Tarihsel Hafızada Zalim

GİRİŞ: 22.06.2025 08:36      GÜNCELLEME: 22.06.2025 08:36

Rasthaber -  

Sakın Allah’ı, zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma; O, ancak gözlerin dehşetle donup kalacağı bir güne kadar onlara mühlet verir.”

(İbrahim Suresi 14,42)

Zulüm, insanlık tarihinin en eski bir olgularının başında gelmektedir. Ancak her dönem, kendi zalimlerini doğurmuştur. Bu portreler, toplumsal hafızada yalnızca dönemsel aktörler olarak değil, aynı zamanda kötülüğün ana temsilleri olarak da yer edinmişlerdir. İslam dünyasında zulmün en belirgin simalarından biri hiç kuşkusuz Muaviye’nin öğretileri ile yetişen oğlu Yezid’dir. Onun adı, Kerbela’da Rahmet Peygamberi’nin (saa) ailesinin en nadide mücevherlerine karşı işlenen katliamla birlikte ebedi bir laneti temsil etmektedir. Benzer biçimde çağdaş dönemde Müslümanlar’a yönelik baskı, kuşatma ve katliam politikalarıyla öne çıkan işgalci ve siyonist İsrail’in katil Başbakanı Benjamin Netanyahu da zulmün modern çağ temsilcisi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu çalışma, tarihte ve günümüzde zulmün siyasi ve ideolojik temsillerini ele alarak sözde “Müslüman” Muaviye oğlu Yezid (la) ile Netanyahu’yu (la) karşılaştırmalı bir şekilde incelemektedir. Tarihsel hafızada zalim figürünün nasıl biçimlendiğini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Böylece, zalimin sadece bir kişi değil, bir sistem ve zihniyet olduğuna dikkat çekilecektir.

Yezid, babası Muaviye’nin ölümünden sonra hilafeti devralarak İslam tarihinde köklü bir kırılma noktasına işaret etmiştir. Bu geçiş, İslam toplumunda ilk kez babadan oğula geçen bir yönetim biçimi olarak ortaya çıkmış ve hilafetin saltanata dönüştürülmesi yönündeki tartışmaları beraberinde getirmiştir. Muaviye döneminde başlayan bu eğilim, Yezid’le birlikte kurumsallaşma yoluna girmiştir. Ancak Yezid’in hilafete geçişi, geniş bir toplumsal ve siyasi meşruiyetten yoksun olduğu için, daha en başından itibaren büyük tepkilere yol açmıştır. Özellikle Hz. Hüseyin’in (as)  Yezid’e biat etmeyi reddetmesi, bu yönetimin hem ahlaki hem dini meşruiyetini ciddi biçimde sarsmıştır. Bu reddedişin bedeli ise Kerbela’da insanlık tarihine kara bir leke olarak geçen korkunç bir trajediyle sahne bulmuştur. Hz. İmam Hüseyin (as) ve 72 yakını Kerbela’da kuşatılmış ve tarihte eşi benzeri görülmemiş büyük bir vahşetle 6 aylık yavrusu dahil olmak üzere susuz bırakılarak şehit edilmiştir. Bu olay yalnızca bir fiziki katliam değil, aynı zamanda İslam ümmetinin vicdanına karşı işlenmiş büyük bir tarihsel katliam olarak hafızalarda yerini almıştır. Yezid’in uyguladığı bu zulüm, hilafeti adaletin ve ahlakın merkezi olmaktan çıkarıp despotik bir güç aracına dönüştürmüştür. İslam’da yönetimin temel ilkesi olan adalet iradesi, bu dönemde zorla biat ettirme ve sindirme politikalarıyla tamamen ortadan kaldırılmıştır.

Benzer bir otoriter eğilim, modern dönemin terörist İsrail başbakanı katil Benjamin Netanyahu’nun politikalarında da gözlemlenmektedir. Siyonist İsrail siyasetinde en uzun süre görev yapan liderlerden biri olan Netanyahu, özellikle 2009 yılından itibaren Siyonist işgal politikasını radikal bir şekilde sürdürmektedir. Bu dönemde Filistin topraklarındaki yasa dışı yerleşimler artırılmış, Gazze Şeridi üzerindeki abluka derinleştirilmiş ve sivil halkı hedef alan birçok askeri operasyon gerçekleştirilmiştir. 7 Ekim 2023 sonrası başlayan süreçte ise, binlerce sivilin yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan geniş çaplı soykırım boyutundaki saldırılar, uluslararası kamuoyunda büyük yankı uyandırmıştır (Amnesty International, 2024). Bu yönde yaşatılan vahşet, sadece askeri hedefleri değil, okulları, hastaneleri ve mülteci kamplarını da hedef alması bakımından açıkça savaş suçu niteliği taşımaktadır. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi (UNHRC, 2024), bu vahşetin orantısız güç kullanımı ve sivillere yönelik ihlaller açısından uluslararası hukukun ağır biçimde çiğnendiğini vurgulamaktadır. Netanyahu’nun bu süreçteki söylemleri ve tehditkâr tutumu, tarihsel olarak Yezid’in zorla biat alma çabasının izdüşümü niteliğindedir: “Ya itaat et, ya yok ol.” Bu anlayış, karşısındaki muhalefeti ve direnişi yok etmek için her türlü şiddeti meşru gören bir zorbalık dilidir.

Bu iki katilin benzerlikleri yalnızca kullandıkları yöntemlerle sınırlı kalmamaktadır. Aynı zamanda meşruiyetlerini dayandırdıkları temeller bakımından da ortak bir çizgi izlemektedirler. Her iki katil de halkın özgür iradesinden ziyade, ideolojik manipülasyonlar, korku politikaları ve askeri güç aracılığıyla iktidarlarını sürdürmeyi tercih etmişlerdir. Yezid, Hz. Hüseyin’in (as) şahsında İslam’ın gerçek ruhunu, adalet anlayışını ve özgürlük ilkesini yok etmek isterken; modern katil Netanyahu ise tüm dünya mazlumlarının kolektif kimliğini, bağımsızlık arzusunu ve tarihsel direncini bastırmayı hedeflemektedir.

Yezid’den Netanyahu’ya uzanan bu zalimsel paralellik, baskıcı yönetimlerin değişen zamanlara rağmen benzer taktiklerle nasıl varlıklarını sürdürmeye çalıştığını göstermektedir. Her iki durumda da görüldüğü gibi, zulmün biçimi değişse de özü aynı şeytani ilkelere dayanmaktadır ; “Hakikati bastırmak, direnişi yok etmek ve meşruiyeti zorla inşa etmek. “ Ancak tarih, bu tür zulüm düzenlerinin kısa vadede galip gelseler de uzun vadede vicdanlarda mahkum edildiklerini defalarca göstermiştir.

Bu minvalde, şu meşhur sözler dikkate şayandır:

“Her çağın bir Kerbela’sı, her Kerbela’nın da bir Hüseyin’i ve bir Yezid’i vardır”

Yezid bir şahsiyet değil, bir zihniyettir. Bu zihniyet; tahakküm, tahkir ve tehcir üzerine kuruludur.

Günümüzde İslam coğrafyası, dünya kamuoyunun gözleri önünde bir insanlık dramına sahne olmaktadır. Elektriği, suyu, gıdası kesilen, bombalanan, yerinden edilen insanlar tıpkı Kerbela’da Fırat’a ulaşamayan Hz. Hüseyin’in ailesi niteliğindedir. Üstelik bu zulüm, “güvenlik” bahanesiyle meşrulaştırılmakta, dünya kamuoyu ise çoğunlukla sessiz kalmaktadır. Hz.İmam Ali’nin şu sözü, mazlum halkların yaşadığı yalnızlığı çok iyi özetler niteliktedir:

“Zulümde iki suçlu vardır. Biri zulmeden zalim, diğeri zulme rıza gösteren.” (Nehcü’l-Belağa).

Yezid ve Netanyahu, farklı çağların ama aynı zulüm zihniyetinin yansımasıdır. Biri Kerbela’da Ehl-i Beyt’i (as) katleden sözde bir halife, diğeri ise Gazze’de çocukları öldüren katil bir başbakan. İkisi de halkın iradesini bastırmak için gücü araç edinmiş, adaletin sesini susturmak istemiştir. Ancak tarih, bu tür figürleri her zaman lanetle anmış, direnenleri ise yüceltmiştir. Bugün Netanyahu’nun adı, Yezid gibi zulmün simgesi olmuştur. Lakin Kerbela’dan bugüne gelen mesaj halen geçerlidir ve diridir. Zulüm ebedi değildir. Hz. Hüseyin’in kanı nasıl zalimi tarihe gömdüyse, İslam’ın aziz şehitleri de Hz. İmam Mehdi’nin (af) yardımı ile adaletin şafağını müjdeleyecektir.

 

 

 

 

 

 

 

 

Kaynakça

  1. Arı, T. (2005). Geçmişten Günümüze Ortadoğu, Siyaset, Savaş ve Diplomasi. İstanbul: Alfa Yayınları.
  2. Armaoğlu, F. (1994). Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları (1948–1988). Ankara: İş Bankası Yayınları.
  3. Besalel, Y. (2001). Yahudi Tarihi. İstanbul: Gözlem Gazetecilik Basın Yayın.
  4. Bulut, H. İ. (2016). İslam Mezhepleri Tarihi. Ankara: DİB Yayınları.
  5. Canikli, İ. (2004). Hadislere Göre Yöneticilere İtaatin Sınırları. Ankara: İlâhiyât Yayınları.
  6. Davutoğlu, A. (2003). Küresel bölgesel dengeler ve Ortadoğu barış süreci. Filistin: Çıkmazdan Çözüme içinde (s. 21-38). İstanbul: Küre Yayınları.
  7. Dursunoğlu, A. (2005). Dördüncü Dünya Savaşı ve Ortadoğu. İstanbul: Anka Yayınları.
  8. Göze, E. (1995). Siyonizmin Kurucusu Theodor Herzl’in Hatıraları ve Sultan Abdülhamit. İstanbul: Boğaziçi Yayınları.
  9. İbn Haldun. (2023). Mukaddime (çev. S. Uludağ). İstanbul: Dergâh Yayınları.
  10. Kızıloğlu, S. (2012). İsrail Devleti’nin kuruluşuna kadar geçen süreçte Yahudiler ve Siyonizm’in gelişimi. Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2(1), 35–64.
  11. Köksal, M. A. (2003). Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası. İstanbul: Köksal Yayıncılık.
  12. Kur’ân-ı Kerîm Meali, Ayetullah Murtaza Turabi. (2012). İstanbul: Kevser Yayınları.
  13. Küçükaşçı, M. (1989a). Harre. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (Cilt 16, s. 244–245). Ankara: TDV Yayınları.
  14. Küçükaşçı, M. (1989b). Harre Savaşı. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (Cilt 16, s. 245–247). Ankara: TDV Yayınları.
  15. Mutahhari, M. (2008). İmam Hüseyin (a.s) ve Kerbela. İstanbul: Kevser Yayınları.
  16. Nehcü’l-Belâğa. (2023). (çev. K. Çelik). İstanbul: Kevser Yayınları.
  17. Pişvai, M. (2011). İslam Tarihi. İstanbul: Kevser Yayıncılık.
  18. Şeriati, A. (2008). Ali. İstanbul: Fecr Yayınları.
  19. UNHRC (Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi). (2024). Report on the Situation in Gaza: Violations of International Law.
  20. Amnesty International. (2024). Israel’s Apartheid Against Palestinians: A Cruel System of Domination.                                                                                   Ali Ekber KARAGÖZ

YORUMLAR

REKLAM