Oylama yoluyla işlerin sağlıklı yürümeyeceğini belirten
çağdaş kitaplardan biri de „Etkili Öğretmenlik Eğitimi” adlı kitaptır. Kitapta
sınıfta çatışma durumunda sakın karar almak için oylama yoluna gitmeyin der ve
bunun nedenleri arasında şu haklı gerekçeyi gösterir:
Çoğunluğun kararı gerçekte haklı olan azınlığın zararına
olacak şekilde oluşmuş olabilir. Bu durumda alınan kararı azınlık
kabullenmeyecek, ezilmişlik dışlanmışlık hissi ile kararın başarısızlığa
uğramasını bekleyeceklerdir.
Demokrasinin zaafları çoktur. Bu zaaflardan biri de azınlığı
ezmeden çoğunluğun kararının yönetimde olması şeklindedir. Bunun mümkün
olmadığı herkesçe görülebilir.
Peki o zaman nasıl karar alınacak sorusuna sistem
yayıncılıktan çıkan kitabın yazarı şöyle yöntem önerir: Sistemin adı: kazan-
kazan.
Bir kişi bile karşı görüş bildirse onun gerekçesi sorulur,
eğer haklı ise onun ezilmeyeceği şekilde karar alınır ya da kararda değişikliğe
gidilir.
Çoğunluk doğruya ulaşacak diye bir kuralı kimse iddia
edemez. Örneğin içkinin serbest olup
olmaması bir ülkede oylanmış ve çoğunluk serbest olmasını istediği için içkinin
üretimi ve tüketimi doğru yani yasal hale getirilmiştir. Şura'dan asla böyle
bir karar çıkmaz. Çünkü şura/istişare bir doğru koyma/tespit yolu değil, var
olan doğruları bulma ve kabul ettirme yöntemidir. Doğruların kaynağı
yaratıcıdır. Çünkü insanı ve doğayı en iyi bilen şüphesiz ki yaratıcıdır.
Yönetim biçimi olarak demokrasi aslında uygulanması imkansız
bir teorik ütopyadır. O yüzden günümüzde dünyada demokrasi deyince temsili
demokrasi kastedilir ve anlaşılır.
Temsiliyet devreye girince kimsenin Allah'ı temsil
edemeyeceği, kimsenin bu yetkiyi kendinde göremeyeceği söylenirken, bu
temsiliyeti kullananlar çıkar sahibi kötü niyetliler ve dini inançları
suistimal edenler olarak suçlanırken, aynı şeyi demokrasinin temsiliyetinde
görmek istemezler. Kimse toplumu kandıran ve onların yerine kendi istedikleri
biçimde ülkeyi ve gelir dağılımını yöneten azınlığı suistimalcilikle suçlamaz
onlara kinle bakılmasını salık vermez. Kitlelerin güçlü ve zenginlerce
kandırılarak sahte bir temsilcilik alındığı herkesin aslında görüp de
görmezlikten geldiği bir sarhoşluk tipi aymazlıktır.
Toplumlar karar verme yetisi olan aklını zayıflatıp nefsani
diye tabir edilen lüks yaşam, israf, eğlence hazzı, konforu öncüleyen yaşam
tipi vaatleriyle öyle sarhoş edilir ki karşılaştıkları tam zıt bir yaşamı bile
kader kelimesiyle yine dine ve yönetim sistemini reddettikleri Allah'a fatura
ediverirler.
Ali Mert