Vekâlet Savaşlarından Velayet Savaşına

GİRİŞ: 22.06.2025 08:33      GÜNCELLEME: 22.06.2025 08:33
Rasthaber -   Bu makale, kendini Müslüman ve Kur’an çocuğu olduğunu kabul edip, düşmandan daha fazla İslam’a düşmanlık yapan bilinçsiz, sorumsuz ve hedefsiz Müslümanlara, hassaten Türkiyeli Müslümanlara yazılmıştır.

Kendi milletinin manevi değerlerini 3-5 Amerikan doları karşılığında satıp, Türkiye medyasında Batı dünyasının borazanlığını yaparak İran İslam Cumhuriyeti’ni, “molla rejimi” diyerek sözde istihzayla küçük düşürmeye yeltenen medya kölelerine ve dinden geçinen tapınak rahiplerine de diyecek sözüm yok.

Sözümüz, kendini Hak Ehli’nin sözcüsü ve liderleri olarak bilmiş, İslam dünyasında saltanat süren ezik ruhlu zalimlerin, içler acısı kimliklerinin meşruiyetini nasıl da İslam’dan ve İslam ümmetinden aldığını iddia edenleredir. Sözümüz, bu zalim ve fasitleri İslami liderler bilerek kabul edipte maddi, manevi ve fikri mustazaflık çukuruna düşenleredir.

Birinci dünya savaşından sonra parçalara bölünen İslam dünyasına, Batı dünyası tarafından atanan yerli müstemleke valilerce ki bu valilik görevleri bugüne kadar süregeldi, İslam’ın nasıl da Batılı sistemlere evrildiği ve şimdilerde patlayan planların yeniden uygulanma istendiğidir.

(Burada büyük devrimci İmam Humeyni tarafından gerçekleştirilen İslam inkılabının akabinde Saddam Hüseyin yönetimindeki Irak zamanında başlayıp bu günlere gelene kadar devam eden vekâlet savaşlarını okuyucunun düşünce retoriğine bırakarak direkt konuya değineceğiz.)

Dünyanın modern eşkıyaları ve onların İslam toplumlarının içindeki şürekâsı, konuşan canlı Kur’an olan Velayet İslam’ına karşı 46 yıllık vekâlet savaşından istedikleri gibi bir başarı elde edemediklerinden, son bir umutla İslam İnkılabının merkezi İran’a saldırdı.

13 Haziran 2025 te terör örgütü Siyonist rejim tarafından başlatılan savaşın son fitili, 7 Ekim 2023 tarihinde ateşlenmiş ve nihayet o gün ateşlenen fitil de bugün barut fıçısını patlattı.

Yakın zamanların modern firavunları ve modernizm ve liberalizm kavramları ile algı oluşturup, insanlığı modern cahiliye toplumuna dönüştüren demokrasi şaklabanları, kendi diktatörlüklerini maskelemek adına, demokrasi diye mustazaf düşünceli milletleri bu sihirli kavramı uydurarak uyuttular.

Böylece cahili eğitim sistemi ve cahili kültür ile toplumları aldatıp, cahil kitleler oluşturarak, sayıları milyarları bulan et yığınlarını da uydurdukları demokrasi tanrısına taptırdılar.

(Bakmayın siz onların kendi aralarında bir kemik için Türk-Kürt-Arap fark etmeksizin dalaşmalarına, söz konusu Muhammedi İslam olunca sürü haline gelerek saldırmayı sahipleri tarafından eğitilerek yetiştirilmişler.)

Yetinmediler, bu tanrının mabetlerinde kurban edilen zavallı et yığınlarının kadavrasının adını “şehit” ilan ederek, şehadetle taçlandırdılar.

Adına politikacı ve diplomat denilen bu katiller sürüsü, dün uluslararası terör listesinde olan ve binlerce insanın katili olan Colani’yi, Suriye’de başkan ilan etmeleri de onların gerçek kişilik ve kimliklerinin bir tezahürüdür.

İşte bu demokrasi kavramının ideolojik tanrılığını üstelenen ABD, terör devleti olarak bilinse de gerçekte Siyonistlerin oluşturmak istedikleri küresel Siyonizm egemenliğine hizmet eden geçici sahte bir tanrıcılık aşamasıdır.

Nasıl ki 1917 de dünyaya sosyal adaleti tesis edeceğiz safsatası uğruna milyonlarca et yığınlarının kurban edildiği sosyalizm sistemini vakti geldiğinde adeta bir tek kurşun sıkılmadan kapital dünyaya entegre edildi ise bugün de Kapitalizm’den Siyonizm’e geçiş aşamasındaki dünya siyasetinin önündeki tek engel de Velayet-i Fakih sistemli İslam’dır.

Ne ilginçtir ki Siyonizmin egemenliğine, Yahudi ve Hristiyanlardan önce İslam dünyasının politikacıları, liderleri, bürokrat ve aydınları daha bir gönüllü adanmış ve bunlardan daha da vahimi İslamcılar da en az bu cenah kadar gönüllülük esasınca Siyonizme hizmet etmektedirler.

Dün, ‘‘NATO’nun Libya da ne işi var?’’ diyenler, bir gün sonrasında ‘‘NATO, Libya’nın Libyalılara ait olduğunu tespit ve tescil etmek için oraya girmelidir.’’ diyecek kadar düşünce eblehliği gösteren bir dünyada yaşamak, erdemli bireylerin tahammül edebileceği zillet değildir.

İslam dünyasının tüm kurum ve kuruluşlarına nüfuz eden Siyonistler, Müslüman milletlerin mali ve idari egemenliğini ele geçirmiş, toplumsal yaşamın işlevsizleştirilmesi adına hiçbir gerçek dönüşüm ve değişim yapamayacak kuklaların elinde parya statüsüne düşürmüştür.

Siyonizmin üretim ünitesi olan terör şebekesi İsrail’in, meşru devlet olarak tanınması İslam’a ve insanlığa en büyük ihanet olması yetmezmiş gibi bu bebek katili Siyonistleri ağırlayanlar, İslam ümmetinin cehalet ve gafletinden faydalanarak, bunlara lojistik destek vermeyi de ihmal etmiyorlar.

Sadece bu kadar mı?

Bombalanan evler, yıkılan camiler, masum bebek ve kadınların diri diri yanması için atılan fosfor bombalarının maliyetini de yine içimizdeki aynı ihanet çeteleri tarafından ABD ve dolayısı ile İsrail’e ödemek adına “ticari anlaşma” adı altında geri ödenmesine ne demeliyiz?

Ne yazık ki bugünkü İslam dünyası,  Siyonistler tarafından eğitilmiş çeteler tarafından yönetilen mahallelerden oluşmaktadır. İslam dünyasında devlet kavramı iflas etmiştir. Şayet devlet kavramını icra eden birileri olsaydı, Siyonist terörüne müdahale ederdi. Etmedikleri gibi bu zulmü dile getiren gençler tutuklanıyor, Müslüman kadınların iffetine saygısızlık yapmayı güvenlik adı altında yapanlar hakikatte Siyonizme hizmet etmiş olmuyorlar mı?

Bu Siyonizmin mantığıdır. Bu mantığa göre kendinden olmayanlar gönüllülük esasına dayanarak onlara hizmet etmelidir. Hizmete aday olmayanların yaşam hakkı yoktur.

Bu cümleden muaf olan İran İslam Cumhuriyeti’ne gelince, onun da ibiğini Siyonistlerden önce yine İslam dünyasının içindeki ihanet çeteleri gönüllü olarak zaten yapıyor.

Bunları neden yazdım?

Bilenler biliyor..!

Bilmeyenler de bilmelidir ki Kur’an mantığında İslam düşmanlarına dost olan Allah’a da düşmandır, Allah’ın resulüne de düşmandır, müminlere de düşmandır.

Kur’an mantığında müminler, kâfir ve müşrikleri dost(veli) edinemez. Bu şahısları dost edinenleri, kendilerine yönetici olarak kabul edenler de onlardan kabul edilir ve bunlar Allah ile savaş yapıyor olarak bilinir. Hakkı ayakta tutmak ve batılı ortadan kaldırmak dışında Müslümanların yöneticiliğine aday olanlar dışlanmalı, yetkileri ellerinden alınmalı, yeri ve zamanına göre geçmiş Mısır Firavunu Enver Sedat gibi itlaf, İran Şahı Rıza Pehlevi gibi tacı tahtı elinden alınmalıdır. 

Hülasa Siyonizmin sermaye kolu kapitalizm ve vurucu gücü olan ABD ile olan savaşımız, vekâlet savaşı olmaktan öteye geçmiştir. İslam Cumhuriyeti’ne ve onun liderliğine karşı yapılan terör saldırıları niteliğinde olan bu savaş, artık “vekâlet” değil, velayetler arası savaşa dönüşmüştür.

Mekke müşrikleri ile Muhammed nebi arasındaki savaşın yöntem ve stratejisi ile bugün ABD-İsrail ikizi ve İslam inkılabı lideri arasındaki savaşta aynı metot ve yöntem ile yapılmaktadır. İslam inkılabı lideri dedik, çünkü İslam lideri konuşan Kur’andır. Gadiri Hum velayet bayramında velayetin kalesi olan İran’a saldırı, esasında İran’a değil velayet makamına yapılmıştır.

İran’ın terör rejimi İsrail’e ait gizli belgeleri ele geçirdiğinin anlaşılması ile makam ve mevkilerinin meşruiyetini, yine bu terör rejiminden alanların etekleri tutuşmuş olmalı ki İslami İran’ın ilahi liderlik makamına karşı, kendi peygamberlerini şehit eden rezil bir kavme olan sadakat ve bağlılıklarından dolayı sessiz kalıyorlar. Yetinmiyor “Terör Devleti” ve Siyon Çetesi” İsrail’e alenen yardım ediyorlar. İslam dünyasının kanını emen bu sülük liderlerin trilyonlarca ABD dolarının, eşkıya başı Donald Trump’a verilmesi sıradan bir iş değildir. İslam dünyasına Vela-i Devlet olan İran ve ona bağlı direniş gurupları haricinde ki güç odaklarının tamamı büyük şeytan ABD ve mutlak şer olan İsrail’in emzikli bebeleridir. Bunun içindir ki Trump, bu dolarları bombaya dönüştürerek, Muhammedi İslam’ın kalesi olan İran ve Direniş Cephesi ile savaşıyor. Türkiye’nin, ABD ve İsrail’le birlikte ısrarla Suriye’yi direniş ekseninden koparmak istemesi bunun içindi!

Trump bilmelidir ki İran, ne oynanacak kumar masasıdır, ne de aslanın kuyruğu!

Olumsuz gibi görünen bu tabloya rağmen, İslam dünyası hem korku kabuğunu kırdı hem de uyanış safhasına girdi. Bu durum dünyanın diğer milletleri içinde geçerlidir. Onlar da Siyonizmin emrinde olan Liberalizm ve Kapitalizm çehresinin arkasındaki şeytanın yüzünü görmeye başladı.

Nitekim "Tebük Savaşı" dönüşünde, İslam peygamberine düzenlenmek istenen suikast girişimi ile bugün İslam İnkılabı liderine düzenlenmek istenen suikast girişimi planı, aynı düşünceden beslenenlerin işidir. Sanmayın ki bu düşünce sadece İsrail ve ABD’den kaynaklanmaktadır. Bilakis; Suud-i Arabistan, Mısır, Ürdün, BAE ve diğer uydu devletlerin liderleri bu işe İsrail ve ABD’den daha bir heveslidir.

Bölgede dini kaynaklardan beslenen iki devlet var. İki devletin de dini kaynakları, küresel değerler manzumesi barındırıyor.

İsrail için yeryüzünün efendisi olmak!

Ve İran!

İran İslam Cumhuriyeti’nin temel kaynağı olan Kur’an!

Şayet İran İslam Cumhuriyeti'nin yıkımı ile sonuçlanan bir savaş olursa, bu durumda yüzbinlerce İran Devrim Muhafızları Ordusu ve Gönüllü Halk Seferberlik Güçleri (Besic) mücahitlerinin yeryüzüne seyahate çıktığını düşünün! Bu seyahat sahnesine, acaba Siyonizme hizmet eden hangi güç otoritesi dayanabilir?

 

Tunus, Bahreyn Suud-i Arabistan, Irak, Ürdün, Yemen, Azerbaycan, Pakistan gibi İslami direniş damarlı coğrafyalarda Batı destekli yapay rejimlerin akıbetini görür gibiyim.

İslam dünyasındaki zalimlerin tahtaları, İsrail'in yıkılması ile birlikte yıkılacak. Var olan bütün tahtlar bunlara İsrail'in korunması için verilmişti ve şimdi artık o tahtlar ha yıkıldı ha yıkılacak.

Bu saatten sonra İran savaşı kaybetse de İsrail yıkılacak.

Bölge sadece İsrail'in yıkılması ile kalmayacak. İslam dünyasının geri kalanlarının hemen hepsi iç karışıklık darbe ve farklı mücadele sürecine girecek.

Şayet geçmişte Hayber’in misyonunu üstlenmiş olan Tel Aviv düşerse, yeni rotanın neresi olduğunu bilmeyenlere söylenecek bir sözümüz yok.

Son cümle: Zağros Dağları’nın arkasına sıkıştırılarak, dünyadan tecrit edilmek istenen o muazzam Nur’un ışık huzmesi, Afrika’dan Avrupa’ya, Avrupa’dan da Amerika’ya kadar yayılmaya başladı.

Bu ışık, evrensel adalet sahibinin ayak müjdesinin habercisidir.

                                       

Muhammed CAN

 

 

YORUMLAR

Haci Bayazit 2 gün önce
İran Batı asyanın Kutbu'dur. alem İran Cumhuriyeti etrafın da döner. İslam dairesi… islamın dört ana direği; Şeriat, takva ile ruhsat arasın da amel… Tarikat, üçler zahir de İmam Hasan(a.s) „İmam Hasan (a.s) muaviye ile zoraki anlaşma yapar ki süfyani anlaşılsın taraftarı anlaşma yapmasın Hak/helal ile batıl/haramı birinden ayırsın“, batını’da İsa (a.s) „İsa (a.s) müşrik topluluğun yanından geçerken paçalarına sinmiş tozu çırpıyor ki, takipciler süfyaniden uzak olsun“.… Yediler zahir de İmam Hüseyin(a.s) „Allah(c.c) zamanın İmam Hüseyin düşmanlarını boğazlarında ki yutkunduğu suda boğuyor“, batın da Musa (a.s)… Kırklar „zahir de doğduğu ev (kabe) de Peygamberi omuzu üzerinden uzanıp evin (Kabenin) içindeki putları kıran İmam Ali(a.s)“, batın da İbrahim (a.s), meşrebi ile „Şeriat, Tarikat, Marifet, Hakikat“ gerçeği ile maneviat ve adalet üzerine bina edilmiştir. > İslam dairesin de insi ve cinni şeytanın yeri yoktur. İlahi amacımız, Allah(c.c)ın islam fitratına yatkın yarattığı insanları Allah(c.c)ın hesabına (İmam Zaman) Mehdeviyete hazırlamak. > Allah(c.c)ın rahmeti, merhameti ve sabır yardımı ile insanları islamdan sapıtan, > ‚Gayri müslümlerin de islamı tanımasının önündeki barikat olan‘ > Şeytanın 20 civarında yardımcısı sünni maskeli süfyani hizbi mahkemeler’den çıkamadı. Mücadelemiz maneviyat ve adalet ile küresel ısınmayla mücadele kapsamında ileri düzenlemeye alınmıştır. İnşAllah tamamlanacaktır.

REKLAM