Ülkemizin konum ve bölgemizde ki kurulan oyunlara ülke
olarak dikkatli olmamızı mutlak gerektirmektedir. Taassup
ve bireysellikten daha çok, bizim bölge çıkarı
üzerin politika yapmamız gerektirir, çünkü bölgenin huzur bizim
huzurumuz demektir. Bunu için bölge
ülkelerinin mutlak birlik içinde olmaları gerekir çünkü düşmanımız aynıdır.
(Siyonist yapı GB&ABD & veledi zinaları)
Bizim NATO’da olmamız güvenliğimiz sağlamak için
değildir. Kendine entelektüel diyen bir çok akılı Nato bizi koruyormuş diye
lanse etmekte. Ne zaman bizi kime karşı kormuş? PKK & YPG ve bir çok
terörist grupları destekleyenler onlar ve ülkemizdeki karanlık & derin
cinayetler, ülkemizde gerçekleşen tüm askeri darbeler ve başarılmayan 15 temmuz darbesinde onların
imzaları var. Bizi NATO'ya sokan ABD, kendi Ortadoğu politikası uygulamak; zamanında komünist Rusya karşı ön cephesini
güçlendirmek için ve arkasından İran’da gerçekleşen İslam devriminin önünü
kesmek için bizi görevlendirdi. Kısaca Amerika'nın Ortadoğu da ki çıkarlarını
koruyan; gözü & kulağı & ayağı olan US karakolu olmak için Nato’dayız. Bunu da açık ve net olarak takip ettiğimiz dış
politikalarda görmekteyiz. En basit örneği Suriye'de PKK & YPG terörist
güçlerini maddi ve manevi desteklemelerine rağmen hiç bir şekilde NATO’nun
engel olmaması ve bizim devlet olarak engel olmamamız ve en acı örneği
Filistin'deki zulüme seyrici kalmamızıdır. (NATO= ABD&GB; bir ankedotu var; Zulme muhatap olmuş bir kadın, kadıya şikayet gider fakat görür
ki kendine zulüm yapan kadının kendisidir.)
Ülke çıkarımızı için izlediğimiz tüm politikaların
hiçbirinin sonun getiremiyoruz, çünkü bu politikaları gerçekleştirirken ABD’nin
bize çizdiği yol haritası doğrultusunda yapıyoruz, bazen ABD’ye karşı olarak
geçici pazarlık politikası izlesek te sonunda ABD’ni dediğini ve istediğini
yapıyoruz.
Bu içe dönük ABD & Avrupa'ya bağımlılığı olan kapalı döngüden
Nasıl çıkabiliriz?
Öncelikle bir açıklık getrimek isterim yanlış
anlaşılmamak için, Bizler zaten avrupanın önemli bir parçasını oluşturuyoruz
aynı zamanda Asyadayız, onlar bunun bilinç ve şuurundalar fakat Onların
zihniyeti (istekleri ve yaptıkları) apaçık belidir. Bizim, Onların sistemini
(Laik&demokrat) benimsememize rağmen onlar, bizi kendilerinde görmüyorlar.
Onlar için biz herzaman yabancıyız, ezilmesi & küçük düşürülmesi ve
kalkınmaması gereken bir develetiz & yapıyız. Haçlı zihniyeti onların ana
politikalarının temelini oluşturmaktadır. Dolaysıyla onlar bizi kendileriyle
eşit seviyede katiyen görmezler çünkü onların bize her zaman bakış tepeden ve
hükmedilmesi gereken topluluk olarak Haçlı zihniyetiyle bakmaktadır. (Ne yazık ki bizlerin beynine “düşünce & akıl
kapasitemize” hükmetmişlerdir)
Bu ön açıklamadan sonra, Ülke olarak bu döngüden çıkmamız
çok zor. Çünkü sistemimiz tam anlamıyla sosyal, finansal, siyasi, ekonomik
olarak batıyla entegre olmuş ve kendimizi batın ekonomik & sosyal ahlaki
değerleriye iyimizi & kötümüzü tanımlamaktayız ve bunun etkisi bizim
elimizi kolumuzu bağlamakta. Toplum olarak (sosyal yapımız & eğitim
sistemimiz) batı kültürü ve zihniyeti ile yıkanmış/formatlanmış dolaysıyla yeni
nesilerin kimlik ve kişilik olarak kendilerini bulmadıkları görüyoruz. Buda ülkemizin (toplumumuzun) kullanıma
müsait olmasının sağlamakta. Toplum olarak maddiyatçı (açgözlü & ahlaksız)
tüketim toplumu haline gelmemiz, inanç değerlerimizin tam anlamıyla siyasal
& politik oyunlarla oyuncak olması, takip ettiğimiz taassupa dayalı
gerçekçi olmayan söylemlere kanarak hemen dolmuşa bindiriliyoruz. Mesela;
“Osmancılık” (bu terim, batının ilanetmesiyle bizilerin uygulamasıdır) yukarda
saydığım sebeplerden ötürü gerçekleşmesi mümkün olmayan bir yapıdayız. Bunu
gerçekleştirmek için herşeyden önce hür olmak gerekir ki bunun için ekonomik,
sosyal, politik ve finansal olarak dışa karşı bağımsız olmak demek, ne yazık ki
bugünkü halimiz tam bunun tersidir. sadece ABD yönetiminin bir laf ile
ekonomimiz alt üst olurken nasıl böyle bir hayal yönlenebiliriz? Ancak bu söylem,
ABD ve Batının isteği doğrultusunda pis işlere yapmak için kullanılan
kandırmaca bir araç olmaktan öte gitmeyen bir söylemdir.
Bu halimiz bizlerin net, akılcı, ülkemizin çıkarlar
doğrultusunda kararlar almamızı engelemekte tam aksine ikili oynayan, güven
vermeyen iç & dış politika izlememizi sağlamakta. Güçlü bir develetin tek
bir çizgisi olur ve ondan ödün vermez. Mesela ABD’nin dış politikası katiyen
asırlarca değişmemiştir ama bizi gibi ülkeler her abd seçimlerinde farklı
havalara girerler. Çünkü onlardan medet umdukları ve kendi güçlerine
güvenmedikleri içidir.
O zaman bu kapalı döngüden nesil çıkarız?
-
Herşeyden önce toplumun
Ahlaki değerlerinin (sosyal, ekonomik, inançsal) hertürlü batı kültürü köleliğinden
kurtarmak. Kendi Ahlaki değerlerimize yobazlaşmadan önem verilmesini sağlamak.
-
Toplum içindeki farklı inanç
& etnik değerlerine saygı duymak. İnsanları bir birlerine karşı öteleştirmemek
ve birlik “vahdet” politikası geliştirmek.
-
Bölgemizdeki ülkeler ile
“sosyal, ekonomik, politik ve askeri birleliktelik” oluşmasını sağlamak. bunu
daha önce bu yönetim uygulamış bölgesel faydalarını görmüştük. Ama ne yazık ki
yukarda saydığım sebeplerden dolayı “BOP eşbaşkanı” laftalarıya bizi dolmuşa
binidirip bugünkü halimize soktular. (Enflasyon, hayat pahalılığı, artan
fakirlik, toplumsal ayrışım “ırkçılık & mezhepçilik”, komşularımızla
düşmanlık.)
-
Dost ve Düşman tanımını
yaparken taassup ve batının diktesinden (etkisinden) kurtulup, inançlarımız
doğrultusunda yapmak. Bizleri mezhepsel, sosyal, etniksel ayrışım tuzağına
düşüren hertürlü yapılanmadan ve propagandadan kaçınmak.
-
Bu yönde milletimizin
inançları & çıkarları doğrultusunda asırlık dış politika belirlemek.
-
Direniş (şeytani güçlere
karşı) cephesinde yerimizi almak yada
düşman olmamak, çünkü onlar Batıl; GB & ABD & Siyonist yapılar ki onlar
hakikata; ilahi inança, Tüm peygamberlerini ilan ettiği inança savaşan şeytani güçlere karşı savaşmaktadır.
Zafer direniş cephesini olacaktır.
-
Direniş cephesi sadece Filistin, Lübnan,
Yemen, “Suriye” ve Iran değildi. Bunu böyle lanse edenlerin hedefi, etnik ve
mezhepsel ayrıcalığı ön plana çıkartarak ümmeti & vahdeti, ırkçılık ve
mezhepcilkle parçalamaktır.
Direniş cephesinin Hedefi İlahi inanca sahip çıkmak ve
çıkanları yüceltmek, korumaktır. Hizbullah, filistin davası için canlarıyla
mallarıya mücadele etmiştir. Ne yazık ki siyonist zihniyete bilerek veya
bilmeyerek hizmet eden müslümanlar “şiya”
diyerek aşağılamış, küçük göstermeye çalışmışlardır.
Hizbullah kim için mücadele ediyordu? Sunni olan
Filistinli kardeşleri için. Yemen’e şiya diyorlardı ama yemendeki müslümanlar
kim için mücadele ediyor? Sunni olan filistinli kardeşleri için, Iran şiya
diyorlardı Iran kim için mücadele ediyordu? Sunni olan filistinli kardeşleri
için ediyordu. Kime karşı ? Ümmetin ve
insanlığın düşmanlarına karşı mallarıyla canlarıyla şehitler vererek mücadele ediyorlar.
Direniş cephesi ne bir Mezhebe nede bir Etnik bir yapıya
hizmet vermektedir.. Onların düşmanı Filistinde cinayet & vahşet yapan
Şeytan (siyonist) ABD & Israildir. Direniş cehepsinide samimi, Allah inanan
& itaat eden hangi inançtan & ırktan olursa olsun mücadele verenler
insanlar mevcuttur. Şehit Hasan Nasrallah için kendine hristiyan diyen insanlar
kalplerinin acısıyla yas tutmuşlardır. Bizdeki müslümanlar ise aksine bayram
etmiştir. Nasıl bir ironi?
Konumuza gelirsek Şayet bizler yukarda ki bu şartlar
gerçekleştirebiliyorsak özgürüz demektir. Birey olarak zihniyetlerde toplum
olarak alışkanlıklarda, ülke olarak politikalarımızda köklü bir değişim
yapmamız gerektirir ki buda bizim hür olmamız anlamına gelmektedir.
Yoksa, popüler laflarla, ABD & Batının bize izin
verdiği veya yaptırdığı işlerle ikili oynamak (onlara ben sizdenim içeriye ise
kahrolsun Abd demek)le ancak kendimizi kandırırız, çökeriz, parçalanırız (zaten
toplum olarak bölünmüşüz), sonumuz hiç hayırlı olmaz; Terorist yapı Israil’le
kahrolsun diyerek vitrin arkasında onlara destek çıkmak ve israile karşı
mücadele veren devletlere veya yapılara düşman olmak, bizi ancak hem içerde hem
de dışarda güçsüz kılar ve parçalanmamızı hızlandırır.
Suriye politikamız da yine GB & ABD’nin oyununa
geldik ve “kandırıldık” başımıza büyük bir bela aldık. Suriyede yanlış ata
üzerine (Abdi’nin kurguladığı at; OSO & HST & DAIS) oynadık bölgenin
içinde bulunduğu farklı inanc değerlerini ve ordaki türkmen kardeşlerimizi
hiçe saydık ve kendi düşmanlarımızın önündeki en büyük engeli kaldırarak
düşmanımızın kapımıza kadar gelmesini sağladık. Diyelim ki
suriye politikasında kendi irademizle
hareket etmiş olalım ama bu politikamız düşmanımızın yapamadığı karlı kazancı bizim
onlara sunmamız oldu. Şayet bu duruma karşı çıkmaya devam edersek bu,
ABD&Israil çatışmamız demekdir. O zaman biz, suriyedeki esadın yaptığı
israili engel olma politikasını üstlenmemiz anlamına gelecek yani direniş
cephesinde olmuş gibi hareket edeceğiz. O zaman neden kendi kendimize zarar
verip dostlarımız & çıkar ortaklarımızı karşımıza alıyoruz? Ama
Yanlışın neresinden dönersek kardır bilelim.
Kürtler onlarda ne yazık ki GB & ABD’nin dolmuşuna
binerek hareket etmekteler. Türkiye yönetimi ve Kürtleri kandıran/yanlışa
yönlendiren şahıslar biliniz ki ABD&GB ve batı sizleri kandırıyor ve
sizlerin birbirinizi yok etmeniz için Nasredinne hocanın kendi eşlerine yaptığı
gibi size şunu demekte “mavi boncuk kimdeyse benim gönlüm ondadır.”
Ey bölge insanları, uyanın, kendi ilahi inançınıza sahip
çıkın, düşmanınızı tanıyın ve birlik olun yoksa sizlerin (bizlerin) kanlarıyla
şeytani güçler bölgeye sahibi olup hüküm
sürdürecek sizler (bizler) kendi bölgemizde sağılan bir inek ve köle olacağız.
Bilin ki; Bölgemizin sorunu ne bir ırk üstünlüğü nede
inanç üstünlüğüdür. Bizler Tevhid inancına sahip milletleriz. Bölgemizin
sorunu; bizlerin inançını yok etmeye çalışan Haçlı “siyonist” zihneyettir.
Hedefleri; amaçlarına ulaşmak için bizi bizlere savaştırıp bölgenin tüm
zenginliklerine & çıkarlarına hakim olmaktır. Kurdukları planda bölge
insanları ise bire köle ve 2.ci sınıf bir varlıktır.
Mustafa Kemal TASPINAR
7 OCAK 2025