بِسْمِ
ٱللَّٰهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
فَاصْبِرْ
إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ ۖ وَلَا يَسْتَخِفَّنَّكَ الَّذِينَ لَا يُوقِنُونَ“ ;
“وَيَمْكُرُونَ وَيَمْكُرُ اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ خَيْرُ الْمَاكِر۪ينَ”. اَمْ
حَسِبْتُمْ اَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَأْتِكُمْ مَثَلُ الَّذ۪ينَ
خَلَوْا مِنْ قَبْلِكُمْۜ مَسَّتْهُمُ الْبَأْسَٓاءُ وَالضَّرَّٓاءُ وَزُلْزِلُوا
حَتّٰى يَقُولَ الرَّسُولُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَعَهُ مَتٰى نَصْرُ اللّٰهِۜ اَلَٓا
اِنَّ نَصْرَ اللّٰهِ قَر۪يبٌ .وَمَن يَتَوَلَّ اللّهَ وَرَسُولَهُ وَالَّذِينَ
آمَنُواْ فَإِنَّ حِزْبَ اللّهِ هُمُ الْغَالِبُونَ ”
“Onlar tuzak kurarken Allah da tuzak kuruyordu. Allah tuzak kuranların
en hayırlısıdır.” (Enfal-30). “(Öyleyse) sabret! Şüphesiz ki Allah’ın
vaadi haktır. Yakinen inanmayanlar sakın seni gevşekliğe sevk etmesinler.”
(30/Rûm 60) “Yoksa sizden öncekilerin çektikleriyle karşılaşmadan cennete
girebileceğinizi mi sandınız? Onlar öylesine yoksulluk ve sıkıntı çekmişler,
öyle sarsılmışlardı ki peygamber ve yanındakiler, “Allah’ın yardımı ne zaman
gelecek?” demeye başladılar. Bilesiniz ki Allah’ın yardımı yakındır.”
(Bakara-214) “Kim Allah'ı, Resul'ünü ve iman edenleri dost (veli) edinirse,
hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır.” (Maid-56)
Bu günlerde herkese, siyasi iktidarlar dahil “Yeni Dünya Düzeni” adıyla
kurulmaya çalışılan şeytani sistemden bahsediyor, bu söylemi teyit etmek için
epidemiler, terör saldırlar, vekalet savaşlar hepsi bir şeytani plan dahilinde
gelişiyor diyoruz ki buna bende dahilim ve doğrudur fakat açıklama eksiktir.
Açıklayım; “şu anki yaşadığımız sömürü sistemini sanki onlar kurmamış da
yeni kurulacak düzenin hâkim olanlar onlar olacakmış dolasıyla bizi de
saptıracaklarmış” havası var. Yaptıkları tek şey sadece şirk sistemlerini
zamanın taleplerine göre güncelliyor, istedikleri finale yakınlaşıyorlar yani
bize her zaman yaptıkları gibi! o halde bizim için değişen ne olacak?
Geçmiş dönüp baktığımızda göreceğimiz; feodal sitemden imparatorluklara,
krallıklara (monarşiler) diktatörlüklere, kapitalizm, kominizim, demokrasi
derken şimdi görsel anarşi/ yapay zekanın yönettiği sanal bir dünyaya
yönlendiriliyoruz. Her zaman ki gibi gündemleri oluşturan, hayatımızı
yönlendiren yine onlar (şeytani güçler), bizler değiliz! ama sadece bize
verdikleri yaşam kültürünü ve yaptıkları & yapacakları zulümleri
konuşuyoruz. Fakat şunun da ıskalanmaması gerekir; İnsan gücüne ihtiyaç
kalmayan bir ekonomik yapıya gidiyoruz, buda demek oluyor ki dünya nüfusunu
büyük bir oranda azaltacaklar, irk ve inanç olarak melezleşmiş bir insan yapısı
oluşturacaklar. Bugünkü terörlerin, savaşların, pandemilerin ve zoraki var
edilen göçlerinde ana sebebi bu.
Böyle bir durumda bizi ilgilendiren asıl konu ne olmalı? Bizim kendimize ait
bir düzenimiz olmalı ve illa kurmalıyız. Dolayısıyla bizlere empoze ettikleri
hayat terminolojisini & kültürünü & inancını ret etmek olmalı, fakat
bunu yapabilecek ne resmi bir irade var nede bağımsız akıl yürütebilecek,
toplumsal, sosyal, ahlaki değerleri kendi terminolojimizle tanımlayıp sistem
haline getirebilecek aydınlarımız, alimlerimiz, bilim adamlarımız ve
bilinçlenmiş toplumumuz var. Elimizdeki var olanlarda bugünkü sistemin
dogmalarıyla yetişmiş, üstelikte savunmasını yapan ve de insanları yanıltarak
farklı yönlere saptıran bilim adamları & alimlerden ibaret. Dinimizi,
kültürümüzü ve Ahlak anlayış tanımını batı terminolojisi ve ideolojisiyle
yapmaktalar ve de bugüne kadar yaşadığımız hayata da bu kalıpla şekil
vermişler. Fakat eski sitemleri artık insanların egosantrik arzularına cevap
veremiyor, kontrol edemiyor dolayısıyla eski sistemlerini tekrardan
güncelliyorlar (update).
Bizlerin kurdukları kalıptan çıkması hiçte kolay olmayacak, çünkü
zihinlerimiz & düşüncelerimizi & aklımızı kendi tarzlarıyla
programlamışlar/kodlamışlar, istesek de istemesek de onların istedikleri hayat
şekline bulunduğumuz coğrafik toplumsal yapımıza göre bürünmekteyiz. Fakat bu
sistemlere ihlasla, samimiyetle karşı koyan, direnen, az bir kısmı istisna,
onların sayıları azda olsa insanlık tarihin her safhasında var olmuşlar ve
bugün de varlar. Onların sayesinde hakikat her zaman yalanın karşısında dik
durup galebe çalmış dolayısıyla yalanda her zaman kendin yenileme ihtiyacı
duymuştur.“Andolsun, İblis, kendileri hakkında zannını doğrulamış oldu,
böylelikle iman eden bir grup dışında, ona uymuş oldular.” (Sebe-20) “Ancak
ihlasa sahip edilmiş kulların müstesna.” (Hicr-40)
Şunu unutmayalım, Asıl olan hakikattir. Yalan, hakikatin üzerinde oluşan
denizdeki köpükler misalidir. Şeytanın tek iş, hakikat üzerinde sadece her
türlü fırtınalar yaratarak insanları sapıtmaktır. Şeytan, Âdem atımızdan bugüne
kadar kurduğu tüm sistemleri 5 ilahi fıtratı saptırarak üzerine kurmuştur;
1-) Putperestlik (inanç) 2-) Korku (Rızk ve can korkusu). 3-)
Yaşam arzusu (Açgözlülük dünyanın tüm zenginliklerini sahiplenme)
4-) Hükmetme (iktidar sahibi olma). 5-) Nefis (egosantrik arzular,
şehvet, şöhret, lüks).
1-) Putperestlik; İnsanın yapısında ki fıtratı güç olan ilahi
inancın şeytanın eliyle putperestliğe dönüşmesidir. Daha açık şekliyle,
İnsanoğlu dünyaya gelemden önce Allah (cc), bizlere teyit ettirdiği “Rabbin
kim?” sorusuna bizlerin “Rabbimiz Allah'tır” cevabı olan fıtratı
ilahi inanç; İnsanın Rabbini dünya hayatında bilmesi, inanması ve hiçbir öznitelikleri
ortak etmeden Tevhid inancını yaşamasıyken
şeytanin bunu saptırması, yok etmeye
çalışması. Fıtratı inancı Tevhid, şeytanin yalan vaatlerle & vesveseler
fırtınasıyla sahte ve sapık inançlarla çeşitlendirmiştir. İnsanların Allah
verdiği sözü, peygamberler & kitaplara yollamasına rağmen hatırlanmasına
engel olmuş ve insanların elleriyle oluşturduğu materyalist inançlara
yönlendirerek Allah karşı isyankâr kılmıştır. “Ve o (şeytan) da:
"Elbette senin kullarından belirli bir pay alacağım, onları mutlaka
saptıracağım, onları boş kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de
hayvanların kulaklarını yaracaklar, onlara emredeceğim de Allah'ın yaratışını
değiştirecekler" dedi.” (4/119), “Öyleyse, dedi, beni azdırmana
karşılık, and içerim ki, ben de onları (saptırmak) için senin doğru yolunun
üstüne oturacağım.” (7/16)
2-) Korku; insanın kendisini (Maddi & manevi) her türlü
olumsuzluklardan koruması için var olan bir ilahi duygudur. Korku, bizlerde
korunma reflekslerini geliştirerek daha müreffeh ve dengeli bir hayata/yaşama
sahip olmamız sağlar. Fakat şeytan, bu duyguyu Rızk (yaşam gereksinmesi)
korkusuna çevirerek, insanların aşırı bencilleşmesine, dünyaya taparcasına
bağlanmasını sağlayarak, rızk kaybı korkusu ve ölüm korkusuyla insanları
istediği kalıba sokmaktadır. “Şeytan sizi fakirlikle korkutup çirkin şeylere
teşvik eder.” (2/268) “…Onlardan korkar mısınız? Eğer inanıyorsanız
bilin ki asıl korkmanız gereken Allah’tır." (Tevbe-13). “İşte o
şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur.” (Al-imran 175). “Gerçek şu ki,
sizin Allah'tan başka taptıklarınız (medet umduklarınız), size rızık vermeye
güç yetiremezler; öyleyse rızkı Allah'ın katında arayın” (Ankebut 17)
3-) Yaşam arzusu (Dünya zenginliklerini sahiplenme); İnsanlık, sahip
olduklarından daha fazlasını, iyi bir yaşam için her zaman daha da fazlasını
istemiştir, fakat bu korunma refleksinin insanda var ettiği açgözlülüktür,
çekememezlik, kıskançlıktır. Her şeyin daha fazlasına sahip olmak, onda varsa
bendeki daha iyi olmalı ya da daha fazlası olmalı ya da onda hiç olmamalı
arzusunu güçlendirmiştir. En basit örnekler verirsek; bir çift ayakkabı varsa 2
çift, 3 çift... Daha fazla olsun ister, bir malikâne sahibiyse birde yazlık olsun,
birde kiraya vermek için olsun... İster, Bir TV sahibiyse birde Mutfakta birde
yatak odasında olsun ister. Devletler bazında daha çok toprak sahip olmayı,
orayı da alayım, burayı da alayım olmadı dünyanın alt ve üst zenginlikleri
sadece bana ait olsun. Tüm Jeostratejik ve ekonomik kaynaklar bana ait olsun ki
dünyaya tek hükmedeyim. Dünyaya
sahiplenmek arzusu İnsanlar arasındaki ihtilafların ve devletler arasında
savaşlarında alt yapısını oluşturur. Şeytan, insandaki bu korunma iç güdüsünü
açgözlü, kıskanç, zorba, mütekebbir zaafına çevirmiş ve insanın aşırı
bencilleşmesini ve zalim olmasını sağlamıştır. “Bunlar, Allah'a ve ahiret
gününe iman etmedikleri halde mallarını, insanlara gösteriş yapmak için
harcarlar” (4/38) “O, malı aşırı sevmesi ve onu biriktirmeye olan
tutkusu yüzünden son derece cimridir.” (Adiyet-8). “Şüphesiz insan çok
hırslı ve sabırsız olarak yaratılmıştır…Ona bir hayır dokunduğunda da eli
sıkıdır.” (Meâric, 19-21) Fakat insanın dengeli ve huzurlu yaşamı; “Yine
o iyi kullar, harcama yaptıkları zaman ne saçıp savururlar ne de cimrilik
ederler; harcamaları bu ikisi arasında makul bir dengeye göre olur.”
(Furkan-67) “
4-) Hükmetme: İnsan, hür iradesine sahip olarak kendine ait yaşam
alanını oluşturmasıdır. Fakat şeytan ilahi duygu olan hükmetmeyi zalim &
züllüme evirmiştir. Kendi bir ilah gibi görerek oraya da hükmedeyim, buraya da
hükmedeyim en iyisi dünyaya hükmedeyim…, Hakkaniyetten uzak, dürüstlükten uzak,
Adaletten uzak kendi istek ve arzularını “ilahlaştırmış” bir baskı aracına çevirmiştir.
“İnsanlar arasında hükmettiğinizde adâletle hükmetmenizi emrediyor.”
(Nisa-58). “De ki: “Rabbim her işte doğru ve adaletli olmayı emretti.”
(Araf-29), “İstek ve arzularını kendisine ilah edinen kimseyi gördün mü??” (Furkan-43)
5-) Nefis (egosantrik arzular); Nefis, İnsan hayatına renk, tat ve
şekil veren hazinesidir. Kâmil ve imanlı bir İnsan nefisiyle iyilikleri satın
alır. Hırslı, sabırsız, açgözlü & bencil bir insan nefisiyle kötülükleri
satın alır. Fakat nefis, her zaman kolayı seçerek insanı olmadık zorluklara
sokar. İnsandaki bencilik, hükmetme arzusu, şehvet & şöhret, her şey
sahiplenme ve de sahiplendiğini kaybetme korkusu insanın nefsini kötülüklere
daha yatkın kılar. “...Rabbimin merhamet edip koruduğu kimseler dışında,
nefis insana sürekli kötülüğü emreder” (Yusuf-53) “Ey kâmil bir iman ve
sâlih amellerle huzura ermiş nefis!” (Fecr-27). “Nefislerini
karşılığında sattıkları şey ne kötüdür. Keşke bilselerdi!” (Bakara 102) “Sonra
her nefse kazandığı eksiksiz verilir; onlar zulme de uğramazlar. O gün her
nefis, yaptığı hayrı da yaptığı kötülüğü de karşısında hazır bulur.”
(Al-imran-25 ve 30), “nefislerine ihanet eden kimseleri savunma”
(Nisa-107) “Doğrusu Allah, insanlara hiçbir şekilde zulmetmez. Fakat
insanlar, kendilerine (nefislerine) zulmetmektelerdir.” (Yûnus-44)
Bizler bu açıklamalar ışığında yapılmak
istene/kurulmak istenen “Yeni Dünya Düzeni” bakmaya çalışırsak, göreceğimiz
odur ki “Yoktur bizim öncekinden farkımız ama biz yeni dünya düzeniyiz”
olacaktır.
Şeytani planı yapanların her zaman hedefi, bizleri (insan, toplum, millet),
psikolojik ve sosyolojik zihinsel yenilgiye uğratmak olmuştur. Bizleri
hakikatten uzaklaştırıp yaptıkları değişimleri sorgusuz sualsiz kabullenmemizi
sağlamaktır. En basit örnek; bugüne kadar TV kanallarında Filistin'deki,
Yemendeki ve tüm Müslüman halklara yapılan züllümü çarşaf-çarşaf gözlerimize
sokarak anlatmaları ve bizlerinde buna karşı kabullenmiş ve duyarsız halidir.
İllerde bu zalimler Filistin'e hürriyet veriyoruz dediklerinde “aah süper”
diyerek balıklama atlayacağız. En bariz örneği; bizdeki başörtü yasağının
kalkması ve bugün başını örten bacılarımızın (gençlerin) içler acısı hali! Bir
başka örnek; İktidar olarak hakikati ve gerçekleri bilerek, çocuk katili,
gaspçı siyonist yapının liderine kucak açıp karşılama törenleri bile
düzenlememiz. Katil, zalim dediğimiz bir virüs yapıya neden bunu yaptık? Yeni
dünya düzeni /Putperest (şirk) düzen’ de milli duruşumuzu güçlü kılmak için.!!
“Gerçek şu ki, sizin Allah'tan başka taptıklarınız (medet umduklarınız),
size rızık vermeye güç yetiremezler; öyleyse rızkı Allah'ın katında arayın”
(Ankebut 17). “Yoksa onlar Allah’tan başka dostlar mı edindiler? Hâlbuki
gerçek dost Allah’tır;” (Sura-9)
Bizler kendi kimliğimizi, ilahi inancımız üstün kılmıyoruz. Korku, çıkar,
mevki hesaplarıyla Allah’tan başka yerelden medet umuyoruz. Böyle bir topluma
Allah zafer/kurtuluş vermez. Ne yazık ki bizler hiçbir zaman tarihte
yaşananlardan ders almıyoruz, yalan vaatlerle hep kandırılıyoruz, istediklerini
yapıyoruz ve hep isteyen olarak kapılarında bekliyoruz, sokuldukça sokuluyoruz
düşman olduklarını bile bile peşlerine takılıyoruz, müttefikimiz diyoruz ondan
sonrada kendi kendimize niye böyleyiz diyerek hayıflanıyoruz. Bir gerçeği
unutmayalım; Peygamber bile olsak, Allah’tan başka yerlerden/ güçlerden medet
umduklarımız ne bize nede bir peygambere kurtuluş yolunu açmaz. Örnek Yusuf
(as) Zindandayken zindan arkadaşına demişti ki “Beni efendinin yanında an.
Şeytan, ona (zindan arkadaşına) efendisinin yanında anma meselesini unutturdu.
Böylece birkaç yıl daha zindanda kaldı.” (Yusuf-42) Çünkü Yusuf (as),
zindandan kurtuluşun arkadaşına bağlı kılarak kraldan istemesini talep etmişti.
Aslında burada bir yanlış yoktur, Fakat Allah (cc), Yusuf peygamberi aracı
kılarak bize tek kurtuluş yolunun Allah olduğunu her zaman aklımızda saf, temiz
ve katkısız tutmamız gerekliğini göstermiştir.
Müslümanlar olarak/ ümmet olarak yaşadığımız bunca zulme neden sesiz
kalıyoruz? neden istemesek te kabulleniyoruz? Neden o kadar bilgi, tecrübelere
sahip olmamıza ve de yaptığımız güzel konuşmalara rağmen bir şeyleri
değiştiremiyoruz/değişmiyor?
En önemli sebep, Bizler ihlasla, samimiyetle Tevhidi yaşamıyoruz. Günlük
yaşantımızda ILLALLAH (sadece Allah) diyemiyoruz, fakat yaşayarak
dediğimiz şu; “ilaha hayır, sadece tüm ilahlara”. Dolayısıyla bu halimiz
bizleri tereddüt, çelişki, ihtilaf içinde birbirimize karşı komplo teoriler
üretmemizi sağlıyor, birde buna ilave şeytanın hizmetkarlığını yapan görsel
küresel medyanın bizleri çağırmasıyla (vesvese & vehimleriyle) bol bol boş
konuşmamızı sağlanıp zihnimizi (akımıza musallat olup) yönlendirerek
düşünmemizi engelliyorlar? Buna örnek olarak düdüklü tencere misali vereceğim,
Düdüklü tencere kaynadıkça iç basıncı artar, basınç artıkça supap tencere
içerdeki basıncı dışarıya atıp patlamayı önler, yani tencere içindeki havayı
alır. Dikkat ettiyseniz düdüklü tenceredeki basınç artıkça supap daha yüksek
ıslık çalar. Bizlerde aynen öyleyiz bizlerinde havasını bol bol boş konuşmamızı
sağlayarak “iş yapmış” havasıyla havamızı almaktalar. Piştiğimiz gördüklerinde
yeni bir şekille/istedikleri hale girmiş oluyoruz ki bugüne kadar
yöneticimizden tutun, alimlerimize, bilim adamlarımıza, entelektüellerimize ve
en alt tabak halkına kadar bizlere bunu uyguladılar.
Fakat, Bütün bunları bizler istedik, bizler gerçekleştirdik dolayısıyla da
bizler yaşıyoruz. Allah der ki “İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri
yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece (Allah’a dönüş yapsınlar
diye) işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor.” (Rum-41)
Netice olarak; Allah’ın
uyguladığı plan dahilinde herkes kendince bir şeyler yapmaya çalışmakta;
kimileri Allah'ı inkâr etmekte, kimileri Allah'ı kandırdığını zannetmekte,
kimileri sinsi şeytani planlar kurduğunu ve her şeye sahip olacağını zannetmekte,
kimileri de Allah adını kullanarak insanları kandırmaya çalışmakta, Kimileri
ihlas ve samimiyetle Allah’a itaat etmeye çalışarak egosantrik arzularına karşı
mücadele vermekte. İste tüm bunlar insanoğlunun yapmaya çalıştıkları. Fakat iyi
bilelim ki şeytan, sadece ama sadece Allah’a verdiği sözü yerine getirmek için
mücadele vermekte. Ve bunların hepsi Allah'ın kurduğu plan dahilinde
gelişmekte. İnsanlar, “İnandık” demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını
mı zannederler.” (Ankubet-2). Bu imtihanın kazananları /galipleri; “Sizin
dostunuz yalnız ve yalnız Allah, O’nun Resulü ve namaz kılan, rükû etmiş
haldeyken zekât veren müminlerdir. Her kim ki Allah’ı, Resulünü ve müminleri
dost edinirse muhakkak ki galip gelecek olanlar Allah’ın taraftarlarıdır."
(Maid-55,56)
Mustafa Kemal TASPINAR
1 NISAN 2022