Müzakere Masası Ya Da Savaş Alanı; Direnişin Hangi Taktikleri İşe Yarıyor?

GİRİŞ: 06.10.2024 12:26      GÜNCELLEME: 06.10.2024 12:26
Rasthaber -  Gazze'de soykırımın başlamasının üzerinden yaklaşık bir yıl geçmesine rağmen Netanyahu, İsrailoğulları bahaneleriyle ateşkes anlaşmasının önüne taş koyuyor ve direniş ise sonuca ulaşmanın yolunu savaş alanı ve sahaların birliği olarak görüyor.

Siyonist rejimin Gazze'deki suç ve cinayetlerinin birinci yılına girmesine günler kala, bu rejimin yetkililerinin çeşitli uydurma bahaneleriyle ateşkes görüşmeleri her geçen gün daha da renk kaybediyor.

Siyonist rejim ve Hamas direniş hareketi, Katar ve Mısır'ın arabuluculuğu ve ABD'nin de katılımıyla, birkaç ay önce anlaşmaya varmak için dolaylı ve riskli müzakerelere başlamıştı. Şu anda birçok anlaşmazlık var ve bunlardan en önemlilerinden biri Siyonist rejimin Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Gazze-Mısır sınırındaki Philadelphia eksenini (Selahaddin Koridoru) işgal etme konusundaki ısrarı ve öte yandan Hamas da Siyonist güçlerin bu bölgeden tamamen çekilmesi konusunda ısrar ediyor.

Siyonist rejim gazetelerinden Haaretz, geçtiğimiz günlerde, Gazze Şeridi'nde ateşkes ve Siyonist rejim ile Filistin direnişi arasındaki esir değişimine ilişkin müzakerelerden haberdar olan yabancı bir diplomatik kaynaktan naklen şu açıklamalarda bulundu: ‘Netanyahu'nun Philadelphia ekseninde ısrar etmesi (işgalin devam etmesi), esir takası anlaşmasının başarısızlıkla sonuçlanmasının temel nedenidir.’

Tabii bu süre zarfında herkes Netanyahu’nun iktidarda kalmak ve başarı elde etmek için ateşkesi kabul etmeye istekli olmadığını anladı. Netanyahu, işgal altındaki bölgelerde yaşayanların yaygın protestolarına ve savaşın sona erdirilmesi ve Siyonist esirlerin geri döndürülmesi yönündeki yerel ve uluslararası taleplere rağmen bu savaşta ısrar ediyor. Çünkü ateşkes sonrasında iddia edilen hedeflere ulaşılamadığı için yargılanmaktan korkuyor.

Hal böyle olunca Doha-Kahire müzakerelerinin yeni turunun başarısızlıkla sonuçlanması ve Gazze Şeridi'nde ateşkesin sağlanamaması üzerine direniş ekseni üyeleri taktiklerini bir kez daha gözden geçirdi ve direnişin üst katmanlarında Siyonist rejime yönelik saldırıların düzeyi artırıldı ve bu taktik değişikliği, Lübnan'da Hizbullah'ın, Yemen'de Ensarullah'ın ve Irak'ta Ketaib Hizbullah'ın sahadaki eylemlerinde açıkça görüldü.

Hizbullah'ın Saldırıları Müzakerelerden Bir Umudun Olmamasının Sonucudur

Ateşkes müzakerelerinin başarısızlıkla sonuçlanmasına paralel olarak, Lübnan Hizbullah Hareketinin Siyonist rejime karşı gerçekleştirdiği roket-füze-İHA saldırıları başta olmak üzere direniş ekseninin eylemlerinde artışa şahit oluyoruz.

Eylül ayının başında Fuad Şükür’ün şehadeti üzerine Hizbullah’ın operasyonunun ilk aşaması başlatıldı ve Lübnan direnişi tarafından işgal altındaki Filistin'in kuzeyine 300'den fazla roket ve insansız hava aracı ateşlendi.

Hizbullah o dönemde yaptığı bir açıklamada hedeflenen noktaları şöyle sıraladı: Maron Üssü, Nafi Zayf, Zeytun, ez-Zaura, es-Sahal, Ayn Zi Tim, Ramut Naftali ve Kila, Yuav, Nafah ve Yardon olmak üzere işgal altındaki Golan’da çok sayıda karargâh ve üs.

Son haftalarda Hizbullah ile İsrail ordusu arasındaki çatışmalarda artış görüyoruz. Lübnan'da 17 ve 18 Eylül tarihinde düzenlenen terör operasyonları sırasında Siyonist rejim, binlerce çağrı cihazını, kablosuz cihazı ve iletişim sistemini havaya uçurarak en az 37 Lübnan vatandaşını şehit etti ve 4 binden fazla kişiyi yaraladı. Daha sonra telsizlerin patlamasına şahit olduk.

Son günlerde Lübnan Hizbullah Hareketi Genel Sekreteri ve bu direniş hareketinin bir grup komutanına düzenlenen suikastla birlikte Siyonist rejimin vahşetinin yoğunlaştığına şahit olduk. Bu olaya paralel olarak Siyonist rejim ordusu Lübnan topraklarına kara harekâtı başlattı ve elbette Hizbullah güçlerinin ciddi çatışmasıyla son günlerde ağır kayıplar verdi.

Dünyanın birçok ülkesi ve uluslararası kurumlar, son dönemde Lübnan'da yaşanan patlamaları kınayarak, bölgedeki gerilimin azaltılması gerektiğini vurguladı.

Lübnan'da son dönemde yaşanan gerginlikler sonucunda Siyonist rejimin ülkenin doğusundaki Bekaa bölgesi ve diğer güney bölgelerine yönelik saldırıları sonucu 500 binden fazla insan şehit düşmüş olsa da Hizbullah ve diğer direniş grupları başarıya ve zafere ulaşmanın tek yolunun müzakere masasında değil sahada direnişin devam etmesinde olduğunu düşünüyorlar.

Yemen'in Hipersonik Füzeleri Ve Irak Ve Suriye Direnişinin Savaşa Hazırlığı

Lübnan Hizbullah Hareketi son yıllarda Siyonistlerin kâbusu haline gelse de Yemen ve Irak gibi ülkelerdeki diğer direniş grupları da Aksa Tufanı operasyonundan bu yana mücadeleyi bırakmadı ve müzakerelerdeki her başarısızlıkla birlikte saldırılarını yoğunlaştırdı.

Eylül ayı sonunda Yemen'de Ensarullah Hareketi sürpriz bir saldırı gerçekleştirerek ikinci kez "Yafa’yı” ya da işgalci Siyonistlerin deyimiyle işgalci rejimin başkenti "Tel Aviv’i” hedef aldı. Tabi bu sefer İHA ile değil hipersonik balistik füzeyle. Bu saldırıda füzenin güzergahında olduğu iddia edilen Amerikan gemilerinin tüm savunmalarının aşılması nedeniyle bu saldırı ABD'nin askeri imajına ölümcül bir darbe indirdi.

“Filistin 2” isimli bu füze, yaklaşık 2 bin 40 kilometrelik mesafeyi 11 buçuk dakikada kat ederek Siyonist çevrelerde paniğe neden oldu. Siyonist düşmanın tarihinde ilk kez 2 milyondan fazla Siyonist sığınaklara gitti. Bu operasyon, beşinci aşama çerçevesinde ve füze biriminin kahramanlarının eylemlerinin zirvesi olarak gerçekleştirildi.

Ensarallah'ın işgal altındaki toprakların kalbine yönelik saldırısının mesajlarından biri şuydu: “Eğer Netanyahu çöküşten kaçmak için güney Lübnan'da yeni bir kumar oynamayı planlıyorsa güney cephesinde insansız hava aracı ve füze saldırılarına direnmeye de hazır olmalıdır.”

Yemen Ensarullah Hareketinin saldırı silsilesi, Eilat limanının faaliyetlerini durdurmanın ve Süveyş ve Babülmendep bölgesindeki ticari gemilerin hareketlerini azaltmanın yanı sıra, daha da genişleyerek işgal altındaki Filistin'in merkezini de hedef alabildi.

Bazı analistler, Yemen direnişinin yeni füzelerinin menzili nedeniyle bu grubun Doğu Akdeniz'de faaliyet gösteren gemileri de hedef alabileceğine ve pratikte Hayfa, Aşdod ve Aşkelon limanlarını dışarıda bırakabileceğine inanıyor. Belki de bu nedenle Siyonistler San’a'ya karşı temkinli bir politika izlemeyi ve onlarla doğrudan çatışmaya girmemeyi amaçlıyor.

Siyonist rejimin müzakere masasından uzaklaşması ve Lübnan Hizbullah Hareketi ve Yemen Ensarullah Hareketinin rol oynamasıyla birlikte, Kudüs'teki işgal rejimine karşı Irak ve Suriye'de daha ciddi bir direnişin varlığına şahit oluyoruz.

Birkaç gün önce Irak direniş grupları, Lübnan'daki durumu gözden geçirmek amacıyla Bağdat'ta komutanları ve temsilcilerinin katıldığı bir toplantıda, işgalci İsrail rejimine karşı Lübnan Hizbullah'ına askeri, silah ve insan desteği sağlama konusunda anlaşmaya vardı. Ayrıca Irak ve Suriye içinden işgal altındaki Filistin topraklarındaki hedeflere yönelik füze ve insansız hava aracı saldırılarını yoğunlaştırma konusunda da anlaştılar.

Böyle bir durumda Netanyahu, başarı elde etmek, yargılanmaktan kaçmak ve iktidarda kalmak amacıyla Doha ile Kahire arasındaki müzakerelerin yoluna taş koysa da bu davranışın ve çeşitli direniş gruplarının saldırılarının yoğunlaşmasının yarattığı duman, Siyonist aileler ve Tel Aviv'in batılı müttefikleri tarafından görülecektir ve bu, işgalci rejimin Başbakanına yönelik iç ve dış baskıların boyutlarının her geçen gün artmasına neden olan bir konudur.

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM