Bu aşağılık pespaye krallar/emirler hiç mi Allah'tan
korkmazlar? Bunlarda zerrece izzet, onur ve haysiyet yok mu? Filistin
topraklarında her Allah'ın günü zulüm var, işgal var, katliam var. Siyonist
zindanları genç, çocuk ve kadın esirlerle dolu. (Bunlar tutuklu veya mahkûm
değil, esir. Zira işgalcinin elinde tutuklu veya mahkûm olmaz, esir olur.)
Dünyada en çok çocuk esir işgalci İsrail zindanlarında bulunmaktadır.
Bu işgalci Siyonist çete dur durak bilmeden zeytin
tarlalarını talan ediyor, zeytin ağaçlarını kesiyor, Filistinli köylülerin
ev/barklarını buldozerlerle yıkıp yer ile yeksan ediyor, itiraz eden/tepki
veren köylülere kurşun sıkıyor, katliam yapıyor ve bu şekilde gasp ettiği
arazilere yeni yeni yerleşim birimleri açıyor. Birleşmiş Milletler başta olmak
üzere bütün dünya bu işgal ve zulümleri seyrediyor. Arap rejimleri de kalkıp bu
katil işgalcilerle iş tutup "Normalleşme Süreci" adı altında
"Yüzyılın Anlaşması" ve Abraham Anlaşmaları" diyerek askerî
alandaki işbirliği başta olmak üzere her türlü ticaretten ve kültürel
anlaşmalara kadar 12 ayrı alanda sözleşmeler yaparak imzalar atıyor. Ve bu
anlaşmalar kapalı kapılar ardında değil, aleni bir şekilde kameraların
karşısına geçerek bir maharetmiş gibi gerilip kasılarak ve gülücükler atarak,
pişkince pozlar verilerek imzalar atılıyor. Bu nasıl bir pespayeliktir, bu
nasıl alçakça bir ihanettir böyle? Bu anlaşmalar sadece mazlum Filistin halkına
yönelik değil, bu ihanet anlaşmaları aynı zamanda yüce dinimize ve İslâm
ümmetine yapılmaktadır. Zira sadece Mescid-i Aksa ve Kudüs kenti değil, bütün
Filistin toprakları bizim Namus-u Ekber'imizdir.
Arap rejimleri Siyonist işgalci çeteyi kabullense de Arap
kardeşlerimiz ve topyekûn İslâm ümmeti bunu asla kabullenmeyecektir. Arap
rejimleri varsın bu ihanet ve alçaklığın içerisinde olsunlar. Onlar aşağılık
varlıklarıyla kendilerine yakışanı yapıyorlar. Aslında Müslüman halkların
üzerinde onların yönetim hakkı yok. Zira onlar Müslümanların aidiyet
değerlerine göre hareket etmiyorlar. Bu yüzden onlar işgal ettikleri makamlarda
Müslüman halkımızı temsil etmeye zerrece hakları yok. Onlar da işgalcidirler.
Bu durum karşısında Müslüman halklara büyük ödevler düşmektedir.
İslâm ümmeti izzetli bir hayata talip olmalıdır. Bunun için
de Firavun düzenlerini alaşağı etmek için çabalamalıdır. Siyonist çete ile
normalleşme sürecine giren, "Yüzyılın Anlaşması" ve "Abraham
Anlaşmaları" adı altında bir araya gelip imzaladıkları o zillet
sözleşmelerinin ümmet nezdinde asla bir geçerliliği olamaz. Az önce ifade
ettiğimiz gibi bizim kırmızı çizgimiz sadece Kudüs kenti veya Mescid-i Aksa
değildir; denizden nehire bütün Filistin toprakları bizim kutsalımızdır,
"Namus-u Ekber"imizdir. Bizim kanımız Şeyh Yasin'in, Abdülaziz
Rantisi'nin, Abbas Musavi'nin, Fethi Şikakî'nin ve Yahya Ayyaş'ın kanından daha
değerli değildir. Bugüne kadar Namus-u Ekber'imiz için nice bedeller ödendi. O
pespaye/melun yöneticiler ise Filistin davasına soysuzca- alçakça ihanet
etmektedirler. Suudi rejimi, BAE ve Bahreyn rejimleri bu alçaklıkta başı
çekmektedir. Yaptıkları bu ihanet anlaşmalarını tahkim etmek için işi askerî
tatbikat yapamaya kadar götürdüler. Hiç kuşkunuz olmasın, bundan sonraki
adımları ise "askerî pakt" olacaktır. Nitekim 25 Kasım 2021 tarihinde
Siyonist çetenin savunma bakanı beraberinde bir heyetle Fas'ı ziyaret ederek
askerî işbirliği anlaşmalarına imza attılar ve askerî ittifak oluşturdular.
Siyonist çete bu tür anlaşmaları daha önce BAE ve Bahreyn ile yaptılar ve
akabinde bu üçlü şer ittifakı deniz askerî tatbikatı yaptılar. Bu tatbikatları
kendi katılımı ile büyük şeytan ABD organize etmektedir. Beş gün süren Güvenlik
Operasyonu Tatbikatı kapsamında bu şer ittifakı ABD'nin USS Portland donanma
gemisiyle Kızıldeniz'de tatbikat ve manevra nitelikli eğitimler yaptılar.
ABD Donanma Kuvvetleri Merkez Komutası'ndan (NAVCENT)
yapılan açıklamada, tatbikatın "Katılımcı güçlerin deniz kuvvetlerinin
birlikte çalışabilme kapasitesini geliştirmesi" amacıyla yapıldığı
belirtiliyor. Bu demektir ki, bir adım sonrası "askerî pakt"
olacaktır.
NAVCENT ABD'nin 5. Filosu ve Çok Uluslu Birleşik Deniz
Kuvvetleri'nin Komutanı Brad Cooper, "Bu tür denizcilik işbirlikleri,
bölgesel güvenlik ve istikrarın devamlılığını sağlayan dolaşım özgürlüğü ve
serbest ticaret gibi unsurların korunması açısından çok önemli" dedi.
ABD'li yetkililer bu tür tatbikatlardan iki amaç güttüklerini söyleyecek
değiller elbette. "Dolaşım özgürlüğü ve serbest ticaret" ifadesinden
kastettikleri ise, ABD'nin bir taraftan bölgeden çaldığı petrolü deniz yolu ile
güvenli bir şekilde nakletmek diğer taraftan Siyonist çetenin bölgede
güvenliğini sağlamak. Burada kendileri için en büyük tehdit olarak İran'ı
görmektedirler. Dolayısıyla bu tatbikatlar ve yapılan askerî işbirliği
anlaşmaları İran İslâm Cumhuriyeti'ne karşı yapılmaktadır.
Bir başka ifadeyle bütün bu şeytanî ittifakların ve yapılan
tatbikatların altında yatan asıl maksat İran İslâm Cumhuriyeti'ne karşı cephe
oluşturmak. Bunu bizzat kendileri de her fırsatta dile getirmektedir. Siyonist
çete liderleri yıllardan beri her fırsatta, "İran'ın varlığı sadece bizim
için bir tehdit unsuru değildir, aynı zamanda Arap rejimleri için de bir
tehdittir, bu tehdite karşı mutlaka ortak bir cephe oluşturmalıyız" deyip
durdular. Siyonist çete liderleri böylesine bir korku havası estirerek Arap
rejimlerini kendi vargeline almayı başardı ne yazık ki. Ama şu gerçek bilinmeli
ki ne ABD ne ihanet şebekesi olan bu alçak ve aşağılık Arap rejimleri Siyonist
çeteyi yok olmaktan kurtaramayacaktır. Onların topu direniş cephesi karşısında
zelil olacaklardır bi iznillah.
Bir gün Allah'ın izniyle Siyonist çetenin zevali
gerçekleşeceği gibi, aşağılık Arap rejimleri de domino etkisi ile tek tek
yıkılacaktır bi iznillah. Ve sonuç olarak Allah Teâlâ'nın izniyle 57 ulus
devlete bölünmüş olan İslâm ümmeti evrensel birlikteliğini tesis edecektir.
Zira ilâhî bir muştu olarak hiç kuşkusuz Allah Teâlâ nûrunu tamamlayacaktır...