Suriye’de Sergilenen Sinemanın Sahne Arkasında Ne Var Ve Baş Aktörü Kimdir!!

GİRİŞ: 09.12.2024 20:08      GÜNCELLEME: 09.12.2024 20:08
Rasthaber -  Suriye konusunda ne söylenebilir? Bütün olan biten çok sezonlu serial bir dizi gibi hepimizin gözü önünde cereyan ediyor. Kimimiz bu diziyi dramatik bulup hüzünlenirken kimimiz ise yüksek aksiyon ve adranalnin sağlayan heyecanlı bir film gibi izliyoruz. Bazılarımız ise aşırı sevindirik bir hal ile mutlu son sendromunu girmiş kendini kaybetmiş ve yeni sezonların ne getireceğini hesap etmeden mutlu ve kontrolsüz bir coşku ile sezon finalinin tadını çıkarıyoruz. Ama kimse ekranlarda sahnelenen tiyatral akışın arka planında nasıl bir hengame olduğunu, senaryoyu yazanların, sponsorların ve sahne arkası ekibin hangi duygu düşünce ve beklentilerde olduklarını sorgulamaya gerek te duymuyorlar.




O zaman olan biten zaten biliniyorken bunu anlatmak yerine bundan sonraki sezonlarda neler olabilir biraz sizlere spoiler vereyim ne dersiniz?
Öncelikle İran, Hizbullah ve Rusya’nın bir yılgınlık ve çöküş içinde olduğunu ya da önceliklerinin değiştiğini ve Suriye’ye ilgilerinin azaldığını düşünenler yanılıyorlar.  Yılların birikim ve tecrübesini edinmiş ve düşmanı iyi tanımış ve ona karşı zaferler kazanmış direniş asla düşmez.  Bu İslami hareketin yapısal durumudur. Kelim Sıddıki rahmetlinin İslami Hareket kitabında bunun esaslarını belirlerken şöyle söylemektedir. “İslami hareketin tohumları bir bölgede yok olsa bile diğer bölgelerden esen rüzgarların vesilesi ile tekrar gelir ve orada yeşerir” Ki ne Hizbullah ne de İran ne Yemen ve ne de Irak için böyle bir durum söz konu değildir. Direniş her zamanki gibi güçlüdür ve sadece dikkatleri İsrail ve ABD’nin Gazze ve Filistin cephesine kilitlenmiştir. Ama kısa zamanda toparlanıp yapılması gerekenleri fazlası ile yapacaklarından emin olabilirsiniz.
İran ve Hizbullah içinde olsa olsa bir taktik değişikliği vardır… Suriye için çok emek verildi. Bundan vazgeçmek ihanet olur. O kadar şehid verildi bunların şehadetleri heba edilmiş olur. Tamam Esad İsrail karşısında sağlam bir duruş yaptı. İslam İnkılabı ile de ters düşmedi. Baba Hafız Esad döneminden beri sadık kaldılar. Ama netice de tek adam düzeni görüntüsünü atamadılar ve çoğulcu demokrasiyi sağlama gayretleri yetersiz kaldı yapısal değişim konusunda savaş sebebiyle dejenere oldular. Aynı zamanda uluslararası kamuoyunda yeterince malzeme edilip hedef gösterildiler dünya kamuoyuna karşı haklılıklarını ispat edemediler. Astana sürecinden bu yana çok güçlenen teröristler kadar ordusunu ve savaş araçlarını yenileyemedi. Bu yüzden Esad nadasa alınmış olabilir ve çekilme olayları da taktiksel olabilir. Mesela, Esad ülke dışında bir hükümet kurup mücadeleye devam edebilir. Gerekli dış destekleri zaman içinde alıp içerde de taraftarlarını organize eder ve planlı bir strateji ile emin adımlar ile ülke yönetimini ele geçirmeye çalışabilir.
Tabi bu süreç içinde de bu tekfirci grupların gerçek yüzleri ortaya dökülecek ve hem Suriye içinde ve hem de dünya kamuoyunda insanlar bunların vahşetlerini görüp besledikleri umut tamamen bitecek ve desteklerini çekecekler. Böyle bir durumda Esad dönse daha iyi bir imaj ve sağlam bir yapı ile gelmiş olmaz mı?

Tabi bunların hepsi bizim iyi niyetli bakışlarımız da olabilir. Ama Suriye gerçekten İran ve Rusya için çok önemlidir Esad ile veya Esad’sın da olsa bu ülkeden kolay kolay vaz geçeceklerini sanmıyorum.
İran'da Rusya'da tekfirci vandalistlerin gadrine uğramış ve ülkelerinde belki tüm dünyadakinden fazla terör olayları olmuş iki ülkedir. Tekfircileri iyi tanıyorlar ve onlardan yeterince eminler.  Asla onların Suriye'ye hakim olmalarına izin vermezler.
Rusya belki de tüm dünyada tekfirci terörizm ile ilk mücadele eden ülkedir. Afganistan sürecinde ABD tarafından üretilen cihadist ve tekfirci terör ile mücadelesini biz de dahil olmak üzer Türkiye İslamcıları doğru yorumlayamadılar. Çünkü İslam ve cihad nazarında taraflı baktılar.
Muhafazakar geçmişlerini şekillendiren NATO ve ABD propagandası gereği Rus’lar kafir idiler ve Koministler kötü kişiler olarak lanse edildiler. Anlatılara göre hepsi Allahsız ateistlerdi. Dindarları katlediyorlar, servet düşmanlığı yapıyorlar, aile kurumunu yok ediyorlar, kadınlar ve çocuklar kominin malı olarak kullanılıyordu. Çocuk yetiştirmek hakları yoktu ve ailelerin elinden çocuklar alınıp devlet kurumlarında tamamen ideolojik ve inançsız tek tip olarak yetiştiriliyordu. Daha bir sürü hikaye antikomünist propaganda ile sadece İslam ülkelerinde değil dünyanın birçok ülkesinde farklı farklı inanç mensuplarına yapıldı ve bu şekilde insanları etkileyerek Komünizmi ve Rusya’yı tehdit unsuru hedef olarak onlara sundular. Ama dünya tarihinde bütün savaşların işgallerin ve sömürgeciliğin asıl aktörlerinin kapitalist batı olduğu gerçeğini gizlediler.
Her ne ise Rusya yakın tarihi boyunca tekfirci teröre en çok maruz kalmış bir ülkedir. İran’da ise sadece 2023 ve 2024 yıllarında yapılan kutsal yerlere, türbe ve mezar ziyareti yapanlara yapılan saldırıları dikkate alsak yeterince tekfirci terörün mağduru olduklarını kabul ederiz. Bu yüzden Rusya ve İran’ın zamanında gerekli müdahaleyi Suriye için yapacaklarından emin olabilirsiniz.

Colani’nin olağan üstü değişimi ve söylem değiştirmesinde de taktiksel bir durum olduğu ve dünya kamuoyuna yönelik yeni bir imaj çizmeye çalıştığı ise aşikardır. Sarığını çıkarıp sakallarını tıraş ederek ve askeri kamuflajları çıkarıp takım elbise giyerek ve üzerinde takım elbisesi kadar iğreti duran dini hoşgörü ve çoğulculuk çağrısı söylemlerini edinmeye başladı.

Bir parçası olduğu Nusra Cephesi'nin daha önce hedef alıp öldürdükleri İdlib'deki Dürzi toplumuna hitap etti ve Türkiye'nin desteklediği muhalif grupların saldırılarında ölen Kürtlerin ailelerini ziyaret etti.

Colani CNN VE PBS kanalında batılı gazetecilerle ödül konmuş bir terör lideri olarak değil de sanki ulusal bir devletin kabine temsilcisi gibi blazer ceket giyen ve jöleli saçlarını arkaya tarayarak yumuşak ve diplomatik bir dille örgütünün Batı için bir tehdit oluşturmadığını ve kendilerine karşı uygulanan yaptırımların haksız olduğuna Dünya kamuoyunu ikna etmeye çalıştı.

Üzerinden zaman geçse de çizilen iki karakteristik tipin sahibi aynı kişidir ve imaj değişikliğinin aslında bir siyasi atraksiyon ve kamuyu aldatma çabası olduğu aşikardır.
Eski Türk filmlerinde birden fazla rolde oynayan aktörler gibi farklı karakterleri ustalık ile canlandırıyor.
Peki, bundan sonra Suriyelilerin yeni lideri bu iki tiyatral karakterden hangisi olacak?  Bir dönemin konjektürü gereği gerilla olarak CİA ve Mossad tarafından üretilen ve terör listesine giren HTŞ örgütünün adına ödül konmuş lideri Ebu Muhammed Colani mi yoksa Batının bürokrat ya da diplomatik siyaset adamı ademi merkeziyetçi bir yönetimle demokrasinin uygulandığı farklı ırklardan ve farklı mezheplerden her kesimlerine de hitap eden yumuşak yaklaşımıyla Ahmed Hüseyin el Şara mı?