Sayın Pezeşkiyan! Siz İran’ın Sahibi Değilsiniz

GİRİŞ: 18.01.2025 09:16      GÜNCELLEME: 18.01.2025 09:16
Rasthaber -   1- İran'ın değerli Cumhurbaşkanı Sayın Pezeşkiyan, , ABD’nin NBC televizyon Kanalına verdiğiniz bir röportajda, “İran prensipte Trump’ın ikinci hükümetiyle müzakereye hazır” demişsiniz. Özür dileyerek belirtmek isterim ki: “Sayın Pezeşkiyan, siz İran’ın sahibi değilsiniz! Siz İran Cumhurbaşkanısınız ve yürütme yetkisi, bir emanet olarak 4 yıllığına size verilmiştir. Bu emaneti nasıl kullanacağınız ve yetkilerinizin sınırları kanunlarla açıkça belirlenmiştir. Bu nedenle, NBC’ye verdiğiniz röportajda dile getirdiğiniz ifadeler; İlk olarak yetkilerinizin sınırlarını aşmaktadır, ikinci olarak, aşağıda açıklayacağımız nedenlerden dolayı ülkemizin milli menfaatleriyle çelişmektedir, üçüncü olarak, İran İslam Cumhuriyeti’ne düşmanlık eden bir ülkeye teslimiyet mesajı göndermektedir. Bu düşman, İran’a ve bu toprakların insanlarına karşı hiçbir suç işlemekten çekinmemiştir.

2- Röportajda şöyle dediniz: “İran’ın hiçbir zaman Trump’a suikast düzenleme niyeti olmadı!” Keşke NBC muhabirine şu soruyu sorabilseydiniz: “Trump ne yaptı ki ona suikast düzenlenmesinden korkuyorsunuz?” Böyle bir soru sorsaydınız, muhabir Trump’ın Şehit Süleymani ve arkadaşlarını nasıl şehit ettiğini itiraf etmek zorunda kalacaktı. Sonrasında da şu soruyu yöneltebilirdiniz: "Ölüm, terörizme karşı savaşta en etkin ve önde gelen kişiyi öldüren biri için en basit ve doğal ceza değil midir?" Ayrıca, Trump’ın Hillary Clinton ile yaptığı münazarada, terör örgütü IŞİD’in Amerika tarafından oluşturulduğunu itiraf ettiğini hatırlatabilir ve şu soruyu sorabilirdiniz: "IŞİD’i yok eden kişi Şehit Süleymani değil miydi?” Neden NBC muhabirinin Amerika’yı değil de İran’ı suçlamasına izin verdiniz? Biz terörist değiliz; ancak Trump ve bazı işbirlikçileri, örneğin eski Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Şehit Süleymani ve arkadaşlarının katilleri olarak ölüm cezasını hak ediyor. Onların cezalandırılması, her onurlu ve mümin İranlının dini ve hukuki görevidir. Bu nedenle, sizin göreviniz bir İranlı olarak bu ilahi hükmü uygulamak olmalıdır, Trump’la müzakere etmek veya ona tavizler vermek değil.

3 - Sayın Cumhurbaşkanı kesinlikle şunu bilmelisiniz ve biliyorsunuz ki müzakere, bir nevi pazarlık demektir ve tüm siyasi kültürlerde üç temel bölümden oluşur. Birinci aşama, müzakerenin tabanını oluşturan ortak noktaların belirlenmesidir. İkinci aşama, pazarlık ve alma ve verme süreçlerini kapsar, yani her iki tarafın ne vereceği ve karşılığında ne alacağı konusundaki tartışmalar bu aşamada yapılır. Üçüncü aşama ise müzakerenin tavanını oluşturan nihai anlaşma ve tarafların üzerinde uzlaştığı sonuçtur. Şimdi, Sayın Pezeşkiyan ve Amerika ile müzakere yapılmasını savunan diğer kişilere şu sorular yöneltilmelidir: Birincisi: Müzakerenin tabanını oluşturan ortak noktalar nelerdir? Amerika açık bir şekilde İran İslam Cumhuriyeti'ni yıkmayı stratejik bir hedef olarak gördüğünü ve bu stratejik hattın hükümet değişikliklerinden etkilenmediğini defalarca vurgulamıştır. İkincisi: Müzakerenin orta aşamasında ne verilecek ve ne alınacaktır? Amerika, açık bir şekilde, bizden tam ve hiçbir kısıtlama olmaksızın İran İslam Cumhuriyeti'nin güçlü yönlerini ve güç kaynaklarını istediğini söylemiş ve şunları istemiştir: Askerî sanayilerinizi, özellikle füze sanayilerinizi kapatmalısınız! Bölgedeki ve uluslararası arenadaki varlığınız, Amerika Birleşik Devletleri tarafından belirlenen çerçeveye uygun olmalıdır! İsrail'i resmi olarak tanımalısınız! Direniş Cephesi'ne verdiğiniz desteği çekmelisiniz! Vb…Üçüncüsü, açıkça görüldüğü gibi, Amerika Birleşik Devletleri müzakerenin tavanını önceden belirlemiştir ve tek kelimeyle İran'dan Amerika'nın kölesi olmasını istemektedir! Ve bu, henüz son nokta da değildir. Hiç şüphesiz, ülkemizin güçlü yönlerini ortadan kaldırdıktan sonra rejimi devirme projesini başlatacaklardır!

4-Sayın Pezeşkiyan! Siz defalarca hükümetinizin programının, aziz Rehberin açıkladığı programlar ve politikalarla aynı olduğunu vurguladınız. Sizin samimiyetinizden en ufak bir şüphemiz yok. Ancak bazı tutumlarınız ile bahsettiğiniz model arasında bazı farklılıklar var. Şimdi, Rehber'in ABD ile müzakereyi reddetme konusundaki sayısız görüşlerinden birkaçına değinelim ve O'nun melekuti konumundan bağımsız olarak, bu konuda sunduğu delilleri inceleyelim:

İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei şöyle buyurmuştur:

“Müzakere demek, pazarlık demektir; yani bir şey verirsin, bir şey alırsın. Bu pazarlıkta onların hedef aldığı şey, tam da İslam Cumhuriyeti'nin güçlü yönleridir; müzakereyi bunun üzerinden yapıyorlar. Gelin hava durumu, doğal kaynaklar ya da çevre meseleleri hakkında müzakere yapalım demiyorlar; 'Savunma silahlarınız hakkında konuşalım, neden savunma silahınız var?' diyorlar.”

“Savunma silahları bir ülke için zaruridir. Onlar “Gel, bu konuda müzakere edelim” diyorlar. Müzakere etmek ne demektir? Yani örneğin, diyelim ki şu menzilde ve şu hassasiyette füze üretiyorsunuz, bu menzili azaltın ki bizim, yani Amerika'nın, üslerimize ulaşmasın. Böylece bir gün sizi vurursak, siz bize karşılık veremeyin diyorlar. Peki, bu pazarlık konusu olabilir mi? Bunu kabul eder misiniz? Tabii ki kabul etmezsiniz. Kabul etmediğinizde de aynı tas aynı hamam.”

“Amerika ile oturup müzakere edelim, onlardan taahhüt alalım, şunları yapacaksınız, bunları yapmayacaksınız, diyelim, bu şekilde sorun çözülecek mi? 1981 yılında, Cezayir Bildirisi olayında, rehinelerin serbest bırakılması meselesinde, siz Amerika ile oturdunuz ve konuştunuz. Anlaşmalar yaptınız, bir dizi taahhüt aldınız, servetlerimizi serbest bırakın, yaptırımları kaldırın, ülkemizin iç işlerine müdahale etmeyin, biz de rehineleri serbest bırakalım dediniz. Peki, Amerika bu taahhütlere uydu mu? Amerika yaptırımları kaldırdı mı? Amerika bloke edilen servetlerimizi geri verdi mi? Hayır, Amerika taahhütlere uymuyor ve verdiği sözleri tutmuyor. İşte Amerika ile müzakerenin sonu budur. Ya da Nükleer Anlaşma’da şöyle dediler: “Sanayi alanındaki nükleer faaliyetlerinizi azaltırsanız, (tamamen kapatın diyecek kadar cesaret edemediler) şu seviyeye düşürürseniz, biz de yaptırımları kaldıracağız, bunu yapacağız, şunu yapacağız dediler. Peki, bunları yaptılar mı? Yapmadılar. Müzakere, Amerika ile olan sorunlarımızı çözmüyor.”

Ve bunlar gibi onlarca başka belge ve delil daha bulunmaktadır.

5- Sayın Cumhurbaşkanımız, "İran, Trump yönetiminin ikinci dönemiyle müzakereye hazır" dedi. Bu özel konuda, Sayın Pezeşkiyan’ın dikkatini aziz Rehberimizin hikmet dolu ve sağlam delillere dayanan şu ifadelerine çekmek gerekir. Rehberimiz, Trump ile müzakere hakkında şöyle buyurmuştu:

 “Doğru düzgün bir adamla bile müzakere etmek hatadır ama şimdi bunlar adam bile değiller. Söyledikleri sözden dönen, verdikleri taahhütleri bozan, hiçbir şeye bağlı kalmayan, ne ahlaki ne yasal ne de uluslararası bir norm veya geleneğe bağlı olmayan insanlarla müzakere etmek saçmalıktır.”

Bu sözler, henüz Donald Trump, ABD’nin başkanı olarak terörist bir eylemle Şehit Kasım Süleymani’yi şehit etmeden önce söylenmişti.

6- Geçtiğimiz hafta, İran’a yönelik yaptırımların mimarı olarak bilinen Richard Nephew, ABD’nin Foreign Affairs dergisinde yayımlanan bir yazısında İran’a karşı yaptırımların etkili olmadığını dile getirdi. Ayrıca, İran’a yönelik olası bir askeri saldırı hakkında şunları yazdı: “İran’a askeri saldırının sonuçları çok ağır olacaktır. Bu tür bir saldırıda, ABD’nin yenilgiye uğrama ve itibar kaybı riski vardır. İran’ın nükleer tesislerine saldırı da etkisizdir.” Richard Nephew ayrıca şunları vurguladı: “Müzakere, İran’la başa çıkmanın ve onu kontrol altına almanın tek yoludur.” Sayın Pezeşkiyan, şuna dikkat edin! Amerika açıkça müzakereyi İran’a karşı mücadele etmenin tek yolu olarak görüyor. Ancak siz (ve sizi çevreleyen, geçmişte sorunlu ve sisteme aykırı tutumlar sergileyen bazı kişiler), sorunların çözümü için müzakere arayışında olduğunuzu belirtiyorsunuz!

7- Son olarak, keşke sayın Cumhurbaşkanımız çevresini sorunlu ve sistemle ters düşen kişilerden arındırsa. Bu kişiler, defalarca inkılap ve rejime olan inançsızlıklarını göstermiş ve pek çok durumda İran İslam Cumhuriyeti’nin açık düşmanlarıyla aynı doğrultuda bir tutum sergilemişlerdir.

Hüseyin Şeriatmedari

YORUMLAR

Haci Bayazit 1 gün önce
Alemlerin sahibi Allah(c.c) alemleri, kısasa kısas hesabın görülüp Hakkın helalin mazlumun onurlanıp batılın haramın zalimin cezalanması için dua/din ahlak maneviyat ve doğruluk/adalet üzerine bina etmiştir. ABD Kongresi Meclisinde Eşcinsellik yasasının onaylanmasına karşı çıkan Amerikan Kongresi Cumhuriyet temsilcisi Vicky Hertzler gözyaşlarına boğularak ağladı... Meslektaşlarımın yasaya karşı çıkma cesaretini göstermelerini umuyor ve diliyorum; dedi... göz yaşlarına boğulan bu hanım efendinin yüzü suyu hürmetine… Donald Trump ile Elon Musk‘a; ola‘ki LGBT ile mücadele sözünde sadık olur beklentisi ile iktidar yolu açıldı… Allah(c.c)’ın verdiği ömür uzamaz kısalmaz ama sen Turmp, Kasım Süleymani’nin katilisin bu asla değişmez; bu alemden kısasa kısas hükmüne uygun üzerinde masumların sığınaklara gitmesi için ses vererek dolanan bir İHA ile dünya hayatının sonunda gönderileceksin. lakin Beşar Esad’ın din‘de reform olmaz din insanı islah edendir kutsal beyanı ile süfyaninin çatı örgütü Erdoğan rejimi ile görüşmeyi ret etmesin den sonra Batı Asya Cephesi yeniden konumlandı; insanları islamdan sapıtan şeytanın 20 civarında yardımcı hizbi sünni maskeli süfyanın kıblesi ABD/Nato’nun dağıtılmasına uygun Rusya/Putin vaziyet aldıı… bundan dolayı AB’de NATO’yu dağıtacak Muafazakar Ulusalcı Hükümetler işbaşına geliyor… Irak ve Süriye üzerinden süfyanin açığa çıkartılıp halk desteğinin kesilerek hesabımın görülmesi ise direniş cephesinin diğer kanadı vaziyet aldı… bu gelişmeye uygun (Suriye ordusu bir anda sivile dönüşüp) Suriye 15 bin kişilik mualif olduğu devletin askeri ile göğüs göğüse çarpışan değil sivil halkın kutlama Pazar yeri gibi toplanma yerlerini bombalayan tuzaklayan insan katilleri terörüstlere bir süre bırakıldı… esas hakkın onurlanıp batılın cezalanması için… zira alemlerin sahibi Allah(c.c)ın kısasa kısas hükmü gereği; katledileceği zaman boyunlarında asılı katillerin devlet kurduğuna tarih şahit olmamıştır. Haci Bayazit 18.01.2025
MALCOM-XX 1 gün önce
❤️MALCOLM-XX❤️ ONURLU İSLAMİ KOMŞUMUZ İRAN'IN, ÜLKENİN ŞEREFİNİ VE MİLLETİN MÜREFFEH GELECEĞİNİ ÇOK SAĞLAM ŞEKİLDE KORUYABİLMEK ADINA OLUŞTURULMUŞ ANAYASAL GÜVENCELİ VE SORGULAYICI MEVCUT SİYASAL DÜZENİNİN, ÜLKE ÇIKARLARINI KORUMAYAN YA DA ALEYHİNE HAREKET EDEBİLECEK KİŞİLERİN, VELEV Kİ BİR İRAN CUMHURBAŞKANI OLSA DAHİ, KENDİ MİLLİ KESİM VE KURUMLARI TARAFINDAN ELEŞTİRİLEBİLEN, SORGULANAN VE UYARILABİLEN VE DAHASI, ÇOK BAŞARILI OLDUĞU İSPATLI DA OLAN BU HALKÇI VE GERÇEK DEMOKRATİK ÖZELLİKLİ ÜLKE YÖNETİM SİSTEMİNİ YÜREKTEN KUTLUYORUM DOĞRUSU !!! İşte Rasthaber'in bu konuyu netleştiren ilgili gündem haberini buyurunuz hep birlikte okuyup da kendi sakat ülke yönetimimizin düzeltilebilmesi adına önemli ibret ve ilhamları alalım lütfen ! 18.01.2025 1- İran'ın değerli Cumhurbaşkanı Sayın Pezeşkiyan, , ABD’nin NBC televizyon Kanalına verdiğiniz bir röportajda, “İran prensipte Trump’ın ikinci hükümetiyle müzakereye hazır” demişsiniz. Özür dileyerek belirtmek isterim ki: “Sayın Pezeşkiyan, siz İran’ın sahibi değilsiniz! Siz İran Cumhurbaşkanısınız ve yürütme yetkisi, bir emanet olarak 4 yıllığına size verilmiştir. Bu emaneti nasıl kullanacağınız ve yetkilerinizin sınırları kanunlarla açıkça belirlenmiştir. Bu nedenle, NBC’ye verdiğiniz röportajda dile getirdiğiniz ifadeler; İlk olarak yetkilerinizin sınırlarını aşmaktadır, ikinci olarak, aşağıda açıklayacağımız nedenlerden dolayı ülkemizin milli menfaatleriyle çelişmektedir, üçüncü olarak, İran İslam Cumhuriyeti’ne düşmanlık eden bir ülkeye teslimiyet mesajı göndermektedir. Bu düşman, İran’a ve bu toprakların insanlarına karşı hiçbir suç işlemekten çekinmemiştir. 2- Röportajda şöyle dediniz: “İran’ın hiçbir zaman Trump’a suikast düzenleme niyeti olmadı!” Keşke NBC muhabirine şu soruyu sorabilseydiniz: “Trump ne yaptı ki ona suikast düzenlenmesinden korkuyorsunuz?” Böyle bir soru sorsaydınız, muhabir Trump’ın Şehit Süleymani ve arkadaşlarını nasıl şehit ettiğini itiraf etmek zorunda kalacaktı. Sonrasında da şu soruyu yöneltebilirdiniz: "Ölüm, terörizme karşı savaşta en etkin ve önde gelen kişiyi öldüren biri için en basit ve doğal ceza değil midir?" Ayrıca, Trump’ın Hillary Clinton ile yaptığı münazarada, terör örgütü IŞİD’in Amerika tarafından oluşturulduğunu itiraf ettiğini hatırlatabilir ve şu soruyu sorabilirdiniz: "IŞİD’i yok eden kişi Şehit Süleymani değil miydi?” Neden NBC muhabirinin Amerika’yı değil de İran’ı suçlamasına izin verdiniz? Biz terörist değiliz; ancak Trump ve bazı işbirlikçileri, örneğin eski Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Şehit Süleymani ve arkadaşlarının katilleri olarak ölüm cezasını hak ediyor. Onların cezalandırılması, her onurlu ve mümin İranlının dini ve hukuki görevidir. Bu nedenle, sizin göreviniz bir İranlı olarak bu ilahi hükmü uygulamak olmalıdır, Trump’la müzakere etmek veya ona tavizler vermek değil. 3 - Sayın Cumhurbaşkanı kesinlikle şunu bilmelisiniz ve biliyorsunuz ki müzakere, bir nevi pazarlık demektir ve tüm siyasi kültürlerde üç temel bölümden oluşur. Birinci aşama, müzakerenin tabanını oluşturan ortak noktaların belirlenmesidir. İkinci aşama, pazarlık ve alma ve verme süreçlerini kapsar, yani her iki tarafın ne vereceği ve karşılığında ne alacağı konusundaki tartışmalar bu aşamada yapılır. Üçüncü aşama ise müzakerenin tavanını oluşturan nihai anlaşma ve tarafların üzerinde uzlaştığı sonuçtur. Şimdi, Sayın Pezeşkiyan ve Amerika ile müzakere yapılmasını savunan diğer kişilere şu sorular yöneltilmelidir: Birincisi: Müzakerenin tabanını oluşturan ortak noktalar nelerdir? Amerika açık bir şekilde İran İslam Cumhuriyeti'ni yıkmayı stratejik bir hedef olarak gördüğünü ve bu stratejik hattın hükümet değişikliklerinden etkilenmediğini defalarca vurgulamıştır. İkincisi: Müzakerenin orta aşamasında ne verilecek ve ne alınacaktır? Amerika, açık bir şekilde, bizden tam ve hiçbir kısıtlama olmaksızın İran İslam Cumhuriyeti'nin güçlü yönlerini ve güç kaynaklarını istediğini söylemiş ve şunları istemiştir: Askerî sanayilerinizi, özellikle füze sanayilerinizi kapatmalısınız! Bölgedeki ve uluslararası arenadaki varlığınız, Amerika Birleşik Devletleri tarafından belirlenen çerçeveye uygun olmalıdır! İsrail'i resmi olarak tanımalısınız! Direniş Cephesi'ne verdiğiniz desteği çekmelisiniz! Vb…Üçüncüsü, açıkça görüldüğü gibi, Amerika Birleşik Devletleri müzakerenin tavanını önceden belirlemiştir ve tek kelimeyle İran'dan Amerika'nın kölesi olmasını istemektedir! Ve bu, henüz son nokta da değildir. Hiç şüphesiz, ülkemizin güçlü yönlerini ortadan kaldırdıktan sonra rejimi devirme projesini başlatacaklardır! 4-Sayın Pezeşkiyan! Siz defalarca hükümetinizin programının, aziz Rehberin açıkladığı programlar ve politikalarla aynı olduğunu vurguladınız. Sizin samimiyetinizden en ufak bir şüphemiz yok. Ancak bazı tutumlarınız ile bahsettiğiniz model arasında bazı farklılıklar var. Şimdi, Rehber'in ABD ile müzakereyi reddetme konusundaki sayısız görüşlerinden birkaçına değinelim ve O'nun melekuti konumundan bağımsız olarak, bu konuda sunduğu delilleri inceleyelim: İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei şöyle buyurmuştur: “Müzakere demek, pazarlık demektir; yani bir şey verirsin, bir şey alırsın. Bu pazarlıkta onların hedef aldığı şey, tam da İslam Cumhuriyeti'nin güçlü yönleridir; müzakereyi bunun üzerinden yapıyorlar. Gelin hava durumu, doğal kaynaklar ya da çevre meseleleri hakkında müzakere yapalım demiyorlar; 'Savunma silahlarınız hakkında konuşalım, neden savunma silahınız var?' diyorlar.” “Savunma silahları bir ülke için zaruridir. Onlar “Gel, bu konuda müzakere edelim” diyorlar. Müzakere etmek ne demektir? Yani örneğin, diyelim ki şu menzilde ve şu hassasiyette füze üretiyorsunuz, bu menzili azaltın ki bizim, yani Amerika'nın, üslerimize ulaşmasın. Böylece bir gün sizi vurursak, siz bize karşılık veremeyin diyorlar. Peki, bu pazarlık konusu olabilir mi? Bunu kabul eder misiniz? Tabii ki kabul etmezsiniz. Kabul etmediğinizde de aynı tas aynı hamam.” “Amerika ile oturup müzakere edelim, onlardan taahhüt alalım, şunları yapacaksınız, bunları yapmayacaksınız, diyelim, bu şekilde sorun çözülecek mi? 1981 yılında, Cezayir Bildirisi olayında, rehinelerin serbest bırakılması meselesinde, siz Amerika ile oturdunuz ve konuştunuz. Anlaşmalar yaptınız, bir dizi taahhüt aldınız, servetlerimizi serbest bırakın, yaptırımları kaldırın, ülkemizin iç işlerine müdahale etmeyin, biz de rehineleri serbest bırakalım dediniz. Peki, Amerika bu taahhütlere uydu mu? Amerika yaptırımları kaldırdı mı? Amerika bloke edilen servetlerimizi geri verdi mi? Hayır, Amerika taahhütlere uymuyor ve verdiği sözleri tutmuyor. İşte Amerika ile müzakerenin sonu budur. Ya da Nükleer Anlaşma’da şöyle dediler: “Sanayi alanındaki nükleer faaliyetlerinizi azaltırsanız, (tamamen kapatın diyecek kadar cesaret edemediler) şu seviyeye düşürürseniz, biz de yaptırımları kaldıracağız, bunu yapacağız, şunu yapacağız dediler. Peki, bunları yaptılar mı? Yapmadılar. Müzakere, Amerika ile olan sorunlarımızı çözmüyor.” Ve bunlar gibi onlarca başka belge ve delil daha bulunmaktadır. 5- Sayın Cumhurbaşkanımız, "İran, Trump yönetiminin ikinci dönemiyle müzakereye hazır" dedi. Bu özel konuda, Sayın Pezeşkiyan’ın dikkatini aziz Rehberimizin hikmet dolu ve sağlam delillere dayanan şu ifadelerine çekmek gerekir. Rehberimiz, Trump ile müzakere hakkında şöyle buyurmuştu: “Doğru düzgün bir adamla bile müzakere etmek hatadır ama şimdi bunlar adam bile değiller. Söyledikleri sözden dönen, verdikleri taahhütleri bozan, hiçbir şeye bağlı kalmayan, ne ahlaki ne yasal ne de uluslararası bir norm veya geleneğe bağlı olmayan insanlarla müzakere etmek saçmalıktır.” Bu sözler, henüz Donald Trump, ABD’nin başkanı olarak terörist bir eylemle Şehit Kasım Süleymani’yi şehit etmeden önce söylenmişti. 6- Geçtiğimiz hafta, İran’a yönelik yaptırımların mimarı olarak bilinen Richard Nephew, ABD’nin Foreign Affairs dergisinde yayımlanan bir yazısında İran’a karşı yaptırımların etkili olmadığını dile getirdi. Ayrıca, İran’a yönelik olası bir askeri saldırı hakkında şunları yazdı: “İran’a askeri saldırının sonuçları çok ağır olacaktır. Bu tür bir saldırıda, ABD’nin yenilgiye uğrama ve itibar kaybı riski vardır. İran’ın nükleer tesislerine saldırı da etkisizdir.” Richard Nephew ayrıca şunları vurguladı: “Müzakere, İran’la başa çıkmanın ve onu kontrol altına almanın tek yoludur.” Sayın Pezeşkiyan, şuna dikkat edin! Amerika açıkça müzakereyi İran’a karşı mücadele etmenin tek yolu olarak görüyor. Ancak siz (ve sizi çevreleyen, geçmişte sorunlu ve sisteme aykırı tutumlar sergileyen bazı kişiler), sorunların çözümü için müzakere arayışında olduğunuzu belirtiyorsunuz! 7- Son olarak, keşke sayın Cumhurbaşkanımız çevresini sorunlu ve sistemle ters düşen kişilerden arındırsa. Bu kişiler, defalarca inkılap ve rejime olan inançsızlıklarını göstermiş ve pek çok durumda İran İslam Cumhuriyeti’nin açık düşmanlarıyla aynı doğrultuda bir tutum sergilemişlerdir. Hüseyin Şeriatmedari
Zazamann 1 gün önce
MaşAllah! Mesud Pezeşkiyan güvenilir bir değil. Siyaset yapmasını bilmiyor. Gidip doktorluk yapsın. Reisi’nin bir çeyreği değil….
turan acar 1 gün önce
ALLAH UZUN ÖMÜR İHSAN ETSİN

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM