Ey Fatıma! Senin Gizli Kabrin Bir Yolun Nişanesidir

GİRİŞ: 14.11.2024 17:58      GÜNCELLEME: 14.11.2024 17:58
Rasthaber -  1.“Ey Allah’ın Resulü…Benim ve Seni ziyarete gelen ve Senin yanına defnedilen kızının selamını kabul et… Artık emanet sahibine ulaştı, Zehra benim yanımdan ayrıldı ve Senin yanında huzura kavuştu…Onun gidişiyle gök ve yer bana çirkin görünüyor ve kalbimin kederi asla dinmiyor… Fatıma’nın gidişi kalbimi yormuş acımı sürekli hâle getirmiştir. Bizim topluluğumuz ne kadar da çabuk belaya sürüklenmiştir… Şikayetimi Allah’a ileteceğim ve kızını Sana emanet ediyorum. Zehra, Senden sonra Ona nasıl zulümler edildiğini kendisi Sana anlatacaktır…Ona ne istersen sor, ne istersen söyle ki, kalbinin sırrını sana açsın ve kan ağlayan kalbini ve içine attıklarını dile döksün…Ey Allah’ın peygamberi, Kızın Zehra gizlice defnedildi, halbuki daha Senin vefatının üzerinden kısa bir zaman geçmiş ve henüz adın dillerden düşmemişti… Ey Fatıma! Eğer zalimlerin ele geçireceği korkusu olmasaydı hep mezarının başında kalırdım ve bu büyük matem için gözyaşı döker ağlardım…”

Ali’ye ne oldu?!

Peygamber’in (s.a.a) kızının başına neler geldi?! ki o gece İmam Ali (a.s) gam ve keder içinde Hz. Zehra’nın kabrinin başına oturup Peygamber’le (s.a.a) bu şekilde dertleşti ve Peygamber’e (s.a.a) “Şikayetimi Allah’a ileteceğim ve kızını Sana emanet ediyorum. Zehra Senden sonra ona nasıl zulmedildiğini Sana anlatacaktır…” diye şikayette bulundu.

Zehra (s.a) o günlerde, Resulullah’ın (sav) vefatından sonra ve dünyaya gözlerini kapamadan ve babasına kavuşmadan önce, defalarca Medine sokaklarını çıkmış, önde gelen kişilerle görüşmeye gitmiş ve endişeyle onlara Resulullah’ın (s.a.a) emirlerini bildirmiş ve Peygamber’e (s.a.a) verdikleri ama şimdi onu bozmuş oldukları sözü onlara hatırlatmıştı. Ancak Fatıma’nın (s.a) ısrarla dile getirdiği bu endişe, bu kişiler tarafından sessizlikten başka bir karşılık bulmadı. Fatıma'nın sesi o günlerin ağır ve sorgulayıcı sessizliği içinde işte böyle kaybolmuştu. Zehra (s.a) halkın Ali'nin (a.s) velayetinden uzaklaşması halinde diğer yöneticilerin yönetimini kabul etmek zorunda kalacaklarını biliyordu. Fatıma (s.a) dünyanın İmam Ali’den (a.s) mahrum kalmasını, Cemel fitnesi olarak görüyor, Muaviye’nin Sıffin’deki sarhoş kükremesi olarak işitiyordu, Fatıma bunu, Haricilerin Nehrevan’daki cehaleti, hicri kırkıncı yılda Ramazan ayının on dokuzunda kanlı bir seher vaktinde Kufe Mescidi’nde Ali’nin (a.s) yarılan başı için ağlaması, rüzgârla savrulan aristokrasinin yeniden meydana gelmesi olarak görüyor, halkın mahrumiyetinden dolayı Muaviye’nin pençesinde kalbi kan ağlayan Hasan’ı (a.s) ve aldatmacalarla mübarek başı mızrağa takılan Hüseyin’i (a.s) görüyordu. Allah Resulü’nün (s.a.a) evladının başını önüne koyan dudaklarına ve dişlerine vuran, Bedir ve Huneyn’de helak olan atalarının intikam çığlığını atan Yezid’i görüyordu ve Beni Ümeyye ve Beni Abbas’ın kanlı pençelerine yakalanmış mazlum halkı ve “Keşke mazlumların ve mustazafların yardımcısı Ali’nin (a.s) velayet elini tutsaydık da kana susamış ve insanlık düşmanı olan Haccac bin Yusuf ve Mansur Devaniki'nin köleliğe mecbur bırakan velayetini icbarla kabul etmek zorunda kalmasaydık” diye pişmanlıkla yumruklarını ısıran Müslüman toplumu görüyordu. Fatıma (s.a) bütün bunları gördüğü için endişeleniyordu.

3. İslam'ın başlangıcındaki tarihçiler, o günlerin en küçük ve en önemsiz olaylarından bazılarını ayrıntılı bir şekilde anlatmışlardır ve bugün de bunlar mevcuttur ve başvurulabilir. Mesela bir İslam liderinin evi neredeydi, bir İslam lideri hangi savaşta ölmüş, hatta savaş alanının hangi bölgesinde şehit düşmüş, ya da falanca kişi mızrakla mı yoksa kılıçla mı saldırmış? hepsine ulaşılabiliyor. Bundan yola çıkarak, acaba İslam'da böylesine önemli bir role sahip olan ve Allah Resulü’nün (s.a.a) yüceliği ve üstün makamı hakkında birçok sözünün olduğu kızının kabrinin yerinin belli olmaması ve gizli kalması  ve bunun böyle olmasının yani kabrinin yerinin gizli kalmasının özellikle o hazretin kesin vasiyeti olması şaşırtıcı değil mi? Fatıma (s.a) gizli kabriyle tarihin alnında net ve kalıcı bir iz bırakmıştır. Fatıma'nın gizli kabri, Zehra-i Merziye'nin (s.a) bir şeylerden hoşnut olmadığının açık bir işaretidir ve Resulullah’ın (s.a.a) vefatından sonra meydana gelen sapkınlığın kalıcı bir raporudur. Fatıma (s.a) gizli kabriyle sırat-ı müstagimi (doğru yolu) gelecek nesillere göstermiştir.

4. Zamanın çarkı döndü, döndü ve öyle bir döneme ulaştı ki, İmam Hamanei’nin ifadesiyle ‘İmam Humeyni dönemi’, onu tanıtmak için en güzel tablo ve en uygun dönem oldu. Zaman çarkı İmam Humeyni dönemine geldiğinde, İslam’ın ilk dönemlerinin hikayesi yeniden tekrarlandı. İmam Humeyni (r.a), yüzyıllardır süregelen sapkınlık ve çarpık düşüncenin tozunu saf ve nâb İslam'ın çehresinin üzerinden kaldırdı ve Allah'a ve adalete susamış dünyaya, saf ve nâb Muhammed-i (s.a.a) İslam'ı zirvedeki haliyle sundu. Önce İran topraklarındaki, sonra da dünyanın başka yerlerindeki insanlar kaybettiklerini burada buldular. İslam’ın başlangıcındaki olaylar bir kez daha tekrarlandı. İnsanlar akın akın bu tahrifat ve sapkınlıkların tozundan temizlenen İslam'a katıldı. Saf ve nâb İslam'ı ötekileştiren düşmanların ve kötü niyetlilerin uykuları kaçtı ve insanlığın tüm düşmanlarını içine alan uluslararası zorba sistem meydana çıktı ve Bedir, Uhud, Huneyn, Sıffin ve Cemel bir kez daha aynı koordinatlarla ve bu sefer çok daha geniş ve karmaşık bir şekilde tekrarlandı.

5. Ancak bu kez yaşananlar İslam'ın başlangıcında yaşananlardan temel olarak farklıydı. İslam ümmetinin 1400 yıllık bir tecrübesi vardı. Maskelerin ardındaki yüzleri gördü. Başları başsızlardan ayırt edebiliyordu. Su için serabın peşinden gitmedi ve bu devrin insanları, Ali'nin (a.s) velayetinden uzaklaşırlarsa, zorba güçlerin velayetini kabul etmek zorunda kalacaklarını Fatıma (s.a)'dan öğrenmişlerdi. Fatıma'nın iki evladı İmam Humeyni ve Hamanei’ye candan bağlandılar. Zorba rejimlerin karanlık çatısını yarıp yeni bir plan ortaya koydular ve bu nurlu kervan, İmam Humeyni’nin (r.a) ifadesiyle dünyanın önemli kalelerini birbiri ardına fethetmek için bir cepheden diğerine doğru ilerlemeye devam edecek. Bugün Batı Asya'nın önünde işgal altındaki Filistin'in fethi ve barbar Siyonist rejimin devrilişi var. Bulunduğunuz noktayı başlangıç ​​noktasıyla karşılaştırdığınızda ve kıyasladığınızda pek çok cephe açtığını ve zirveye yakın bir yerde durduğunu açıkça görebilirsiniz.

Ey Fatıma (s.a)! Bugün evladının bir işaretiyle kadın erkek herkes koşa koşa geliyor, sahiden de ahir zaman ümmetinden razı mısın?

Hüseyin Şeriatmedari

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM