İran, Niçin Cevap Vermiyor?

GİRİŞ: 07.04.2024 10:58      GÜNCELLEME: 07.04.2024 10:58
Rasthaber -  Bismirabişşuheda Vessiddikin

Dost ve düşman tüm çevrelerin bu günlerdeki önemli sorularından biridir bu. İran'ın düşmanlarının hangi niyetle böyle bir tahrik ve beklenti içinde oldukları bellidir.

Ama Direniş Cephesi dostlarının intikam beklentisi anlaşılabilir olsa da birtakım jeopolitik ve jeostratejik gerçeklerin farkında olmadıkları görülüyor.

Dünya sathında çetin bir ekonomik ve askeri savaş devam etmekte olup Batı Asya bu savaşın kalbi ve odak noktasını oluşturuyor. İran’ın bu savaştaki stratejisini anlamak çok da zor değil. Genel hatlarıyla medyaya yansıyan yönü, politikacıların kullandığı diplomatik dil derin siyaseti anlamakta yetersiz kalıyor.

Örneğin herkesin merak ettiği ama söylemekten çekindiği soruların cevabı verilemiyor. İran kendisine bu kadar saldırı olmasına rağmen; bölgedeki üst düzey komutanlarının teker teker şehid edilmesi, ülke içinde ve dışında kendisine terör saldırılarının yapılaması, en son elçilik binasının bombalanması karşısında neden ikna edici karşılık vermiyor?

Niçin dostları sevindirecek, düşmanları meyus edecek hamleler yapmıyor?

Niçin aldığı darbeler oranında cevap vermiyor?

Niçin tehditleri ile yaptıkları aynı oranda değil?

Niçin mazlumların istediği ve beklediği darbeyi indirmiyor?

İslam İnkılabının zaferinden bu yana geçen 45 yıldır İran'ın izlediği strateji genel olarak incelendiğinde İran'ın dahili ve bölgesel düşmanlarına karşı "Yıpratma Stratejisi" izlediğini görmekteyiz. Bu stratejiyi Afganistan, Irak, Suriye ve Yemen'de ABD ve müttefiklerine karşı uyguladığını ve başarılı sonuçlar aldığı görülmektedir.

Aynı stratejiyi İsrail'e karşı da uyguladığı söylenebilir. Yani son darbeyi indirene kadar direniş cephesini sabırlı bir şekilde genişletmeye, güçlendirmeye çalışmaktadır.

Aksa Tufanı operasyonu istisnai bir durumdur, Hamas bu operasyonu başta İran olmak üzere Direniş Cephesinin öteki bileşenleri ile koordine etmeden başlatmıştır. Ama buna rağmen İran ve öteki Direniş Cephesi bileşenleri mümkün olan her türlü yardımı yapmaktan çekinmemiştir.

Ayrı bir ifadeyle Aksa Tufanı operasyonu öncekiler gibi bir yıpratma operasyonu olması gerekirken mevcut şartlar (ekonomik, askeri, lojistik ve medya gücündeki dengesizlik vb) dikkate alınmadan nihai operasyon düzeyinde gerçekleştirilmiş ve Direniş Cephesini birtakım sıkıntılarla yüz yüze bırakmıştır.

Bu gerçeğin farkında olan Siyonist düşman ve hamileri her türlü fırsattan yararlanarak İran'ı şartların eşit olmadığı bir savaşın içerisine çekmek istemektedir.

Elçiliğe yönelik saldırının ABD’nin onayı olmadan yapılması mümkün değildir. İranlı yetkililer haklarını almak ve suçluyu cezalandırmak için diplomatik yolların hepsini kullanıyor olsa da bu çabaların bir faydası olmayacağı açıktır. Hiçbir uluslararası kurum Amerika’nın izni, emri olmadan bir adım atamaz. Amerika’nın rızası olmadan alınan kararların hepsi semboliktir.

İran kendisine yapılan saldırılara karşı belirlediği strateji oldukça karmaşıktır. İran “basit avam stratejisi” uygulayarak halkı sahte zaferlerle avutmaktan özellikle kaçınır.

Avam avutma stratejisi nedir?

 Bu strateji genelde güçlü olmayan devletlerin uyguladığı stratejidir, onlar için önemli olan kendi halklarıdır. Küresel düşünüp küresel vizyona sahip olamadıkları için de küresel strateji belirleyemezler.

İran gibi bölgesel bir gücün böyle basit bir stratejiyle yetinmesi düşünülemez.

Peki İran’ın bu kadar saldırıya maruz kalmasına rağmen stratejisi nedir?

İki önemli stratejisi olduğu kesindir;

1-Derin küresel strateji: İran, İslam devrimiyle sahip olduğu yeni dünya görüşü ve oluşturduğu yeni vizyon ile dünyadaki bazı dengeleri değiştirdi. Küresel bir hedef, küresel bir vizyon, küresel bir strateji ile dünyada kendisine büyük bir yer edindi. Şimdi bu sermayesi yani derin küresel stratejisi ile Aksa Tufanı öncesi ve sonrasında şunları başarmış veya başarma aşamasındadır.

a) Siyonist canilerin gerçek çehresini ortaya çıkarıp Siyonist ve destekçilerini halklar arasında itibarsızlaştırma,

b) Yıllarca bedel ödeyerek oluşturduğu “Direniş cephesini küreselleştirmek ve küresel uyanışı” sağlamak

c) Küresel değerlerin; istikbara karşı dik duruş, zulme karşı ayağa kalkma, adalet nidasını haykırmak gibi temel taşları küresel alanda döşemek,

d) Mücadele ve direnişi İlahi ve insani değerler eksenli kılmak.

İran’ın bu derin küresel stratejisi ya idrak edilemiyor veya halkların duymaması için büyük çaba harcanıyor olsa da artık bu strateji meyvelerini veriyor.

Örneğin;

- Müslüman kimliği ile gayri Müslümanların zulme karşı duyarlı olmalarını ve Siyonistlere karşı tepkilerini ortaya koymalarını sağlaması,

- Şii kimliğine sahip olmasına rağmen mezhepçilik yapmadan bütün Müslümanları Kudüs davasına sahip çıkmalarını sağlaması,

- İranlı kimliği ile Türk-Kürt, Arap-Acem bütün milletlerin tağutlara karşı uyanış kıvılcımını yakmasına ortam hazırlaması,

- Siyonistlerle ticaret yapan İslam ülkelerindeki tağuti hükümetlere halkların tepkisinin oluşmasını sağlaması, bu stratejinin küresel meyvelerinden sadece bazılarıdır.

İşte bu küresel stratejisidir.

Şimdi asıl soruya dönelim İran neden gerekli cevabı vermiyor?

İran bu stratejisi ile gerçekte Siyonistlere vurduğu darbelerin bedelini ödüyor.

İran bu küresel stratejisinin bedelini ödüyor. Siyonistlere bölgesel ve küresel alanda vurduğu büyük darbelerin karşılığını ödüyor.

Siyonistler aldıkları darbeyi dile getirmekten çekiniyor, direniş karşısındaki acizliklerini gizlemeye çalışıyor ve terör eylemleri ile kendilerini başarılı göstermeye çabalıyorlar.

3- Sabır stratejisi: İran‘ın takip ettiği ikinci strateji “Sabır/düşmanı yıpratma stratejisi”

İslam’ın dışında hiçbir ideolojide olmayan bir strateji sabır stratejisidir. Hidayet önderlerinin miras bıraktığı bir stratejidir bu.

Hz. Ali'nin (as) “Gözümde diken boğazımda kemik bekliyorum” cümlesi “Sabır Stratejisidir”. Sabır ahlaki bir sıfat olduğu kadar siyasi bir stratejidir. Hz. Ali (as) hem siyaset alanında hem de savaş meydanında Sabır stratejini kullanmıştır.

Hz. Ali (as) savaşlarda sabır ederek hücceti, dost ve düşmana tamamen tamamladıktan sonra saldırılara cevap niteliğinde savaşa başlardı.

Sabır stratejisinin meyveleri pratikte görülür. Sözle, sloganla, tehditle olmaz. Hz. Ali (as) bir savaşta şöyle buyuruyor; „düşman ordusunun en son noktasına bakın!…“ Yani düşmanın karşınızda görünen yüzüne bakmayın! Düşmanın bütün gücünü tanıyın; meydanda arkasındaki güce, açıkça yanında yer alanlara, perde arkasındaki destekçilerine bakın, daha sonra arkasından gelecek güce!

Şimdi İran kendisine yapılan saldırılara karşı sabır stratejisi uyguluyor; şartların olgunlaşmasını, uygun zamanı bekliyor, bir taraftan herkese hücceti tamamlamak istiyor, diğer taraftan Siyonistlerin arkasındaki güçleri görüyor ve diğer taraftan direniş cephesinin saflarının netleşmesini bekliyor.

Yıpratma ve sabır stratejisi yerine avam avutma stratejisi gütseydi şimdiye kadar hem direniş cephesi zayıflayacaktı hem Gazze çoktan yok olmuş olacaktı, hem de Filistin davası ebedi olarak bitmiş olacaktı.

Bu davaların korunması, hakikatlerin ortaya çıkması, uyanış, diriliş ve direniş bedelsiz olmaz. Sabır stratejisinin meyvelerini dermek için bir az sabır gereklidir.

Vesselam

 

YORUMLAR

ferhan 24 gün önce
lebbeyk ya hamaney
Serdar 24 gün önce
Katılıyorum avam stratejisi israil ve şer güçlerin sahaya sürdüğü bir stratejidir velayet merkezi islam ınkılabı yöneticileri basiret sahibidirler inkılap taraftarları izin verilirse arşı inletirler şehsdeti saadet bilen millet şeytan ve dostları dünya hegomanyasında avam üzerinde çok güçlü inandırılmış bir topluluk ölçü tartısı olmayanın istekleri zülmedenler tarafından belirleniyor bu asırda müminler şeytanın iki gözünü kör edecekerdir inşaallah

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM