Yeni Dünya Düzeni mi Kuruluyor, Gerçekten Mi?

GİRİŞ: 31.03.2022 18:20      GÜNCELLEME: 31.03.2022 18:20
Rasthaber -  

بِسْمِ ٱللَّٰهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ ۖ وَلَا يَسْتَخِفَّنَّكَ الَّذِينَ لَا يُوقِنُونَ“ ; “وَيَمْكُرُونَ وَيَمْكُرُ اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ خَيْرُ الْمَاكِر۪ينَ”. اَمْ حَسِبْتُمْ اَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَأْتِكُمْ مَثَلُ الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِكُمْۜ مَسَّتْهُمُ الْبَأْسَٓاءُ وَالضَّرَّٓاءُ وَزُلْزِلُوا حَتّٰى يَقُولَ الرَّسُولُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَعَهُ مَتٰى نَصْرُ اللّٰهِۜ اَلَٓا اِنَّ نَصْرَ اللّٰهِ قَر۪يبٌ .وَمَن يَتَوَلَّ اللّهَ وَرَسُولَهُ وَالَّذِينَ آمَنُواْ فَإِنَّ حِزْبَ اللّهِ هُمُ الْغَالِبُونَ ”

Onlar tuzak kurarken Allah da tuzak kuruyordu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.” (Enfal-30). “(Öyleyse) sabret! Şüphesiz ki Allah’ın vaadi haktır. Yakinen inanmayanlar sakın seni gevşekliğe sevk etmesinler.” (30/Rûm 60) “Yoksa sizden öncekilerin çektikleriyle karşılaşmadan cennete girebileceğinizi mi sandınız? Onlar öylesine yoksulluk ve sıkıntı çekmişler, öyle sarsılmışlardı ki peygamber ve yanındakiler, “Allah’ın yardımı ne zaman gelecek?” demeye başladılar. Bilesiniz ki Allah’ın yardımı yakındır.” (Bakara-214) “Kim Allah'ı, Resul'ünü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır.” (Maid-56)

Bu günlerde herkese, siyasi iktidarlar dahil “Yeni Dünya Düzeni” adıyla kurulmaya çalışılan şeytani sistemden bahsediyor, bu söylemi teyit etmek için epidemiler, terör saldırlar, vekalet savaşlar hepsi bir şeytani plan dahilinde gelişiyor diyoruz ki buna bende dahilim ve doğrudur fakat açıklama eksiktir. Açıklayım; “şu anki yaşadığımız sömürü sistemini sanki onlar kurmamış da yeni kurulacak düzenin hâkim olanlar onlar olacakmış dolasıyla bizi de saptıracaklarmış” havası var. Yaptıkları tek şey sadece şirk sistemlerini zamanın taleplerine göre güncelliyor, istedikleri finale yakınlaşıyorlar yani bize her zaman yaptıkları gibi! o halde bizim için değişen ne olacak?

Geçmiş dönüp baktığımızda göreceğimiz; feodal sitemden imparatorluklara, krallıklara (monarşiler) diktatörlüklere, kapitalizm, kominizim, demokrasi derken şimdi görsel anarşi/ yapay zekanın yönettiği sanal bir dünyaya yönlendiriliyoruz. Her zaman ki gibi gündemleri oluşturan, hayatımızı yönlendiren yine onlar (şeytani güçler), bizler değiliz! ama sadece bize verdikleri yaşam kültürünü ve yaptıkları & yapacakları zulümleri konuşuyoruz. Fakat şunun da ıskalanmaması gerekir; İnsan gücüne ihtiyaç kalmayan bir ekonomik yapıya gidiyoruz, buda demek oluyor ki dünya nüfusunu büyük bir oranda azaltacaklar, irk ve inanç olarak melezleşmiş bir insan yapısı oluşturacaklar. Bugünkü terörlerin, savaşların, pandemilerin ve zoraki var edilen göçlerinde ana sebebi bu.

Böyle bir durumda bizi ilgilendiren asıl konu ne olmalı? Bizim kendimize ait bir düzenimiz olmalı ve illa kurmalıyız. Dolayısıyla bizlere empoze ettikleri hayat terminolojisini & kültürünü & inancını ret etmek olmalı, fakat bunu yapabilecek ne resmi bir irade var nede bağımsız akıl yürütebilecek, toplumsal, sosyal, ahlaki değerleri kendi terminolojimizle tanımlayıp sistem haline getirebilecek aydınlarımız, alimlerimiz, bilim adamlarımız ve bilinçlenmiş toplumumuz var. Elimizdeki var olanlarda bugünkü sistemin dogmalarıyla yetişmiş, üstelikte savunmasını yapan ve de insanları yanıltarak farklı yönlere saptıran bilim adamları & alimlerden ibaret. Dinimizi, kültürümüzü ve Ahlak anlayış tanımını batı terminolojisi ve ideolojisiyle yapmaktalar ve de bugüne kadar yaşadığımız hayata da bu kalıpla şekil vermişler. Fakat eski sitemleri artık insanların egosantrik arzularına cevap veremiyor, kontrol edemiyor dolayısıyla eski sistemlerini tekrardan güncelliyorlar (update).

Bizlerin kurdukları kalıptan çıkması hiçte kolay olmayacak, çünkü zihinlerimiz & düşüncelerimizi & aklımızı kendi tarzlarıyla programlamışlar/kodlamışlar, istesek de istemesek de onların istedikleri hayat şekline bulunduğumuz coğrafik toplumsal yapımıza göre bürünmekteyiz. Fakat bu sistemlere ihlasla, samimiyetle karşı koyan, direnen, az bir kısmı istisna, onların sayıları azda olsa insanlık tarihin her safhasında var olmuşlar ve bugün de varlar. Onların sayesinde hakikat her zaman yalanın karşısında dik durup galebe çalmış dolayısıyla yalanda her zaman kendin yenileme ihtiyacı duymuştur.“Andolsun, İblis, kendileri hakkında zannını doğrulamış oldu, böylelikle iman eden bir grup dışında, ona uymuş oldular.” (Sebe-20) “Ancak ihlasa sahip edilmiş kulların müstesna.” (Hicr-40)

Şunu unutmayalım, Asıl olan hakikattir. Yalan, hakikatin üzerinde oluşan denizdeki köpükler misalidir. Şeytanın tek iş, hakikat üzerinde sadece her türlü fırtınalar yaratarak insanları sapıtmaktır. Şeytan, Âdem atımızdan bugüne kadar kurduğu tüm sistemleri 5 ilahi fıtratı saptırarak üzerine kurmuştur;

1-) Putperestlik (inanç) 2-) Korku (Rızk ve can korkusu). 3-) Yaşam arzusu (Açgözlülük dünyanın tüm zenginliklerini sahiplenme) 4-) Hükmetme (iktidar sahibi olma). 5-) Nefis (egosantrik arzular, şehvet, şöhret, lüks).

1-) Putperestlik; İnsanın yapısında ki fıtratı güç olan ilahi inancın şeytanın eliyle putperestliğe dönüşmesidir. Daha açık şekliyle, İnsanoğlu dünyaya gelemden önce Allah (cc), bizlere teyit ettirdiği “Rabbin kim?” sorusuna bizlerin “Rabbimiz Allah'tır” cevabı olan fıtratı ilahi inanç; İnsanın Rabbini dünya hayatında bilmesi, inanması ve hiçbir öznitelikleri ortak etmeden Tevhid inancını yaşamasıyken şeytanin bunu saptırması, yok etmeye çalışması. Fıtratı inancı Tevhid, şeytanin yalan vaatlerle & vesveseler fırtınasıyla sahte ve sapık inançlarla çeşitlendirmiştir. İnsanların Allah verdiği sözü, peygamberler & kitaplara yollamasına rağmen hatırlanmasına engel olmuş ve insanların elleriyle oluşturduğu materyalist inançlara yönlendirerek Allah karşı isyankâr kılmıştır. “Ve o (şeytan) da: "Elbette senin kullarından belirli bir pay alacağım, onları mutlaka saptıracağım, onları boş kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, onlara emredeceğim de Allah'ın yaratışını değiştirecekler" dedi.” (4/119), “Öyleyse, dedi, beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları (saptırmak) için senin doğru yolunun üstüne oturacağım.” (7/16)

2-) Korku; insanın kendisini (Maddi & manevi) her türlü olumsuzluklardan koruması için var olan bir ilahi duygudur. Korku, bizlerde korunma reflekslerini geliştirerek daha müreffeh ve dengeli bir hayata/yaşama sahip olmamız sağlar. Fakat şeytan, bu duyguyu Rızk (yaşam gereksinmesi) korkusuna çevirerek, insanların aşırı bencilleşmesine, dünyaya taparcasına bağlanmasını sağlayarak, rızk kaybı korkusu ve ölüm korkusuyla insanları istediği kalıba sokmaktadır. “Şeytan sizi fakirlikle korkutup çirkin şeylere teşvik eder.” (2/268) “…Onlardan korkar mısınız? Eğer inanıyorsanız bilin ki asıl korkmanız gereken Allah’tır." (Tevbe-13). “İşte o şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur.” (Al-imran 175). “Gerçek şu ki, sizin Allah'tan başka taptıklarınız (medet umduklarınız), size rızık vermeye güç yetiremezler; öyleyse rızkı Allah'ın katında arayın” (Ankebut 17)

3-) Yaşam arzusu (Dünya zenginliklerini sahiplenme); İnsanlık, sahip olduklarından daha fazlasını, iyi bir yaşam için her zaman daha da fazlasını istemiştir, fakat bu korunma refleksinin insanda var ettiği açgözlülüktür, çekememezlik, kıskançlıktır. Her şeyin daha fazlasına sahip olmak, onda varsa bendeki daha iyi olmalı ya da daha fazlası olmalı ya da onda hiç olmamalı arzusunu güçlendirmiştir. En basit örnekler verirsek; bir çift ayakkabı varsa 2 çift, 3 çift... Daha fazla olsun ister, bir malikâne sahibiyse birde yazlık olsun, birde kiraya vermek için olsun... İster, Bir TV sahibiyse birde Mutfakta birde yatak odasında olsun ister. Devletler bazında daha çok toprak sahip olmayı, orayı da alayım, burayı da alayım olmadı dünyanın alt ve üst zenginlikleri sadece bana ait olsun. Tüm Jeostratejik ve ekonomik kaynaklar bana ait olsun ki dünyaya tek hükmedeyim.  Dünyaya sahiplenmek arzusu İnsanlar arasındaki ihtilafların ve devletler arasında savaşlarında alt yapısını oluşturur. Şeytan, insandaki bu korunma iç güdüsünü açgözlü, kıskanç, zorba, mütekebbir zaafına çevirmiş ve insanın aşırı bencilleşmesini ve zalim olmasını sağlamıştır. “Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe iman etmedikleri halde mallarını, insanlara gösteriş yapmak için harcarlar” (4/38) “O, malı aşırı sevmesi ve onu biriktirmeye olan tutkusu yüzünden son derece cimridir.” (Adiyet-8). “Şüphesiz insan çok hırslı ve sabırsız olarak yaratılmıştır…Ona bir hayır dokunduğunda da eli sıkıdır.” (Meâric, 19-21) Fakat insanın dengeli ve huzurlu yaşamı; “Yine o iyi kullar, harcama yaptıkları zaman ne saçıp savururlar ne de cimrilik ederler; harcamaları bu ikisi arasında makul bir dengeye göre olur.” (Furkan-67) “

4-) Hükmetme: İnsan, hür iradesine sahip olarak kendine ait yaşam alanını oluşturmasıdır. Fakat şeytan ilahi duygu olan hükmetmeyi zalim & züllüme evirmiştir. Kendi bir ilah gibi görerek oraya da hükmedeyim, buraya da hükmedeyim en iyisi dünyaya hükmedeyim…, Hakkaniyetten uzak, dürüstlükten uzak, Adaletten uzak kendi istek ve arzularını “ilahlaştırmış” bir baskı aracına çevirmiştir. “İnsanlar arasında hükmettiğinizde adâletle hükmetmenizi emrediyor.” (Nisa-58). “De ki: “Rabbim her işte doğru ve adaletli olmayı emretti.” (Araf-29), “İstek ve arzularını kendisine ilah edinen kimseyi gördün mü??” (Furkan-43)

5-) Nefis (egosantrik arzular); Nefis, İnsan hayatına renk, tat ve şekil veren hazinesidir. Kâmil ve imanlı bir İnsan nefisiyle iyilikleri satın alır. Hırslı, sabırsız, açgözlü & bencil bir insan nefisiyle kötülükleri satın alır. Fakat nefis, her zaman kolayı seçerek insanı olmadık zorluklara sokar. İnsandaki bencilik, hükmetme arzusu, şehvet & şöhret, her şey sahiplenme ve de sahiplendiğini kaybetme korkusu insanın nefsini kötülüklere daha yatkın kılar. “...Rabbimin merhamet edip koruduğu kimseler dışında, nefis insana sürekli kötülüğü emreder” (Yusuf-53) “Ey kâmil bir iman ve sâlih amellerle huzura ermiş nefis!” (Fecr-27). “Nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür. Keşke bilselerdi!” (Bakara 102) “Sonra her nefse kazandığı eksiksiz verilir; onlar zulme de uğramazlar. O gün her nefis, yaptığı hayrı da yaptığı kötülüğü de karşısında hazır bulur.” (Al-imran-25 ve 30), “nefislerine ihanet eden kimseleri savunma” (Nisa-107) “Doğrusu Allah, insanlara hiçbir şekilde zulmetmez. Fakat insanlar, kendilerine (nefislerine) zulmetmektelerdir.” (Yûnus-44)

Bizler bu açıklamalar ışığında yapılmak istene/kurulmak istenen “Yeni Dünya Düzeni” bakmaya çalışırsak, göreceğimiz odur ki “Yoktur bizim öncekinden farkımız ama biz yeni dünya düzeniyiz” olacaktır.

Şeytani planı yapanların her zaman hedefi, bizleri (insan, toplum, millet), psikolojik ve sosyolojik zihinsel yenilgiye uğratmak olmuştur. Bizleri hakikatten uzaklaştırıp yaptıkları değişimleri sorgusuz sualsiz kabullenmemizi sağlamaktır. En basit örnek; bugüne kadar TV kanallarında Filistin'deki, Yemendeki ve tüm Müslüman halklara yapılan züllümü çarşaf-çarşaf gözlerimize sokarak anlatmaları ve bizlerinde buna karşı kabullenmiş ve duyarsız halidir. İllerde bu zalimler Filistin'e hürriyet veriyoruz dediklerinde “aah süper” diyerek balıklama atlayacağız. En bariz örneği; bizdeki başörtü yasağının kalkması ve bugün başını örten bacılarımızın (gençlerin) içler acısı hali! Bir başka örnek; İktidar olarak hakikati ve gerçekleri bilerek, çocuk katili, gaspçı siyonist yapının liderine kucak açıp karşılama törenleri bile düzenlememiz. Katil, zalim dediğimiz bir virüs yapıya neden bunu yaptık? Yeni dünya düzeni /Putperest (şirk) düzen’ de milli duruşumuzu güçlü kılmak için.!! “Gerçek şu ki, sizin Allah'tan başka taptıklarınız (medet umduklarınız), size rızık vermeye güç yetiremezler; öyleyse rızkı Allah'ın katında arayın” (Ankebut 17). “Yoksa onlar Allah’tan başka dostlar mı edindiler? Hâlbuki gerçek dost Allah’tır;” (Sura-9)

Bizler kendi kimliğimizi, ilahi inancımız üstün kılmıyoruz. Korku, çıkar, mevki hesaplarıyla Allah’tan başka yerelden medet umuyoruz. Böyle bir topluma Allah zafer/kurtuluş vermez. Ne yazık ki bizler hiçbir zaman tarihte yaşananlardan ders almıyoruz, yalan vaatlerle hep kandırılıyoruz, istediklerini yapıyoruz ve hep isteyen olarak kapılarında bekliyoruz, sokuldukça sokuluyoruz düşman olduklarını bile bile peşlerine takılıyoruz, müttefikimiz diyoruz ondan sonrada kendi kendimize niye böyleyiz diyerek hayıflanıyoruz. Bir gerçeği unutmayalım; Peygamber bile olsak, Allah’tan başka yerlerden/ güçlerden medet umduklarımız ne bize nede bir peygambere kurtuluş yolunu açmaz. Örnek Yusuf (as) Zindandayken zindan arkadaşına demişti ki “Beni efendinin yanında an. Şeytan, ona (zindan arkadaşına) efendisinin yanında anma meselesini unutturdu. Böylece birkaç yıl daha zindanda kaldı.” (Yusuf-42) Çünkü Yusuf (as), zindandan kurtuluşun arkadaşına bağlı kılarak kraldan istemesini talep etmişti. Aslında burada bir yanlış yoktur, Fakat Allah (cc), Yusuf peygamberi aracı kılarak bize tek kurtuluş yolunun Allah olduğunu her zaman aklımızda saf, temiz ve katkısız tutmamız gerekliğini göstermiştir.

Müslümanlar olarak/ ümmet olarak yaşadığımız bunca zulme neden sesiz kalıyoruz? neden istemesek te kabulleniyoruz? Neden o kadar bilgi, tecrübelere sahip olmamıza ve de yaptığımız güzel konuşmalara rağmen bir şeyleri değiştiremiyoruz/değişmiyor?

En önemli sebep, Bizler ihlasla, samimiyetle Tevhidi yaşamıyoruz. Günlük yaşantımızda ILLALLAH (sadece Allah) diyemiyoruz, fakat yaşayarak dediğimiz şu; “ilaha hayır, sadece tüm ilahlara”. Dolayısıyla bu halimiz bizleri tereddüt, çelişki, ihtilaf içinde birbirimize karşı komplo teoriler üretmemizi sağlıyor, birde buna ilave şeytanın hizmetkarlığını yapan görsel küresel medyanın bizleri çağırmasıyla (vesvese & vehimleriyle) bol bol boş konuşmamızı sağlanıp zihnimizi (akımıza musallat olup) yönlendirerek düşünmemizi engelliyorlar? Buna örnek olarak düdüklü tencere misali vereceğim, Düdüklü tencere kaynadıkça iç basıncı artar, basınç artıkça supap tencere içerdeki basıncı dışarıya atıp patlamayı önler, yani tencere içindeki havayı alır. Dikkat ettiyseniz düdüklü tenceredeki basınç artıkça supap daha yüksek ıslık çalar. Bizlerde aynen öyleyiz bizlerinde havasını bol bol boş konuşmamızı sağlayarak “iş yapmış” havasıyla havamızı almaktalar. Piştiğimiz gördüklerinde yeni bir şekille/istedikleri hale girmiş oluyoruz ki bugüne kadar yöneticimizden tutun, alimlerimize, bilim adamlarımıza, entelektüellerimize ve en alt tabak halkına kadar bizlere bunu uyguladılar.

Fakat, Bütün bunları bizler istedik, bizler gerçekleştirdik dolayısıyla da bizler yaşıyoruz. Allah der ki “İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece (Allah’a dönüş yapsınlar diye) işlediklerinin bir kısmını onlara ­tattırıyor.” (Rum-41)

Netice olarak; Allah’ın uyguladığı plan dahilinde herkes kendince bir şeyler yapmaya çalışmakta; kimileri Allah'ı inkâr etmekte, kimileri Allah'ı kandırdığını zannetmekte, kimileri sinsi şeytani planlar kurduğunu ve her şeye sahip olacağını zannetmekte, kimileri de Allah adını kullanarak insanları kandırmaya çalışmakta, Kimileri ihlas ve samimiyetle Allah’a itaat etmeye çalışarak egosantrik arzularına karşı mücadele vermekte. İste tüm bunlar insanoğlunun yapmaya çalıştıkları. Fakat iyi bilelim ki şeytan, sadece ama sadece Allah’a verdiği sözü yerine getirmek için mücadele vermekte. Ve bunların hepsi Allah'ın kurduğu plan dahilinde gelişmekte. İnsanlar, “İnandık” demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler.” (Ankubet-2). Bu imtihanın kazananları /galipleri; “Sizin dostunuz yalnız ve yalnız Allah, O’nun Resulü ve namaz kılan, rükû etmiş haldeyken zekât veren müminlerdir. Her kim ki Allah’ı, Resulünü ve müminleri dost edinirse muhakkak ki galip gelecek olanlar Allah’ın taraftarlarıdır." (Maid-55,56)

Mustafa Kemal TASPINAR

1 NISAN 2022

 

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM