İçimizdeki Beyinsizler

GİRİŞ: 14.01.2021 12:48      GÜNCELLEME: 14.01.2021 12:48
Rasthaber - Başlığımız bir ayetten mülhem ve bunun bütünleyici devamı Kûr'ân-ı Kerim'de (Musa aleyhisselamın dilinden) şöyle ifade ediliyor: "Ya Rabbi! İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helâk edecek misin? Bu iş, senin sınavından başka bir şey değildir; onunla dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim velîmizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en iyisisin." (A'râf:155)
Bir ülkenin veya bir halkın bekasıyla/kaderiyle ilintili bir hususa açıklık getirmek için böyle bir örneği tercih etme ihtiyacı hissettik! Toplumumuzda, ağzı (hezeyanlarda dolu) laf yapan bir takım kişiler var ki, fiilen siyasetin içerisinde görülmüyor olmakla birlikte verdikleri danışmanlık hizmetlerinden dolayı halkın bekasına veya bir başka ifadeyle halkın kaderine müdahil olma gayreti içerisinde olduklarını görüyoruz. İsmini vermek istemediğimiz Cumhurbaşkanı danışmanı olan bir profesör açık açık kalkıp TV kanallarında halkın aidiyet değerlerine farklı bir varyantla saygısızlık yapıyor. Bakınız olayı nereye bağlamak istiyorum? Bizim bu topraklarda yaşayan halkımızın % 99'u Müslüman olduğu istatistikî olarak bir veridir. Şu hâlde bu halkın aidiyet değerleri içerisinde bir takım sabiteleri/kırmızı çizgileri (tartışılmaz değerleri) vardır. Bunlardan biri de Filistin topraklarının kutsiyeti ve ilâhî bir emanet olarak ümmete tevdi edilmiş "sahiplenme sorumluluğu"dur. Bu ilâhî buyruktan dolayı "Filistin bizim namus-u ekberimizdir" diyoruz. Bu misyonun hilafına beyan edilen her söz işgalci Siyonistler'in gaspçılığını meşrulaştırıcı yaklaşımdan başka bir tutum değildir. Bu aklı evvel şahıs TV kanallarında halkın karşısına çıkıp tıpkı bir zamanlar FETÖ elebaşının kullandığı dili kullanarak kardeş ülke İran'a öyle giydiriyor ki, "İran'ın uranyum zenginleştirme programına karşı İsrail'in yanında yer almalıyız, İsrail'in bu konuda Türkiye'ye ihtiyacı var" türünden sözleri dile getirerek küstahça hezeyanlarda bulunabiliyor. Ayrıca Türkiye'nin Siyonist İsrail ile çok daha ileri boyutta ikili ilişkiler geliştirmesi gerektiğini vurgulayarak, "İsrail'e defalarca gittim oradaki siyasîlerin Türkiye'ye bakışını çok iyi biliyorum, Türkiye İsrail'e yönelik bir adım atsa hiç kuşkusuz İsrail iki adım atar" diyerek gaspçı katil sürüsü ile ilişki geliştirmeye ne kadar teşne olduğunu beyan ediyor. Bu şahıs böylesi beyanatlarla adeta aidiyet değerlerimizle alay etmekten öte bir de müstekreh tutum sergiliyor. Çünkü akidemiz ve aidiyet değerlerimiz gereği işgalci İsrail ile her hangi bir diplomatik ilişki küllüm haram ve kebahir günahtır. Hatta vatan hainliğidir. Zira orası, yani kutsal Filistin toprakları İslâm vatanının bir parçasıdır. Ezcümle Rehber Ali Hamaneî'in ifadesiyle "Filistin toprakları her Müslüman'ın evinin/hareminin bir parçasıdır." Evinizin odaları/bölümleri sizin hariminizin bir parçası ve mahremiyet alanınızdır. Filistin toprakları da Müslümanlar için böyleledir...
Ümmetin her bir ferdinin uhdesine tevdi edilmiş emanete sahip çıkmak gerekirken bu işgali meşru göstermeye kalkmak katil - hırsızla işbirliği yapmak anlamına gelmektedir.
ABD ve Avrupalı siyasîlerin sıklıkla kullandıkları bir cümle var: "İsrail'in kendini savunma hakkı vardır." Bu söz katil - hırsıza sahip çıkmanın, onu arkalamanın açık izahıdır. Bu aynı zamanda Siyonist İsrail'in kendi işgalci varlığına yönelik tehdit olarak gördüğü ülkelere saldırma onayı vermek anlamına gelmektedir. Nitekim işgalci İsrail 7 Haziran 1981 yılında Irak'ın OSIRAK nükleer reaktörlerini bombaladığında ABD ve Avrupa ülkeleri bu olayı sevinçle ve takdirle karşılamıştı.
Sizi temin ederim bugün ABD veya Siyonist İsrail aynı meşum saldırıyı İran'a yapacak olsa içimizdeki hain beyinsizler alkış tutar, sevinçlerinden dört köşe olurlar. Bilmezler ki sarı öküz meselinde olduğu gibi bir gün sıra kendilerine de gelir. Fakat Siyonistler'in ve ABD'nin son kertede kullanacağı B ve C plânıdır bu.. Asıl olarak bu şer ittifakının maksadı A plân olan Türkiye ile İran'ı kapıştırmaktır. Olmazsa Arap ülkeleri ile Sünni blog oluşturup işin içerisine Türkiye'yi de katarak geniş kapsamlı bir savaş çıkarmak ve böylece İslâm ümmetinin evlâtlarını birbirine kırdırıp "Arz-ı Mevud" hedefine alan açmak.. Nitekim iki yıl kadar önce sözde 34 Müslüman ülkenin katılımıyla "İran'a karşı Sünni İslâm Ordusu" diye medyaya yansıtılan ve gazete manşetlerine taşınan askerî tören geçidi sohwlarına tanık olduk. Bu ordunun eğitimi ABD'li
subaylara tevdi edimişti. Silah tedariki de ABD'den, ancak  finansörlüğünü Suud rejimi ve BAE üstlenecek. Anlayacağınız şeytanî güçler çok yönlü çalışıyor. Bakınız, kesinlikle ifade ediyoruz ki, 15 Temmuz darbe girişiminin ardındaki hedef İran'dı. Eğer FETÖ muvaffak olsaydı ilk iş olarak ABD'nin buyruğu üzere Türkiye İran'a saldırtılacaktı. 15 Temmuz'un hemen ardından, (bir zamanlar Fethullah Gülenin sağ kolu olan) Latif Erdoğan, kendisiyle röportaj yapan gazeteye, "Eğer muvaffak olsalardı ilk iş olarak İran'a savaş açılacaktı" beyanatında bulunmuştu. Uluslararası Strateji Uzmanı Abdullah Çiftçi 3.01.2021 tarihinde CNN TÜRK'te yaptığı açıklamalarda benzeri ifadeler kullanmıştı. Peki bu şahıslar FETÖ elebaşının niyetini mi biliyorlar? Bunlarınkisi niyet okuma mıdır? Hayır efendim kesin deliller var. FETÖ elebaşısı 40 yıldan beri gizli faaliyetleri ile rejimi ele geçirmenin hesabını yaparken, rejimi ele geçirdiğinde de neleri yapmak istediğinin psikolojik alt yapısını oluşturuyordu. Gerek vaazlarında, gerek "Abdulfettah Şahin" müstear ismiyle yayınladığı eserlerde ısrarla (onun tabiriyle) Rafizîlere karşı savaşacak Yavuz Selim'e olan ihtiyaçtan (büyük bir arzu ve iştiyakla) söz ediyordu. Ve bunlara Yavuz'un verdiği dersin tekrar/günümüzde de verilmesi gerektiğini söyleyerek ısrarla körpe beyinleri aşılıyor, ifsad ediyordu . O sadece, "Cennete giden yol İran'dan geçiyor olsa ben etraftan dolanır yine İran'dan geçmem, çünkü onlara büyük bir antipatim var" demekle yetinmeyip sürekli olarak kendi müntesiplerine İran düşmanlığını aşılıyordu. İsviçre'de ikâmet ettiğim yıllarda onun sempatizanları ile bu bağlamda çokça münakaşalarım olmuştu. Buna rağmen o hainin nasıl ümmet birliğini parçalamak amacını güttüğünü, nasıl şeytanî plânlar içerisinde olduğunu görmek için 27 eserini sabırla ve büyük bir dikkatle okumuş biriyim. Allah rahmet eylesin Mehmet Ali Tekin ve Sukûti Memioğlu abilerim de o dönemde Selâm Gazetesi'nde FETÖ elebaşısının nasıl bir ABD uşağı olduğunu yazıyorlardı. Fethullah Gülen 15 Temmuz darbe girişimi ile ABD uşaklığını da tescillemiş bulunmaktadır. Evet, nasıl ki 15 Temmuz darbe girişiminin perde arkasında ABD vardıysa sonrasında olacaklar için de plânlananlar belliydi. Bunlar birbiriyle ilintili/zincirleme şeytanî plânların sebep sonuç ilişkisi.. ABD bunun bir benzerini Saddam'ı İran'ın üzerine saldırtarak denemişti. ABD'nin şeytanî plânıyla 8 yıl süren bu tahmilî savaşta 1,5 milyon insan öldü. Şehirlerin yıkımı ve maddî kayıbın haddi hesabı yok. ABD sadece silah satmak için savaş çıkartmıyor. Onun Siyonizm'e hizmet amacıyla çok daha ileri boyutlarda şeytanî hesapları var. Bakınız, bu bağlamda Siyonistler de boş durmuyor. Onlar da çok sinsi plânlar yaparak Arap ülkelerini İran'a karşı kışkırtıyor. Arap ülkelerine seslenerek, "İran bizim ortak düşmanımızdır" diyebiliyor.
Eski Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı İsmail Hakkı Pekin ise, 3.01.2021 tarihinde aynı CNN TÜRK kanalında yaptığı açıklamalarda, Türkiye İran'la kapışması için İsrail kışkırtıcı uydurma haberler yayıyor; İsrail, İran'a yönelik olarak Müslüman ülkeleri provake edip kışkırtıyor" türünden ifadeler kullanmıştı. Özellikle bu kışkırtmalar mezhep üzerinden yapılmaktadır. Sosyal medyada dolaşımda olan bir video var, Siyonist üst düzey bir subay sarih bir Arapça ile mezhep üzerinden İran aleyhinde kışkırtıcı propagandalar yapıyor ve Vahabizm'e meth'ü senalarda bulunuyor. Kısacası Arap halklarına İran İslâm Cumhuriyeti'ne karşı kin ve nefret aşısı yapmaya çalışıyor.
İşgalci İsrail'in kışkırtmalarının konuşulduğu söz konusu programda İsmail Hakkı Pekin, bu provakasyonlara gelinmemesi gerektiğini vurgulayarak, "İran ile Türkiye'nin kara savaşı yapması kadar aptalca bir şey olamaz" dedi. Çünkü böyle bir savaşın asla kazananı olmaz. Zaten ABD ve Siyonist İsrail'in istediği bu. Kazanan olmasın, miyonlarca insan ölsün ve İslâm beldeleri harap olsun, tarumar olsun. Görüyorsunuz, Suriye ve Libya ne hâle geldi! Onun için, Müslümanlar ne yapıp edip içimizdeki beyinsizlere aldırmadan ve provakasyonlara gelmeden küffara karşı güçlerini birleştirmeliler. 400 senedir sınır ihtilafı yaşamadığımız tek ülke İran'dır. İran ile dostane ilişkilerimiz var. Ticarî hacmimiz ABD'nin engelleme çabasına rağmen her geçen gün artmaktadır. İran D-8 ülkeleri arasında teklifimizi koşulsuz olarak ilk kabul eden ülkedir. Bu çerçevede dostluk ve uhuvvetimizi daha da geliştirerek küffara karşı tek yürek, tek yumruk olma çabası içerisinde olmalıyız.

YORUMLAR

El Hamdi Fakiri Aleviyan 3 yıl önce
Sayın yazar, içimizdeki beyinsizler hayli hayli fazla...

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM