Rasthaber - Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin Beyaz Saray’da uğradığı muamele, hem ABD ile Ukrayna arasındaki vasallık ilişkisini ortaya koydu hem de Transatlantik cephesindeki yarılmayı resmetti.
İlkini uzun uzun konuşmaya gerek yok: ABD parası ve
silahıyla aslında ABD’nin olan bir savaşa girmenin faturası özetle. Emperyalist
devlet, kullandığı aletine, “350 milyar dolar harcadım, 500 milyar
dolar geri almak için madenlerini sömüreceğim” diyor.
Ama ikincisi, yani Transatlantik cephedeki yarılma, Türkiye
ve dünya açısından kritik önemde.
ABD VE AB BM’DE KARŞI KARŞIYA
Transatlantik yarılmayı ortaya koyan gelişmeleri özetleyelim
önce:
- ABD ve AB, önce Münih Güvenlik Konferansı’nda ağır bir
tartışmayla karşı karşıya geldi. ABD liderliğinin AB’deki aşırı sağcı
partilerle ilişkisi ve ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’in
AB’yi “demokrasiniz zayıflıyor” diye suçlaması, yarılmanın su
yüzüne çıkışı olarak değerlendirilebilir.
- Trump’ın Putin’le uzun telefon
görüşmesi yapması ve Ukrayna’daki savaşı bitirme kararı alması, ABD ve Rusya
heyetlerinin bu amaçla Riyad’da görüşmelere başlaması, Washington’un bu
süreçte AB’yi masa dışında tutması, yarılmanın derinliğine işaret
ediyordu.
- Ardından ABD ve AB BM’de karşı karşıya geldi.
AB ülkelerinin hazırladığı ve Rusya’yı suçlayan, Ukrayna’yı destekleyen
tasarıya ABD BM Genel Kurulu’nda “hayır” dedi! Öyle ki Çin ve
İran bile tasarıya “çekimser” kalmıştı. Ardından ABD bir başka
tasarı hazırladı ama içeriği AB ülkelerinin önergeleriyle tamamen değişti. ABD
bu tasarıya Çin ve İran ile birlikte “çekimser” kaldı. ABD
üçüncü olarak BM Güvenlik Konseyi’nde oylanmak üzere “Rusya’yı rahatsız
etmeyecek” bir tasarı hazırladı; 10 ülke “evet” dedi,
5 ülke “çekimser” kaldı. ABD bu oylamada da yine BM Güvenlik
Konseyi’nin daimi üyeleri İngiltere ve Fransa’yla karşı karşıya kaldı.
‘ABD BM’DEN ÇEKİLMELİ’ TASARISI
- Cumhuriyetçilerin ABD Kongresi’ne sunduğu “Başkan
ABD’nin BM üyeliğini tamamen sona erdirmeli” çağrılı tasarı ise ABD
içindeki büyük çelişkiye işaret ediyordu.
- ABD ve AB, “en zengin kapitalistler” kulübü
olan G7’de de karşı karşıya geldi. ABD, Rusya’yı saldırgan
diye tanımlayan bildiriye karşı çıktı.
- İngiltere ise bu süreçte arabuluculuk çizgisi izliyor
görüntüsü veriyor. Beyaz Saray’dan kovulan Zelenski’yi Londra’ya
davet eden İngiltere Başbakanı Starmer, Ukrayna’ya “uzun
savaş” stratejisini sürdürebilmesi için siyasi, ekonomik ve askeri
destek açıkladı. Londra’nın Trump’ı Biden’ın “uzun
savaş” stratejisine yeniden dönmeye ve Zelenski’yi
de Trump’tan “özür diletmeye” çalıştığı
anlaşılıyor.
YENİ DÜNYA DÜZENİ SANCILARI
Bu tablo, aslında “yeni dünya düzeninin” inşa
sancılarıdır. ABD, uzun zamandır küresel liderliğini nasıl sürdüreceğinin
mücadelesini veriyor. Trump’ın iktidarı ile “büyük savaşsız
çözüm” arayışının öne çıktığı anlaşılıyor.
Hatta Trump cephesi içinde “ABD’nin
dünyayı Çin’le paylaşması gerektiği” görüşü de bir eğilim olarak
belirmiş durumda. ABD’nin Atlantik ve Pasifik Okyanusu arasındaki tüm bölgeyi
nüfuz alanı olarak gördüğünü ve diğer bölgelerdeki yeni durumu kabul
edilebileceğini ortaya koyduğu bir görüş bu.
ABD içindeki farklı eğilimlerin nereye evrilebileceğini
kestirmek güç. Zira Trump kabinesi aslında bir koalisyondur ve bu
nedenle Trump’ın II. dönemi, JD Vance’in I. dönemi olarak da
okunabilir.
ABD-AB YARILMASI DÜNYANIN YARARINA
Özetle Trump-Vance-Musk koalisyonu, Rusya’yı Çin’den
koparma stratejisi izliyor. Ancak ABD’nin Çin-Rusya stratejik işbirliğini
zayıflatabilmesi çok olası görünmüyor, tersine bu çizginin ABD-AB işbirliğini
zayıflatması daha olası. Yani ABD Rusya’yı Çin’den kopartayım derken AB’yi
kaybedebilir.
Bu süreci iyi değerlendirebilirse AB de buradan kazançla
çıkar. AB’nin stratejik özerklik başlatıp adım adım ABD’ye bağımlılıktan
kurtulması, Brüksel’i çok kutuplu yeni dünyada önemli bir güç merkezi haline
getirir.
En önemli boyutuyla bitirelim: Bu yarılma Türkiye’yi,
bölgemizi, Küresel Güney’i nasıl etkiler? Transatlantik yarılma ve
ABD-AB müttefikliğinin bozulması, elbette dünyanın büyük çoğunluğunun
yararınadır.
CUMHURİYET