1-Türk askeri işgal altında tuttuğu Kuzey Suriye’den çekilmeli.
2-Suriyeli silahlı gruplara ve muhaliflere verilen destek son bulmalı.
3-Suriye ordusunun İdlib’i kurtarma operasyonuna karşı çıkmaktan vazgeçilmeli.
Bu konunun detaylarını görüşmek üzere iki hafta önce Şam’a giden İran Dışişleri Bakanı Abdüllahyan daha sonra Ankara ve Moskova’yı ziyaret etmişti. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Sözcüsü İbrahim Kalın ‘ İran’ın arabuluculuk çabalarına katılması gerektiğini’ söylediler. Rus Dışişleri Bakanı Lavrov ise önceki gün Moskova’da Mısırlı mevkidaşı Sameh Şükri ile düzenlediği basın toplantısında ‘İran’ın Rusya ile birlikte Türkiye’nin Suriye ile barışma çabasına katkı sağlayacağını’ söyledi.
İran’ın bu diplomatik ‘zaferi’ zamanlama bakımdan çok önemli çünkü bölgede çok ilginç gelişmer yaşanıyor. Kürt kökenli Mahsa Emini’nin 16 Eylül’de ölmesinden sonra İran’da çok sıcak gelişmeler yaşandı ve yaşanıyor. En önemli komutanlarından Kasım Süleymani’nin 3 Ocak 2020’de Bağdat havaalanında Amerikalılar tarafından öldürülmesinden sonra bir çok İranlı nükleer uzman Mossad ajanları tarafından suikastlerle öldürüldü.
Emini olayından bu yana İran’da çok ciddi sorunlar yaşanıyor. Özellikle Kürt bölgesinde yaşanan ayaklanma provalarından sonra son olarak Asfahan’da askeri bir tesis üç SİHA’nın saldırısında hasar gördü. Daha önceleri de ABD, İsrail, Suudi Arabistan ve Batılı bazı ülkeleri suçlayan Tahran’a göre SİHA’lar Kuzey Irak Kürt bölgesinden gönderilmişti. Tahran’daki Azerbeycan Büyükelçiliği’de meydana gelen saldırı ise İran’la Azerbeycan ilişkilerini gerginleştirdi. Tahran; saldırının kişisel bir nedenden dolayı yaşandığını savunurken Azerbaycan’daki milliyetçi çevreler ve MHP lideri Bahçeli olaydan yararlanmak ve İran’a karşı gergin bir ortam yaratmaya çalışıyor. Yahudi lobilerinin etkili olduğu Azerbeycan medyası İsrail’le Azerbeycan arasındaki stratejik işbirliğine hizmet etmeye çalışıyor. Tahran ise Bakü’nün İsrail’e çok sayıda askeri ve istihbarat üssü verdiğini anlatıyor. Tam bu sırada Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, Bakü ve Erivan’ı ziyaret ederek ‘Kafkaslar’da ben de varım’ mesajını vermeye çalıştı.
Tam da İsrail Başbakanı Netanyahu ve koalisyon ortağı ırkçı, dinci, faşist parti liderlerinin her gün ‘ İran’ın atom bombasına sahip olmasını engellemek için her an vurabiliriz’ dediği bir zamanda.
Körfez ülkelerinin kral, emir ve şeyhlerinin İran’a karşı her türlü komplonun içinde olmayı sürdürdükleri bir dönemde.
ABD ve Batılı ülkelerin İran’ı Ukrayna’da Rusya’ya askeri destek vermekle suçladığı bir zamanda.
ABD ve Batılı ülkelerin İran ve Putin katkısıyla Erdoğan’ın Esad’la barışmasına karşı plan ve proje geliştirdiği günlerde.
Bu saplantılarla ne yapacaklarını şaşıran Almanya’nın Sosyal Demokrat Başbakanı Scholz sol partilerin iktidarda olduğu Arjantin, Şili ve Brezilya’ya giderek onları Rusya’ya karşı örgütlemeye çalıştı.
Scholz’in koalisyon ortağı Yeşiller ise en faşist sağ partilerden bile daha faşist bir tutum sergileyerek ve Hitler’e özenerek ABD emperyalizmine hizmet ediyor.
tele1