Suriye’nin Türkiye sınırına yakın bölgelerinde Türk Silahlı
Kuvvetlerini (TSK) hedef alan provokatif eylemler, ülkemizin belli mihraklar
tarafından bir felakete doğru itilmeye çalışıldığını gösteriyor. 54’üncü
Türkiye Hükümeti Başbakanı, Millî Görüş lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın,
30 yıl önce yaptığı Büyük Orta Doğu Projesi’ne ilişkin uyarılar bugün birer
birer çıkmaya devam ediyor.
Suriye’nin kuzey bölgelerinde Türk Silahlı Kuvvetlerini
(TSK) hedef alan provokatif eylemler, ülkemizin belirli odaklar tarafından
felakete sürüklenmeye çalışıldığını gösteriyor. Millî Görüş lideri Prof. Dr.
Necmettin Erbakan, 90’lı yıllarda Siyonistlerin Orta Doğu üzerinde yaptığı hain
planları deşifre etmişti. Bugün yaşananlar Erbakan Hoca’nın söylediklerini bir
kez daha haklı çıkardı. Son dönemde Siyonist İsrail’in Filistin’de yaptığı
soykırımın yanı sıra Lübnan işgalinin sinyallerini vermesi, tehlikenin Türkiye
sınırlarına yaklaştığını gösteriyor. Suriye’de yaşanan provokatif eylemler ise
Türkiye’nin bölgede stratejik olarak yalnız kaldığı şeklinde okunuyor. Bu
bağlamda Erbakan Hoca’nın bahsettiği Büyük Orta Doğu Projesi’nin adım adım
ilerleyişi sürerken, bu büyük tehlike karşısında gerekli tedbirlerin, büyük bir
ciddiyetle ele alınmadığı da bilinen bir gerçek.
“TÜRKİYE, SADECE HAMASET SÖYLEMLERİNDE KALDI”
Suriye’nin kuzeyinde yaşanan güncel olayları gazetemize
değerlendiren Araştırmacı-Yazar Müfid Yüksel, “Türkiye, ‘One Minute’ çıkışından
sonra bir eyleme geçemeyerek sadece hamaset söylemlerinde kaldı ve Orta Doğu
bölgesinde etkin bir hareket sergileyemedi. Arap coğrafyasında da bunun etkisi
büyük ölçüde görüldü. Türkiye’nin sahici işler yapamadığı ve yapamayacağı
görülerek büyük bir güven kaybına yol açtı. Tabi bunun da belli sebepleri var.
Birincisi Türkiye’nin devlet yapılanması, ikinci olarak camiamızın aşırı
pragmatist olması ve son olarak Milliyetçi Hareket Partisi ile yapılan ittifak.
Bu ittifak birçok şeyi alt üst etti” şeklinde konuştu.
“BÖLGEYİ TANIMADIKLARI GÖRÜLDÜ”
Orta Doğu bölgesinde yanlış adımlar atıldığını dile getiren
Yüksel, “Türkiye’nin 2011’den bu yana yürüttüğü Suriye politikası başından beri
yanlıştı. Bu söylediğimiz şey Esad rejiminin, zalim ve kanlı bir rejim olmadığı
anlamına gelmiyor. Her ne olursa olsun yürütülen politika stratejik olarak
Türkiye açısından yanlıştı. 10-15 sene içerisinde yapılacak şeyi 3-4 ay gibi
kısa bir sürede yapmaya çalıştılar ve böylece bölgeyi tanımadıkları görüldü.
Bir diğer faktör ise Suriye üzerinde Rusya, İran ve Çin mihveri oluştu. Bu
mihver karşısında ise Türkiye bocaladı” ifadelerini kullandı.
“TÜRKİYE GİDEREK YALNIZLAŞIYOR”
Müfid Yüksel, “Türkiye, yürüttüğü Suriye politikası ile
ülkeye çok fazla sayıda Arap girmesine izin verdi. Ama öte yandan Türk
milliyetçiliğine dayalı merkez bir politika izlemeye devam etti. Halkının Orta
Doğu’da umutlarını keserek, Azerbaycan’a umutlarını bağladı. Tek millet iki
devlet dedi ama Azerbaycan umutlarını yıktı. Azerbaycan, İsrail’in yanında
durdu ve durmaya devam ediyor. Orta Doğu’yu bırakıp Azerbaycan ile düşündüğün
Turan hareketi de bitti. Türkiye’nin yürüttüğü politikaların yanlışlığı ile
pusulasını kaybetmiş bir gemi gibi kaldı. Giderek yalnızlaşmaya devam eden bir
Türkiye var. Dış politikalarda atılan adımlar ülkemize büyük zararlar veriyor”
şeklinde konuştu.
“GİDEREK ARTAN BİR SIĞINMACI KARŞITLIĞI VAR”
Türkiye üzerinde yapılmak istenenlerle ilgili
değerlendirmelerde bulunan ve Suriye’de yaşananların yakın takipçisi olan
Gazeteci Ramazan Bursa, “Türkiye’de son günlerde giderek artan bir sığınmacı ve
mülteci karşıtlığı var. Bazı kesimler bunu bilinçli bir şekilde kaşımaktadır. O
açıdan devletle ilgili kurumlar ciddi bir çalışma yapması gerekiyor. Türkiye’de
sığınmacı ve mültecileri hedef alacak eylemler yapılması ve bunun toplum
içerisinde düşmanlık oluşturacak şekilde yaygınlaştırılmasına müsaade etmemelidir.
Bunu ülkemiz mülteci cennetine dönüşsün manasında söylemiyorum. Fakat ülkemizde
misafir ettiğimiz 4 milyona yakın Suriyeli var. Başka milletlerden de
mülteciler var. Bunlar zaman içerisinde uluslararası hukuka uygun ve bizim
değerlerimize de uygun bir şekilde ortamları oluştuğunda ülkelerine
gönderilirler. Bu ayrı bir çalışmadır. Fakat bu işlem bugünden başlayıp yarına
bitmeyeceğine göre ülkemizde çıkarılmaya çalışan sığınmacı ve mülteci
karşıtlığı Türkiye’nin iç güvenliğini tehdit altına atıyor” şeklinde konuştu/milligazete