Rasthaber - Suriye konusunda ne söylenebilir? Bütün olan biten çok sezonlu serial bir dizi
gibi hepimizin gözü önünde cereyan ediyor. Kimimiz bu diziyi dramatik bulup
hüzünlenirken kimimiz ise yüksek aksiyon ve adranalnin sağlayan heyecanlı bir
film gibi izliyoruz. Bazılarımız ise aşırı sevindirik bir hal ile mutlu son
sendromunu girmiş kendini kaybetmiş ve yeni sezonların ne getireceğini hesap
etmeden mutlu ve kontrolsüz bir coşku ile sezon finalinin tadını çıkarıyoruz.
Ama kimse ekranlarda sahnelenen tiyatral akışın arka planında nasıl bir hengame
olduğunu, senaryoyu yazanların, sponsorların ve sahne arkası ekibin hangi duygu
düşünce ve beklentilerde olduklarını sorgulamaya gerek te duymuyorlar.
O zaman olan biten zaten biliniyorken bunu anlatmak yerine bundan sonraki
sezonlarda neler olabilir biraz sizlere spoiler vereyim ne dersiniz?
Öncelikle İran, Hizbullah ve Rusya’nın bir yılgınlık ve çöküş içinde olduğunu
ya da önceliklerinin değiştiğini ve Suriye’ye ilgilerinin azaldığını düşünenler
yanılıyorlar. Yılların birikim ve
tecrübesini edinmiş ve düşmanı iyi tanımış ve ona karşı zaferler kazanmış
direniş asla düşmez. Bu İslami hareketin
yapısal durumudur. Kelim Sıddıki rahmetlinin İslami Hareket kitabında bunun
esaslarını belirlerken şöyle söylemektedir. “İslami hareketin tohumları bir
bölgede yok olsa bile diğer bölgelerden esen rüzgarların vesilesi ile tekrar
gelir ve orada yeşerir” Ki ne Hizbullah ne de İran ne Yemen ve ne de Irak için
böyle bir durum söz konu değildir. Direniş her zamanki gibi güçlüdür ve sadece
dikkatleri İsrail ve ABD’nin Gazze ve Filistin cephesine kilitlenmiştir. Ama
kısa zamanda toparlanıp yapılması gerekenleri fazlası ile yapacaklarından emin
olabilirsiniz.
İran ve Hizbullah içinde olsa olsa bir taktik değişikliği vardır… Suriye için
çok emek verildi. Bundan vazgeçmek ihanet olur. O kadar şehid verildi bunların
şehadetleri heba edilmiş olur. Tamam Esad İsrail karşısında sağlam bir duruş
yaptı. İslam İnkılabı ile de ters düşmedi. Baba Hafız Esad döneminden beri
sadık kaldılar. Ama netice de tek adam düzeni görüntüsünü atamadılar ve çoğulcu
demokrasiyi sağlama gayretleri yetersiz kaldı yapısal değişim konusunda savaş
sebebiyle dejenere oldular. Aynı zamanda uluslararası kamuoyunda yeterince
malzeme edilip hedef gösterildiler dünya kamuoyuna karşı haklılıklarını ispat
edemediler. Astana sürecinden bu yana çok güçlenen teröristler kadar ordusunu
ve savaş araçlarını yenileyemedi. Bu yüzden Esad nadasa alınmış olabilir ve
çekilme olayları da taktiksel olabilir. Mesela, Esad ülke dışında bir hükümet
kurup mücadeleye devam edebilir. Gerekli dış destekleri zaman içinde alıp
içerde de taraftarlarını organize eder ve planlı bir strateji ile emin adımlar
ile ülke yönetimini ele geçirmeye çalışabilir.
Tabi bu süreç içinde de bu tekfirci grupların gerçek yüzleri ortaya dökülecek
ve hem Suriye içinde ve hem de dünya kamuoyunda insanlar bunların vahşetlerini
görüp besledikleri umut tamamen bitecek ve desteklerini çekecekler. Böyle bir
durumda Esad dönse daha iyi bir imaj ve sağlam bir yapı ile gelmiş olmaz mı?
Tabi bunların hepsi bizim iyi niyetli bakışlarımız da
olabilir. Ama Suriye gerçekten İran ve Rusya için çok önemlidir Esad ile veya
Esad’sın da olsa bu ülkeden kolay kolay vaz geçeceklerini sanmıyorum.
İran'da Rusya'da tekfirci vandalistlerin gadrine uğramış ve ülkelerinde belki
tüm dünyadakinden fazla terör olayları olmuş iki ülkedir. Tekfircileri iyi
tanıyorlar ve onlardan yeterince eminler. Asla onların Suriye'ye hakim olmalarına izin
vermezler.
Rusya belki de tüm dünyada tekfirci terörizm ile ilk mücadele eden ülkedir.
Afganistan sürecinde ABD tarafından üretilen cihadist ve tekfirci terör ile
mücadelesini biz de dahil olmak üzer Türkiye İslamcıları doğru
yorumlayamadılar. Çünkü İslam ve cihad nazarında taraflı baktılar.
Muhafazakar geçmişlerini şekillendiren NATO ve ABD propagandası gereği Rus’lar
kafir idiler ve Koministler kötü kişiler olarak lanse edildiler. Anlatılara
göre hepsi Allahsız ateistlerdi. Dindarları katlediyorlar, servet düşmanlığı
yapıyorlar, aile kurumunu yok ediyorlar, kadınlar ve çocuklar kominin malı olarak
kullanılıyordu. Çocuk yetiştirmek hakları yoktu ve ailelerin elinden çocuklar alınıp
devlet kurumlarında tamamen ideolojik ve inançsız tek tip olarak
yetiştiriliyordu. Daha bir sürü hikaye antikomünist propaganda ile sadece İslam
ülkelerinde değil dünyanın birçok ülkesinde farklı farklı inanç mensuplarına yapıldı
ve bu şekilde insanları etkileyerek Komünizmi ve Rusya’yı tehdit unsuru hedef
olarak onlara sundular. Ama dünya tarihinde bütün savaşların işgallerin ve
sömürgeciliğin asıl aktörlerinin kapitalist batı olduğu gerçeğini gizlediler.
Her ne ise Rusya yakın tarihi boyunca tekfirci teröre en çok maruz kalmış bir
ülkedir. İran’da ise sadece 2023 ve 2024 yıllarında yapılan kutsal yerlere,
türbe ve mezar ziyareti yapanlara yapılan saldırıları dikkate alsak yeterince tekfirci
terörün mağduru olduklarını kabul ederiz. Bu yüzden Rusya ve İran’ın zamanında
gerekli müdahaleyi Suriye için yapacaklarından emin olabilirsiniz.
Colani’nin olağan üstü değişimi ve söylem değiştirmesinde de
taktiksel bir durum olduğu ve dünya kamuoyuna yönelik yeni bir imaj çizmeye
çalıştığı ise aşikardır. Sarığını çıkarıp sakallarını tıraş ederek ve askeri
kamuflajları çıkarıp takım elbise giyerek ve üzerinde takım elbisesi kadar
iğreti duran dini hoşgörü ve çoğulculuk çağrısı söylemlerini edinmeye başladı.
Bir parçası olduğu Nusra Cephesi'nin daha önce hedef alıp
öldürdükleri İdlib'deki Dürzi toplumuna hitap etti ve Türkiye'nin desteklediği
muhalif grupların saldırılarında ölen Kürtlerin ailelerini ziyaret etti.
Colani CNN VE PBS kanalında batılı gazetecilerle ödül konmuş
bir terör lideri olarak değil de sanki ulusal bir devletin kabine temsilcisi
gibi blazer ceket giyen ve jöleli saçlarını arkaya tarayarak yumuşak ve
diplomatik bir dille örgütünün Batı için bir tehdit oluşturmadığını ve
kendilerine karşı uygulanan yaptırımların haksız olduğuna Dünya kamuoyunu ikna
etmeye çalıştı.
Üzerinden zaman geçse de çizilen iki karakteristik tipin
sahibi aynı kişidir ve imaj değişikliğinin aslında bir siyasi atraksiyon ve
kamuyu aldatma çabası olduğu aşikardır.
Eski Türk filmlerinde birden fazla rolde
oynayan aktörler gibi farklı karakterleri ustalık ile canlandırıyor.
Peki, bundan sonra Suriyelilerin yeni lideri bu iki tiyatral karakterden
hangisi olacak? Bir dönemin konjektürü
gereği gerilla olarak CİA ve Mossad tarafından üretilen ve terör listesine
giren HTŞ örgütünün adına ödül konmuş lideri Ebu Muhammed Colani mi yoksa
Batının bürokrat ya da diplomatik siyaset adamı ademi merkeziyetçi bir
yönetimle demokrasinin uygulandığı farklı ırklardan ve farklı mezheplerden her kesimlerine
de hitap eden yumuşak yaklaşımıyla Ahmed Hüseyin el Şara mı?
Her iki karakterinde bunu kolay koay sağlayamayacağı da ortadadır. Suriye
Afganistan’a dönecek ve sürekli bir istikrar bura kolay sağlanamayacaktır.
Çünkü bu tekfircileri bir haftada iktidarı ele geçirmelerini sağlayan güçlerin
çok aceleleri yok. Her ne kadar İsrail Küresel hegomonyayı sürekli tahrik edip
kendi güvenliğinin tesisi için acele etmeye zorlasa da dünyaya hakim Siyonist
sermayenin İsrail’den de daha öncelikli bütün dünyanın şekillenmesinde önemli
etkenlerden biri dünya ticaretini eline geçirmek ve para ve gücü kontrolü
altında tutmak gibi daha üst amaçları var. Bunun için dünyanın çeşitli
coğrafyalarında savaşın ve dolayısı ile kaos ortamının uzun vadeli var olmasını
sağlamak hem silah sektörünü hem ilaç ve tedarik sektörünü ve hem de artık
önemli bir ekonomik değer haline gelmiş olan paramiliter ordu ve savaş
organizasyonu ve danışmanlığı hizmeti gelirlerinde sürekli bir akışı
sağlayacaktır.
Afganistan’da bu 45 yıldır kesintisiz sağlanmaktadır. Tekficiligin ilk
memleketinde savaşı yine ABD Suud ve İsrail’in kurduğu Taliban gibi örgütler ve
Usame Bin Ladin gibi Hollywood aktörlerine benzer şekilde Pentagon sahne
arkalarında üretilmiş karakterler canlı tuttular ve uzun yıllar küresel
güçlerin lehine var ettiler.
Görünen o ki Siyonizm ve Emperyalizm Suriye’yi Afganistan’a çevirmek için
çabalıyorlar. Ve neticede bunun için çok fazla da uğraşması gerekmeyecektir.
Çünkü HTŞ, ÖSO, SMO gibi yapıların hepsi suni oluşturulmuş halktan kopuk
devşirme ve çeşitli çıkar ve fanatizme matuf farlılıkta fraksiyonlardır ve birbirleriyle
ekonomik ve ideolojik ayrılıklara düşüp çatışmamaları mümkün değildir.
Suriye’nin önceki dönemlerinde bunun yüzlerce defa olduğuna şahit olduk. Elbette ki bugün bu örgütleri destekleyen
ulusal devletlerin beklentileri ve çıkarları zaman ile değişecek devletlerarası
mecburiyetler ve anlaşmalar neticesinde bambaşka sonuçlara da evrilecektir.
Bugün mutlu son sendromunda olan Türkiye’nin romantik İslamcıları ve
Milliyetçi, Muhafazakar, Ulusalcı refleksleri ile coşmuş boş kalabalığı zamanla
bu gerçeği görecekler ya da başka boş hikayelerin peşinde Suriye ortamına
ilgileri de azalacaktır.
Ama sahne arkasındaki kazanımlar mesela Suriye ile ezeli çatışma vesilesi olan
GOLAN tepelerinin hızla İSRAİL tarafından geri alınması ve iki gündür
Suriye’nin tüm askeri üstlerini, stratejik kurumlarını bombalayan ve kendisine
karşı tüm askeri ve siyasi risk ve tehditleri elimine eden ve adeta Suriye
varlığını sonuna kadar yok etmeye çalışan İsrail’in kazanımları açısından
olayları bakıp görebilenler bugün dikkate alınmıyor. Sahne önündeki cazip
görüntüler, boyalı dekorlar makyajlı yüzler ve gülümseyen yüzler ve mutlu
çığlıklar arka planda olan biteni merak ettirmiyor. ABD’nin PYD ye verdiği
aşırı destek ve bunlarında fırsattan yararlanarak topraklarını genişletmek ile
nasıl bir kazanım içinde olduğu da sahne arkasının loş ve karanlık
dehlizlerinde görünmez oluyor.
Her dizi sezonunda diziye olan seyirci ilgisini canlı tutabilmek için yeni
sezon hakkında film eleştirmenlerinin tahminleri yayınlanır yapımcı ve
oyunculardan ip uçları ve tüyolar alınmaya çalışılır. Ve yeni sezon yaklaştıkça
küçük fragmanlar yayınlanır ki oyuna ilgi artsın ve beklenen gişe rekorları ya
da reyting rakamlarına ulaşılabilsin. Suriye içinde İslamcı sına “şeriat
devleti” güzellemeleri, demokratına “çok katılımlı seçim” masalları milliyetçi
muhafazakar Türk faşistlerine “fetih ve genişleyen topraklar ve İl trafik plaka
numaralarına yeni eklenecek sayılar”, romantiğine “barış kardeşlik sosları”
esnafına, tüccarına, iş adamına “Suriye’nin imarı ve artan ticaret ile gelecek
rantı” şimdiden fragman adı altında pazarlanıp duruluyor.
Ama yeni sezon Suriye dizisinde gerçek olaylar hiç beklediğimiz gibi
olmayabilir ve taraflar açısından sürpriz ve şaşkınlığa sebep olacak sonuçlar
doğabilir. Hep beraber bekleyip göreceğiz.