1. Bölgesel Yönetim, Irak’ın otoritesi altına giriyor.
Masaya kimlerin oturduğunu vurgulayalım: Türkiye tarafında
Dışişleri Bakanı, Milli Savunma Bakanı, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı ve
İçişleri Bakan Yardımcısı; Irak tarafında ise Irak Başbakan Yardımcısı ve
Dışişleri Bakanı, Irak Savunma Bakanı, Irak Ulusal Güvenlik Müsteşarı, Haşdi
Şabi Komisyonu Başkanı, İstihbarat Teşkilat Başkanı Vekili ve IKBY İçişleri
Bakanı.
Basında, Irak’ın PKK’yı “yasaklı örgüt” olarak
kabul etmesi öne çıkarıldı. Ama daha önemlisi, Türkiye-Irak anlaşmasının,
Bağdat’taki merkezi Hükümet’in Irak topraklarının genelinde güvenlik sağlama
iradesini fiilen ortaya koyan bir sonuca yol açması. Evet bu anlaşmanın taraflarından
biri, Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetimdir. Ama anlaşmanın Irak tarafındaki
patronu Bağdat’tır. Böylece, 2003’ten bu yana Irak’ın kuzeyinde ABD-İsrail
desteğinde coğrafi olarak alan genişleten ve giderek bağımsız bir devlet gibi
davranmaya çalışan Bölgesel Yönetim, Bağdat’ın otoritesi altına girmektedir.
Bu, 2017’deki bağımsızlık referandumu girişiminin Türkiye, Irak, Suriye ve İran
önderliğinde başarısızlığa uğratılmasıyla başlayan bölgesel inisiyatifin devamı
mahiyetinde bir gelişmedir. Unutmayalım, 2017’de bağımsızlık referandumu
macerasının başarısızlığa uğramasından bu yana, Bölgesel Yönetim giderek daha
fazla Bağdat’a mecbur hale gelmeye başladı. 2003’ten sonra “oldu bitti”lerle
alan genişleterek Kerkük’te ve Musul’un bazı bölgelerinde fiilen otorite kuran
bölgesel yönetim, buralardan çıkarıldı. Bağdat’a bağlı güvenlik birimleri, 30
yılın ardından ilk kez Türkiye sınırına kadar geldi.
2. PKK için çıkış yok.
Ankara-Bağdat ortaklığı, PKK için, 1991 sonrasında at
koşturduğu bölgenin tümüyle “güvensiz” hale gelmesini sağlayacak. Türkiye,
Pençe harekatları serisiyle Irak’ın kuzeyindeki PKK kamplarını dağıttı,
bölgeden Türkiye’ye terörist geçiş güzergahlarını büyük ölçüde kontrol altına
aldı. Fakat, bölgedeki Amerikan askeri varlığı sayesinde, PKK Irak ve Suriye
arasındaki bölgede serbestçe hareket ediyor. Bu bölgede tarihi bir Türkmen
yerleşimi olan Telafer’in çok yakınındaki Sincar, belirleyici önemde bir merkez.
2014 yılı Ağustos ayında ABD ile PKK arasında kamuoyuna açık ilk resmi temas
Sincar’da kurulmuştu. Sincar bölgesinin kuzeyinden Türkiye sınırına kadar olan
bölge, ABD’nin kontrolü altında. Bölgenin PKK’dan temizlenmesi için Bağdat ile
Erbil arasında 2020 yılında bir anlaşma yapıldı. Fakat Bölgesel Yönetim ile
Haşdi Şabi arasındaki anlaşmazlık nedeniyle tam olarak hayata geçirilemedi.
Ankara-Bağdat heyetleri arasındaki görüşmede, her iki kesimden temsilcilerin de
bulunması bu bakımdan önemli. Bağdat’taki toplantı gündeminde yer alan Irak’tan
Türkiye’ye uzanacak Kalkınma Yolu, bu aşamada önemli bir rol oynayabilir.
Türkiye ile Irak’ın bu bölgeden geçecek Kalkınma Yolu’nun güvenliğini ortaklaşa
sağlaması PKK’nın bölgeden tasfiyesi için zemin oluşturacaktır. Ayrıca, bu
adımın Ankara-Şam ortaklığı ile devam ettirilmesi eksik halkanın tamamlanmasını
sağlar.
3. ABD’nin işine gelmez.
Kimi çevreler, Irak ziyareti öncesinde Dışişleri Bakanı ve
MİT Başkanı’nın ABD ziyaretlerine işaret ederek, Bağdat ile yapılan mutabakatın
Washington ile “anlaşmalı” olduğunu ileri sürüyor. Dışişleri Bakanı ve MİT
Başkanı’nın ABD temaslarında bu konunun gündeme gelmesi eşyanın tabiatı
gereğidir. Ama bu durum bizi, ortada bir ABD planı olduğu sonucuna götürmez.
Türkiye’nin PKK’ya karşı Irak ile birlikte harekatlara girişmesi ABD’nin işine
gelmez. Çünkü, Bağdat’ın 1991 öncesinde olduğu gibi Irak’ın genelinde otorite
kurma yoluna girmesi ABD-İsrail’in 30 yıldır binbir emekle inşa etmeye
çalıştığı kuzeydeki Bölgesel Yönetim’in tehlikeye düşmesi demek. İkincisi,
ABD’de esas gündem hem Irak’tan hem de Suriye’den Amerikan askerlerinin
çekilmesi. Washington’daki ilgili mercilerin önceliğinin, ABD’nin çekilmesinden
sonra İran’ın boşluğu doldurmasını önlemek olduğu ileri sürülüyor. Bu yanlış
değil, fakat eksik. ABD’nin asıl önceliği Irak’ın kuzeyi konusunda Türkiye-İran
ortaklığını önlemek. Çünkü Türkiye ile İran’ın, Irak’ın kuzeyindeki bağımsızlık
referandumuna karşı 2017’deki fiili ortaklığının daha geniş ölçekli hale
gelmesi, ABD’nin bütün planlarını boşa çıkartır. Bu nedenle, ABD’nin Irak ve
Türkiye üzerinden İran’a karşı bazı tertiplere girişme olasılığı dikkate alınmalı.
aydınlık