmaya çalıştı.
Türkiye ise, kendi çıkarları için bir şeyler yapabileceğini
düşündüğü her yerde faaliyet gösterdi, örneğin bir ara Şam ile ittifakı
gündeme getirip Suriye'ye yaklaştı. Öte yandan Müslüman Kardeşler'i destekledi
ve Amerikalıların yanında yer aldı ama on yıl önceki gelişmelerde Suriye ile
karşı karşıya geldi ve başka şeyler yaptı.
Öte yandan Amerikalılar IŞİD'i yarattı, Türkiye de Müslüman
Kardeşler'in bir kolu olan Nusra Cephesini kolladı. Şiddet, barbarlık ve
Müslüman karşıtı eylemler açısından bu grup da IŞİD ile aynı vahşeti sergiledi.
Nusra Cephesi gibi grupların IŞİD ve Blackwater gibi paralı asker gruplarından
hiçbir farkı yoktu ve bunun amacı işgalden ve Suriye hükümetini devirmekten
başka bir şey değildi.
ABD son yıllarda İngiltere, Avustralya, Japonya,
Hindistan gibi ülkelerle küçük ittifaklar kurdu, bu ittifaklar ne kadar ciddi?
ABD'nin, İngiltere ve Avustralya'nın yanı sıra Japonya ve
Hindistan'ı da kapsayan ittifakı o kadar da dikkat çekici değil. Ne Japonya'nın
ne de Hindistan'ın ciddi anlamda askeri müdahale etme yeteneği yoktur.
Hindistan dünyanın ikinci sınıf üstün güçler kategorisindedir. Amerikalılar
dünyada üç okyanusu kontrol ediyor: Hint, Atlantik ve Pasifik. Onlar Hint
Okyanusu'nun batı girişinde bize baskı yapmak istiyorlar. Örneğin yakın
zamanda G20 zirvesinde koridor planı sunuldu. ABD'nin bölge ülkelerinin
çıkarlarına olmayan yasa dışı faaliyetlerden biri de Irak'ta birkaç askeri üs
kurmasıdır. Suriye'de Fırat'ın doğusunu bombalamak için kullanılan düzinelerce
Amerikan askeri uçağı Irak'ta konuşlanmış durumda.
Suudi Arabistan neden Rusya, Çin ve İran'la ilişkilerini
geliştirmeye çalıştı?
Suudi Arabistan tamamen kendi çıkarları doğrultusunda
hareket etti. İran İslam Cumhuriyeti ile Suudiler tam zamanında önemli bir anlaşmaya
ulaştılar. İran, Rusya ve Çin ile ilişkileri geliştirmek aslında doğru bir
davranıştır. Amerika karşısında bağımsız ülke görmek istemediği Çin onlara
baskı uyguluyorlar ama tüm baskılara rağmen Suudi Arabistan en azından diğer
ülkelerle ilişkilerini genişletti.
Bu arada Tayvan'ın Çin için çok hassas bir konu olduğunu
söylemeliyim. Amerikalılar Tayvan'ı Çin'e karşı kışkırttı ve Tayvan'ı Çin ile
savaşa sokmak için her türlü bahaneyi kullanabilirler.
Görünüşe göre, ABD NATO'yu Azerbaycan'a kadar
genişletmek istiyor. Batı medyasında güçlü bir NATO imajı çizildi ama bölgede
bu ittifakın gücünü gördük. NATO'nun genişletilmesi Batı'ya ne kadar yardımcı
olabilir?
İlk değerlendirmelere göre NATO'nun daha da genişletilmesi,
üye ülkelerinin veya örgütün zayıflamasına yol açacaktır, dolayısıyla kağıt
üzerinde NATO'nun tüm hedeflerinin hiçbir engel olmadan hayata geçirilebileceği
düşünülebilir, ancak gerçekte durum böyle değildir. Karşı tarafların da
kapasitelerine göz atmak gerekir;
1-Rusya, dünyanın üstün nükleer gücüdür.
2- Doğu'nun finansmanı Çin tarafından sağlanıyor.
3- İran destekli Direniş Cephesinin büyüyen gücü, Batı Asya
ve Kuzey Afrika bölgesinde büyük bir caydırıcı unsurdur. Süveyş Kanalı
yakınındaki Hizbullah'ın ve Babülmendep yakınındaki Husilerin güçlü varlığı,
Amerikalıların ve onların (Siyonistler gibi) bölgedeki müttefiklerinin
aldıkları her kararı etkiler.
Hizbullah'ın İsrail'i uyarma yeteneği var. İran'a, hatta
Direniş Ekseni ülkelerinden herhangi birine mermi atılması halinde, güçlü bir
tepkiyle karşılık verilecektir.