“Millet ittifakı Batı yanlısı iftirasında bulunuyorlar. Ben Batı Doğu ayrımı yapmam. Türkiye’nin menfaati neredeyse orada olurum. Türk dünyasının Tarihi pek yolunu canlandıracağız. Yani Türkiye’yi Çin’e bağlayacağız. Hızlı yeni bir ticaret ve taşıma koridoru yani otoban açacağız. Bu koridor boyunca yüksek kaliteli kara yolu ile çift hat demiryolu altyapısı oluşturacağız. Tarihi İpek Yolu otobanı ve demiryolu yaklaşık 5500 km uzunluğunda olacak. Türkiye’den Gürbulak ve Kapıköy kapılarından çıkarak İran’da Tebriz ve Tahran’a Türkmenistan’da Aşkabat’ı Özbekistan’da Taşkent’i ve Kazakistan’da ise Almatı’ya geçerek Çin’e varacaksınız. Kuzeyde Gürbulak Çin’i ve koridor üzerindeki ülkeleri ve Karadeniz limanlarını güneyde ise Kapıköy ile Mersin ve İskenderun limanlarına bağlantısı sağlanacak. Bu gün uluslararası ticaretin yaklaşık %90’ı deniz yolu ile yapılıyor. Bu proje denizlere kıyısı bulunmayan, Türkmenistan, Özbekistan ve Kazakistan’ı Türkiye limanları ile buluşturacak. Türkiye Türk dünyasının deniz giriş kapısı olacak. Bakın bu dediğim batıyı kaygılandıracaktır emin olun. Bu akşam raporlarını geçeceklerdir. Bende diyorum ki varsın kaygılansınlar. Ha Çin’e de sözüm olacak.
Bu proje aynı zamanda Çin adına büyük bir fırsat teşkil edeceği için Türkistan’a uyguladıkları zulmü durdurmaları ön şartlarımızdan biri olacaktır. Biz oradaki canımızı kanımızı kaderine terk etmeyeceğiz. Yani özetle batı da Çin de kaygılansın. Biz işimize bakalım. Bu proje herkesin kazanacağı bir projedir. Buyurun oturun masaya bizimle diyeceğiz. Amerika birleşik devletleri ile bu bölge ile ticaret de bizim limanlarımızdan yapılacak. Koridorun hem Türkiye’nin tüm bölgelerine bağlantısını hem de limanlar ve Avrupa’ya bağlantısını sağlamak için ülkemizdeki karayolu ve demiryolu altyapılarında da iyileştirmeler ve yeni bağlantılar yapılacak. Bunların başında Horasan, Ağlı ve Gürbulak demiryolu hattı geliyor. Bu transit yolun her ülke için birkaç çıkış yolu olacak. Çıkış loncalarının çevresine gümrüklü lojistik merkezleri yapacağız. İhraç malları İran’a 17 saatte, Türkmenistan’a 31 saatte, Özbekistan’a 50 saatte, Kazakistan’a 63 saatte varacak. Tarihi İpekyolu Otobanı ve demiryolu ile Avrupa ve bu ülkeler arasındaki transit ticaret hacmimiz muazzam büyüyecek. Dış ticaretimiz en az %50 artacak. Asya ve Avrupa arasındaki en önemli ticaret güzergâhından birine ev sahipliği yapınca Türkiye’nin dünyada ekonomik ve siyasi önemi daha da artacak. Kendi şartlarında kendi oyununu oynamaya başlayacak. Çünkü bu bağlantı ile Avrupa ve Asya arasındaki ticareti kolaylaştıracağız. Ülkeler arasında daha fazla işbirliğini ve ekonomik entegrasyonu sağlayacağız. Türkiye Orta Asya, Kafkasya ve Çin ve arasındaki ticaret yollarında çok hayati bir konuma sahip olacak. Küresel ve bölgesel ticaret taşımacılık ve lojistik ağlarında merkez ülke haline gelecek. Tüm bunların dışında tarihi İpekyolu otobanı ve demiryolu ülkeler arasında siyasi, kültürel ve sosyal etkileşimi artıracak. Kültürel ve tarihi bağlarımız ortak tarihsel hafızamız daha da güçlenecek. Türkiye kardeş coğrafyaları ile tam anlamı ile bütünleşecek.
Elbette Kılıçdaroğlu bu projenin Türki’ye için önemini yeni anlamış değil. Bir siyasetçi tavrı ile üst perdeden belki de ülke yönetimine soyunmuş bir politikacının izlememesi gereken bağımsız ve kendinden emin bir tavırla projede hâkim olacakları havasını halkına vermeye çalışıyor. Ama bu projeyi gerçekleştirmeye çalışan başta Çin, Rusya ve İran’ın onlarca yıldır bu proje içinde var olup çaba gösterdiklerini de bilmiyor değildir. Kılıçdaroğlu doğru bir ifade ile belirtmek gerekirse bu projeyi hazır kucağında buldu. Bu proje uzun yıllardır var olan bir projedir ve bu güne kadar Çin’den Türkiye’ye uzanan bu hattın üzerindeki tüm ülkelerde trilyonlarca yatırım ile altyapı çalışmaları uzun yıllardır yapılıyor.
Dünyanın en büyük ihracatçısı ve üreticisi, ikinci büyük
ithalatçısı ve en çok sermaye çeken ikinci ülkesi olarak Çin’in dünya
ekonomisindeki ağırlığı her geçen gün artmaktadır. Bakıldığında 4,5 trilyon
dolarlık dış ticaret hacmi, 3,1 trilyon dolarlık döviz rezervi ve 1,9 trilyon
dolarlık yatırım stoku ile Çin dünyanın satın alma gücü sıralamasına göre en
büyük ülkesidir. Batı merkezli küresel ekonomik sisteme, alternatif sunan
Çin’in son yıllarda imalat sanayii, bilgi teknolojileri, robotik gibi alanların
yanında AR-GE harcamaları ve 5G gibi yeni nesil teknolojilerde sağladığı
rekabetçi üstünlük, ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerin kendisini tehdit
olarak algılaması ve ticaret savaşları olarak ortaya çıkan “teknolojik soğuk
savaş” sürecinin başlamasında etkili olmuştur.
Hem AKP rejiminin ABD ve İsrail politikalarından bir türlü
sıyrılamayıp bağımsız bir diplomasiye bürünememiş olması hem de proje ülkeleri
başta Çin, İran ve Rusya’nın Erdoğan’ın izlediği bu siyasete, NATO ve ABD ile
olan bağları nedeniyle güvenememelerinden kaynaklanıyor. Bütün bölge ülkeleri
ile yatırım anlaşmaları yapan ve hatta belki tarihin en olağanüstü anlaşmasını
yapıp kadim düşmanlar Suud ile İran arasını bile bulan Çin neden Türkiye’ye
soğuk davranmakta ve ülkemizle hiçbir yaptırım anlaşması yapmamış olduğunu
merak edenler AKP siyasetinin güven vermediğini düşünmeleri abes değildir.
Türkiye ve Azerbaycan’ın bilhassa Karabağ ve Laçin
koridoruna ilişkin izledikleri siyasetin arkasında İsrail ve ABD’nin olduğu ve
Çin’e ve Şangay ülkelerine ve onların tarihi bu büyük İpek Yolu Projelerine
karşı oldukları ve bu ülkelerin Avrupa ve batı pazarına ulaşmalarının kendileri
açısından sorun teşkil edeceğini ve rekabette geri kalacaklarını
düşündüklerinden bu projeye alternatif hazırlanan Karabağ savaşının bölgeyi bir
set ve NATO’nun ileri karakolu olarak dizayn etme çabalarında bu iki ülke yani
Türkiye ve Azerbaycan’ın başat rol teşkil ettikleri aşikardır.
Yani gerek Azerbaycan ve gerekse Türkiye iktidarını elinde
bulunduran AKP rejimi zaten İpek Yolu Projesi ve Şangay İşbirliği örgütünün çalışmalarını
bloke etmek isteyen ABD-.NATO ve İsrail'in yani Atlantikçilerin bir numaralı proje
üyeleridir.
Bu yüzden Laçin koridoru, Yeni İpek yolunun kilit noktası ve
dolayısıyla Atlantikçilerin sonuna kadar savunması ve asla düşürmemeleri gereken
düşmana en yakın uç cephesidir.
Kılıçdaroğlu bu büyük projenin ekonomi getirisini görmüş ve
cazibesine kapılmış olmasına rağmen siyasi ve stratejik öneminin de ne kadar
farkındadır bilemem. Ama iktidara geldiğinde bunun ayrıntılarına vakıf
olacağından eminim. Şimdilik bu projenin ülkemizin ekonomik olarak kurtuluşuna
vesile olacağının farkında olması güzeldir.
Bu nazarda Doğu Türkistan meselesi konusunda da proje
ülkeleri ile diyaloğa girdiğinde ikna edileceğinden eminim. Zira Doğu Türkistan
meselesi tamamıyla ABD'nin abarttığı Çin'e karşı dünya kamuoyunu manipüle etmek
için kışkırttığı bir unsurdur. Tamam temelinde işgal var ama anlatılanların
%90' ı yalandır.
Uygur Türkleri çoktan Çin'e entegre oldular ve bundan
kendileri de rahatsız Uygur halkının büyük çoğunluğu Çin’in sunduğu refah ve imkanların
farkına varmış ve bundan fazlası ile faydalanır durumdadır. Ayrıca dünya
kamuoyuna anlatıldığı gibi özgürlüklerinin sınırlandırıldığı ve zorla asimile
edildikleri de doğru değildir.
Arada ABD'nin kışkırttığı üç beş tekfirci olay çıkarıp başta
Uygur halkını terörize edip katlediyor. Çin ise bütün dünya ülkelerinin halkını
koruma refleksi ile bununla mücadele ediyor. Yoksa Uygur Türklerine her türlü
inanç ve kültürel özgürlük tanınıyor.
Kamp diye lanse edilen meslek okullarında dünyanın en ileri seviyede mesleki eğitimleri veriliyor. Çinin genel siyaseti ve otoriter yapısı ülkenin tüm okullarında olduğu gibi bu okullarda da uygulandığı için sanki Uygurlara özgü despot bir yönetimmiş gibi tevil ediliyor.