Yeni Suriye; ABD’den Türkiye'ye Yabancı Aktörlerin Hırs Arenası

GİRİŞ: 14.12.2024 18:11      GÜNCELLEME: 14.12.2024 18:11
Rasthaber -  Suriye'de hangi siyasi sistem işe başlarsa başlasın, vaatlerini yerine getirse bile İsrail'in açgözlülüğü ve saldırganlığının, Türkiye'nin emellerinin ve iç ve dış aktörlerin diğer hedeflerinin gölgesinde bu ülke ve hükümeti karmaşık zorluklarla karşı karşıya kalacaktır.

Bir aydan kısa bir süre önce bu ülkeye yönelik terör saldırılarının başlamasından ve hükümetin devrilmesinden bu yana Suriye'deki gelişmeler o kadar hızlıydı ki, hiç kimse bu olayların bu kadar çabuk gerçekleşeceğini hayal bile edemiyordu. Bu bağlamda el-Meyadin, Suriye'nin yeni aşamada karşı karşıya olduğu zorluklar ve senaryolar hakkında bir analiz paylaştı.

BEŞŞAR ESAD HÜKÜMETİNİN DEVRİLMESİNDEN SONRA SURİYE HALKININ HAYALLERİ VE KORKULARI

Beşşar Esad hükümetinin devrilmesi ve Suriye'deki muhalif silahlı grupların hakimiyetine geçmesinin ardından bu ülkenin insanları çelişkili duyguların ortasında kaldı. Özellikle 2011'deki terör krizi ve ABD ile Batı'nın acımasız yaptırımları sonrasında ülkelerinin içinde bulunduğu zor koşullardan bıkmış olan bazı insanlar, önlerinde parlak bir gelecek olduğunu ve mutlu olabileceklerini zannediyorlar.

Ancak ikinci kategoride özellikle Siyonist rejimin Suriye'ye yönelik saldırgan ve açgözlü hedeflerini çok hızlı bir şekilde ortaya koyduğu ve bu ülkenin askeri ve bilimsel altyapısını korkunç bir şekilde yok etmeye başladığı bir durumda Beşşar Esad hükümetinin devrilmesinden sonraki gelişmelerden aşırı derecede korkanlar var.

Bu nedenle çok sayıda Suriye vatandaşı, çok da uzak olmayan bir gelecekte İsrail işgalleri ve saldırılarının gölgesinde Filistin ulusunun kaderinden daha kötü bir akıbetle karşı karşıya kalacaklarından endişe ediyor. Özellikle yeni Suriye hükümetinin, verdiği sözleri tutsa bile, İsrail'in saldırılarına karşı koyabilecek güce sahip olmadığına ve çok yakında bu rejime teslim olacağına inanıyorlar.

ESAD SONRASI AŞAMADA SURİYE'NİN İÇ SORUNLARI

Ancak gerçek şu ki, zaman geriye gitmiyor ve Suriye hükümetinin devrilmesinden sonra yaşanan olayların hızlı seyri durdurulamıyor. Suriye şu anda büyük zorluklarla karşı karşıyadır ve bunların en önemlisi ülkenin siyasi sisteminin durumuyla ilgilidir. Beşşar Esad hükümetine karşı silaha sarılan ve onu deviren gruplar çok çeşitli ve farklı ve hepsinin farklı hedefleri var ve tek ortak noktaları ise eski Suriye hükümetiyle düşmanlıkları.

Beşşar Esad hükümeti artık düştü ve geçmişte kaldı, muhalif silahlı gruplar arasında gizlenen siyasi ve mezhepsel ideolojik çelişkilerin yavaş yavaş ortaya çıkması ve birleşik bir hükümet kurma konusunda anlaşmanın çok zor olması bekleniyor. Ortak bir görüş benimseyerek ülke ve devlet işlerini yönetmeye yönelik brileşik bir formül, Suriye'nin çeşitli iç ve dış meseleler ve zorluklarla etkili bir şekilde mücadele etmesine yardımcı olacaktır, ancak mevcut durum göz önüne alındığında ve özellikle İsrail'in açıkça Suriye ordusunu yok etmeye çalıştığı göz önüne alındığında ve özellikle İsrail'in açıkça Suriye'nin askeri gücünü yok etme ve bu ülke topraklarının büyük bir bölümünü işgal etme çabasında olduğu bir dönemde bunu başarmak imkansız görünüyor.

Arap dünyasının son yirmi yıllık tarihi kayıtlarına baktığımızda, özellikle Arap dünyasındaki gelişmeler sırasında, muhalif grupların Arap ülkelerindeki iktidar rejimlerini devirebildiği pek çok olayın olduğunu görürüz. 2011'de Arap Baharı olarak anılan bu hükümet değişikliklerinin hepsi başarılı bir deneyim olmadı.

Böylece Arap ülkeleri, baskıcı ve diktatör olduğuna inandıkları önceki rejimleri devirdikten sonra eskisinden daha ileri ve demokratik bir sistemi uygulayamadılar, hatta çok daha zalim ve baskıcı olan veya iç savaştan zarar gören taraflar bile iktidara geldi. Bütün bunlar her türlü iç ve dış tehdide karşı savunmasız olmak ve menfaatçilerin dışarıdan müdahalesine zemin hazırlamak anlamına geliyor.

SURİYE'DEKİ İÇ SAVAŞIN SENARYOSU

Ancak Suriye örneğinde, Beşşar Esad hükümetini deviren grupların çoğunluğu yabancı tarafların desteklediği silahlı milislerden oluşuyor. Dolayısıyla onlar gerçek veya ulusal siyasi hareketlerin güçleri olarak değerlendirilemezler, söz konusu grupların siyasi anlaşmazlıkları çözmek için silaha başvurmak istemeleri de uzak bir ihtimal değildir.

Suriye'deki silahlı muhalif gruplar arasındaki ideolojik çatışmaların er ya da geç kendini göstermesi kaçınılmazdır ve bu nedenle bu ülkede iç askeri çatışma ateşinin alevlenmesini beklemek zorundayız. Bundan sonra yabancı aktörler, özellikle de bu grupların destekçileri sahaya girecek ve her biri kendi hedef ve hırsları doğrultusunda Suriye meselelerine müdahale edecektir. Dolayısıyla iç savaş muhtemelen Suriye milletinin yeni aşamada beklediği ilk senaryodur ve bu, ülkenin bölünmesine, mezhep merkezlerine dönüşmesine yol açacak bir savaştır.

Suriye toplumu etnik ve mezhepsel düzeyde çok çeşitliliğe sahip olduğundan, ülkeye hâkim olan silahlı grupların ana mezhepler arasında bir güç dengesi kurma arzusu, çok mezhepli bir siyasi sistemin oluşmasına yol açabilecek ve bu da bir felaket olacaktır. Lübnan ve Irak gibi siyasi yapısı son on yıllardan bu yana mezhepçi olan ve üst düzey hükümet pozisyonlarının her biri gruplardan birinin elinde olan ülkelerde, cumhurbaşkanı ve başbakan seçiminde her zaman birçok sorunla karşı karşıya kaldığını görüyoruz ve böyle ülkelerde iç çatışma da ortaya çıkar ve bu da her zaman dış müdahaleye zemin hazırlar.

YENİ SURİYE: AMERİKA'DAN TÜRKİYE'YE YABANCI AKTÖRLERİN HIRS ARENASI

Dolayısıyla Suriye'de çok mezhepli bir siyasi sistem uygulanırsa, bu ülkenin içinde bulunduğu kaotik durum dikkate alındığında bir iç felaketin yaşanması kaçınılmazdır ve bu, Siyonistlerin Suriye'deki emelleri için daha fazla fırsat bulmasını sağlayacaktır ve bu da Suriye'yi bölme projesinin başlaması anlamına geliyor.

Öte yandan yeni Suriye hükümetinin, genel olarak komşu ülkeler ve özel olarak da Türkiye ile dış ilişkilerini yönetmede büyük zorluklarla karşılaşması bekleniyor. Bu hükümetin aynı zamanda Siyonist rejimle etkileşimi, onun saldırganlık ve açgözlülüğü için de bir yol haritası çizmesi gerekiyor. Bu ülke çok geçmeden bu ilişkilerin yönetiminin pek çok karmaşıklığı beraberinde getirdiğini anlayacaktır.

Suriye'de 2011 yılında ABD, Batı ve Arap müttefikleri tarafından başlatılan terör krizinin sonuçları devam ederken Beşşar Esad hükümeti düştü ve tekfirci terör örgütü IŞİD tehlikesi devam ediyor. Bu arada, Suriye hükümetinin devrilmesi bu ülkenin tüm bölgesel ve uluslararası destekçilerinin çıkarlarına aykırı olmasına rağmen, Suriye'nin ana destekçilerinden biri olan Rusya, bu ülkedeki deniz ve hava üslerini hâlâ koruyor ve pek de ayrılmak istemiyor gibi görünüyor.

Burada özellikle ABD hâlâ Suriye'nin petrol ve gaz kaynaklarını işgal etmeye devam etmeyi planladığı için Rusya ve Amerika'nın Suriye'deki çıkarları birbiriyle buluşuyor.

Bu arada Beşşar Esad hükümetinin baş düşmanlarından biri olan Türkiye, hükümetin düşmesinin ardından coşku dolu anlar yaşıyor ve özellikle Suriye'ye hâkim olanlar ve bu ülkede bir sonraki siyasi sistemin temellerini atacak olanlar Ankara'nın desteklediği silahlı gruplar olduğu için önümüzdeki günlerde Suriye’de çok fazla nüfuz sahibi olmasına olanak sağlayacak bir konumda olduğuna inanıyor.

YENİ SURİYE HÜKÜMETİNİN TÜRKİYE KARŞISINDAKİ KARMAŞIK SORUNLARI

Buradan yola çıkarak, yeni Suriye hükümetinin önemli zorluklarından biri, bu ülkenin yönetim sistemi ne olursa olsun, Türkiye'nin Suriye'deki tarihi emellerinin yanı sıra Ankara'nın Suriyeli Kürtlere yönelik tutumuyla mücadele etmektir.

İlk konuya, yani Türkiye'nin Suriye'deki emellerine gelince, özellikle son dönemde bazı üst düzey Türk yetkililerin Halep'in bu ülkeye ait olduğunu ve anavatanına dönmesi gerektiğini açıklamasıyla birlikte, Ankara'nın bu ülkedeki emellerinin hiçbir zaman bitmeyeceğini belirtmeliyiz.

İkinci meseleye, yani Kürtlere gelince, şunu da belirtmeliyiz ki, Türkiye, güçlerinin çoğunluğunu Suriyeli Kürtlerin oluşturduğu SGD’yi bir terör örgütü olarak görüyor. Dolayısıyla Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde işgal ettiği bölgelerden yakın zamanda çekilmemesi ve SDG'nin de güvenlik tehditleriyle mücadele bahanesiyle bu bölgede kalması bekleniyor.

Doğal olarak Suriye'de iktidara gelen vatansever bir hükümetin Türkiye'nin Suriye'deki tarihi emellerini kabul etmesi ya da Türkiye'ye Suriyeli Kürtlerin kaderini belirleme hakkını vermesi çok zor olacaktır. Çünkü Kürt meselesi Suriye'nin bir iç meselesi olarak görülüyor ve Türkiye'nin müdahale etme hakkı yok.

SURİYE VE SİYONİSTLERİN TEHLİKELİ PROJESİ

Ancak Suriye'nin gelecekteki hükümeti için gerçek bir sınav olan Siyonist rejimin Suriye'deki emellerine kısaca göz atmalıyız. Suriye'nin yeni hükümeti, ideolojisi ne olursa olsun, vatanseverlik iddiası doğruysa ve bağımsız bir ülke inşa etmeye çalışıyorsa, şüphesiz İsrail'in saldırganlığına ve açgözlülüğüne karşı durmak zorunda kalacaktır.

Bir haftadan kısa bir sürede yüzlerce yoğun hava saldırısıyla Suriye'nin askeri gücünün yüzde 80'ini yok eden işgalci rejim, Golan'ın daha fazla bölümünü işgal etmesinin ve 1974'teki gerilimi sona erdirme anlaşmasını iptal etmenin yanı sıra Şam'a da açgözlü bir şekilde bakıyor ve işgallerini Suriye topraklarında mümkün olduğu kadar genişletmeye çalışıyor.

Siyonistler, Suriye'de işgal ettikleri yeni toprakları İsrail'in ayrılmaz bir parçası olarak görmektedir ve oradan asla çekilmeyecektir. Siyonist rejim, Suriye'deki mevcut kaotik durumdan yararlanarak, bu ülkeyle gerçek ve topyekün bir savaş içinde olduğunu açıkladı ve bu şekilde işgallerini ve Hermon Dağı'nın (Cebel el-Şeyh) stratejik zirvesini işgal etmesini meşrulaştırmaya çalıştı.

İşgalci rejim, Suriye ordusunun tüm kara, deniz ve hava kabiliyetlerini hedef aldı ve işin tuhaf tarafı, Suriye'nin yeni yöneticilerinin İsrail'in bu saldırılarını kınama konusunda tek bir söz söylememesidir. Siyonist rejimin Suriye'ye hâkim olan bir takım silahlı gruplarla güçlü ilişkileri olduğu bir sır değil. Öyle ki, İbrani medyası daha önce yayınladığı çok sayıda haberde Tahrir-i Şam terör örgütüne bağlı çok sayıda yaralının İsrail hastanelerinde tedavi altına alındığını açıklamıştı.

Böyle bir durumda yeni Suriye hükümetinin Filistin meselesindeki pozisyonunun yanı sıra Hamas, İslami Cihad vb. Filistin direniş gruplarına karşı nasıl bir pozisyon alacağını da tahmin etmek çok zor.

Son olarak şunu söylemeliyiz ki, Suriye'yi sarsan depremin yansımaları ve sonuçları henüz tam anlamıyla ortaya çıkmamıştır ama bu Arap bölgesel sistemiyle sınırlı kalmayacak ve aynı zamanda dünya sisteminin dengesini de bozacaktır.

Her halükârda, gelecekte Suriye'de hangi hükümet kurulursa kurulsun, bu ülke halkının, terör krizi nedeniyle çok acı çektikten sonra aruzlarına ulaşmalarını ve ABD ve Siyonist rejimin tehlikeli tuzağına düşmemelerini umuyoruz. Ancak Suriye'de yaşanan karmaşık gelişmelerin gölgesinde, özellikle İsrail ve ABD'nin yıkıcı hedeflerinin ortaya çıkmasıyla birlikte, bunun gerçekleşmesi, zorlukları ve engelleri de beraberinde getirecektir.

(Tesnim Haber’den tercüme edilmiştir)

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM