Bosna’yı Anarken/İran ve Hizbullah’ın ÜMMET ve VAHDET Anlayışı

GİRİŞ: 14.07.2025 08:29      GÜNCELLEME: 14.07.2025 08:29
Rasthaber -  1992-1995 yılları arasında süren Bosna Savaşı, yalnızca bir ülkenin bağımsızlık mücadelesi değil, aynı zamanda insanlığın ve özellikle İslam ümmetinin dayanışma anlayışının açık bir sınavıydı. Binlerce masum insan Srebrenitsa başta olmak üzere çeşitli bölgelerde katledilirken, dünya seyirci kaldı. İslam dünyası ise büyük ölçüde sessizdi. Ancak bu sessizliğe rağmen, mezhep ayrımı gözetmeden Boşnak kardeşlerine el uzatan bir güç vardı: İran İslam Cumhuriyeti ve Hizbullah.

 İran’ın Bosna Politikası

Savaşın en kritik dönemlerinde İran, uluslararası ambargoları göze alarak Bosna’ya askeri ve lojistik yardımda bulundu. İran sadece diplomatik açıklamalarla yetinmedi, doğrudan askeri ekipman, mühimmat ve askeri eğitmenler gönderdi. Boşnak ordusunun savaşın başında neredeyse silahsız durumda olduğu göz önüne alındığında, bu destek hayati öneme sahipti (1993, 1994).

İran ayrıca savaş boyunca Bosna’ya insani yardım konvoyları gönderdi, Tahran’da düzenlenen uluslararası konferanslarla Bosna’daki soykırımı gündemde tutmaya çalıştı. Bu dönemde Tahran yönetimi, Batı'nın ikiyüzlü politikalarını eleştirirken, İslam ümmetine Bosna için ortak hareket çağrısında bulundu (1993).

^^ Aslında İran İslam cumhuriyeti bu çağrıyı her mazlum Müslüman halklar için sürekli yapacaktı! İslam ülkeleri bu çağrının kıymetini kavrayamasa da ^^

Hizbullah’ın Bosna’daki Sessiz ama güçlü Varlığı

Hizbullah’ın desteği ise daha az bilinse de oldukça anlamlıdır. Lübnan merkezli bu direniş hareketi, savaş boyunca nitelikli savaşçılar Bosna’ya göndererek Boşnaklara askeri danışmanlık ve saha eğitimi verdi (1994). Bazı Hizbullah mensupları bu topraklarda şehit düştü. Bu, Hizbullah’ın yalnızca kendi topraklarını değil, ümmetin her köşesini savunma ilkesinin bir göstergesiydi.

Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, o yıllarda yaptığı konuşmalarda Bosna’daki Boşnak halkın mücadelesini "İslam ümmetinin birliğini savunma cephesi" olarak tanımlamış ve "Bosna’daki her direnişçi, Lübnan’daki bir mücahidin kardeşidir" demiştir (1995).

Mezhep Değil, VAHDET Kardeşliği

İran ve Hizbullah’ın bu tutumu, mezhebi farklılıklara rağmen sergilenen VAHDET temelli bir kardeşlik örneğidir. Sünni Müslümanların çoğunlukta olduğu Bosna’ya, Şii ağırlıklı İran ve Hizbullah’ın destek vermesi; ümmetin sadece mezhep kimliğine değil, zulme karşı VAHDET’İ duruşuna göre tanımlanabileceğini gösterdi.

Bosna’daki birçok Boşnak komutan ve sivil, savaş sonrası verdikleri demeçlerde İran ve Hizbullah’ın yardımlarını açıkça ifade etti. Bosna Cumhurbaşkanı Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç de savaş sonrası Tahran’a gerçekleştirdiği ziyarette “İran’ın yardımları olmasaydı bu savaşı kazanamazdık” diyerek bu desteği bizzat teyit etti (1996).

Kardeşliğin Gerçek Bedeli

Bugün geriye dönüp bakıldığında İran ve Hizbullah’ın Bosna’daki rolü, sadece lojistik değil; manevi bir duruştur. Zor zamanlarda kimsenin yardım etmediği bir dönemde, tüm riskleri göze alarak Bosna halkının yanında durmak, sadece bir dış politika değil, kardeşlik ahlakının fiili yansımasıdır.

Bu destekler medya önünde parlatılmadı, şov yapılmadı. İranlı yetkililer ve Hizbullah kadroları, reklam yapmaksızın bu yardımları gerçekleştirdi. Bu da gösteriyor ki, gerçek kardeşlik sessiz yapılır ama iz bırakır.

Vahdet İçin Bir Hafıza

Bugün Neyi Hatırlamalıyız?

Bugün ümmetin birçok noktasında bölünmüşlük, mezhebi ayrışmalar ve siyasi kutuplaşmalar parlatılırken, Bosna örneği bize önemli bir ders sunmaktadır! Gerçek kardeşlik, zor günde ortaya çıkar. Ve bu sınavı geçenler İran İslam İnkılabı ve Ferasetli Halkı ve Hizbullah KERBELA’nın unutulmaz acısıyla yalınız bırakılan Bosnalı kardeşleriyleydi.

Bu gerçek, bugün hâlâ bazı çevreler tarafından görmezden gelinse de tarih tanıktır. İran ve Hizbullah, Bosna’da ümmet bilinciyle hareket etti. Savaşın sonunda Bosna topraklarında şehit düşen İranlı ve Hizbullah gönüllüleri, bu kardeşliğin ebedi tanıkları olarak o topraklarda yatıyor.

Bosna Savaş, sadece bir coğrafi mücadele değil! İslam dünyasının ortak vicdanı için verilen bir sınavdı. Bu sınavda yardım edenle etmeyeni ayıran çizgi, kardeşlik hukukuna verilen değeri gösterdi. İran ve Hizbullah, bu çizginin doğru tarafında durdu.

Sessizlerdi, Reklamsız -Gösterişsizdi ama ÜMMET’İN VAHDET kardeşliği için üzerlerine düşeni yerine getirmenin tarihi kaydıydı.

Bugün bize düşen İslam Ümmet’inin VAHDET bilincini adaletle ölçmek ve zor günlerin vefasını geleceğin birliğine taşımaktır. Çünkü VAHDET aynı düşünmek değil, aynı safta durmaktır. İran ve Hizbullah, Bosna’da bu safın Çatısıydı.

‘’Bosnadaki Şehitleri anarken Başta Türkiyeli Selami YURDAN olmak üzere Tüm şehitlerimizi Rahmet ve Minnetle anıyoruz’’

KAYNAKLAR:

1. Aliya İzzetbegoviç’in İran’a Teşekkür Ziyareti ve Yardımlar Hakkındaki Sözleri

Kaynak: Resmî Bosna arşiv kayıtları ve bölgesel haber ajansları (1996)

Detay: Aliya İzzetbegoviç, 1996 yılında Tahran’ı ziyaret etmiş, dönemin Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani ile görüşmüş ve İran’a savaş sırasındaki yardımlarından dolayı açıkça teşekkür etmiştir.

Açıklama: Bu ziyaret sırasında “İran yardımları olmasaydı bu savaşı kazanamazdık” ifadelerini kullanmıştır. Bu beyan hem diplomatik toplantı notlarında hem de dönemin İran basınında yer almıştır.

2. İran’ın Bosna’ya Askerî ve Lojistik Yardımı

Kaynak: CIA Intelligence Report, 1995; New York Times (1996); Reuters (1994)

Detay: ABD istihbarat raporları ve Batı basınında, İran’ın Bosna’ya 1993-1995 yılları arasında silah, askeri danışman ve eğitim desteği sağladığı bilgisi yer almıştır. Bu destek çoğu zaman uluslararası ambargoların dışına çıkılarak yapılmıştır.

Tarihsel Arka Plan:

 Bosna’ya uygulanan silah ambargosu nedeniyle İran’ın sağladığı bu destek, Boşnakların savaşta ayakta kalmasını doğrudan etkilemiştir.

3. Hizbullah’ın Bosna’ya Gönüllü Savaşçı ve Danışman Göndermesi

Kaynak: Al Jazeera Documentary on Hezbollah (2009); Middle East Eye (2017); Arap kaynakları

Detay: Hizbullah’ın kendi savaşçılarını Bosna’ya gönderdiği, bunların bir kısmının danışmanlık yaparken bir kısmının da savaşarak şehit düştükleri belirtilmiştir.

Not: Bu bilgi farklı çevreler tarafından inkar edilse de, Hizbullah’ın “ümmetin her bölgesindeki Direniş” ilkesi kapsamında Bosna’da faaliyet yürüttüğü çeşitli kaynaklar tarafından Doğrulanmıştır.

4. Hasan Nasrallah’ın Bosna Hakkındaki Açıklamaları

Kaynak: El-Menar TV arşivleri (1994–1996); Hizbullah yıllık raporları

Detay: Nasrallah, Bosna’daki Boşnak halkı için yaptığı konuşmalarda “direniş cephesi” ve “ümmetin onur savaşı” ifadelerini kullanmıştır. Bu söylemler Hizbullah’ın sadece Lübnan’la sınırlı olmayan bir "ümmet savunusu" çizgisinde hareket ettiğini göstermektedir.

5. Batılı Akademik Kaynaklar ve Analizler

Kaynaklar: John Schindler, Unholy Terror: Bosnia, al-Qa’ida, and the Rise of Global Jihad, Zenith Press, 2007

Cees Wiebes, Intelligence and the War in Bosnia 1992–1995, Lit Verlag, 2003

Florence Hartmann, Peace and Punishment: The Secret Wars of Politics and International Justice, 2007

Bu kaynaklarda da İran’ın ve bazı İslami örgütlerin Bosna’daki rolü diplomatik, askerî ve lojistik yönleriyle yer almaktadır.

6. Boşnak Yetkililerin Tanıklıkları ve Basın Açıklamaları

Kaynak: Bosna Hükûmeti’nin 1996 sonrası açıklamaları; yerel gazeteler (Oslobodjenje, Dnevni Avaz)

Detay: Bazı Bosnalı komutanlar ve siyasi figürler, ‘’İran’dan gelen yardımların savaşın kaderini değiştirdiğini belirtmişlerdir. Bu yardımlar genellikle "sessiz ama etkili" olarak tanımlanmıştır.

 

Atakan ÇELİK

13.07.2025

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM