Her şeyden önce Ukrayna Rusya açısından sahip çıkması gereken
tarihi geçmişini temsil eden bir coğrafya ve üzerindeki kültür açısından önem
arz etmektedir. Ama Ukrayna’nın Rusya açısından değeri sadece bundan ibaret
değildir.
İkinci ve daha önemli olan ise bütün bölgenin hakimiyetini elinde
bulunduran Rusya’nın Ukrayna’nın ayrılması sebebiyle Karadeniz’in güney ve batı
kısımlarında kaybettiği hakimiyetini yeniden kazanma arzusudur. Kafkasya
bölgesinin kontrol edilemez jeopolitik yapısı Rusya’yı endişelendirmekte ve
Karadeniz’in kuzeyine sıkışmış olan etki alanının kontrolünü bu bölge üzerinden
yapabilmesi de gün geçtikçe zorluğa girmektedir. Ama Ukrayna zaten Rusya’nın
tarihi geçmişine ve teknolojik yapılanmasına ve ulaşım kolaylığına sahiptir ve
Rus donanması yıllarca burada konuşlandırılmıştı. Bu yüzden tüm diğer ülkelere
nazaran Rusya’nın Karadeniz ve sıcak denizlere inme hayalini gerçekleştirme
arzusu Ukrayna üzerinden daha mümkün görünüyor. Bu ülkenin doğu bölgesinde ve
Kırım’da yaşayan çok miktarda Rus’un varlığı ise bu mümkünatı oldukça
artırıyor. Rusya kendi halklarının özellikle SSCB’den ayrılan ülkeler içindeki Rus
ekalliyeti ve popülasyonunu her zaman önemsemiş ve bölgenin siyasi yapısının
şekillenmesinde kendi lehine kullanmıştır. ABD ve Atlantik ülkeleri bundan
rahatsız olup defalarca uyarılarda bulunmasına rağmen Rusya bu siyasetinden vaz
geçmemiştir. Mesela Baltık Cumhuriyeti’nin AB’ye katılım sürecini bu
ekalliyetleri kullanarak ötelemiştir.
Rusya’nın Ukrayna’da var olan birçok enerji ve boru hatları vardır
ve Rusya bunları yitirebileceği ihtimali üzerine daha büyük iki projeye
girişerek Kuzey Akım ve Güney Akım boru hatlarını uygulamaya koymuş ve bunları
büyük oranda da bitirmiş ve bu süreç içinde de Almanya, Fransa, İtalya, Türkiye
gibi önemli ülkeleri de bu projeye katarak dünya kamuoyu nazarında meşruiyetini
artırmıştır. Geçen süreç içinde Turuncu Devrim’in etkisini yitirmesi ve Ukrayna
yönetimini Rus yanlısı Yanikovic’in kazanması ile Ukrayna’daki boru hatlarını
tamamen gözden çıkarmaktan da vaz geçmiştir. Hem Ukrayna’daki boru hatları ve
hem de Güney ve Kuzey akım boru hatları Rusya’nın Avrupa üzerindeki
hakimiyetini artıracağı gibi ekonomik getirilerinin artması teknolojik ve
askeri üstünlüğünü ABD ve dünya hegemonyasına göre üstünlük kazanmasına sebep
olacaktır. İşte daha çok ABD’yi rahatsız eden en önemli problem budur.
İtilafların tarihi süreci:
Ukrayna ile Rusya arasındaki itilaflar 1930’ların başına yani
Stalin dönemine dayanır. Ukrayna’nın Sovyet Rusya’sına katılma süreci çetin geçmiş
ve yapılan baskı toplu idam, katliam ve uygulanan ambargolar neticesi oluşan
kıtlığında etkisiyle 3,5 - 4 milyon insanın ölmesine sebep olmuştu. Bu ölümler
“Holodomor” (Açlıktan ölme) trajedisi ve katliamı olarak Ukrayna’nın özellikle
SSCB’den ayrıldığı dönemden sonra her yıl Kasım’ın son haftası resmi olarak
anılmaktadır.
Ukrayna, 1980’lerde Gorboçov’un başkanlığı döneminde demir perde
yönetiminin sebep olduğu daralan ekonomik durumdan kurtulabilmek için Sovyet
Rusya’sında uygulanan Glasnost ve Perestroika diye adlandırılan açılım ve
yeniden yapılanma politikasının getirisi ile bu günlerdeki Arap Baharı gibi o
zamanlar milliyetçi hareketlerin ortam bulması neticesinde SSCB’den ayrılarak
bağımsızlığını ilan etmiştir. Ancak bu ayrılma neticesinde o zaman Sovyetlerin
büyük teknik ve nükleer yatırımları ve en önemlisi de Karadeniz’deki dev Sovyet
donanması iki ülke arasında en büyük itilafı doğurmuş ve çatışmalara sebep
olmuştu. 1990’da Ukrayna Parlamentosu bir karar alarak içinde meşhur Amiral
Kuznetsov uçak gemisinin de bulunduğu Karadeniz filosunun kendilerine ait
olduğunu ilan etti. Bir süre sonra Rusya’da aynı şekilde bu filonun kendilerine
ait olduğunu açıkladı. Artan gerginlik 1992’de filonun ortak güvenlik için
kullanılması yönünde alınan karar ile tatlıya bağlansa da geçen süreç içinde
oluşan gerginlikler ve çeşitli ihlaller tartışmayı artırdı ve 3 yıl sonra
filonun paylaşılmasına karar verildi. Ancak Amiral Kuznetsov uçak gemisi için
bir türlü anlaşamadılar ve gerginlik bu yüzden tekrar arttı. Netice 1997’de
yapılan anlaşma ile yeniden anlaşarak Karadeniz filosunun Kırım’da 2017 yılına
kadar konuşlandırılması kararlaştırıldı. Aynı anlaşmayla birlikte Ukrayna ve
Rusya karşılıklı olarak birbirlerinin sınırlarını tanıdıklarını ilan ettiler.
2018 yılına gelindiğinde bu anlaşma 10 yıllığına uzatıldı.
ABD’nin devrim ihracatı ya da Turuncu Devrim:
Renk veya çiçek simgeli devrimler, SSCB dağılma sonrası Orta ve
Doğu Avrupa’ya ve hemen akabinde Orta Asya’ya kadar yayılan bölgede cereyan
eden bir seri hareketleri toplu olarak ifade eden isimlerdir. Bu devrimlerin
katılımcıları, yerleşmiş otoriter hükümetleri protesto etmek, demokrasiyi,
liberalizmi ve ulusal bağımsızlığı savunmak için çoğunlukla şiddet içermeyen
devrimci yöntemler kullanırlar. Bu tür hareketlerde Sivil Toplum Örgütleri ve
özellikle öğrenci protestocuların etkileri büyüktür. Şimdiye kadar Sırbistan’da
(2000 yılında Miloseviç’in devrilmesi), Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT)
ülkelerinden Gürcistan’da (2003 Gül, Karanfil Devrimi), Ukrayna’da (2004 Turuncu
Devrim) ve (daha öncekilerden daha şiddetli olmakla birlikte) Kırgızistan’da
(2005 Lale Devrimi) yapılan bu milliyetçi devrimler başarılı olmuştur. Her
defasında tartışmalı seçimleri büyük çaplı sokak protestoları izlemiştir. Bu
protestolarda rakipleri tarafından otorite olarak kabul edilen liderlerin
istifa etmesi ya da düşürülmesi hedeflenmiştir. Sırbistan’da bu direniş
hareketi “Otpor” ismini almış. Gürcistan’da “Kmara” (yeter!), Kırgızistan’da
“Kelkel” ve Ukrayna’da “Pora” almıştır. Azerbaycan’da ise “Makam” ismini
almıştı. Tüm bu hareketler bir tek elden yani Amerika Birleşik Devletleri
merkezli Açık Toplum Enstitüsü tarafından finanse edilmiştir. (OSI).
Sırbistan’daki devrimci hareket Otpor’un üyeleri Gürcistan’daki
Kmara hareketini eğitmiş ve organize etmiş ve Gürcistan’da ve Ukrayna’da
yaşanan sivil devrimlerin sonucunda ortaya çıktığı düşünülen Sarı Devrim (Lale
Devrimi), Kırgızistan’daki Kelkel hareketini etkileyip yönlendirmiştir. Hatta
dönemin Devlet Başkanı Askar Akayev (27 Aralık 2004 tarihinde, Gürcistan ve
Ukrayna’daki devrimlerin Batılı sponsorlarını ülkesindeki direniş hareketini
finansa etmekle itham etmiş ve benzer devrimlerin görünmez kahramanı ABD ise
beklenildiği gibi Kırgız muhalefetini açıkça desteklemişti. Kırgız sivil toplum
örgütlerinin aktiviteleri tamamen ABD kuruluşları ve ABD’nin Uluslararası
Gelişim Ajansı (International Development Agency) tarafından finanse edilmişti.
Saros’un yönlendirmesi ve finansı ile varlık bulan bu
hareketlerden Azerbaycan'da 2005 yılı başlarında kurulan Makam, Ukrayna'daki
genç devrimciler gibi turuncu rengi kullansa da Soros ya da başka hiçbir
yabancı kişi ya da kuruluşla hiçbir bağı bulunmadığını savunuyor. Hareketin 25
yaşındaki lideri Emin Hüseyinov Milliyet'e, Pora ve Kmara ile sadece bilgi
alışverişinde bulunduklarını, bu arada Türkiye'den Arı Hareketi'nin bir
temsilcisi ile tanıştıklarını söylüyor. Hiçbir partiyle bağlantılarının
bulunmadığını belirten Hüseyinov, "Sadece, petrol zenginliğini halkın
paylaşmasını istiyoruz" diyor.
IDA (Uluslararası Gelişim
Ajansı) altmışlardan beri çoğu üçüncü dünya ülkesinde ve Türkiye’de de güvenlik
görevlilerini, yüksek rütbeli personeli ve sivilleri Amerikan değerleri
çerçevesinde eğitmiştir ve burs sağlamıştır, emniyet genel müdürlüğünü yeniden
örgütlemiştir. Türkiye sınai kalkınma bankasını kurdurmuştur.
Sözde demokrasinin tanıtım ve gelişimini sağlamakla sorumlu 170
kadar sivil toplum örgütü ya ABD’nin kurduğu ya da finansal olarak desteklediği
örgütlerdi. Bu örgütlerin çalışmaları Orta Asya’da sivil devrimleri bir bir
etkileyip planlayarak domino etkisi yapabilecek senaryolar ürettiler ve
neticede Sırbistan, Gürcistan, Ukrayna, Kırgızistan ile Özbekistan’daki son
siyasî hareketler, bölgedeki ABD ve Rusya rekabetinin de ABD lehine ivme
kazandıran renkli devrimlerde ABD ve Sivil Toplum Örgütlerinin ve bilhassar
Sarkozi’nin ting teng kuruluşları ve rolü de çok büyüktür.
ABD'li ünlü spekülatör George Soros'la bağlantılı tüm bu gençlik
hareketi gibi Ukrayna’daki gençlik hareketi de sözde demokratik barışçı
devrimleriyle itici güç olarak faaliyet gösteriyordu
Ukrayna’da Pora diye şekillendirilen sivil toplum ve gençlik
hareketi tarafından desteklenen “Turuncu Devrim”, 2004 yılında başkanlık
seçimlerinin tartışmalı geçen ikinci turunu takiben oluşmuş ve seçim
sonuçlarının iptaline yol açmıştır. Turun tekrarında Viktor Yushchenko başkan
ilân edilmiştir.
Bundan sonraki süreçte Rusya bu sonuca razı olmayarak Donbas ve
Kırım bölgesinde açık olmamakla birlikte üstü kapalı fiili müdahalelerde
bulunmuş mesela yüz kişilik bir ordu askeri bir birlik göndermiş ama bunların
üniformalarında hiçbir millet, kuruluş aidiyeti bildiren işaret vs yokken
önemli yerlere baskın yapıp kontrol altına alarak halkı çeşitli operasyonlar
yapmışlardı. Halk arasında “yeşil adamlar” diye anılan bu grup Donbas
bölgesinin işgali ve Kırım’ın referandum ve sonrası ilhak sürecini
oluşturmuşlardı.
2004 yılında seçimler dönemine kadar artık iyece belirginleşen
Ukrayna halkı arasında milliyetçiler ile Rus yanlılarının arasındaki kutuplaşma
özellikle ABD’nin el altından müdahaleleri ile görevlendirilmiş toplum
mühendislerinin yoğun çalışmaları netice vermeye başladı ve Turuncu Devrim diye
adlandırılacak sokak gösterileri ve meydanlarda yönlendirilmiş kitle
hareketleri başlayarak Ukrayna’nın kaderini belirlemeye başlamıştı.
Rus nüfus ve Rusya yanlılarının ağırlıkta olduğu Donbas bölgesinde
(Donetsk ve Lugansk) tek taraflı bağımsızlık ilan edilmesinin ardından, Rusya
yanlısı ayrılıkçılar ile Ukrayna ordusu arasında çatışmalar 2014'ten bu yana aralıklı
olarak devam ediyor. Çatışmalar son dönemde şiddetlenmişti.
Ukrayna Parlamentosu, yedi yıl önce Kırım'ın ilhakı ve Donbas 'ta
ki gelişmeler sonrası Rusya'yı "saldırgan" ülke olarak nitelendiren
yasayı onaylamıştı.
Donbas krizinin çözümüne ilişkin müzakereleri Rusya, Ukrayna ve
Avrupa Güvenlik ve İş birliği Teşkilatı'ndan (AGİT) oluşan Üçlü Temas Grubu
yürütüyor.
Taraflar arasında Temmuz 2020'de sağlanan kapsamlı ateşkes son
dönemde sık sık ihlal ediliyor.
Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, iki hafta önce Kırım'ın
kurtarılmasını amaçlayan Askeri Güvenlik Stratejisi'ni onaylamıştı.
Türkiye Rusya arasında Ukrayna meselesi:
Rusya, Türkiye'nin Kırım meselesine bakış açısını değiştirmesini
istiyor. Putin'in resmi sözcüsü Dmitry
Peskov, RIA Novosti' in haberine göre Kremlin'in Türkiye'yi Kırım konusundaki
tutumunun yanlış olduğuna ikna etmeyi umduğunu söyledi. Rusya, Türkiye'nin
Kırım meselesine daha farklı bakmasını istiyor Peskov, Moskova'nın eninde
sonunda Türk tarafını Kırım meselesindeki Rus tutumunun doğru olduğuna ikna
edebileceğine dair iç kamuoyuna umut verdi. Putin'in sözcüsü, "Bu
anlaşmazlıklar Ukrayna tarafıyla zor çözülebilir, ancak tutarlı çizgimizin Türk
ortaklarımızı Kırım konusundaki mevcut tutumlarının tamamen yanlış olduğuna ikna
edeceğini umuyoruz." dedi. Aynı zamanda Türkiye'nin Ukrayna dahil
komşularıyla ilişki kurma egemenlik haklarını koruma hakları olduğunu da işaret
etti. 15 Nisan'da Dışişleri Bakanlığı Başkanı Mevlut Çavuşoğlu, Rusya ile
Ukrayna arasında Donbass' ta yaşanan krizde Türkiye'nin hiçbir tarafa destek
vermediğini söyledi. Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelensky, 10 Nisan'da
İstanbul'da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir araya geldi. Buna rağmen görüşmeler
sırasında, Rusya'nın Kırım'ı "ilhak" ettiğini ifade etti. Erdoğan
ayrıca Ukrayna’ya NATO’ya katılma arzusunda destek verdi.
Geçen hafta Türkiye Ukrayna ile arasında 20 maddelik ortak bir
bildiri yayınladı. Aslında bu bildiri ile Türkiye Rusya ve Ukrayna arasındaki
tarafını belli etmiş yerini oluşturmuştu. Bu bildiriye göre Ukrayna ile ticari,
siyasi ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesini ve pekiştirilmesinden ziyade
Ukrayna’nın Dombass bölgesi ve Kırımın işgal altında olduğunun teyit edilmiş
olması ve bu bölgelerdeki olayların giderilmesi ve işgalin sonlandırılması için
Agit, Avrupa Konseyi,BM Minsk ülkeleri, vs uluslararası kuruluşların desteğinin
alınması Ukrayna’nın Nato’ya katılma sürecinin desteklenmesi gibi önemli
hususlara değinildiği gibi Kırım’ın ilhakı probleminin giderilmesi için “Kırım
konseyi” kurulması teklifi de yapılmış olması açısından önemli bir bildiridir.
Türkiye’nin Rusya ile Suriye’de yaşadığı problemler malumdur. Ama
gelinen süreç nazarında Soçi, Astana gibi anlaşmalarda Türkiye Rusya ile
yürütülen bir projenin ortağıdır.
Bunun yanında Karadeniz’de Kuzey ve Güney akım boru hatlarında çok
önemli bir ortaklıkları söz konusudur ve her iki ülkenin de ekonomisinde büyük
açılım ve rahatlamalara sebep olacak ciddi bir projedir bu.
Daha da önemlisi. Rusya'dan gelen Mavi Akım, Azerbaycan'dan gelen
Bakü-Tiflis-Ceyhan hattı, Rus gazını Avrupa'ya taşıyacak Türk/Yunan boru hattı,
İran boru hatlarıyla Enerji Koridoru haline gelen Türkiye şimdi de Rus gaz ve
petrolünü Ortadoğu'ya uzatmak için kolları sıvadı. Türkiye ile İsrail
Akdeniz'in altından 4 ayrı boru hattı döşeyerek, Lübnan, Filistin Ürdün ve
İsrail'in enerji ihtiyacını karşılamayı planlıyor. Projeye Ruslar da sıcak
bakıyor.
Bir başka açıdan Rusya ve Türkiye arasında ticaret yükselen
ticaret hacmi ve bilhassa turizm iki ülke açısından önemli boyutlardadır ve
sekteye uğraması ekonomilerinde ciddi sarsıntılar oluşturabilmektedir.
Tüm bunlara rağmen Türkiye’nin Ukrayna politikası uluslararası
ilişkilerinde bilhassa Rusya ile ilişkilerinde yerini bulmayan ikircil bir hal
almıştır ve neticeleri tam olarak kestirilememektedir.
Türkiye Ukrayna’da ne yapıyor. Öngörülebilecek tespitler şunlar
olabilir.
1-Türkiye Kırım Tatarlarının durumunu tüm ekonomik ve siyasi
politika ve ilişkilerden üstün mü görmektedir ve tek amacı Kırım’ın ilhakının
sonlandırılarak Kırım özerk Cumhuriyeti olarak eski statüsüne kavuşması ve
Tatar Türklerinin zulümden kurtulup refaha ulaşmadır.
2-Türkiye aslında memnun olduğu ABD-AB -Nato potasında varlığından
memnundur ancak elde olmayan çeşitli sebeplerle bilhassa 15 Temmuz darbe
girişimi ve İsrail ile ilişkilerin sekteye uğraması ile bu kutuptaki varlığının
sarsıldığına yerinin tehlikeye düştüğünü düşünerek bunu yeniden sağlamlaştırmak
için bulunduğu ekseni çok yönlü geliştirmek amacıyla Rusya ile tehlikeli
oynaşmalara girişerek ABD ve Nato nazarında kendi cazibesini artırmaya
çalışıyor.
3-Ukrayna’nın enerji ve boru hatlarının yeniden Rusya açısından
önem kazanması ile Rusya’nın Karadeniz ve Akdeniz’de Türkiye ile girdiği boru
hatlarının önemini yitirip pasifize edilmesinden endişelendiği için Ukrayna’nın
Rusya etkisinden kurtulması ve aralarındaki gerginliğin derinleşerek kalıcı
hale gelmesini sağlamaya çalışıyor.
Türkiye’nin ikircil ve belirsiz politikaları bu ve benzeri birçok
uçuk dahi olsa ihtimalleri akla getiriyor çünkü izlenen politikaların tutarlı
bir izahı yok.
Gelişen siyasi olaylar ve artan gerginlik netice olarak güçlü
ülkelerin çıkarları doğrultusunda muhakkak yön bulacaktır ve Türkiye her
zamanki gibi bu karmaşık durumdan ve fırsatçı siyasetinden zarar görecektir.
Umarım yanılırız ve Türk siyaseti ve yönetimi bizi bu konuda olsun haksız
çıkarır.