Velayet-i Fakihe Bakış Açıları ve İtaat

GİRİŞ: 27.05.2021 17:53      GÜNCELLEME: 27.05.2021 17:53
Rasthaber -  Velayet-i Fakih konusu tarih boyunca ilmi mahfillerde, medreselerde ve çok dar çerçevede özel derslerde dile getirilmiştir. Özel terimlerle belli bir kesime hitap eden bu dersler Velayet-i fakihin sadece ilmi ve teorik boyutunu beyan etmekteydi. Ameli bir getirisi, pratikte bir meyvesi yoktu.

İslam inkılabı ile pratize edilen Velayet-i fakih İmam Humeyni’nin (ra) şahsiyetinde tanınmıştır. 40 yıllık bir ömrü olan Veleyat-i fakih henüz toplum düzeyinde ilmi olarak tanıtılamamıştır.

Siyasal bilimlerde gerektiği şekilde ortaya koyulamamış sadece taabbudi ve taklidi olarak kabul edilmektedir; şahsın kişiliğinde kabul görmektedir. Yani Velayet-i fakih makamının ne olduğu tanınmadan bu makamda oturan fakih tanındı; Velayet-i fakih İmam Humeyni’nin (ra) hakiki/özel kişiliğinde tecelli etti ve daha sonra İmam Hamenei’nin rehber seçilmesinin ardından günümüze kadar yine onun özel kişiliği ile tanınmaya devam etti.

Aynısını İmamet için de söylemek mümkündür; imamet idrak edilmeden imam tanındı. İmamet Hz. Ali’nin (as) hakiki/özel kişiliğinde tanındı yani İmamet, imam ile tanındı.

Bundan dolayı Velayet-i fakih henüz bilimsel olarak tanınmamıştır. İlmi boyutu sadece kitaplarda ve özel derslerde hapsedilmiştir. Halk arasında taabbudi ve kişi endeksli kabul görmektedir.

Malesef Velayet-i fakih sistemi, Batı dünyasının siyasi sistemi olan demokrasinin gördüğü ilgi ve sahip olduğu itibar kadar ilgi ve itibara sahip değildir. İslam dünyasında Velayet-i fakih özümsenmeli ve kabul görecek seviyeye gelmelidir. Bunun için Fakih’in kişiliğinin yanı sıra Velayet makamı tanınmalıdır.

Okullarda özellikle üniversitelerde “İslam siyaset doktrini” olarak okutulmalıdır. Aksi takdirde Velayet-i fakih’in siyaset doktrini olarak kabul görmesi uzun yıllar alacaktır. Belki de hiç kabul görmeyecektir.

Fakihin velayetinin özü tanınmaz ise Masum İmam’ın imamet ve velayetinin pratize ediliş şekli de tanınamayacaktır. Velayet-i Fakih sisteminin Hz. Mehdi’nin (af) zuhuruna ortam hazırlaması buradan kaynaklanmaktadır.

Günümüzde bir taraftan fakihin velayetinin İslam siyaset doktrini dairesi içinde ele alınmaması ve diğer taraftan Fakihin velayet dairesinin genişliğine Batı siyaset doktrininden bakılması, Velayet-i fakihe farklı bakış açıları oluşmasına sebep olmuştur. Bunlardan bazıları:

1-Velayet-i Fakih sembolik bir makam olup nezaret, nasihat, yol gösterme, irşad gibi vazifeleri vardır. Velayet-i fakihe itaat ahlaki olarak gereklidir; Kur‘an‘daki irşad ayetleri, peygamber ve masumların nasihat, öğüt niteliği taşıyan sünnet/müstehap emirleri gibidir.

2-Velayet-i fakih İslam devletinde anayasanın kendisine verdiği yetki çerçevesinde yetkilidir. Anayasa, diğer kurumlara verdiği yetki gibi ona da görev vermiştir, Velayet-i fakihe itaat etmek, cumhurbaşkanına, dışişleri bakanına vs. itaat etmek gibidir. Yani aslında Velayet-i fakih de bir kurum gibidir ona itaat, İslam devleti anayasasına itaat etmektir. Kim anayasanın dışına çıkarsa İslam devleti anayasasına itaat etmemiştir.

3-Velayet-i fakih, İslam devletinde bütün kurum ve kuruluşların üzerinde nezaret ve denetleme görev ve yetkisine sahiptir. Bu daire içerisinde verdiği emirlere itaat farzdır. Bu görevin dışında verdiği emir  ve nehiylere itaat farz değildir, tavsiye ve nasihat olarak değerlendirilmelidir.

4-Velayet-i fakih İslam devletinin en yüksek yetki sahibidir. Bütün kurum ve kuruluşlar ona itaat etmek zorundadır. Velayet-i fakih anayasa üstü bir yetkiye de sahiptir. Velayet-i Fakih masumun olmadığı dönemde toplumu yöneten, idare eden ve şartlar oluştuğunda topluma hakim kılınan İslam devlet sistemidir; her kurum meşruiyetini ondan alır. Fakihin velayeti aslında Fıkhın/şeriatın velayeti olduğundan anayasa üstü bir yetkiye sahiptir. Kısacası Velayeti fakih İmam-ı Zamanın naibidir; toplumun idare ve yönetiminde masum imamın sahip olduğu bütün yetkiye sahiptir.

Veleyet-i Fakihe itaat derecesi bu okuma şekillerine göre değişmektedir.

Velayet-i fakihe itaat dereceleri;

a) Mutlak itaat

Mutlak itaat nedir? Mutlak itaat sorgulamadan kayıtsız şartsız itaat etmektir. Bunun hikmeti emir sahibinin hatasız olup hem hakk, hem de hücciyeti olduğundandır; ister bizim düşüncemizle bağdaşsın, ister bağdaşmasın. Emr olunana itaat etmektir.

Mutlak itaat Allah’a, Peygambere ve masum İmam’a farzdır. Çünkü onların emirleri, nehiyleri ve her türlü sözleri yanlış ve hatadan beridir; yüzde yüz doğrudur.

Masumun emrine itaat edenler iki kısımdır;

a) Bazıları masumun sözünün hak olduğuna inanır ve iman eder; masumun görüşü ile kendi görüşü çelişirse kendisinin yanlış düşündüğünü anlar ve teslim olur.

b) Bazıları masumun emrine itaat eder ama doğruluğuna inandığından değil günah işlememek içindir. Yani masumun emri kendi akli ile bağdaşmazsa doğru olmadığını düşünür ve günah işlememek için zahirde itaat eder; bu insan itaat etmiştir ama tam teslim olmamıştır.

Masumun gaybette olduğu ve O’na ulaşma imkanı olmadığı bir dönemde masum olmayan ama alim ve adil olan Velayet-i fakihe itaatin mutlak olmasının hikmeti ise onun sözünün hüccet oluşundandır. Velayet-i Fakihe itaatin sebebi “onun adaleti ve sözünün hücciyetidir“. Masum imamın naibi olduğu ve onun emri olduğu için itaati kayıtsız şartsız farz olur. Masum imamların kendi hayatlarında İslam beldelerine gönderdikleri valileri gibidir.

Velayet-i fakihe İslam toplumunun önderliğinde itaat, ibadi konularda Merce-i taklide kayıtsız şartsız fetvaları sorgulamadan itaat etmek gibidir.

Velayet-i Fakihe de toplumu yönettiği hangi alanda olursa olsun, ne emir verirse versin itaat edilmelidir. Çünkü masumun naibi olduğu için itaat etmek farzdır. Toplumdaki ihtilaflarda sorunu çözecek bir merci olmalıdır, son sözü söyleyecek bir makam olmalıdır. Buna şeriatta “Fasl-ul hitab“ denir.

Velayet-i fakihin emri insanın akıl ve mantığı ile bağdaşmasa da itaat etmek zorundadır. Aksi takdirde itaat ve teslimin manası kalmaz.

b) Şartlı itaat

“Velayet-i fakihin emir ve görüşleri akla uygun olursa itaat farzdır. Yani Velayet-i fakihin emirlerinin doğruluğu akıl ile ölçülür. Akıl, Allah’ın verdiği bir terazidir, onun onayladığı her şey doğrudur, onunla bağdaşmayan düşünce ve fikirler yanlıştır dolayısıyla itaati farz değildir.

Masum olmayan hata yapabilir ve hata yapabilen birine mutlak itaat farz olmaz. Velayeti fakih de masum olmadığı için emirlerine aklımızla bağdaşırsa uymak farz olur.”

Bu durumda Velayet-i fakihin her emrini insanlar kendi akıllarıyla ölçeceklerdir, muhakkak ki herkesin aklıyla bağdaşmayan farklı farklı emirler olacaktır, herkes aklına uyana itaat edecek, uymayana itaat etmeyecektir.  Böyle bir durumda da hüccet insanın kendi aklı olur. Velayet-i fakihin bir önderliği, liderliği ve velayetinin manası kalmaz. Neticede hakkaniyeti kabul edilmediği gibi hücciyyeti de yok olur.

Velayet-i fakihe itaati farz bilen, onun emirlerinin kendi düşünceleriyle bağdaşmadığını görenler itaatsiz duruma düşmemek ve günah işlememek için Velayet-i fakihin emrine uymamayı tevil etmektedirler; Velayet-i fakih masum değildir hata yapabilir, Velayet-i Fakih yanlış bilgilendirilmiştir, Velayet-i fakihin her sözü emir değil bazen tavsiyedir, bu emri vermeye mecbur kalmıştır, temsilcilerinin görüşüdür vs.

İnsanların Masum imamlara itaatlerinde de bu sorunlar yaşanmıştır;  imamların hayatlarında imamlara akıl verenlerin sayısı binleri geçmektedir. Peygamberlere itaat konusunda da yaşanmıştır, hatta Allah’a iman konusunda da aynı sorun yaşanmıştır. Kur’an, bu düşünceye sahip olanların görüşlerini anlatırken buyuruyor; onlar dediler ki senin bu dediklerin aklımızla bağdaşmıyor, senin bu dediklerin anlaşılmıyor, yani akıl ve mantıkla anlaşılmıyor…..

Bu kısa açıklamadan sonra Müslümanlar için iki seçenek var; ya Velayet-i fakihi merkeze koyacak ve kendisi onun etrafında dönerek kendini Velayet-i fakihe kalkan yapacak veya kendi aklını merkeze koyacak ve velayet-i fakihi kendine kalkan yapacaktır.

Velayet-i fakihi kendi aklına göre yorumlayan kendisini merkeze koyuyor ve bu düşüncenin etrafına fakihin velayet duvarını örüyor. İnşa ettiği binanın merkezinde kendisi var, fakihin velayet sınırını kendisi belirliyor ve kendisi dengeliyor.

Veleyet Güneşinin Doğması Ümidiyle

Sabahattin Türkyılmaz

 

YORUMLAR

ethem uslu 2 yıl önce
hocam büyük adamsın

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM