Siyonist rejimin
Gazze'deki suç ve cinayetlerinin birinci yılına girmesine günler kala, bu
rejimin yetkililerinin çeşitli uydurma bahaneleriyle ateşkes görüşmeleri her
geçen gün daha da renk kaybediyor.
Siyonist rejim ve
Hamas direniş hareketi, Katar ve Mısır'ın arabuluculuğu ve ABD'nin de
katılımıyla, birkaç ay önce anlaşmaya varmak için dolaylı ve riskli
müzakerelere başlamıştı. Şu anda birçok anlaşmazlık var ve bunlardan en
önemlilerinden biri Siyonist rejimin Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun
Gazze-Mısır sınırındaki Philadelphia eksenini (Selahaddin Koridoru) işgal etme
konusundaki ısrarı ve öte yandan Hamas da Siyonist güçlerin bu bölgeden tamamen
çekilmesi konusunda ısrar ediyor.
Siyonist rejim
gazetelerinden Haaretz, geçtiğimiz günlerde, Gazze Şeridi'nde ateşkes ve
Siyonist rejim ile Filistin direnişi arasındaki esir değişimine ilişkin
müzakerelerden haberdar olan yabancı bir diplomatik kaynaktan naklen şu
açıklamalarda bulundu: ‘Netanyahu'nun Philadelphia ekseninde ısrar etmesi
(işgalin devam etmesi), esir takası anlaşmasının başarısızlıkla sonuçlanmasının
temel nedenidir.’
Tabii bu süre
zarfında herkes Netanyahu’nun iktidarda kalmak ve başarı elde etmek için
ateşkesi kabul etmeye istekli olmadığını anladı. Netanyahu, işgal altındaki
bölgelerde yaşayanların yaygın protestolarına ve savaşın sona erdirilmesi ve
Siyonist esirlerin geri döndürülmesi yönündeki yerel ve uluslararası taleplere
rağmen bu savaşta ısrar ediyor. Çünkü ateşkes sonrasında iddia edilen hedeflere
ulaşılamadığı için yargılanmaktan korkuyor.
Hal böyle olunca
Doha-Kahire müzakerelerinin yeni turunun başarısızlıkla sonuçlanması ve Gazze
Şeridi'nde ateşkesin sağlanamaması üzerine direniş ekseni üyeleri taktiklerini
bir kez daha gözden geçirdi ve direnişin üst katmanlarında Siyonist rejime
yönelik saldırıların düzeyi artırıldı ve bu taktik değişikliği, Lübnan'da
Hizbullah'ın, Yemen'de Ensarullah'ın ve Irak'ta Ketaib Hizbullah'ın sahadaki eylemlerinde
açıkça görüldü.
Hizbullah'ın Saldırıları
Müzakerelerden Bir Umudun Olmamasının Sonucudur
Ateşkes
müzakerelerinin başarısızlıkla sonuçlanmasına paralel olarak, Lübnan Hizbullah
Hareketinin Siyonist rejime karşı gerçekleştirdiği roket-füze-İHA saldırıları
başta olmak üzere direniş ekseninin eylemlerinde artışa şahit oluyoruz.
Eylül ayının
başında Fuad Şükür’ün şehadeti üzerine Hizbullah’ın operasyonunun ilk aşaması
başlatıldı ve Lübnan direnişi tarafından işgal altındaki Filistin'in kuzeyine
300'den fazla roket ve insansız hava aracı ateşlendi.
Hizbullah o dönemde
yaptığı bir açıklamada hedeflenen noktaları şöyle sıraladı: Maron Üssü, Nafi
Zayf, Zeytun, ez-Zaura, es-Sahal, Ayn Zi Tim, Ramut Naftali ve Kila, Yuav,
Nafah ve Yardon olmak üzere işgal altındaki Golan’da çok sayıda karargâh ve üs.
Son haftalarda
Hizbullah ile İsrail ordusu arasındaki çatışmalarda artış görüyoruz. Lübnan'da 17
ve 18 Eylül tarihinde düzenlenen terör operasyonları sırasında Siyonist rejim,
binlerce çağrı cihazını, kablosuz cihazı ve iletişim sistemini havaya uçurarak
en az 37 Lübnan vatandaşını şehit etti ve 4 binden fazla kişiyi yaraladı. Daha
sonra telsizlerin patlamasına şahit olduk.
Son günlerde Lübnan
Hizbullah Hareketi Genel Sekreteri ve bu direniş hareketinin bir grup
komutanına düzenlenen suikastla birlikte Siyonist rejimin vahşetinin yoğunlaştığına
şahit olduk. Bu olaya paralel olarak Siyonist rejim ordusu Lübnan topraklarına
kara harekâtı başlattı ve elbette Hizbullah güçlerinin ciddi çatışmasıyla son
günlerde ağır kayıplar verdi.
Dünyanın birçok
ülkesi ve uluslararası kurumlar, son dönemde Lübnan'da yaşanan patlamaları
kınayarak, bölgedeki gerilimin azaltılması gerektiğini vurguladı.
Lübnan'da son
dönemde yaşanan gerginlikler sonucunda Siyonist rejimin ülkenin doğusundaki
Bekaa bölgesi ve diğer güney bölgelerine yönelik saldırıları sonucu 500 binden
fazla insan şehit düşmüş olsa da Hizbullah ve diğer direniş grupları başarıya ve
zafere ulaşmanın tek yolunun müzakere masasında değil sahada direnişin devam
etmesinde olduğunu düşünüyorlar.
Yemen'in Hipersonik
Füzeleri Ve Irak Ve Suriye Direnişinin Savaşa Hazırlığı
Lübnan Hizbullah
Hareketi son yıllarda Siyonistlerin kâbusu haline gelse de Yemen ve Irak gibi
ülkelerdeki diğer direniş grupları da Aksa Tufanı operasyonundan bu yana
mücadeleyi bırakmadı ve müzakerelerdeki her başarısızlıkla birlikte
saldırılarını yoğunlaştırdı.
Eylül ayı sonunda
Yemen'de Ensarullah Hareketi sürpriz bir saldırı gerçekleştirerek ikinci kez
"Yafa’yı” ya da işgalci Siyonistlerin deyimiyle işgalci rejimin başkenti
"Tel Aviv’i” hedef aldı. Tabi bu sefer İHA ile değil hipersonik balistik
füzeyle. Bu saldırıda füzenin güzergahında olduğu iddia edilen Amerikan
gemilerinin tüm savunmalarının aşılması nedeniyle bu saldırı ABD'nin askeri imajına
ölümcül bir darbe indirdi.
“Filistin 2” isimli
bu füze, yaklaşık 2 bin 40 kilometrelik mesafeyi 11 buçuk dakikada kat ederek
Siyonist çevrelerde paniğe neden oldu. Siyonist düşmanın tarihinde ilk kez 2
milyondan fazla Siyonist sığınaklara gitti. Bu operasyon, beşinci aşama
çerçevesinde ve füze biriminin kahramanlarının eylemlerinin zirvesi olarak
gerçekleştirildi.
Ensarallah'ın işgal
altındaki toprakların kalbine yönelik saldırısının mesajlarından biri şuydu: “Eğer
Netanyahu çöküşten kaçmak için güney Lübnan'da yeni bir kumar oynamayı planlıyorsa
güney cephesinde insansız hava aracı ve füze saldırılarına direnmeye de hazır
olmalıdır.”
Yemen Ensarullah
Hareketinin saldırı silsilesi, Eilat limanının faaliyetlerini durdurmanın ve
Süveyş ve Babülmendep bölgesindeki ticari gemilerin hareketlerini azaltmanın
yanı sıra, daha da genişleyerek işgal altındaki Filistin'in merkezini de hedef
alabildi.
Bazı analistler,
Yemen direnişinin yeni füzelerinin menzili nedeniyle bu grubun Doğu Akdeniz'de
faaliyet gösteren gemileri de hedef alabileceğine ve pratikte Hayfa, Aşdod ve
Aşkelon limanlarını dışarıda bırakabileceğine inanıyor. Belki de bu nedenle
Siyonistler San’a'ya karşı temkinli bir politika izlemeyi ve onlarla doğrudan
çatışmaya girmemeyi amaçlıyor.
Siyonist rejimin
müzakere masasından uzaklaşması ve Lübnan Hizbullah Hareketi ve Yemen
Ensarullah Hareketinin rol oynamasıyla birlikte, Kudüs'teki işgal rejimine
karşı Irak ve Suriye'de daha ciddi bir direnişin varlığına şahit oluyoruz.
Birkaç gün önce
Irak direniş grupları, Lübnan'daki durumu gözden geçirmek amacıyla Bağdat'ta
komutanları ve temsilcilerinin katıldığı bir toplantıda, işgalci İsrail rejimine
karşı Lübnan Hizbullah'ına askeri, silah ve insan desteği sağlama konusunda
anlaşmaya vardı. Ayrıca Irak ve Suriye içinden işgal altındaki Filistin
topraklarındaki hedeflere yönelik füze ve insansız hava aracı saldırılarını
yoğunlaştırma konusunda da anlaştılar.
Böyle bir durumda
Netanyahu, başarı elde etmek, yargılanmaktan kaçmak ve iktidarda kalmak
amacıyla Doha ile Kahire arasındaki müzakerelerin yoluna taş koysa da bu
davranışın ve çeşitli direniş gruplarının saldırılarının yoğunlaşmasının
yarattığı duman, Siyonist aileler ve Tel Aviv'in batılı müttefikleri tarafından
görülecektir ve bu, işgalci rejimin Başbakanına yönelik iç ve dış baskıların
boyutlarının her geçen gün artmasına neden olan bir konudur.