Rasthaber - Sömürge tamahları için yalan söylediler. Bu
yalanlarına tüm kutsalları alet ettiler. Yeni ve zengin bedenleri kemirmek
üzere Afrika’ya, Asya’ya, Amerika ve Avustralya kıtasına mikrop ve virüs gibi
yayıldılar. İşgal ve talan ederken, yerlileri katlederken bunu Allah ve
medeniyet için yaptıklarını söylediler. Allah’ın seçkin toplulukları
olduklarını iddia ettiler. En az 500 senedir yalan söylüyorlar. Son 120 yıldır
daha çok yalan söylemeye ihtiyaç duydular. Aç çekirge sürüleri gibi istila
ettikleri her yerin kanını, zenginliğini emdiler. Girdikleri hiçbir coğrafya
iflah olmadı. Kendileri için inşa ettikleri kolonileri dışında girdikleri hangi
memlekete üretimi, huzuru, barışı ve istikrarı ikame ettiler? Sürekli düşman
ürettiler. Savaşları, işgalleri için her dönemde yeni düşman kuvvetler
yarattılar. Savaşları bir sağlık sigortası olarak gördüler.
ELEŞTİRME ÖZGÜRLÜĞÜ!
Her eleştiriyi Sami ve Yahudi düşmanlığı içinde sundular.
İsrail’i eleştiremezsiniz, Yahudi oligarklara dokunamazsınız, ahtapot Yahudi
hanedanlıklarına laf söyleyemezsiniz, ABD, İngiltere ve Avrupa’nın en şaşalı
üniversitelerine milyonlarca dolar bağış yapan Yahudi kodamanları tenkit
edemezsiniz, ederseniz Sami düşmanı (anti-Sami manasında antisemitik)
olursunuz. Yahudi düşmanı faşist ırkçı sayılırsınız, Rektör, Dekan veya Bölüm
Başkanıysanız görevden alınırsınız, Profesörseniz arkadan kelepçelenirsiniz, öğrenciyseniz
bursunuz kesilir okuldan atılırsınız. Bu uygulamaları, nakıs namus zatları
eleştirirseniz medyadaki canavarları seni parçalamak için iblisin aklına
gelmeyen kumpaslara, yalanlara, karalamalara, tehdit ve şantajlara maruz
kalırsınız. Irak, Suriye, Filistin sahasında şahit
olduğumuz katliamlar, talanlar, tarihi eser kaçakçılığı ve bilumum eşkıyalık,
dünya zenginliğinin bir zümrenin tekelinde olması, trilyonlarca doların silah
ve savaş projeleri için harcanması insan vicdanını yaralayan ve sabrını taşıran
gelişmelerdir. Musevi’si, Hristiyan’ı, Müslüman’ı inananı ve inanmayanı onurlu
ve medeni insanlar üniversitelerde, sokaklarda, iş yerlerinde topyekûn
ayaktadır.
EMPERYALİZM VE SİYONİZME İSYAN
Bu isyan sadece zulme ve zulme sessiz kalan dilsiz
şeytanlara karşı değildir. Bu isyan sömürge devletlerin sadece yalanlarına ve
bu yalanları pembe dizilerle, bilim kurgu filmleri altında bilinçaltına enjekte
edilen, korku ile teslim alma zihniyetine karşı değildir. Bu isyan sadece kadim
kitabeler, eserler ve Tevrat gibi dini metinlerde yer alan devlet, şehir ve yer
isimleri ile şahsiyetleri işgal, talan ve koloni inşa etmek istedikleri
bölgelerde tarihi hak sahibi olmak amacıyla suiistimal ve istismar etmelerine
karşı değildir. Bu isyan sadece Allah ve din ile aldatmaya karşı değildir. Bu
isyan sadece laboratuvar ortamında üretilen biyolojik silahlara, hastalıklara
ve aynı mahfillerin kurtarıcı sıfatıyla piyasaya sürülen, milyarlarca dolar
getirimi olan ölümcül aşılarına, kimyasallarına karşı değildir. Bu isyan Batı
sömürge devletlerin emperyalizm ve siyonizmin işgal ve sömürge
projelerine uygun olarak üretilen tarih öğretimine karşıdır. Hakikatten uzak,
bilim dışı ‘bizler medeni onlar barbar’ ırkçı-faşist tarih anlatımına isyandır.
Bir bütünsellik arz eden Bereketli Hilal Coğrafyamızın tarihine, medeniyetine,
katkılarına, varlığına gölge düşüren keyfi tanımlamalarına, tezvirlerine
isyandır. Orta-Doğu, Yakın Doğu, Mezopotamya, Küçük Asya, Ari, Hint-Avrupa,
Sami, Sami olmayan, Grek-Yunan ve Latin-İtalyan medeniyetlerini köksüz,
geçmişten soyut, zembille indirilmiş medeniyetler gibi takdim eden anlayışlara
isyandır. Her kavmin ismini bağımsız bir devlete ve ayrı bir dil familyasına
böldüler. ‘Bir ağaç gibi hür ve bir orman gibi kardeşçesine’ ifadesine uygun
bünyemizi taksim eden, paramparça yapan ve içini boşaltıp iğdiş eden
yalanlarına isyandır. Filoloji’de, antropolojide, arkeolojide, coğrafyada,
kutsal kitaplarda yaptıkları tahribata ve tezvire karşı isyandır. Bu tahribatı
sorgulamayan, Batı’dan ve eğitim kurumlarından gelmişse mutlak doğrularmış gibi
telakki ve telkin eden içimizdeki papağan hocalara, gazetecilere, siyasilere
isyandır.
ADEM’İN ÖĞRETİSİ
Gerçeklerin er veya geç bir gün ortaya çıkmak gibi bir huyu
vardır. Yalan ve sakıt bir temel üzerine inşa edileni güçlendirme, onarma,
boyama ile kurtaramazsınız. Yıkmak ve yerine temelden inşa etmek zorundasınız.
Alışkanlıklar kemikleşmiş eğri ve batıl örf ve adet gibidir. Önyargıları yıkmak
veya kırmak ise atomu parçalamaktan daha zordur. Bu ve gelecek yazılarımızda
başlangıcın, ilk akıllı insanın, tarımın, hayvanı evcilleştirmenin, mimarinin,
mühendisliğin, sanatın Bereketli Hilal Coğrafyasında zuhur ettiğini, buradan
önce Akdeniz havzası, Ege, Karadeniz, Güney Avrupa’ya ardından yakın-uzak
diyarlara bu medeniyetin aklı, dili, dini, tanrıları, tarım kültürü, mimarisi,
gemi yapımı, sanatı, yer ve gök bilimi, ticaret kanunları ve bunlara bağlı
olarak ahlaki değerleri, vatandaşlık hakları, kent demokrasileri, seçme ve
seçilme hakkı, aile kurma kültürü, kadın ve çocuk hakları taşındı. Kıssadan
hisse Avrupa, Asya, Amerika ve Afrika halkları ‘İlk Merkezi Medeniyet’ olan
Bereketli Hilal Coğrafyasına sahip olduğu en kıymetli varlıklarını borçludur.
Tüm bu söylediklerimizi, bilimsel çalışmaları ve ortaya koydukları somut
kanıtlarla sunan az sayıdaki Batı ve Doğu’nun vicdanlı bilim adamlarına
borçluyuz. Ayrıca doğrular içinde bilerek veya bilmeden çok ciddi hatalara
düşmüş bu alanda çalışmış akademisyenlerden, eserlerini ayıklayarak, tashih
ederek faydalandık. Zaman içinde ve malum sebeplerden mütevellit coğrafyamızın
bilimde ve medeniyette daha az gelişmiş olması, Batı’nın ilkel mağara
toplumlarının bizden öğrendikleri ile bugün sanayi ve teknolojide çok gelişmiş
olmaları bu tarihi gerçeğe gölge düşürmemeli. Zira ilk akıllı insan Âdem’in
(Adam) ilk öğretisidir: Allah ilmi isteyene zenginliği ise istediğine verir.
İstemesini bilmek ve kıymet vermek esastır. Kıymet bilmez, koruyamaz ve vefasız
olursan kaybeder ve başkalarına devredersin.
SÜRYANİCE- ARAMİCE
VE ARAPÇA
Bir önceki yazımızda ifade ettiğimiz gibi; İlk akıllı insan
ve topluluğunun inşa ettiği bu coğrafya korunmadan insanlık için bir geleceğin
olmayacağını anlatacağız. Kör sevgi ve kör nefret şaşı baktırır. Bunun
bilinciyle yazıyoruz. Ne Arap, Ne Türk, ne Farisi, Ne Süryani, Ne Ermeni, ne
Çerkez ne Kürt bağnazlığı yapıyoruz. Arabayı atların önüne koşanları tashih
ediyoruz. Keyfi yorumlar ve çıkarımlar yapanları ayıklıyoruz. İsa peygamberin
ifadesiyle, Sezar’ın hakkını Sezar’a bize ait olanın hakkını ilk akıllı insan
ve onun medeniyetine teslim ediyoruz. Bunu yapabilmenin en temel şartı
Süryanice-Aramice, kadim ve Kuran Arapçası lisanında uzman olmak veya bu sahada
uzman olanlardan istifade etmektir. Süryanice-Aramice-Arapça aynı dil
familyasındandır. Hangisinin daha önce olduğu ve hangilerinin lehçeleri olduğu
konusu halen sonuçlanmamıştır.
Ancak ilk akıllı insan Âdem’den (Adam) Peygamberimiz Muhammed’e kadar tüm
peygamberler, Bereketli Hilal Coğrafyasında inşa edilen devletler ve bu
coğrafyanın tümünü kapsayan, dünyanın ilk imparatorluğu olun Asur Devleti ile
merkez devletler Akkad, Babil, Fars (Pars) Süryanice-Aramice-kadim Arapçayı
konuşur ve kullanırdı. İslam dini ve Kuran ile birlikte Fusha dediğimiz
günümüzde Maşrık El-Arabi (Doğu Arabi Coğrafyası) Mağrib El-Arabi (Batı Arabi
Coğrafyası-Kuzey Afrika, Sudan, Moritanya) 22 Arap devletin resmi lisanı olan
modern Arapça, Süryanice-Aramice ve kadim Arapçanın yerini aldı. Süryanice ve
Aramice halen Suriye, Türkiye ve Irak’ta (Bereketli Hilal
Coğrafyasının kalbi) birçok köy ve beldede konuşulmakta ve kullanılmaktadır. Bu
alanda çalışma yapmak isteyen, anlattıklarımız ve anlatacaklarımızla ilgili
kaynak ihtiyacı olan öğrencilerimiz, akademisyenlerimiz, okurlarımız olursa
bize özelden ulaşabilir.
Tüm arkeolojik buluşlara binaen dünyanın en kadim ve kesintisiz ikamet edilen
ilk şehri ve şehirleri hangisidir sorusuyla başlayalım; Suriye’nin başkenti
Dimaşk-Damaskus (biz bir coğrafya ismi olan Şam tabirini
kullanıyoruz), Halabu-Halep ve bugün Filistin’de er alan Eriha’dır. Dimaşk 12
bin yıllık, Halep ve Eriha 11 bin yıllık yerleşim yerleri. Peki, bu en kadim
şehirlerin yer aldığı coğrafyanın adı neydi: Sur. Sur-i, Sur-iye, Suri-yeli
kelimelerin kökenidir. Peki, Sur kelimesinin manası nedir? Bu şehir ilk nerede
inşa edildi? Lübnan’a nereden geldi? Hangi lisanı konuştu? Dünyaya en büyük
hediye olan Alfabe, ilk akıllı insan Âdem (Adam) ile bugün her lisana pelesenk
olmuş, ilk kez Bereketli Hilal Coğrafyasında kullanılan ve tatbik edilen
‘demokrat ve diktatör’ ne demektir? Bugün dünyanın tüm vicdanlı hücrelerini
ateşleyen isyanı yakan Dimaşk (Şam), Halep, Eriha’nın olması tesadüf mü tevafuk
mudur? Sonraki yazılarımızda başlıyoruz.
aydınlık