Batının İslam Düşmanlığı mı? Yoksa Bizlerin İslam'a Olan İhaneti mi?

GİRİŞ: 05.11.2020 09:22      GÜNCELLEME: 05.11.2020 09:22
Rasthaber -  BismillahiRahmanniRahim   
Hamd Alemlerin Rabbi Allah’a, salatu ve salam O’nun Resulü ve temiz Ehli beytine olsun
Batı, bizlere kendi ideolojilerini aşılamak ve empoze etmek için her türlü yollu doğal olarak kullanmakta. Kullandıkları en büyük silah “Medeniyeti”. Bu öylesine bir medeniyet ki kendilerini yücelten ve üstün kılan, kendinden olmayanları alçaltan hakir gören dahası ikinci sınıf hizmetkar insan gören Batı Medeniyeti. Kendilerine saygıyı, hürmeti, itaati beklerken, kendinden olmayanları alçaltan, aşağılayan, ezen ve hiçbir tolerans göstermeyen Batının medeniyet dediği, asıl itibariyle insanın özüne ve hürriyetini düşmanlıktır. 
Gerçek olan tek bir Medeniyet vardır. O ise İlahi medeniyettir. Fakat bu ilahi medeniyetin üzerinden insanoğlu o kadar çok eksik, bozuk, sapık kopyalar üretmiştir ki her birine de medeniyet adını vermiştir. İnanç medeniyeti üzerine oluşturulmuş, coğrafi, sosyal tarihsel, farklı kültürler dayalı inançsal topluluklar vardır. Bunlar çeşitli şekilde kendini göstermektedir. Puta tapan, Güce & paraya tapan, sihirbazlar tapan, teknolojiye tapan hepsinin temeli inanç üzerine oturmuş olmasıdır. Aslında bizler burada, şeytanın gerçekleri nasıl saptırdığını ve kendini nasıl kamufle ettiğini görmekteyiz. Şeytan kendi vesveselerini (arzusunu ve isteklerini) biz insanlara kendi icraatımız gibi pazarlayıp, insanlarında sahiplenip savunduğunu görmekteyiz. Şeytanin İnsana vesvese verirken kullandığı bağ insandaki inanç bağıdır.
 «Tevhidi savunanlar ile Tevhide karşı olanlar» mücadelesi vardır. Medeniyetler çatışması yoktur, inanç ayrışması & çatışması vardır. Bunanda batılılar «Medeniyetler çatışması» adını vermektedirler. Bu çatışma Put kiran İbrahim Peygamberimizden bu günümüze kadar devam etmekte olan inanç mücadelesidir. İbrahim (as) ateşe atanlar, İsa (as) çarmıha germeyi arzulayanlar, Musa (as) karşı olan firavun, Peygamberimiz Muhammed Mustafa (savs) acımasızca savaşan Ebu cehiller ve tayfası, İmam Ali (as) ve İmam Hüseyin (sa) ve tüm Allah'ın hüccetlerini vahşice şehit edenlerin hepsi Tevhit inancına karşı savaşan nefsini ilah edinen güruhlar topluğu ve oluşturdukları sistemlerdir. Bugünde İslam'a ve Peygamberimize edepsizce dil uzatanlarda bu güruhların devamıdır.
Batı kültürü denilen ya da Batının kendine medeniyet dediği! tarihlerine baktığımızda gördüğümüz “geri kalmışlık ve insanlık dışı” yaşadıkları bir hayattır. Fakat İslam'dan aldıkları az bilgilerle kendilerini kalkındıracak kültür sentezi yapmayı başarmışlardır. İroni ise, Müslümanlar Batının o geri kalmışlığı ve insan dışı yaşantılarını alıp kendi gerçek kimliklerinden soyutlanmış olmalarıdır. Bize (Müslümanlara), yapılan tüm saldırıların ve yaşadığımız kaotik halin asıl nedeni, Bizlerin Tevhit inancı İslam’a; Peygamberimize & Ehli beytine ve Kitabımız Kuran yaptığımız ihanetin neticesidir. Ne acıdır ki bu ihaneti Allah adına, İslam adına yapmış olmamızdır. Daha öz olarak söylersem; Bizler, bilerek ya da bilmeyerek batının tevhit inancına karşı olan fikirlerine sahiplenip, Batılaşma adi altında tevhit inancına karşı tarafta yer alma ve mücadele etme isteğimizdir.
Genel manada İslam düşmanlarını “gayri İslam” veya “İslamcılık” adı altında 2 başlık altında toparlayabiliriz.
1-) Tevhit inancına karşı olanlar. (Müşrikler, kafirler, Ateistler, put pereseler) 
2-) Tevhit inancına inanır gibi kendini gösterip, tevhidi kelime olarak koruyup, içini boşaltıp kendi çıkarları doğrultularında inançlar var edenler. (Yahudiler, Hristiyanlar ve Müslümanlar: beşerî sistemlere bilerek, inanarak, ilan ederek, Allah’a ortak koşarak tabi olanlar) 
1-) Tevhide inancına açıktan düşmanlık;
Tevhit inancına açıktan olan düşmanlık; Peygamberimiz ve O’ndan önce gelen tüm peygamberlerin yaşadıkları düşmanlığın tek ana sebebi; Tevhit inancını İlan etmeleri ve insanları bu inanca davet etmeleridir. Asıl Hedefte olan Peygamberlerin şahısları değil Fakat Peygamberlerin inandıkları, ilan ettikleri hiçbir ortak koşmadan savundukları ve yaşadıkları ilahi düzen Tevhit inancıdır. Kısaca Allah’ın tek kanun ve nizam kurucu olduğu ve ondan başka hiçbir kanun nizam kurucusunu olmadığıdır. Allah’tan hariç, kanun ve nizam kurucu tüm beşerî sistemlerin reddiyesidir «La ilahe İlla Allah». 
Tevhit inancına karşı olan topluluklar kendi yollarını günümüze dek çizmeye devam etmiş olup, bu yolluda kendileri için bir «Medeniyet & Kültür» edinmişlerdir. Dolayısıyla «La ilahe İlla Allah» Tevhit inancı, Zamanın iktidarları, yönetimleri ve egosantrik zengin insan toplulukları tarafından kurulmuş sistemler tarafından her zaman düşman ilan edilmiştir. Tevhidi savunan, yaşayan ve tebliği edenler birçok saldırılara ve entrikalara maruz kalıp ya sürülmüşler ya da şehit edilmişlerdir.
Bunun iki ana sebebi vardır;
- Gücü temsil edenler (Diktatörler, İmparatorlar, krallıklar, Beşerî Sistem patronları) Hâkim oldukları iktidarı korumak ve halk üzerinde kanun ve nizam kurucu tek güç olarak kalmaya devam etmek arzu ve hırsları.
- Sahip oldukları Politik & Sosyal ve Ekonomik güçten elde etikleri her türlü imtiyaz ve çıkarlarını ebediyen koruma altına almaktır.
2-) Irk ve taassubun oluşturduğu kıskançlıktan dolayı Tevhit Düşmanlığını;
A-) Taassup; İbrahim Peygamberimizi iki ayrı eşinden oluşan nesille dayanan kıskançlık neticesidir. İbrahim peygamberimizin ilk eşi Sahra'dan çocuğu olmayınca İbrahim peygamberimiz 2. bir eş alır. İbrahim Peygamberimizin 2. eşi Hacer'den olan ilk çocuğu İsmail (as) ve O’nun soyundan gelen Muhammed Mustafa (savs) ve de ilk eşi Sahra'nın yaşlılığında olan oğlu İshak (as) ve O’nun soyundan gelen Yahudilik ve Hristiyanlık. Yahudiler bir Peygamberin geleceğini bilmekteydiler fakat bu peygamberin İshak (as) soyundan geleceğine inanıyorlardı ama istedikleri gibi olmadı. Peygamberimiz Muhammed Mustafa (savs), İsmail (sa) soyundan geldi. Fakat Yahudiler & Hristiyanlar, Peygamberimizin Peygamberliğini ve getirdiği Kurana taassuplarından (kibir ve gurudan) kaynaklana kıskançlıklarından ötürü, gerçekleri bilmelerine rağmen tavır aldılar, inanmadılar, saptıkları inanç (TeHvid) inancı üzeri yaşayarak, Peygamberimizi kendilerine düşman ilan ettiler.
«Hani Meryem oğlu İsa: "Ey İsrailoğulları! Ben, elinizdeki Tevrat'ı doğrulayan ve benden sonra gelecek olan, adı ahmed* olan bir resulü müjdeleyen Allah'ın resulüyüm." demişti. Fakat onlara beyyineler* getirince, onlar: "Bu, apaçık bir büyüdür." dediler.» (Saff-6)
وَإِذْ قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ إِنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُم مُّصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرَاةِ وَمُبَشِّرًا بِرَسُولٍ يَأْتِي مِن بَعْدِي اسْمُهُ أَحْمَدُ فَلَمَّا جَاءهُم بِالْبَيِّنَاتِ قَالُوا هَذَا سِحْرٌ مُّبِينٌ
B-) Irkçılık, Kabilecilik; Kibir ve kıskançlık dayalı ırkçılık, Arap kabillerinde de var olan bir hastalıktı ve Kabileler arası savaşların sonu gelmiyordu. İslam çatısı altına girmeleri sadece kabile savaşların önünü kesti. Fakat Kabilecilik/ırkçılık hastalığını söküp atamadı. Bu toplulukların hedefi; kendi çıkarlarını, ihtiraslarını, özel menfaatlerini ve kaybettikleri iktidarı geri almak ve kavuşmaktı. Bu hedeflerine karşı koyan her kişiyi, toplumu, kendileri için düşman ilan ettiler. Bu insanlar hakikati bilen ama teslim olmayan, inanmayan insanlardı. Dolaysıyla bu insanlar, onlara karşı olan insanları kendilerine bağlamak ve inandırmak için her türlü yolu dendiler. İftira atma, ambargo uygulama, gerçekleri saptırma, dünya mal ve mülkü ile satın alma, oda olmadı insanları öldürmeye hatta toplu öldürmeye (savaşa) kadar tüm yolları kullanmışlardır. Peygamberimizin torunlarını bile kendi dünya menfaatleri için acımasızca katletmişlerdir ve bugünde bu güruh ayni yolda deva etmektedirler.
Özet olarak, bugün Avrupa'nın (batının) yaptığı düşmanlık Tevhit inancına karşı olmalarıdır. Yani Allah’ın tek ilah olduğuna ve O’dan başkada kanun ve nizam kurucu olduğuna inanamayışlarıdır. Yaptıkları alçaklıkları (Liberté d’experession) İfade özgürlüğü, diyerek lanse edip düşmanlıklarını kamufle etmeleridir. «Kendi kültürümüz» demeleri doğrudur çünkü onlar kendi dünyevi çıkarları ve hırsları için Peygamberlerine ihanet etmiş, inkâr etmiş ve hatta öldürmüş inancın takipçileridir.
Müslümanlar arasındaki Tevhit düşmanları, Yahudilerdeki, Hristiyanlardaki Tevhit inancını sapıttıranlar gibi sadece isim (İslamcı/Müslüman) olarak kalan fakat Yahudiler ve Hristiyanlar ile ayni safta olanlardır. 
Son sözüm; Kendimize samimi olarak şu soruyu soruyorum: (Ben, Sen, Siz, O) Bizler, Tevhit inancına ne kadar bağlıyız ve de nasıl Yaşıyoruz?  Ve de hangi safta yer almaktayız?
Mustafa Kemal TASPINAR
29 Ekim 2020



YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM