Aksa Tufanı operasyonu İsrail’in dağılması ve yok oluşuna
ortam hazırlamıştır. Bu operasyonun ne kadar etkili olduğunun en belirgin
göstergesi başta ABD başkanı olmak üzere Batılı müstekbir güçler liderlerinin 7
Ekim’den hemen sonra birbiri ardından İsrail’e yapmış oldukları seferlerdir. Bu
alelacele koşuşmalar beyin krizi geçirmekte olan Siyonist rejime teselli vermek
amaçlıydı.
Batılılar, özellikle de ABD İsrail’de askeri operasyon
komutanlığını üstlenmiş bulunuyor. Bu da Aksa Operasyonunun ne kadar öldürücü
bir darbe olduğunu ve İsrail’in artık eski İsrail olamayacağının en açık
kanıtıdır.
Mescid-i Aksa fırtınasının şokuyla, daha doğrusu depremiyle
Siyonist rejimin dehşete düşmüş liderleri, öyle bir şaşkınlığa düştüler ki ABD
ve müttefikleri bu beyin ölümünü önlemek için donanmalarını İsrail Lübnan
kıyılarına konuşlandırdılar. Savaşın yönetimi CENTCOM'a (Batı Asya bölgesindeki
ABD Donanması) devredildi ve nükleer santrallerin kontrolünü üstlenmek için
acilen uzman ekipler işgal altındaki topraklara gönderildi. Bütün bunlar
yıllardır medya aracılığıyla şişirilmiş İsrail balonunun patladığını gizlemek
ve rejimin ani çöküşünü önlemek içindi.
Ve yine yenilginin boyutlarını örtbas etmek için
uluslararası siyonizmin emrindeki medya operasyondan hemen sonra harekete
geçirilerek düzdüğü senaryolar ve stüdyolarda çekilmiş sahte fotoğraf ve
videolarla HAMAS mücahitlerinin çocuklara ve kadınlara yönelik terör uyguladığı
yalanını yaymakla Siyonist çetelerin başlatacağı cinayetlere ortam hazırlamaya
başladılar.
Gazze’de ateşkes ilanına ABD, İngiltere ve Almanya gibi
ülkelerin karşı çıkmalarının sebebi bu yenilginin derinliğini unutturmak ve en
aza indirgemek içindir. Yoksa Gazze’yi tamamen kontrollerine geçirseler ve daha
fazla çocuk, kadın ve yaşlı insan üzerinde soykırımı uygulasalar bile Siyonist
rejimi beyin ölümünden kurtaramayacaklardır.
Batı emperyalizminin her açıdan tam desteğiyle yapılan bunca
cinayetlere rağmen İsrail HAMAS’a karşı şimdiye kadar herhangi bir başarı
gösterememiş ve bundan sonra da gösteremeyecektir. Yakın bir gelecekte ateşkes ilan etmek
zorunda kalacaklardır. Savaşı uzatmalarının nedeni aldıkları yenilginin
ciddiyetini ve derinliğini unutturmak, İsrail’i bir süre daha ayakta tutmak,
bütün bir Batının gücünü İsrail’in gücü gibi göstermek amaçlıdır. Çünkü Joe
Biden’ın ifade ettiği üzere Batı emperyalizmi İsrail kurulmasaydı bile uğursuz
çıkarları uğruna bu bölgede benzeri bir terör ve işgal rejimi kurmak
zorundaydı. Yenisini kurmak yerine mevcudu korumak için ellerinden geleni
yapmaya çalışacaklardır.
Aksa Tufanı operasyonu sadece İsrail ve hamilerini
şaşkınlığa sevketmemiş bölgedeki kukla, uzlaşmacı ve çıkarcı rejimleri de
derinden sarsmıştır. Abraham anlaşması, Hint- Arabistan-Ürdün-İsrail yol
projesi, Doğu Akdeniz bölgesi enerji işbirliği gibi İsrail’e meşruiyet tanıma,
ayakta tutma projeleri de sekteye uğratılmıştır. İsrail’in varlığı gibi bu
projeler de eskisi gibi devam edemeyecektir. Bölge ülkeleri bunda ısrar
ederlerse İsrail’in düştüğü duruma düşmeleri kaçınılmaz olacaktır.
Bölgenin Müslüman halkları kendilerine tahakküm eden rejimlerin aksine bugün artık dünden daha çok komplonun farkına varmış, nasıl bir cani-terör rejimiyle karşı karşıya bulunduklarını, Batı ittifakı içerisinde bulunmanın nasıl bir gaflet ve hata olduğunu anlamış bulunuyorlar. Bugün olmasa da yarınlarda kendilerine tahakküm eden rejimlerin ihanet ve gafletine izin vermeyeceklerdir.
Bugün İsrail’e duyulan nefret İslam dünyası coğrafyasını
aşmış, Avrupa ve Amerika'nın pek çok şehirlerine yayılmış bulunuyor. Kim
düşünebilirdi ki bir gün bu sahte rejimin yaratıcılarından biri olarak
İngiltere başkenti Londra'da Filistin'i savunmak ve İsrail'i lanetlemek için
yüzbinlerce insan yürüyüşe geçecek?
Amerika'da Filistin savunucularının Beyaz Saray önünde toplanıp İsrail'e
ölüm haykıracağı gün kimin aklına gelirdi? Dünyadaki medya tekeli, uzun
yıllardır İsrail'in mazlum Filistin milletine karşı işlediği suçların
görülmesini engellemişse de bugün sanal alem yardımıyla gerçeğin kapıları dünya
insanlarına açılmıştır. Buna, Tel Aviv ve işgal altındaki diğer şehirlerin
meydanlarında toplanarak İsrail aleyhine sloganlar atan ve esirlerinin Hamas
direniş güçlerinden serbest bırakılmasını talep eden işgal rejimi sakinlerinin
iç ve şiddetli protestolarını da eklemek gerekir. Bizzat Batılı müstekbirler de
kendi halklarının sesine kulak vermek zorunda kalacaklardır.
New York Times'ın dış politika uzmanı ve önde gelen köşe
yazarlarından Thomas Friedman İsrail'in artık eskisi gibi İsrail olmadığını
itiraf ettiği yazısında şöyle kaydediyor:
"Şimdi neden herkesin İsrail’de niçin bu kadar büyük
bir gerileme olduğunu söylediğini daha iyi anlıyorum. Hamas'ın ani saldırılarından sonra orada
önemli miktarda değişiklik yaşandı. Açık olmak gerekirse, İsrail'in şu anda
gerçek bir tehlike altında olduğu benim için artık açık; 1948'den bu yana hiç
olmadığı kadar büyük bir tehlike. Tel Aviv'e gitmek istememden birkaç gün önce
birçok arkadaşım ve akrabam beni 7 Ekim'den (El Aksa fırtınası operasyon) sonra
İsrail'in başka bir İsrail olacağı konusunda uyarmıştı. Onlar haklıydı. İsrail artık sakinlerinin
daha önce hiç yaşamadığı bir yer haline geldi. İsrailli generallerin daha önce
hiç korumak zorunda kalmadığı, Amerika adında bir müttefikin daha önce doğrudan
müdahale edip savunmak zorunda kalmadığı bir yer. İsrail ve Batı Şeria'ya
gittikten sonra, Hamas'ın ani saldırılarından sonra neden herkesin orada bu
kadar büyük bir değişimin yaşandığını söylediğini şimdi anlıyorum."
Ziya Türkyılmaz