UNUTTURULAN BAYRAM

GİRİŞ: 04.07.2023 09:58      GÜNCELLEME: 04.07.2023 09:58
Rasthaber -
BismillahiRahmaniRahim
“اَلْيَوْمََ اََكْمَلْ تَ لََك مَْ دَ۪ينَك مَْ وََاَتْمَمْ تَ عََلَيْك مَْ نَِعْمَت۪ي وََرَض۪ي تَ لََك مَ اَلِْْسْلََمََ دَ۪ينً اَ فََمَنَِ اَضْط رَ فَ۪ي مََخْمَصَ ةَ غََيْرََ متَجَانِ فَ لَِِْثْ مَ”
“Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçip-beğendim.” (Maida-3)
İslam ümmetine utturulan en büyük bayramlarda bir olan Gadri-hum bildirge ( İslam dinini ilanı) İslam bayramıdır.
Müslüman toplumları arasında “veda hacı” veya “veda hutbesi” olaraktan anılan bu gün Müslümanlar için çok önemli ve değerli bir gündür & bir bayramdır. Fakat neden bir bayram gibi kutlanmıyor yâda nede çok basit bir şekilde ele alınıyor yâda neden bu günü önemi Müslümanlara unutturuluyor? Sorulanımızı çoğaltabiliriz fakat buradaki amacımız soruları çoğaltmaktan çok bu günü önemini ve hedefini açıklamak olacaktır.
Allah (cc) bizzat kuranda ilan ettiği “bugün sizin dininizi kemal erdirdim, üzerinizdeki nimetleri tamamladım ve size İslami din olarak seçtim beğendim”
Allah (cc) 3 noktayı açıkça ilan ediyor;
1- Bugün dininizi kemal erdirdim.
Allah’ın buradaki kastı sadece kendisine Müslümanım diyenler için mi Yoksa tüm insanlığa mı hitap etmiştir?
Allah buradaki hitabı Tüm insanlığadır ve evrenseldir. Hitap ettiği kişiler sadece kendine Müslümanım diyenler değil Allah’ın kitap indirdiği ve peygamber gönderdiği tüm topluluklardır yani üniversaldır. Ey insanlık “Yahudi, Hristiyan, Müslüman…” bugün sizlerin dininizi kemale erdirdim ve ISLAM olarak seçtim. Âdem atamızdan bu yana gelen tüm peygamberleri & nebilerin ve onlarla birlikte inen kitapların tek bir başlık altında toplandığı gündür. Ey kendine Musevi diyen, Ey kendine Hristiyan diyen Ey Kendine Muhammed ümmeti diyen bugün artık sizlerin dininizi en son güncellemesini yaptım ve bunu size İSLAM olarak ilan ediyorum.
2- Üzerinizdeki nimetleri tamamladım
Allah cc buradaki nimetten kasti ne olabilir? Din bir nimettir fakat neden Allah (cc) burada nimetleri tamamladım diyerek vurgu yapmıştır? “Dininiz kemale erdirdim adında İslam seçtim” diyebilirdi. Ama nimet kelimesini neden kullandı?
Bu sorunun cevabini diğer bir ayette göreceğiz. “Ey peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer (bu görevini) yapmayacak olursan, O'nun elçiliğini tebliğ etmemiş olursun.” (Maid-67)
Peygamberimiz harfiyen Allah vahiylerini tekrar teker hayati pahasına uyguladı fakat buna rağmen neden bu ayet indi? Tevhit 13 yıl müşriklere anlatan, bu yüzden hicret eden, ambargolara muhatap olan, taşlamalara ve her türlü işkencelere maruz kalan bir peygamber nasıl olurda görevini yerine getirmemiş olur? Hem de hiç tebliği etmemiş gibi! “eğer sana indirileni tebliği etmez isen elçilik görevini yerine getirmemiş olursun”
Peygamberimizin çekincesi ne idi ki bu ayet inmiştir? Bu öylesine bir çekince ki müşriklerin zulmünden, işkencelerinde taşlamalarından yâda mecnun demelerinden daha ağır bir şeyden çekiniyordu. Bir yiğit er meydanında şerefle ölür ona o ölüm bir onurdur fakat bir insanın hitamla zan
altından tutmak öldürmekten daha beter bir şey olmalı. Çünkü sizin emeğinizi boşa çıkaracak bir hamle olurdu. Peygamberimizin bu konudaki çekincesi bu idi ve ne idi o konu? Peygamberimizin çekincesi gelecekle ilgili idi ve de nitekim o korkusu gerçekleşti. O konu bugün İslam ümmetini bölen ve gadri hum Bayramını bayramlıktan çıkaranlar idi.
Tarihe dönüp bakalım ne oldu Gadri Humda yâda Veda Hacında.
Terim olarak Gadir-i Hum:
Hicretin 10.yılında Peygamberin yüz binlerce Müslüman ile beraber gittiği hacdan dönerken konakladığı ve Hz. Ali (a.s)’ın, kendisinden sonra imamet ve hilafetini, Allah’ın izniyle ilan ettiği yerin adıdır.
GADİR-İ HUM OLAYI
Peygamber,(s.a.a) hicretin onunda Kâbe’yi ziyaret etmek için değişik kabile ve taifelere de onun emriyle ilan edilerek yola çıktı. Çok kalabalık bir topluluk hac vazifesini yerine getirmek için Medine’ye geldi. Bu hac merasimi, Peygamberin(s.a.a) Medine’ye hicretten sonra ki ilk haccıydı. Bu hac, hicretten ne önce nede sonra peygamber tarafından gerçekleşmemişti.
Bu hac tarihte, Veda haccı, İslam haccı, Belağ haccı, Kemal haccı ve Tamam haccı gibi isimlerle nakledilmiştir. Peygamber, gusül ve tehin etti, çok doğal ve gösterişsiz iki elbise giyindi bir tanesini beline bağladı ötekini ise omzuna attı. Cumartesi günü zilkadenin 24 veya 25’inde hac vazifesini yerine getirmek için yaya olarak Medine’den çıktı. Hanımlarını ve ehli-beytini develerin sırtında hazırlanan mahfellere bindirerek. Bütün muhacir, ensar ve arap kabileleri ile beraber büyük bir toplulukla yola koyuldu. Bu arada halk arasında able veya hasbe adında bir hastalık türemişti, bu sebeple halktan bir kısım bu yolculuğa katılamamıştı buna rağmen sayıları oldukça yüksek bir insan topluluğu Peygamber ile beraber yola çıkmıştı. Öyle ki Peygamberle beraber hac vazifesini yerine getirmek için gidenlerin sayısını 114,120 ve124 bin kişi olarak naklediyorlar. Elbette bu rakam Hz. Ali ve Ebu Musa ile Mekke’den yola çıkanlardan hariç olanlardır.
Pazar sabahı Peygamber ve beraberinde olanlar Yelmelem’e ve gecesi de Şerefu-seyyale’ye yetiştiler. Orada akşam ve yatsı namazını kıldıktan sonra sabahsı Araku-zebiyye’de sabah namazını kıldıktan sonra Ruvha denilen yere geldiler. Oradan hareket ettikten sonra ikindi namazını Munserif’te kılıp akşam ve yatsı namazını Muteş’te kıldıktan sonra orada yemeklerini yediler. Sabah namazını İsabe’de kılıp Salı sabahı Arac’ta oldular. Lehyi Cemel olarak tanınan ve Cuhfe’ye yakın olan yerde Peygamber hicamet etti. Daha sonra Segya denilen yere geldiler. Çarşamba günü oradan ayrıldıktan sonra sabah namazını Ebva denilen yerde kılıp hareket ettiler. Cuma günü Cuhfe’ye yetiştiler ve ordan kadir denilen yere gidip cumartesini orada kaldılar. Pazar günü İsfan’da ve oradan ayrıldıktan sonra Ğamim denilen yere yetiştiler. Yaya olanlar, Peygambere çok yorulduklarını söyleyince Peygamber onlara aynı hızda yürümeleri emrini verdi. Ve pazartesi günü Merr-uzehran’da kaldıktan sonra gün batımında Saraf’a ve akşam namazından önce de Mekke etraflarına yetişip Sünyeteyn denilen yerde o gece kaldılar ve Salı günü Mekke’ye yetiştiler.
Peygamber ve beraberindekiler Haccın amellerini yerine getirdikten sonra Medine’ye dönmek için yola koyuldular. Gadir-i Hum’a yetiştikleri zaman Cebrail-i Emin Allah tarafından şu ayetleri getirdi:
“يا اَيها اَلرسول بَلغ مَا اَنزل اَليك مََن رَبک وَان لَم تَفعل فَماَ بَلغت رَسالته”ََ Ey Peygamber bildir sana rabbinden indirilen emri ve eğer bu tebliği ifa etmezsen onun elçiliğini yapmamış olursun.
Şunu söylemek gerekir ki Cuhfe denilen yer, Medine, Mısır ve Irak yollarının ayrıldığı noktadır. Yani yol ayrımı demek yerinde bir tabir olur. Peygamber ve beraberindekilerinin o noktaya yetişmesi,18 Zilhicce Perşembe günü olmuştur. Cebrail-i emin ayeti getirmiş ve Allah tarafından Hz. Ali’nin imamet ve vilayet makamını halka duyurmasını emretmiştir. Peygamber geriden gelenler yetişene kadar önde gidenlerin geri dönmesini emretmişti. Bu bölgede eski ve büyük ağaçlar bulunuyordu. Peygamber, birbirlerine yapışık olan bu ağaçların gölgesinde oturmayı yasaklamıştı. Öğlenin dayanılmaz sıcağı bastırınca bazıları elbiselerinin bir parçasını başlarına ve öteki parçasını da altlarına sermişlerdi. Peygamber’in rahat edebilmesi için ağaçlara bağlanan parçalarla gölgelik yapılmış, Okunan ezanla Peygamber, öğlen namazını halkla beraber kılmıştı.
Namaz bittikten sonra, Peygamber develerin yükleriyle hazırlanan yüksek bir yere çıkmış ve hutbe okumuştu. Hutbesini bitirdikten sonra Ali(a.s)’ın elini tutarak, ikisinin de koltuk altı görünecek kadar havaya kaldırarak şöyle buyurmuştu:
• Ey insanlar, müminlere kendilerinden daha değerli ve evla olan kimdir. ?
• (Onlar), Allah ve resulü daha iyi bilir deyince,
• (Peygamber şöyle dedi): Allah benim mevlam, bende müminlerin mevlasıyım ve onlara kendilerinden daha değerliyim. O halde, Ben kimin mevlası isem Ali’de onun mevlasıdır.
Peygamber bu sözü üç kez, Ahmet bin hanbel’den nakledildiğine göre (Hanbelî mezhebinin kurucusu)dört kez tekrarladı. Ve daha sonra şöyle dua etti. Ey Allah’ım onu seveni sev ve ona düşman olanla düşman ol, ona yardım edene yardım et ve onu zelil etmek isteyeni zelil et. Onu hakkın ve hakikatin ölçüsü karar kıl. Sonra şöyle buyurdu: Burada bulunanlar, olmayanlara bu söylediklerimi iletsin.
Topluluk dağılmamıştı ki Cebrail-i Emin şu ayeti getirdi:
“اليوم اَكملت لَكم دَينكم. اَلخ اَيه”َ Bu gün dininizi ikmal ettim size verdiğim nimetimi tamamladım…
Peygamber şöyle buyurdu: Allah-u Ekber din kemale yetişmesine ve nimetin tamamlanmasına ve Allah’ın Ali’nin imametine razı olmasına.(Hatib-i bağdadi tarihinin 8.cildi 190.sayfasında iki vasıtayla gadir-i hum olayını ondan nakletmiştir.)
İmam Sadık’tan nakledilen Nudbe duasında şöyle diyoruz: “Onun (Peygamberin) ömrünün günleri sona erince de, velisi Ali ibn-i Ebu Tâlib’i (a.s) hidayetçi olarak tayin etti. Çünkü o korkutucu idi; her kavmin bir de hidayetçisi vardır. Böylece o, büyük bir halk kitlesinin de önünde olduğu halde buyurdu ki: “Ben kimin mevlâsı isem, Ali’de onun mevlâsıdır. Allah’ım! Onunla dost olanla dost ol, ona düşman olana düşman ol! Ona yardım edene, yardım et, ve onu yalnız bırakanı yalnız bırak!”
3- Size din olarak İslam'ı seçip-beğendim:
Allah tüm nimetleriyle ile kemale erdirdiği din İslam’dır. İslam dini insanları doğruya yönlendiren yanlıştan sakındıran dindir. Adaleti ermenden kötülükten men eden ve yalandan uzaklaştıran dindir. İslam dini ne bir kavme ne bir ırka, ne bir soya ne bir millete ne bir renge aittir. Bu din Universal dindir. Zenginin fakirden üstünlüğü yoktur, beyazın siyahtan üstünlüğü yoktur, Erke ve kadın cins olarak eşittir ve bir birilerine uyumlu yaratılmıştır. Materyalist mevkiinin üstünlüğü yoktur ve tek üstünlüğün Takva olduğu bir dinidir. “Ey insanlar, gerçekten, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve 'birbirinizi tanımanız ve tanışmanız' için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en
üstün (kerim) olanınız, (ırk, renk, soy ve servetçe değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, haber alandır.”(Hucurat-13)
Fakat bizlere unutturulan Peygamberimizin bu “Ben kimin mevlâsı isem, Ali’de onun mevlâsıdır. Allah’ım! Onunla dost olanla dost ol, ona düşman olana düşman ol! Ona yardım edene, yardım et ve onu yalnız bırakanı yalnız bırak!” sözüdür.
Mevla kelimesi, onun iradesini elinde bulundurmak anlamındaki velayet (vilayet) kökünün mastar ismi ve sıfat olan Mevla kelimesidir. Birine sevgiyle bağlanan, dost, arkadaş, yardımcı; sahip ve malik, emir manalarına gelir.
Allah insanın yaşam gayesini anlaması için insan hür iradesini vermiş bunula beraber rızkına (irk, renk, kafir, müşrik,..) demeden kefil olmuş fakat imanına kefil olmamıştır. Hz. Ali (as) dediği gibi “Rızkı kendine dert etme Allah ona kefil olmuştur Fakat sen, imanını kendine dert et zira Allah seni hür bırakmıştır.”
Peygamberimiz veda hacında Hz. Ali’nin insanları doğru yola hakikat yönlendirecek Allah tarafından seçilmiş İmam olması ilan etmesi (bildirgesi) Allah’ın tamamladığı nimettir. Çünkü Hakikatin devamı ve daim kalması için olmaz ise olmaz şarttır. “ Bizi onları sabrettiklerinden, bizim emrimizle doğruya ileten önderler kıldık. Onlar ayetlerimize de kesin olarak inanıyordu” (secde-24) “Onları öyle rehberler ettik ki emrimizle halkı doğruya sevk ederler ve onlar hayırlı işleri, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahi ettik ve onlar kesin olarak bize teslim olan kirşlerdir.” (Enbiya 73)

Mustafa Kemal TASPINAR
4 TEMMUZ 2023

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM