28 Şubat Cunta rejimi başörtülüleri üniversiten atıp okul birincisi başörtülü öğrenciler birincilik konuşması yapmasın diye ağızları kapatılarak polis zoru ile salondan çıkartılıyordu. Bugün AKP rejimi "İsrail ile ticareti kes" diyen başörtülü bacıları polis zoru le salondan atıp tutuklayıp 28 Şubat'ta ki gibi başörtülerini zorla keserek çıkarttırıp çıplak üst araması yaparak konuşmalarını yine engelliyor.
28 Şubat Post Modern darbe döneminde irtica gerekçesi
ile Türk Silahlı kuvvetleri mensubu subaylar namaz kılıyor diye, eşi
başörtülü diye, kokteyl ve resepsiyonlara eşleri katılmıyor diye
kapıcıdan mahalle bakkalından alınan istihbarat ile subaylar ve
astsubaylar ihraç edilip atılıyordu. Bugün AKP rejiminde “Atatürk’ün
askerleriyiz” dedikleri için teğmenler ihraç edilip ordudan atılıyor.
28 Şubat Cunta rejimi arkalarında halk desteği
olmadığından demokratik adil seçim ile iktidarda kalamayacaklarını
bildiklerinden uyduruk suçlara “odak oldukları” gerekçesi ile PARTİLERİ
KAPATIYOR’du.
Bugün AKP rejimi ise benzer uyduruk suç ve gerekçeler ile
seçim ile gelen BELEDİYE BAŞKANLARINI ekarte ederek demokrasi ile alamadığı
BELEDİYELERİ el koyuyor ve KAYYUM adında AKP rejimi temsilcilerini
yerleştiriyor. Bu arada bir yandan da PARTİ KAPATMA işlerine de devam ediyor.
15 Temmuz darbe bahane edilerek çıkarılan 674 sayılı KHK ile başlayan kayyum
zorbalığı, yerel demokrasiyi en büyük darbeyi vuran AKP rejimi despotluğu
olmuştur. Dokuz yıl içinde 162 belediye başkanına talimatlı yargı vasıtası ile
kayyum atandı. Kitabına uyduramadıkları bazı belediyede başkan ve idareciler
partilerinden istifaya zorlandı.
28 Şubat Cunta rejiminde Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM)
vardı ve bu mahkemeler için hukuk ve adaletten daha önemli olan derin
devlet ve cunta ilkeleri idi ve bu çağ dışı İstiklal mahkemeleri ile çok
kafalar koparılıp baskı oluşturuluyordu. AKP rejiminin de İSTİNAF mahkemeleri
var ve hemen hemen aynı işi yapıyor. AKP rejiminin reflekslerini koruyup
muhalefet üzerinde yargının sopaya dönüşmesini sağlamak bir numaralı
görevleri.
28 Şubat’ta meydanlarda başörtüsü takip namaz kıldıkları için öğrencilerin okuldan atılmalarını protesto eden vatandaşlar bilhassa tesettürlü hanımlar yerlerde sürüklenip coplanıyordu. Bugün AKP rejimi Ankara’da Namaz ve Miraç programına katılan vatandaşların kafaları kırıyor ve özellikle tesettürlü hanımları coplayarak yerlerde sürükleyip tekmeliyor.
28 Şubat cunta rejimi yazar, çizer, sinema ve tiyatrocu
muhalif sanatçıları tutuklayıp cezaevlerine tıkıyordu. Zaten bu darbe
1997 yılında Sincan'da Kudüs Gününde oynanan
Filistinli direnişçileri anlatan pandomim türü bir tiyatro oyunu
bahane edilerek başlatılmıştı. Bu oyuncuların hepsi tutuklanıp çeşitli cezalar
aldılar. Bu olaydan birkaç yıl öncesinde İstanbul'da düzenlenen Kudüs gününde
Renk düğün salonunda benzer oyunda ben de başrol oynamıştım.
Bugünde AKP rejimi ne kadar muhalif sanatçı
varsa, müflis tüccar gibi eski defterlerini karıştırarak ta sekiz on yıl
önce oynadıkları filmlerde, yazdıkları yazılarda, tiyatro ve oyunlarda suç
unsurları icat edip 12 yıl önce Taksim Gezi protestolarına
katıldıkları iddiası ile göz altına alıp sorguluyor, yargılıyor
sindirmeye çalışıyor.
O zaman “Kahrolsun Amerika”, Kahrolsun İsrail” “Kahrolsun
laik Cunta” diyen Müslümanlar için İRANCI diyorlar “Mollalar
İran” diye arkalarından slogan atıyorlardı. Bu gün yine ABD’nin IRAK’ı
işgaline karşı çıkan, Suriye Politikasını eleştiren, “BOP
projesi Büyük İsrail Projesidir” diyen “Ticareti kes üstleri kapat” diyen,
“Kürecik’i kapat” diyen muvahhit Müslümanlar için ya “FETOCU”
diyorlar ya İran ajanı diyorlar ya “sapık” diyorlar ya
“kafir” diyorlar ya da “kripto Ermeni” diyorlar.
Görüldüğü gibi AKP REJİMİ halefleri 28 Şubat Cunta
Rejiminin tüm reflekslerini tekrar ediyor, yöntemlerini birebir uyguluyor.
Artık sırada ne var AKP rejimi 28 Şubat’ta yapılmayan daha
başka hangi zulmü yürürlüğe koyar heyecan ile bekliyoruz..!
Benim favori tahminim Üniversitelerde Nur Serter gibi
Cunta militanlarının başörtülü kızların başlarını açmaları için icat ettiği “ikna
odaları”.
Evet bunu öngörüyorum ama bu odalarda kimi neye ikna
edecekleri konusunda kararsızım.
-Mesela ekonominin süper olduğuna yabancı sermayenin ikna
edileceği ikna odalar olabilir ..
-Mesela AKP'nin gözden çıkarıp ölüme terk ettiği ve
dört gözle “had bildirmek” için seçimleri bekleyen EMEKLİLERİ Avrupa'nın
en iyi maaşlarını aldıklarına ikna edebilecekleri ve AKP'ni her şeyi
düzelteceği ikna odaları olabilir..
-Mesela Lozan’ın yıldönümü 2023'ün ekonomik refah ve
kurtuluş yılı olacağına bir zaman ikna ettikleri ve 2023 gelip geçince hayal
kırıklığına uğrayıp küstürdükleri saf AKP tabanını "Küçük bir
hesap hatası yapmışız aslında Lozan'ın yıldönümü değilmiş bizim kurtuluşumuz
Malazgirt zaferinin yıl dönümü imiş. Azıcık daha dişinizi sıkın şurada 2071'e
ne kaldı ki" diye ikna edecekleri ikna odaları olabilir.
-Mesela Üst üste üç kere kaybettikleri İstanbul
belediyesini geri kazanabilmek için İstanbul halkını CHP’nin belediyecilik
yapmadığına, ihalede yolsuzluk yaptıklarına, belediyelere PKK’lıları doldurup
otobüs biletleri ile birlikte her türlü zammın sebebinin de EKREM İMAMOĞLU
olduğuna ikna edecekleri ikna odası olabilir.
-Mesela Togi'nin Kaan’ın, Altay’ın uçak
gemisi diye yutturulan İHA Yüklü botun yerli malı olduğuna vatandaşı
ikna edecek ikna odası olabilir.
Mesela İngiliz Yahudi bankerlerinden kredi kesilince
getirdikleri adeta Duyun’u Umumiye memuru gibi ekonomide radikal kararlar
İngiliz vatandaşı ekonomiden sorumlu şahsın enflasyonu düşürdüğünü dair
vatandaşları ve bilhassa artık bu yalanları yemeyen ENAG ve İTO gibi
farklı enflasyon oranı açıklayan kurumların memurlarını ikna etmek
için kullanılacak ikna odaları olabilir.
Aslında AKP 28 Şubat’ın mağduru değil bilakis mahsulüdür. Mağdur olan AKP’lilerin hiçbiri değil aslında ben ve benim gibi vatandaşlardır. Bizler 28 Şubat Cuntasına karşı hakkı haykırdığımız için o günlerde DGM’de yargılanıyor, sorgulanıyorduk bugün yine hakkı haykırdığımız için AKP rejiminin mahkemelerinde yargılanıp sorgulanıyoruz.
AKP’nin bugün basında bulunan seçkin entelijansiyası o zaman
başörtüsü sorunları ile karşılaşınca BELEDİYELERİN nimetleri ile gidip
AMERİKA’da, AVRUPA’da en iyi üniversitelerde halkın ödenekleri ile okudular ve
hiçbir mağduriyet yaşamadılar. Ama bu ülkenin gerçek 28 Şubat mağduru bacıları
eğitimlerini yarıda bırakıp EV HANIMI olmak zorunda kaldılar. Onları ABD’de
okutacak babaları siyasi oluşumları ve BELEDİYE’ ödenekleri yoktu.
28 Şubat Cunta rejimi ile AKP rejimi arasında sadece
düşünce farklılıkları vardır. Despotizm, önyargı, kibir, müstagnilik,
zorbalık istismar, kendini beğenmişlik, ben merkezcilik vs. bir çok özellik
açısından 28 Şubat Cunta rejimi ile bire bir aynı karakteri sergilemektedir AKP
rejimi..
Fatih Bilgin