Bir aydan kısa bir süre
önce bu ülkeye yönelik terör saldırılarının başlamasından ve hükümetin
devrilmesinden bu yana Suriye'deki gelişmeler o kadar hızlıydı ki, hiç kimse bu
olayların bu kadar çabuk gerçekleşeceğini hayal bile edemiyordu. Bu bağlamda el-Meyadin,
Suriye'nin yeni aşamada karşı karşıya olduğu zorluklar ve senaryolar hakkında bir
analiz paylaştı.
BEŞŞAR ESAD
HÜKÜMETİNİN DEVRİLMESİNDEN SONRA SURİYE HALKININ HAYALLERİ VE KORKULARI
Beşşar Esad hükümetinin
devrilmesi ve Suriye'deki muhalif silahlı grupların hakimiyetine geçmesinin
ardından bu ülkenin insanları çelişkili duyguların ortasında kaldı. Özellikle
2011'deki terör krizi ve ABD ile Batı'nın acımasız yaptırımları sonrasında
ülkelerinin içinde bulunduğu zor koşullardan bıkmış olan bazı insanlar,
önlerinde parlak bir gelecek olduğunu ve mutlu olabileceklerini zannediyorlar.
Ancak ikinci kategoride özellikle
Siyonist rejimin Suriye'ye yönelik saldırgan ve açgözlü hedeflerini çok hızlı
bir şekilde ortaya koyduğu ve bu ülkenin askeri ve bilimsel altyapısını korkunç
bir şekilde yok etmeye başladığı bir durumda Beşşar Esad hükümetinin
devrilmesinden sonraki gelişmelerden aşırı derecede korkanlar var.
Bu nedenle çok sayıda
Suriye vatandaşı, çok da uzak olmayan bir gelecekte İsrail işgalleri ve
saldırılarının gölgesinde Filistin ulusunun kaderinden daha kötü bir akıbetle
karşı karşıya kalacaklarından endişe ediyor. Özellikle yeni Suriye hükümetinin,
verdiği sözleri tutsa bile, İsrail'in saldırılarına karşı koyabilecek güce
sahip olmadığına ve çok yakında bu rejime teslim olacağına inanıyorlar.
ESAD SONRASI AŞAMADA
SURİYE'NİN İÇ SORUNLARI
Ancak gerçek şu ki, zaman
geriye gitmiyor ve Suriye hükümetinin devrilmesinden sonra yaşanan olayların
hızlı seyri durdurulamıyor. Suriye şu anda büyük zorluklarla karşı karşıyadır
ve bunların en önemlisi ülkenin siyasi sisteminin durumuyla ilgilidir. Beşşar
Esad hükümetine karşı silaha sarılan ve onu deviren gruplar çok çeşitli ve
farklı ve hepsinin farklı hedefleri var ve tek ortak noktaları ise eski Suriye
hükümetiyle düşmanlıkları.
Beşşar Esad hükümeti
artık düştü ve geçmişte kaldı, muhalif silahlı gruplar arasında gizlenen siyasi
ve mezhepsel ideolojik çelişkilerin yavaş yavaş ortaya çıkması ve birleşik bir
hükümet kurma konusunda anlaşmanın çok zor olması bekleniyor. Ortak bir görüş
benimseyerek ülke ve devlet işlerini yönetmeye yönelik brileşik bir formül,
Suriye'nin çeşitli iç ve dış meseleler ve zorluklarla etkili bir şekilde mücadele
etmesine yardımcı olacaktır, ancak mevcut durum göz önüne alındığında ve
özellikle İsrail'in açıkça Suriye ordusunu yok etmeye çalıştığı göz önüne
alındığında ve özellikle İsrail'in açıkça Suriye'nin askeri gücünü yok etme ve
bu ülke topraklarının büyük bir bölümünü işgal etme çabasında olduğu bir
dönemde bunu başarmak imkansız görünüyor.
Arap dünyasının son yirmi
yıllık tarihi kayıtlarına baktığımızda, özellikle Arap dünyasındaki gelişmeler
sırasında, muhalif grupların Arap ülkelerindeki iktidar rejimlerini
devirebildiği pek çok olayın olduğunu görürüz. 2011'de Arap Baharı olarak
anılan bu hükümet değişikliklerinin hepsi başarılı bir deneyim olmadı.
Böylece Arap ülkeleri,
baskıcı ve diktatör olduğuna inandıkları önceki rejimleri devirdikten sonra
eskisinden daha ileri ve demokratik bir sistemi uygulayamadılar, hatta çok daha
zalim ve baskıcı olan veya iç savaştan zarar gören taraflar bile iktidara
geldi. Bütün bunlar her türlü iç ve dış tehdide karşı savunmasız olmak ve menfaatçilerin
dışarıdan müdahalesine zemin hazırlamak anlamına geliyor.
SURİYE'DEKİ İÇ SAVAŞIN
SENARYOSU
Ancak Suriye örneğinde,
Beşşar Esad hükümetini deviren grupların çoğunluğu yabancı tarafların
desteklediği silahlı milislerden oluşuyor. Dolayısıyla onlar gerçek veya ulusal
siyasi hareketlerin güçleri olarak değerlendirilemezler, söz konusu grupların
siyasi anlaşmazlıkları çözmek için silaha başvurmak istemeleri de uzak bir
ihtimal değildir.
Suriye'deki silahlı
muhalif gruplar arasındaki ideolojik çatışmaların er ya da geç kendini
göstermesi kaçınılmazdır ve bu nedenle bu ülkede iç askeri çatışma ateşinin
alevlenmesini beklemek zorundayız. Bundan sonra yabancı aktörler, özellikle de
bu grupların destekçileri sahaya girecek ve her biri kendi hedef ve hırsları
doğrultusunda Suriye meselelerine müdahale edecektir. Dolayısıyla iç savaş
muhtemelen Suriye milletinin yeni aşamada beklediği ilk senaryodur ve bu,
ülkenin bölünmesine, mezhep merkezlerine dönüşmesine yol açacak bir savaştır.
Suriye toplumu etnik ve
mezhepsel düzeyde çok çeşitliliğe sahip olduğundan, ülkeye hâkim olan silahlı
grupların ana mezhepler arasında bir güç dengesi kurma arzusu, çok mezhepli bir
siyasi sistemin oluşmasına yol açabilecek ve bu da bir felaket olacaktır.
Lübnan ve Irak gibi siyasi yapısı son on yıllardan bu yana mezhepçi olan ve üst
düzey hükümet pozisyonlarının her biri gruplardan birinin elinde olan
ülkelerde, cumhurbaşkanı ve başbakan seçiminde her zaman birçok sorunla karşı
karşıya kaldığını görüyoruz ve böyle ülkelerde iç çatışma da ortaya çıkar ve bu
da her zaman dış müdahaleye zemin hazırlar.
YENİ SURİYE:
AMERİKA'DAN TÜRKİYE'YE YABANCI AKTÖRLERİN HIRS ARENASI
Dolayısıyla Suriye'de çok
mezhepli bir siyasi sistem uygulanırsa, bu ülkenin içinde bulunduğu kaotik
durum dikkate alındığında bir iç felaketin yaşanması kaçınılmazdır ve bu, Siyonistlerin
Suriye'deki emelleri için daha fazla fırsat bulmasını sağlayacaktır ve bu da
Suriye'yi bölme projesinin başlaması anlamına geliyor.
Öte yandan yeni Suriye
hükümetinin, genel olarak komşu ülkeler ve özel olarak da Türkiye ile dış
ilişkilerini yönetmede büyük zorluklarla karşılaşması bekleniyor. Bu hükümetin
aynı zamanda Siyonist rejimle etkileşimi, onun saldırganlık ve açgözlülüğü için
de bir yol haritası çizmesi gerekiyor. Bu ülke çok geçmeden bu ilişkilerin
yönetiminin pek çok karmaşıklığı beraberinde getirdiğini anlayacaktır.
Suriye'de 2011 yılında
ABD, Batı ve Arap müttefikleri tarafından başlatılan terör krizinin sonuçları
devam ederken Beşşar Esad hükümeti düştü ve tekfirci terör örgütü IŞİD
tehlikesi devam ediyor. Bu arada, Suriye hükümetinin devrilmesi bu ülkenin tüm
bölgesel ve uluslararası destekçilerinin çıkarlarına aykırı olmasına rağmen,
Suriye'nin ana destekçilerinden biri olan Rusya, bu ülkedeki deniz ve hava
üslerini hâlâ koruyor ve pek de ayrılmak istemiyor gibi görünüyor.
Burada özellikle ABD hâlâ
Suriye'nin petrol ve gaz kaynaklarını işgal etmeye devam etmeyi planladığı için
Rusya ve Amerika'nın Suriye'deki çıkarları birbiriyle buluşuyor.
Bu arada Beşşar Esad
hükümetinin baş düşmanlarından biri olan Türkiye, hükümetin düşmesinin ardından
coşku dolu anlar yaşıyor ve özellikle Suriye'ye hâkim olanlar ve bu ülkede bir
sonraki siyasi sistemin temellerini atacak olanlar Ankara'nın desteklediği
silahlı gruplar olduğu için önümüzdeki günlerde Suriye’de çok fazla nüfuz
sahibi olmasına olanak sağlayacak bir konumda olduğuna inanıyor.
YENİ SURİYE
HÜKÜMETİNİN TÜRKİYE KARŞISINDAKİ KARMAŞIK SORUNLARI
Buradan yola çıkarak,
yeni Suriye hükümetinin önemli zorluklarından biri, bu ülkenin yönetim sistemi
ne olursa olsun, Türkiye'nin Suriye'deki tarihi emellerinin yanı sıra
Ankara'nın Suriyeli Kürtlere yönelik tutumuyla mücadele etmektir.
İlk konuya, yani
Türkiye'nin Suriye'deki emellerine gelince, özellikle son dönemde bazı üst
düzey Türk yetkililerin Halep'in bu ülkeye ait olduğunu ve anavatanına dönmesi
gerektiğini açıklamasıyla birlikte, Ankara'nın bu ülkedeki emellerinin hiçbir
zaman bitmeyeceğini belirtmeliyiz.
İkinci meseleye, yani
Kürtlere gelince, şunu da belirtmeliyiz ki, Türkiye, güçlerinin çoğunluğunu
Suriyeli Kürtlerin oluşturduğu SGD’yi bir terör örgütü olarak görüyor.
Dolayısıyla Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde işgal ettiği bölgelerden yakın
zamanda çekilmemesi ve SDG'nin de güvenlik tehditleriyle mücadele bahanesiyle
bu bölgede kalması bekleniyor.
Doğal olarak Suriye'de
iktidara gelen vatansever bir hükümetin Türkiye'nin Suriye'deki tarihi
emellerini kabul etmesi ya da Türkiye'ye Suriyeli Kürtlerin kaderini belirleme
hakkını vermesi çok zor olacaktır. Çünkü Kürt meselesi Suriye'nin bir iç
meselesi olarak görülüyor ve Türkiye'nin müdahale etme hakkı yok.
SURİYE VE
SİYONİSTLERİN TEHLİKELİ PROJESİ
Ancak Suriye'nin
gelecekteki hükümeti için gerçek bir sınav olan Siyonist rejimin Suriye'deki
emellerine kısaca göz atmalıyız. Suriye'nin yeni hükümeti, ideolojisi ne olursa
olsun, vatanseverlik iddiası doğruysa ve bağımsız bir ülke inşa etmeye
çalışıyorsa, şüphesiz İsrail'in saldırganlığına ve açgözlülüğüne karşı durmak
zorunda kalacaktır.
Bir haftadan kısa bir sürede
yüzlerce yoğun hava saldırısıyla Suriye'nin askeri gücünün yüzde 80'ini yok
eden işgalci rejim, Golan'ın daha fazla bölümünü işgal etmesinin ve 1974'teki
gerilimi sona erdirme anlaşmasını iptal etmenin yanı sıra Şam'a da açgözlü bir
şekilde bakıyor ve işgallerini Suriye topraklarında mümkün olduğu kadar
genişletmeye çalışıyor.
Siyonistler, Suriye'de
işgal ettikleri yeni toprakları İsrail'in ayrılmaz bir parçası olarak görmektedir
ve oradan asla çekilmeyecektir. Siyonist rejim, Suriye'deki mevcut kaotik
durumdan yararlanarak, bu ülkeyle gerçek ve topyekün bir savaş içinde olduğunu
açıkladı ve bu şekilde işgallerini ve Hermon Dağı'nın (Cebel el-Şeyh) stratejik
zirvesini işgal etmesini meşrulaştırmaya çalıştı.
İşgalci rejim, Suriye
ordusunun tüm kara, deniz ve hava kabiliyetlerini hedef aldı ve işin tuhaf
tarafı, Suriye'nin yeni yöneticilerinin İsrail'in bu saldırılarını kınama
konusunda tek bir söz söylememesidir. Siyonist rejimin Suriye'ye hâkim olan bir
takım silahlı gruplarla güçlü ilişkileri olduğu bir sır değil. Öyle ki, İbrani
medyası daha önce yayınladığı çok sayıda haberde Tahrir-i Şam terör örgütüne
bağlı çok sayıda yaralının İsrail hastanelerinde tedavi altına alındığını
açıklamıştı.
Böyle bir durumda yeni
Suriye hükümetinin Filistin meselesindeki pozisyonunun yanı sıra Hamas, İslami
Cihad vb. Filistin direniş gruplarına karşı nasıl bir pozisyon alacağını da
tahmin etmek çok zor.
Son olarak şunu
söylemeliyiz ki, Suriye'yi sarsan depremin yansımaları ve sonuçları henüz tam
anlamıyla ortaya çıkmamıştır ama bu Arap bölgesel sistemiyle sınırlı kalmayacak
ve aynı zamanda dünya sisteminin dengesini de bozacaktır.
Her halükârda, gelecekte
Suriye'de hangi hükümet kurulursa kurulsun, bu ülke halkının, terör krizi
nedeniyle çok acı çektikten sonra aruzlarına ulaşmalarını ve ABD ve Siyonist
rejimin tehlikeli tuzağına düşmemelerini umuyoruz. Ancak Suriye'de yaşanan
karmaşık gelişmelerin gölgesinde, özellikle İsrail ve ABD'nin yıkıcı
hedeflerinin ortaya çıkmasıyla birlikte, bunun gerçekleşmesi, zorlukları ve engelleri
de beraberinde getirecektir.
(Tesnim Haber’den tercüme
edilmiştir)