Bismillahirahmannirahim
“وَمَنْ يَعْشُ عَنْ ذِكْرِ الرَّحْمٰنِ نُقَيِّضْ لَهُ شَيْطَانًا فَهُوَ لَهُ قَر۪ينٌوَاِنَّهُمْ لَيَصُدُّونَهُمْ عَنِ السَّب۪يلِ وَيَحْسَبُونَ اَنَّهُمْ مُهْتَدُونَ”
“Rahman'ın uyarısını görmezden gelmeyi tercih eden kimseye
gelince, Biz onun içine öteki kişiliğini oluşturmak üzere (kalıcı) bir şeytanı dost
edindiririz Bu şeytanlar onları Allah’a giden yoldan çıkarırlar; onlar ise hâlâ kendilerini
doğru yolun üzerinde sanırlar.”
Zuhruf-36-37
Teknoloji, sunduğu
kolaylıkla her şeyin karmaşık bir halde gösterse de insanların bilinçlerinin ve
hassasiyetlerini gelişmesini de dolayı olarak sağlamıştır. Bunula birlikte
insanları da teknolojiyi & finansı ellerinde bulunduran güçlerine modern kölesi
kılmaktadır. Dolaysıyla kendilerini ilahlaştıran bu güçler (teknoloji endüstrisi,
finans, medya elinde tutanlar), zulumu daha açık ve net istedikleri gibi
insanlarla alay edercesine yapmaktadırlar. Buna pareler olarak, insanların dünyevi
arzularını ve isteklerini teknolojinin sunduğu kolaylıklarla parayı, şehveti, şöhreti
bir uyuşturucu gibi kullanarak insanları kendilerine aciz, düşüncesiz ve ruhsuz
olarak bağlamaktalar. Kurdukları sistemlerin kurallarıyla insanları (ülkeleri)
sömürmekte & kendilerine direkt veya dolaylı yoldan köle etmekteler. Onların
bu sömürü düzenine karşı çıkanlaları ekonomik & sosyal, fiziksel & psikolojik
savaşla zulüm ederek yada sosyal anarşiyle toplumları kendi bünyeleri içinde birbirlerine
düşman kılarak kendilerine itaat etmelerini sağlamaktadırlar.
Sosyo-ekonomik
& psikoloji medyatik baskı her inançtan insanları korku ve ruhsal gerilimle
çelişki içinde (kafaları karışık, istek ve yaşamları çelişkili) bir noktada intizar (beklentiye) yönlendirmektedir. Bu beklenti, kafalardaki
karışıklıktan tam kurtulup netleştiğinde beklenen görünecek ve insanların aynı
ümit ve beklenti içinde oldukları önderi & rehberi & lideri görecek ve hakikata
birlikte yürüyeceklerdir.
İnsanların kafalarının
karışık, yaşantılarının çelişkili olması.
Sütü sağılan bir
inek, otu bol olan bir yaylada bir kaç metrelik iple boynuna halka geçirilip
bir direğe bağlanmış ve o inek, o yaylada ki tüm güzellikleri görmesine ve
bilmesine rağmen o bir kaç metre ipin sunduğu alan dışına çıkamamaktadır. Bir tarafta
gördüğü o güzellik ve zenginliğin bilinci & şuuru diğer taraftan boynuna geçirilen
halkayla alanı sınırlanmış olup, boynuna geçirilen bir kaç metere hatta daha da
az olan ipin uzunluğu ve ölmeyecek kadar hürriyeti eline verilmiş, hayallerine köle
olmuş bir halde yaşamaktadır. (Filistin'deki kardeşlerimize o bile çok görülmüştür)
Fakat o ineğin kurtuluş umudu olan düşünme (tefekkür etme) yeteneği, ineğe gösterilen
dünyevi materyalist hayallerle elinden alınmıştır.
Dünyevi hayaller, insanın kavrayamadığı hassas
nokta tüm gördüklerini (yaylanın güzelliği, otun bolluğu,
vs.) teknolojinin sunduğu medyatik bir virtual oligram imaj olduğudur. Daha açık söylersem insanlığı dört duvara
hapis etmişler fakat virtual oligram imajlar ile “otu bol olan, güzelliği, çekiciliği
olan bir yaylada” otlandığı ortamını vermişlerdir. Teknolojiyi kullanan o kişiler,
insanları subliminal imajlarla & kelimelerle şuur altından yönlendirerek düşüncelerine
(sosyal, politik, şehvet zenginlik, sahtekarlık, açgözlülük, vs.) lerle hakim
olmaktadırlar. Insanlar & toplumlar, kendilerinin seçtiklerini hata düşündüklerini
sanmaktalar fakat sadece (gördüklerine
dost görüntüsü verilerek) yönlendirilmişlerdir. Kısaca insanlığı “metavars” ortamda
yaşatmaktadırlar. Insana yaşama arzusu verirken verdikleri & gösterdikleri
içi boş, zenginlik, hürriyet, özgürlük, adalet, eşitlik, demokrasi, modernite
(cağdaşlık sapkınlığı) birer görsel “imaj & kelime” den ibaret olduğudur. İnsanları zenginlik, şehvetle, sosyal &
klasik medyayla (moda, sinama, Tv) ister istemez düşüncelerini servis dışı bırakıp
büyülemişlerdir. (Sihir anlamında)
İnsanlar ne
beklemektedirler? Neyi kimden ve
neden beklemektedir?
İnsanların
(toplumların) bazıları, bu hallerine isyan edip baş kaldırırken, kimileri zulmü
gördükleri halde sesiz & itaatkar olurken, kimileri de vur patlasın çal
oynasın, ben, dünyaya bir kere geldim modunda nefsini tatmin etmekle uğraşırken
gizli el sahibi o kişiler ilahlıklarını ilan etmekteler ama lakin bir türlü tatmin
olamazlar ve her şey karmaşık ve anarşik bir hal almıştır.
İnsanlar 4 sınıfa
ayrılmıştır;
1-) Avam tabakası;
sadece yaşamakla meşgul olurlar, onlar için (tek düşünceleri) her şey sadece
karnını doyurmak ve çoğaltmaktır.
2-) Uygulayıcı &
Yönetici tabakası;
Aldıkları emirleri harfiyen uygulatırlar. Fakat kendi çıkarlarını da eksiksiz
düşünürler.
3-) Elit tabakası;
Bunlar kendilerini ilah gören sınıftır. Kanun ve kuralar onlar için geçerli değildir
ve sistem kuruculardır. Kurdukları Sistemi ayakta tutan her türlü araç, gereç ve
aygıt kendi ellerindedir. (Finans, medya, Eğitim, Endüstri, Sağlık, politika ve
uluslararası resmi ve gayri resmi kuruluşlar vs.)
4-) Tefekkür eden ve düşünen insanlar;
İnsan olduğun kavrayan, insan gibi yaşamak için özünü koruyan insanlardır. Düşünüyorsam
varım, varsam beni bir yaratan güç (yaratıcı) var. Tefekkür eden & düşünen
insanlar, sistemin marjinalize ettiği düşman kıldığı kısımdır.
Elitlerin dostu,
inanların düşmanı;
İnsanın görünmeyen
ve üzerinde fiziksel hiçbir gücü olmayan fakat vesvese & vehimle insanı
etkiliyen azılı düşmanı şeytandır.
Kendi emrine amade
olan ve adında “Elit” (şeytan dostu & taraftarları) denilen, her şeyi kurgulayan,
insanların çoğununda varlığına inanmadığı şeytan, insanın elliyle kurduğu, her
kılığa giren, insanları kandıran Matriks/Demokrasi (şeytanın kurguladığı en büyük yalan & virtual)
sistemidir ve elit & şeytan dostu ve taraftarlarının en büyük güçü ve silahıdır.
Kendi özüne sahip olmayanların bir türlü adaleti uygulayamadıkları ve şeytandan
medet umdukları bir sistemdir. Ben buna dejalin sistemi diyorum.
Bu sistemin en büyük
özeliği, hem Hristiyan, hem Yahudi, hem ateist ve de hem Müslüman
olabilmesidir. (1, 2, 3). Buna aynı zamanda büyük fitne de diyebiliriz. İnsanların
kafa karışıklığı, görsel hayallerle tefekkür etme yeteneklerinin yok olmasının
sebebidir. Çok sesli, çok çelişkili, her şey görsel ve inançsız ( putperset
& şirk) olmasına rağmen Matriks/Demokrasi sistemini kuranların tek hedefi, hayali
ve tek amaçları vardır o da kurdukları sistemin tam tezattadır. Tek hedefleri,
tek inançları, tek sözleri ve her şey gerçektir (reel). O’da insanlığın insanlıktan
çıkması ve yaratıcısına karşı isyankar olmasıdır. Onlar için Maddiyat
(zenginlik, toprak sahibi olmak vs) önemli değildir, çünkü maddiyatı kurdukları
sistemle kendi ellerinde tutmaktadırlar.(4)
Demokrasi ile
diktatörlük arasındaki nüans farkı.
-
Diktatörlük sistemi; Kes sesini, otur oturduğun yerde, benim dediğim olur.
-
Demokrasi sistemi; İstediğin kadar konuş serbestsin, istersen ayakta dur,
sonunda benim dediğim olur.
Bizlerin bu nüansı
görmemizin sebebi yukardaki verdiğim sütü sağılan inek örneği gibidir.
Herşeyi bulandırıp
anlaşılmaz, karışık ve hayali kılarak, insanları çelişki, buhran, korku ve ümitlerini
yok ettikleri hayallerle kurtuluş, çözüm, netlik diyerek yönetmekte ve yönlendirmekteler. Insanlar ne zaman ümitlerine kavuşup çelişki
dolu yaşantılarından sıyrılıp insana amede kılınmış & verilmiş olan dünyanın
çekiciliği ve süsünden kurtulup özlerine döndükleri an bekledikleri o ilahi
nuru göreceklerdir. O an zifiri karanlıkta olduklarını, kendilerine kurtuluş
ışığı olarak gösterdiklerinin tam aksin gerçeği gizleyen bir hicap olduğunu görüp
anlayacaklardır (5). İşte o zaman, gören
gözle ile görmeyen gözün bir olmadığı aşikarı olacaktır.
Allah'ın dinin tek
olduğu, Yaratıcının tek Allah olduğu, tek ilahi beyanında LA ILAHE ILLALLAH olduğu,
Adem atamızdan başlayıp en son Peygamber, yaratılanların en hayırlısı Muhammed
Mustafa (sav) Allah'ın kulları, peygamberleri & Nebileri olduğu, beklene
lider & Önder & Rehber ile aşikar olacaktır. Kimileri İlahi lideri
takip ederken; “Onları
öyle rehberler ettik ki emrimizle halkı doğru yola sevk ederler ve onlara hayırlı
işleri, namaz kılmayı, zekat vermeyi vahyettik ve onlar, bize ibadet eden kişilerdi.”
(Enbiya-73)
“Sabrettiklerinde
onlardan, bizim emrimizle doğruya ileten önderler kıldık (çıkardık). Onlar ayetlerimize
de kesin olarak inanıyorlardı.” (Secde-24).
Kimleride (kibir
& gurur & büyüklük taslayan) nefislerinin liderini takip edecek; “Ve onları, halkı ateşe çağıran
rehberler yaptık ve kıyamet günü de yardım edilmez onlara.” (Kasas-41)
Intizar & Beklemek, kendini özünü (insanlığını) korumakla başlar, görsellerin
kandırmacasına karşın nefsani arzu ve istekleri korumak, şeytan ve dostlarının
vehim ve vesveselerine karşı bilinçli&şuurlu olmakla başlar, Dünyanın çekiciliği,
mal mülk hırsı ile egosantirik hal ve karekterden uzaklaşmakla başlar. Yoksa Gören
göz kör, işiten kulak ise sağır olur. Matriksin sunduğu şeytani lideri ilahi
lider olarak görmemiz kaçınılmaz olur.
*****************
5-) “Onlardan gücünün yettiği kimseleri o kandırıcı sesinle
yerinden oynat, baştan çıkar; süvâri ve yaya birliklerini toplayıp üzerlerine yürü;
mallarına ve çocuklarına ortak ol ve onlara bol bol vaatlerde bulun.” Gerçek şu
ki, şeytanın onlara verdiği sözler aldatmacadan başka bir şey değildir. Isra-64
4-) İblîs dedi ki:
“Senin mutlak kudretine yemin olsun ki, onların hepsini
kesinlikle azdıracağım.” Sad-82; A’raf 16.
3-) Gerçekten de İblîs’in insanlar hakkındaki zan ve temennisi doğru çıktı. Çünkü
bir kısım mü’minler dışında herkes ona uyup gitti. Sebe-20
2-) Ey insanlar! Şüphesiz
Allah’ın va‘di gerçektir. Öyleyse sakın dünya
hayatı sizi aldatmasın! O çok hilekâr şeytan da, sizi Allah’in adını kullanarak sizi kandırmasın! Fatir-5
1-) Doğru yol
kendilerine iyice belli olduktan sonra gerisin geri dönenler yok mu, şeytan
onları fitlemiş ve onları uzun emellerin peşine düşürmüştür. Muahmmed-25
Mustafa Kemal TASPINAR
16.02.2025