2- Röportajda şöyle
dediniz: “İran’ın hiçbir zaman Trump’a suikast düzenleme niyeti olmadı!” Keşke NBC
muhabirine şu soruyu sorabilseydiniz: “Trump ne yaptı ki ona suikast
düzenlenmesinden korkuyorsunuz?” Böyle bir soru sorsaydınız, muhabir Trump’ın
Şehit Süleymani ve arkadaşlarını nasıl şehit ettiğini itiraf etmek zorunda
kalacaktı. Sonrasında da şu soruyu yöneltebilirdiniz: "Ölüm, terörizme karşı
savaşta en etkin ve önde gelen kişiyi öldüren biri için en basit ve doğal ceza
değil midir?" Ayrıca, Trump’ın Hillary Clinton ile yaptığı münazarada, terör
örgütü IŞİD’in Amerika tarafından oluşturulduğunu itiraf ettiğini hatırlatabilir
ve şu soruyu sorabilirdiniz: "IŞİD’i yok eden kişi Şehit Süleymani değil miydi?”
Neden NBC muhabirinin Amerika’yı değil de İran’ı suçlamasına izin verdiniz? Biz
terörist değiliz; ancak Trump ve bazı işbirlikçileri, örneğin eski Dışişleri
Bakanı Mike Pompeo, Şehit Süleymani ve arkadaşlarının katilleri olarak ölüm
cezasını hak ediyor. Onların cezalandırılması, her onurlu ve mümin İranlının
dini ve hukuki görevidir. Bu nedenle, sizin göreviniz bir İranlı olarak bu
ilahi hükmü uygulamak olmalıdır, Trump’la müzakere etmek veya ona tavizler
vermek değil.
3 - Sayın
Cumhurbaşkanı kesinlikle şunu bilmelisiniz ve biliyorsunuz ki müzakere, bir nevi
pazarlık demektir ve tüm siyasi kültürlerde üç temel bölümden oluşur. Birinci
aşama, müzakerenin tabanını oluşturan ortak noktaların belirlenmesidir. İkinci
aşama, pazarlık ve alma ve verme süreçlerini kapsar, yani her iki tarafın ne
vereceği ve karşılığında ne alacağı konusundaki tartışmalar bu aşamada yapılır.
Üçüncü aşama ise müzakerenin tavanını oluşturan nihai anlaşma ve tarafların
üzerinde uzlaştığı sonuçtur. Şimdi, Sayın Pezeşkiyan ve Amerika ile müzakere
yapılmasını savunan diğer kişilere şu sorular yöneltilmelidir: Birincisi:
Müzakerenin tabanını oluşturan ortak noktalar nelerdir? Amerika açık bir
şekilde İran İslam Cumhuriyeti'ni yıkmayı stratejik bir hedef olarak gördüğünü
ve bu stratejik hattın hükümet değişikliklerinden etkilenmediğini defalarca
vurgulamıştır. İkincisi: Müzakerenin orta aşamasında ne verilecek ve ne
alınacaktır? Amerika, açık bir şekilde, bizden tam ve hiçbir kısıtlama
olmaksızın İran İslam Cumhuriyeti'nin güçlü yönlerini ve güç kaynaklarını istediğini
söylemiş ve şunları istemiştir: Askerî sanayilerinizi, özellikle füze
sanayilerinizi kapatmalısınız! Bölgedeki ve uluslararası arenadaki varlığınız,
Amerika Birleşik Devletleri tarafından belirlenen çerçeveye uygun olmalıdır!
İsrail'i resmi olarak tanımalısınız! Direniş Cephesi'ne verdiğiniz desteği
çekmelisiniz! Vb…Üçüncüsü, açıkça görüldüğü gibi, Amerika Birleşik Devletleri
müzakerenin tavanını önceden belirlemiştir ve tek kelimeyle İran'dan
Amerika'nın kölesi olmasını istemektedir! Ve bu, henüz son nokta da değildir.
Hiç şüphesiz, ülkemizin güçlü yönlerini ortadan kaldırdıktan sonra rejimi devirme
projesini başlatacaklardır!
4-Sayın Pezeşkiyan! Siz defalarca hükümetinizin programının, aziz Rehberin açıkladığı programlar ve politikalarla aynı olduğunu vurguladınız. Sizin samimiyetinizden en ufak bir şüphemiz yok. Ancak bazı tutumlarınız ile bahsettiğiniz model arasında bazı farklılıklar var. Şimdi, Rehber'in ABD ile müzakereyi reddetme konusundaki sayısız görüşlerinden birkaçına değinelim ve O'nun melekuti konumundan bağımsız olarak, bu konuda sunduğu delilleri inceleyelim:
İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei şöyle buyurmuştur:
“Müzakere demek, pazarlık
demektir; yani bir şey verirsin, bir şey alırsın. Bu pazarlıkta onların hedef
aldığı şey, tam da İslam Cumhuriyeti'nin güçlü yönleridir; müzakereyi bunun
üzerinden yapıyorlar. Gelin hava durumu, doğal kaynaklar ya da çevre meseleleri
hakkında müzakere yapalım demiyorlar; 'Savunma silahlarınız hakkında konuşalım,
neden savunma silahınız var?' diyorlar.”
“Savunma silahları bir
ülke için zaruridir. Onlar “Gel, bu konuda müzakere edelim” diyorlar. Müzakere
etmek ne demektir? Yani örneğin, diyelim ki şu menzilde ve şu hassasiyette füze
üretiyorsunuz, bu menzili azaltın ki bizim, yani Amerika'nın, üslerimize
ulaşmasın. Böylece bir gün sizi vurursak, siz bize karşılık veremeyin diyorlar. Peki, bu
pazarlık konusu olabilir mi? Bunu kabul eder misiniz? Tabii ki kabul etmezsiniz.
Kabul etmediğinizde de aynı tas aynı hamam.”
“Amerika ile oturup
müzakere edelim, onlardan taahhüt alalım, şunları yapacaksınız, bunları
yapmayacaksınız, diyelim, bu şekilde sorun çözülecek mi? 1981 yılında, Cezayir
Bildirisi olayında, rehinelerin serbest bırakılması meselesinde, siz Amerika
ile oturdunuz ve konuştunuz. Anlaşmalar yaptınız, bir dizi taahhüt aldınız, servetlerimizi
serbest bırakın, yaptırımları kaldırın, ülkemizin iç işlerine müdahale etmeyin,
biz de rehineleri serbest bırakalım dediniz. Peki, Amerika bu taahhütlere uydu
mu? Amerika yaptırımları kaldırdı mı? Amerika bloke edilen servetlerimizi geri
verdi mi? Hayır, Amerika taahhütlere uymuyor ve verdiği sözleri tutmuyor. İşte
Amerika ile müzakerenin sonu budur. Ya da Nükleer Anlaşma’da şöyle dediler: “Sanayi
alanındaki nükleer faaliyetlerinizi azaltırsanız, (tamamen kapatın diyecek kadar cesaret edemediler) şu seviyeye düşürürseniz, biz de yaptırımları
kaldıracağız, bunu yapacağız, şunu yapacağız dediler. Peki, bunları yaptılar
mı? Yapmadılar. Müzakere, Amerika ile olan sorunlarımızı çözmüyor.”
Ve bunlar gibi
onlarca başka belge ve delil daha bulunmaktadır.
5- Sayın
Cumhurbaşkanımız, "İran, Trump yönetiminin ikinci dönemiyle müzakereye
hazır" dedi. Bu özel konuda, Sayın Pezeşkiyan’ın dikkatini aziz
Rehberimizin hikmet dolu ve sağlam delillere dayanan şu ifadelerine çekmek
gerekir. Rehberimiz, Trump ile müzakere hakkında şöyle buyurmuştu:
“Doğru düzgün bir adamla bile müzakere etmek hatadır
ama şimdi bunlar adam bile değiller. Söyledikleri sözden dönen, verdikleri
taahhütleri bozan, hiçbir şeye bağlı kalmayan, ne ahlaki ne yasal ne de uluslararası
bir norm veya geleneğe bağlı olmayan insanlarla müzakere etmek saçmalıktır.”
Bu sözler, henüz
Donald Trump, ABD’nin başkanı olarak terörist bir eylemle Şehit Kasım
Süleymani’yi şehit etmeden önce söylenmişti.
6- Geçtiğimiz hafta,
İran’a yönelik yaptırımların mimarı olarak bilinen Richard Nephew, ABD’nin Foreign
Affairs dergisinde yayımlanan bir yazısında İran’a karşı yaptırımların etkili
olmadığını dile getirdi. Ayrıca, İran’a yönelik olası bir askeri saldırı
hakkında şunları yazdı: “İran’a askeri saldırının sonuçları çok ağır olacaktır.
Bu tür bir saldırıda, ABD’nin yenilgiye uğrama ve itibar kaybı riski vardır.
İran’ın nükleer tesislerine saldırı da etkisizdir.” Richard Nephew ayrıca şunları
vurguladı: “Müzakere, İran’la başa çıkmanın ve onu kontrol altına almanın tek
yoludur.” Sayın Pezeşkiyan, şuna dikkat edin! Amerika açıkça müzakereyi İran’a
karşı mücadele etmenin tek yolu olarak görüyor. Ancak siz (ve sizi çevreleyen,
geçmişte sorunlu ve sisteme aykırı tutumlar sergileyen bazı kişiler),
sorunların çözümü için müzakere arayışında olduğunuzu belirtiyorsunuz!
7- Son olarak, keşke
sayın Cumhurbaşkanımız çevresini sorunlu ve sistemle ters düşen kişilerden
arındırsa. Bu kişiler, defalarca inkılap ve rejime olan inançsızlıklarını
göstermiş ve pek çok durumda İran İslam Cumhuriyeti’nin açık düşmanlarıyla aynı doğrultuda bir tutum sergilemişlerdir.
Hüseyin Şeriatmedari