BU SAVAŞIN MEHZEP SAVAŞI OLDUĞUNA İNANANLAR
Sittin diyardan, hapishanelerinden, askeri üslerinden,
operasyon odalarından gelip, yüzlerce milyar dolar harcanıp, Sünnileri katleden
“Alevi Esad’la savaşmaya geldik’ diyenlerin yukarıdaki tımarhaneliklerden ne
farkı var? Ama işte görüyorsunuz bu savaşların Sünnilik, Alevilik, Şiilik,
Mesihlik, Dürzilik, Yahudilik savaşları olduğuna inanan milyonlar var. Tüm bu
savaşları azınlıkları veya mazlum olanları kurtarmak için yaptıklarını iddia
edenlerin argümanlarını yiyen milyonlar var. Bu savaşların demokrasi, hürriyet,
ekonomik kalkınma, adalet ve milletlerin kardeşliği, birlikteliği için
yapıldığını anlatıyorlar. Irak, Lübnan, Libya, Suriye, Filistin
için en çok kullandıkları tabirler; “Biz bu ülkelerin toprak bütünlüğünü,
devletin tekliğini ve milletin birliğini istiyoruz” değil midir? Peki gerçek
nedir? Mevcut olan toprak bütünlüğü paramparça ediliyor. Tek devlet yerine
devletler ortaya çıkıyor. Bir Millet mezheplere, dinlere, kabilelere,
aşiretlere, ailelere, örgütlere, zerrelere bölünüyor.
Aslında bu cehennemi doymak bilmez tamahları, bitmeyen mal
toplama arzuları, milyarlarca dolar servetlerini trilyonlara getirme
manyaklığı, doğayı, insanı ve uzayı iliklerine kadar sömürme güdüleri ne vakit
bitecek? Suriye’yi Irak’ta Libya’da olduğu gibi diktatör Esad’tan, zulmünden
kurtarmak için mi bu kadar emek, asker, para harcandı? Suriye’nin toprak
bütünlüğü, siyasi birliği, millet dirliği mi sağlandı? Ülkemizin kelli felli
medya yüzleri, siyasiler en az 14 senedir Sünni, Alevi, Şii, Süryani demekten yorulmadılar.
Utanmadan Alevi kökenli bir ailenin evladı olan Beşar Esad’ın başında olduğu,
Suriye nüfusunun yüzde 12’sini teşkil eden Alevi toplumun ülkeyi yönettiğini,
Sünniler üzerinde zulüm uyguladığını, ülkenin ekonomisini Alevilere peşkeş
çektiğini anlattılar.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ GİBİ KURULDU
Suriye 17 Nisan 1946’da, aynen Mustafa Kemal’in önderliğinde
kurulan 1923 Türkiye Cumhuriyeti gibi, laik, cumhuriyetçi, devletçi,
milliyetçi, halkçı ve devrimci bir ülke olarak doğdu. Baba Esad, Hava
Kuvvetleri Komutanlığı’na Suriye’nin Sünni, Türkmen, Mesihi devlet
başkanlarının olduğu dönemde bir Suriyeli Alevi vatandaş olarak gelebildi.
1963’te iktidarı alan BAAS bir Sünni Salih Bitar, bir Mesihi Mişel Eflak ve bir
Alevi Zeki Arsuzi ve Suriye milletinin tüm bileşenlerinin eseridir. Baba Esad
ve Oğlu Beşar Esad yönetimlerinde devletin resmi dini İslam, resmi mezhebi
Sünni’dir. Şeriat mahkemeleri, fetva makamları vardı. Devlet Başkanı Müslüman
olmak zorundaydı. Suriye Müslüman Alimler Birliği ve fetva makamı şeyhülislam
resmi deklarasyonuyla Alevileri Caferi mezhebinden sayarak dört geleneksel
mezhebin yanına koymuşlardı. Suriye’de Esadlar döneminde Alevi propagandası
yapmak, Alevi dernekleri kurmak, Alevi televizyonları açmak, gazetelere sahip
olmak, resmi Cem evleri yasaktı.
Esadlar döneminde yardımcılar ekseriyetle Sünni, az sayıda
Dürzi, Kürt, Türkmen veya İsmaili’ydi. Alevi bir başbakan olmamıştır. Alevi bir
Meclis Başkanı olmamıştır. Tümü ya Sünni ya da diğer mezhep ve dinlere
mensuptu. Bakanların yüzde 80’i Sünni idi. Ordu, istihbarat, ekonomi,
büyükelçilikler de her türden ve kökten insan vardı. Tek şart BAAS iktidarına
biat, itaat, ve hizmetti. Esad’ın liderliğini ve kararlarını tartışmamaktı.
Bunun dışında kalanların soyu sopu, dini mezhebi, kökeni ırkı ne olursa olsun devletin
sopası, kılıcı, zulmü, hapishaneleri, mahkemeleri, Sünni fetva makamları,
camileri, zenginleri, medyası, yalakaları topyekun devreye girer hayatınız
cehenneme çevirirlerdi. Alevi Esad iktidarının en mazlumları arasında Aleviler
vardı. İnandıkları Esad iktidarı, BAAS iktidarı için en çok can veren, iç
savaşta en çok ölen, en çok sakat veren, en büyük bedelleri ödeyenler Suriye
Alevileridir. Buna mukabil en fakir, en muhtaç, en berbat koşullarda yaşayanlar
onlar. Neden bir tek Türk kanalı Alevilerle röportaj yapmaz? Alevilerin
şehirlerine, mahallerine, köy ve kasabalarına gidip röportaj yapmaz.
ESAD SUÇLU, PEKİ BİZ?
Esad’ın veya Alevi bir zümrenin konaklara, milyarlara sahip
olmaları, birden fazla pasaporta, yurtdışında servetlere haiz olmaları Alevi
camiasını bağlamaz. Diyorlar ki Aleviler neden Esad’ın zulmüne karşı
gelmediler? Bu büyük bir yalan. Zira birçok Alevi aydının, yazarın,
gazetecinin, tüccarın, şairin, din adamının Esad’a karşıtlığı sebebiyle zulüm
gördüklerini, hapishanelerde yıllarca yattıklarını, sürgünde yaşamak zorunda
kaldıklarını biliyoruz. Evet Alevi camiası aynen Sünni, Mesihi, Dürzi camiasının
çoğunluğu gibi Esad’ın iktidarına destek verdiler. Evet Esad’ın suçları,
günahları çok fazla. Evet 2017’ye kadar Aleviler kendisi ve Suriye için en ön
saflarda savaştılar. Çünkü bu savaşın sadece Esad’ı hedef almadığını, bunun
uluslararası bir proje olduğunu, ülkenin işgali, İsrail’in zaferi için, Katar,
Suudi ve Türkiye’nin ABD için Suriye’yi yakmaya, yıkmaya ve taksim etmeye
geldiklerine inandılar. Onları haksız mı çıkardık? Bugün Suriye kaç devletin
işgali, kaç vekil örgütün işgalinde? Bu feci tabloda Esad kadar bizlerin suçu,
günahı yok mu?
Aleviler ve Suriye’nin ezici çoğunluğu, binlerce yabancı
savaşçının, Suriye milletinin hayat tarzına uymayan zihniyetlerin Suriye’yi
istila ettiklerini gördüler. “Mesihiler Beyrut’a Aleviler tabuta” sloganlarını
duydular. Sosyal medyada devlet binalarından canlı atılanları, Asi nehrinde
yüzen başları eksilmiş cesetleri gördüler. Adra İşçi lojmanlarında canlı
fırınlara atılan Alevilere tanık oldular. Sünni köy ve kasabalara atılan varil
bombaları altında can veren Sünni çocuklar, kadınlar, yaşlılar misali Aleviler
ve diğerleri de benzer katliamlara maruz kaldılar. Ama tüm bunlardan çok daha
önemli başka bir şeyi yaşadılar; silahlı örgütlerin hiçbirinde Suriye
milletinin bileşenlerini görmediler. Laik Sünni, Alevi, Dürzi, Süryani, Mesihi,
Ermeni, Çerkes komutanlar, sivil önderler, partiler, devrim konseyleri yoktu.
Esad gitti peki gelenler ve bugün Şam’da yönetimi ele alanların içinde bir tek
Alevi, bir tek laik Sünni, bir tek Dürzi, bir tek Suriyeli Türkmen, bir tek
Çerkes, bir tek Mesihi (nüfusun yüzde 10’nu) bir tek Süryani (ülkeye ismini
veren en kadim topluluk) bir tek Kürt, bir tek Ezidi var mı? Şimdi Esad’ın
iktidarına Alevi devleti diyenler utanmıyorlar mı? Şimdiki iktidar Sünnilerin
iktidarıysa Suriye milletinin iktidarı nerede?
SURİYE’NİN BİLEŞENLERİ
Türkiye gerçekten de Suriye’nin toprak bütünlüğü ve Suriye
milleti ve devletinin birliğini sağlamak istiyorsa özellikle Alevilere,
Mesihilere, Süryanilere, Ermenilere, Alevi-Sünni Türkmenlerin yanında
olmalıdır. Söylem ve eylemlerimizle olamıyorsak Suriye’de ABD, İsrail ve Körfez
Arap ülkelerinden farklı bir şey istemiyoruz demektir. Birçok çevre kendi
hükümetinde bir Alevi bakan, vali, büyükelçi sahibi olmayan bir iktidardan bunu
bekliyor olmamızı eleştiriyor. Hükümet bizi eleştirenleri haksız çıkarır mı? Özetle;
Aleviler onay verseydi 1921’de Suriye’yi yöneten Fransa’nın ilan ettiği Alevi
Devleti kurulur Suriye milletinin parçası olmazlardı. Halbuki Aleviler
Suriye’nin diğer tüm bileşenleri gibi Suriye Arap Cumhuriyeti ve Suriye milleti
için savaştı, can verdi.
Fransa’yla işbirliği yapan, ferdi maslahatını milletin
çıkarları üstünde tutarak düşmanın safında yer alan onlarca Alevi vardı.
Bunlara benzer binlerce Sünni işbirlikçi ve hain vardı. Onlarca Süryani, Dürzi,
Hristiyan ajanları ve memurları vardı. Türkiye Cumhuriyeti kurulurken kaç Türk,
kaç Sünni düşman safında yer aldı. Bugün ülkemizde iktidarda dahil milletin ne
kadarı hain ne kadarı işbirlikçi, ne kadarı kendi ferdi menfaati için milletini
şurasına burasına koymaya hevesli Sorosçu çocuğu var? Bunlar üzerinden büyük
Türk milletini, Arap milletini, Alevi, Sünni, Mesihi, Dürzi Camiayı hedefe
koymak, baştakinin kökeninden mütevellit onun içinden çıkıp geldiği ama onları
sadece suiistimal ettiği, kullandığı camiasını hedefe koymak akıl işi midir?
Yoksa habis iblisi bir programa hizmet etmek midir?
Not: Önümüzdeki yazıda Suriye Türkmenleri ve Çerkeslerini
değerlendireceğiz.
aydınlık