Siyonist Rejimi Felç Eden 15 Ekonomik Merkeze Saldırı

GİRİŞ: 06.10.2024 15:17      GÜNCELLEME: 06.10.2024 15:17
Rasthaber -   İsrail'in sınırlı coğrafi alanı nedeniyle, hedef alınması halinde Siyonist rejimi tamamen felç edecek 15 önemli ekonomik merkezi bulunuyor.

Siyonist rejim, “Gerçek Vaad-2” operasyonunun ardından İran'ın ekonomik altyapısına saldırı tehdidinde bulundu. Ancak İran İslam Cumhuriyeti Devrim Muhafızları, “Gerçek Vaad-2” Operasyonu hakkında yaptığı açıklamada, bu operasyonun İran’ın yasal haklarına ve uluslararası hukuka uygun olduğunu ve Siyonist rejimin askeri bir tepki vermesi halinde bu rejimin daha fazla ezici ve yıkıcı saldırılarla karşı karşıya kalacağı uyarısında bulundu.

22 bin kilometrekarelik bir alanı işgal eden, yedi milyon insanının neredeyse tamamını başka yerden getirip, güvenlik ve refah vaadiyle başkalarının topraklarını gasp eden sahte bir rejimin, 1.648.195 kilometrekare yüzölçümüne ve 90 milyona yakın nüfusa sahip, yüzde 95'i bu topraklarda yaşayan bir ülkeye saldırmasının sonucu İsrail'in yok edilmesinden başka bir şey olmayacaktır ve bu sadece İran’la yapılan bir kıyaslamadır ve eğer diğer direniş gruplarının coğrafyasıyla kıyaslanırsa söyleyecek söz bile yoktur.

İsrail'de hiçbir göçmen Netanyahu'nun delirmişliğinin yolunda öldürülmek için bu topraklara gelmedi ancak nüfusu işgalci Siyonistlerden kat kat fazla olan İran'da milyonlarca insan, ülkesi ve bölgenin Amerika ve İsrail'in elinden kurtulması için canını feda etmeye hazırdır.

Şu anda en asgari imkanlarla Filistin'i özgürleştirmek isteyenlerin sayısı Hürremşehr'in fethedildiği zamana göre çok daha fazladır ve diğer yandan Siyonist rejim de o döneme göre çok daha zayıftır.

Hiçbir Siyonist göçmen işgal altındaki topraklara sürekli güvensizlik, elektrik kesintisi, benzin yokluğu, su yokluğu ve iletişim imkanlarının yokluğu içinde yaşamaya gelmedi. Dolayısıyla İsrail'in İran'a bulaşması ve güvenlik ve ekonomi alt yapılarını yok etmesi, Siyonistlerin işgal altındaki topraklardan kaçmasına yol açacaktır.

BİR MİLYON KİŞİ KAÇTI

Siyonistlerin kâbusu, binlerce vaatle başka ülkelerden gelen insanların tersine göç etmesidir. Siyonist rejim merkezlerinin resmi raporlarına göre, Aksa Tufanı Operasyonunun başlangıcından bugüne kadar bir milyon kişi yani Siyonist nüfusun yüzde 14'ü İsrail'den kaçtı.

İşgal altındaki topraklardaki tüm Siyonist sakinleri, aylardır yerlerinden edilen veya yurt dışına kaçan kuzey sakinlerinin kaderi bekliyor.

İbrani yayın kuruluşlarından Calcalist gazetesi, yurtdışına giden askerlerin İsrail'e dönmek istemediklerini yazdı. Bunun sebebi açıkça ortadadır, çünkü Filistin onların toprağı değil ve sahte ve gaspçı bir rejim uğruna öldürülmek ve Avrupa ve Amerika'daki gece partilerinden ayrılmak istemiyorlar. Doğu Avrupa'dan ve diğer bölgelerden refah umuduyla İsrail'e getirilenlerin en büyük kâbusu ölüm ama diğer yanda şehadeti seven ve direniş şehitlerinin kanıyla azim ve iradeleri artmış güçler var.

Savaşı önlemenin en iyi yolu, işgalcilerin topraklarına roket yağmuru göndererek ders vermek ve aynı zamanda Netanyahu ve hayalperest dostlarına karşı güvenlik operasyonları düzenlemektir. Elbette işgalcilerin yukarıda bahsedilen sorunlardan kurtulmaları için Netanyahu'yu hapse göndermesi ya da bizzat öldürmesi gerekiyor.

İSRAİL'DEKİ 15 ÖNEMLİ EKONOMİK MERKEZ

Stratejistler ve siyasi coğrafya uzmanları, ekonomik merkezleri ve altyapıyı hedef almanın İsrail ekonomisine zarar vereceğine inanıyor ve bu da doğru bir tutumdur. Elbette eğlence merkezlerini vurmanın tersine göçü ve İsrail'in yıkımını hızlandıracağına inananlar da var, çünkü Filistin'e başka yerlerden gelen birçok aptal gaspçı ve işgalci için bu merkezler elektrik santralinden daha önemli.

Sınırlı coğrafi alanı nedeniyle İsrail, birkaç petrol ve gaz sahasına, enerji santraline ve küçük rafinerilere bağımlıdır. Bu altyapılara verilecek en küçük darbe İsrail'i ciddi bir zorlukla karşı karşıya bırakacaktır. İsrail'in en önemli 15 ekonomik merkezi şunlardır; Kariş, Tamar ve Leviathan olmak üzere üç gaz sahası, Hayfa ve Aşdod olmak üzere iki petrol rafinerisi, Hagit, Orot Rabin, Aşkol, Rotenberg, Gezer ve Ramet Hovaf olmak üzere altı enerji santrali, Helts ve Maced olmak üzere iki petrol sahası ve Aşkelon ve Eilat'ta iki petrol terminali ve deposu.

Ayrıca İsrail'in limanlarını, elektrik nakil hatlarını, benzin istasyonlarını vb. vurmak, yurt dışından elektrik, yakıt vb. nakletme imkânını yok etmekte, işgal altındaki topraklarda yaşamı imkânsız hale getirmektedir. Siyonistlerin en ufak bir hata yapması halinde, bu hedef kümesi derhal füzeler ve insansız hava araçları tarafından hedef alınıp, Siyonist rejimden hesap sorulacaktır.

İran Devrim Muhafızları Ordusu Komutanı Yardımcısı General Fedevi de konuyla ilgili olarak şu ifadelerde bulundu: ‘Siyonist rejim hata yaparsa onun tüm enerji kaynaklarını, istasyonlarını, rafinerilerini hedef alırız. Siyonist rejimin yalnızca üç enerji santrali ve birkaç rafinerisi var ama İran çok büyük bir ülkedir.’

SİYONİST REJİM EKONOMİSİNİN ZAYIF AYAĞI

Şehit Seyyid Hasan Nasrallah'ın ifadesine göre İsrail aslında örümcek ağından daha zayıftır. Siyonist rejimin gaz altyapısı daha geniş bir bölgesel çatışmaya karşı savunmasızdır ve herhangi bir hasar işgal altındaki Filistin topraklarında olumsuz sonuçlar doğuracak ve aynı zamanda bu rejimin ihracat pazarını da sekteye uğratacaktır.

Mart ayında Walla sitesi, İsrailli bir askeri kaynaktan naklen, Hizbullah'ın cephaneliğinin gemileri ve gaz platformlarını tehdit edebilecek kıyı füzeleri içerdiğini iddia etti. İki ay önce İsrail gazetelerinden Globes, savaşın Siyonist rejimin ekonomisi üzerindeki artan sonuçlarından bahsettiği bir açıklamasında bu rejimin gaz üretiminde ciddi hasar riski altında olduğu konusunda uyardı. Kariş, üretimi tamamen iç pazara yönelik olan tek üretim platformudur. Bu gaz platformu geçen yıl yurt içi tüketimin %34'ünü sağladı ancak Leviathan platformu için asıl tehlike çok daha ciddi olacaktır.

İSRAİL'İN REKOR BÜTÇE AÇIĞI

İran'ın altyapısına saldırı tehdidinde bulunan Siyonistler, 76 yıllık hayatlarının en zayıf koşullarından birini yaşıyor. El- Cezire haber sitesi, Siyonist rejimin Lübnan'la savaş cephesi açarak işgal altındaki toprakların kuzeyindeki ekonomiyi canlandırma hedefine ulaşamadığı gibi Tel Aviv ve Kudüs'teki ticari merkezlerini İran ve Lübnan füzelerinin hedef tahtasına yerleştirdiğini yazdı.

Siyonist İsrail’in Merkez Bankası ve Maliye Bakanlığı'ndan alınan veriler şunu gösteriyor; Geçen yıl 7 Ekim'den Mart 2024'ün sonuna kadar savaşın maliyeti 270 milyar şekelden (73 milyar dolar) fazlaydı; bu da günlük ortalama 427 milyon dolar ediyor. Başka bir tahmine göre İsrail, savaş bütçesini geçen Haziran ayında 88 milyar şekelden (23.520 milyar dolar) 99 milyar şekele (26.560 milyon dolar) çıkardı. Bu da kabaca günlük 72.76 milyon dolara denk geliyor.

İsrail’in ekonomi gazetesi Calcalist geçen hafta şu açıklamalarda bulundu: ‘İşgalci rejim ordusu savaşın toplam maliyetine ilişkin tahminlerini güncelleyerek, bu tahmini 130 milyar şekelden (37 milyar dolar) 140 ila 150 milyar şekele (yaklaşık 40 milyar dolar) çıkardı.

Bu maliyetlere Lübnan'da kara operasyonları başlatılması veya İran'la doğrudan bir çatışma olasılığı dahil değil ve bu da gerilimin artması durumunda maliyetlerin artabileceği anlamına geliyor.

Savaşın ekonomik sonuçları sonucunda İsrail hükümeti 2024 yılı kamu bütçesini artırmak zorunda kaldı ve bu rakam 584 milyar şekele (158 milyar dolar) ulaştı ve bu da 2023-2024 bütçesinin bir parçası olarak geçen yıl belirlenen ilk bütçe tavanına kıyasla yaklaşık yüzde 14 artış anlamına geliyor.

Askeri harcamalar ve İsrail ekonomisine doğrudan zarar verilmesi nedeniyle Netanyahu hükümetinin borç maliyetleri de arttı ve işgalcilerin gayri safi yurt içi hasılasının %62'sine ulaştı. İsrail Maliye Bakanlığı, geçen Mart sonu itibarıyla İsrail'in bütçe açığının GSYİH'nın onda altı ve ikisine ulaştığını duyurdu. Ancak açığın büyümeye devam etmesi ve 2024 yılı sonuna kadar %6,6 civarına ulaşması bekleniyor.

Bu yılın başından bu yana İsrail'in kamu bütçesinde 26 milyar şekel (yedi milyar dolar) açık kaydedildi. Son 12 ayda bu açık 117 milyar şekel (32 milyar dolar) ile yeni bir rekora ulaştı ki bu da bu rejimin tarihindeki en yüksek bütçe açığıdır.

ARTIK KİMSE İSRAİL'E SEYAHAT ETMİYOR

Aksa Tufanı Operasyonunun üzerinden bir yıl geçti ve bu rejimin güvenlik yetkililerinin açıklamalarına göre bu operasyon İsrail'in en büyük istihbarat başarısızlığıydı ve Netanyahu hükümetinin yerli ve yabancı turist sayısını 5 milyar 300 milyon dolar azaltarak İsrail'in bütçe açığının beşte birine eşit bir zarar kaydetti.

Aksa Tufanı Operasyonunun İsrail ekonomisine etkisi sadece turizmi değil aynı zamanda bu rejimin tarım, konut ve teknolojik endüstrilerini de kapsıyor. Ayrıca Siyonist rejim maliye bakanının raporuna göre Netanyahu'nun kabinesi insan gücü krizi, enflasyon ve yatırım gibi birçok ekonomik sorunla karşı karşıya kaldı. Bu rejimin eski merkez bankası başkanının da aralarında bulunduğu 300 İsrailli ekonomist, Aksa Tufanı operasyonu başladıktan sonra Netanyahu'ya bir mektup yazarak İsrail'i uzun vadeli bir savaşa karıştırmamasını istedi.

NETANYAHU'NUN MENFAATÇİLİĞİNİN SONUÇLARI

Siyonist rejim gazetelerinden Jerusalem Post bir haberinde şunları yazdı: ‘İsrail'in 7 Ekim'den bu yana savaştığı cepheler arasında, sorunlarla mücadelede açıkça başarısız olan bir cephe var, o da ekonomi cephesi. Bu cephe askeri cepheden daha az tehlikeli değildir. Hiçbir ülke kendisini destekleyecek kadar güçlü bir ekonomi olmadan, sağlık sistemi, refah sistemi, eğitim sistemi ve bir hükümetin vatandaşlarına sağlaması gereken diğer temel işlevlerden herhangi biri olmadan işleyemez. Ayrıca hiçbir ülke verimli bir ekonomi olmadan işleyemez. Bu savaş İsrail'in karşı karşıya olduğu ekonomik tehditleri daha da artırdı. Bu tehditler beyin göçünü hızlandıracak, yatırımcıların güveninde onarılamaz hasarlar yaratacak ve İsrail'in bütçe açığını artıracaktır.’

Jerusalem Post, iktidardaki oligarşinin çıkarlarının İsrail'de yaşayan Siyonistlerin güvenliğine tercih edildiğine değinerek haberine şöyle devam etti: ‘Rejimin hızla büyüyen sektörü için hem işgücüne katılımı hem de askerlik hizmetini ortadan kaldıran bir sistemin yarattığı ekonomik zorluklar oldukça ciddi. Bu, koalisyon odaklı ekonomi politikası kapsamında ulusal çıkarların kaybı pahasına desteklenen birçok menfaatçiliğin bir örneğidir. İsrail'in ekonomik durumu kötüleşirken, bu rejim İsraillilerin yaşam kalitesini düşüren, beyin göçünü hızlandıran, ekonomik büyümeyi de yavaşlatan bir döngüye doğru kayıyor.

İsrailli yetkililer savaşın ekonomi üzerindeki etkisini ele alıp bu konuyla ilgilenme konusundaki ilk tepkilerinde başarısız oldu. Hükümet, savaşı finanse etmek için 2024 bütçesini oluştururken bakanlık bütçelerinde kesinti yapmadı veya ek bakanlıkları kapatmadı. Vergi artışları gibi savaşın sonuçlarıyla başa çıkmaya yönelik ekonomi politikası önerileri askıya alındı. İsrail Savunma Kuvvetlerinin ve yedek kuvvetlerin hükümet tarafından önerilen genişletilmiş hizmeti, bu rejimin üretken nüfusu üzerine daha ağır bir yük bindirirken, hane halkı, serbest çalışanlar ve küçük işletmeler üzerinde de daha fazla baskı oluşturdu. Savaş mağdurlarına yönelik hükümet yardım programı yavaş ve yetersiz oldu. Ekonomide güven yaratmanın hayati önem taşıdığı bir dönemde 2025 bütçesinin hazırlanmasında ilerleme kaydedilmemiş ve güvensizliğe yol açmıştır. İsrail kabinesi başarısız politikasına yönelik eleştirilere partizan bir tepki vererek, ülkenin savaşta olduğunu ve savaş kazanıldığında ekonominin normale döneceğini ifade etti. Moody's derecelendirme kuruluşu geçen hafta bu açıklamaları “blöf” olarak nitelendirmiş ve açıkça şu ifadelerde bulunmuştur: ‘Savaşın bu rejimin ekonomisine verdiği zarar kalıcı olacak ve bu rejimin ekonomik imajı savaş bittikten sonra da eski haline dönmeyecektir.’

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM