Sudanlı düşünür ve Uluslararası Afrika Üniversitesi eski
müdürü Profesör Hasan Maki, İran İslam Cumhuriyeti'nin kurucusu İmam
Humeyni'nin (r.a) vefatının yıldönümünü münasebetiyle el-Alam Kanalına bir
röportaj verdi.
Hasan Maki'nin verdiği röportaj şöyl:
El-Alam: İmam Humeyni'nin vefatının yıl dönümünde,
onun ideolojik, siyasi ve dini bir lider olarak şahsiyeti her zamankinden daha
fazla öne çıkıyor. İmam Humeyni'nin görüşlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hasan Maki: Bu konu İran'ın tarihi kimliğine ve 78
yılına kadar uzanmaktadır. Yani İslam İnkılabının kıvılcımlarının ortaya
çıktığı döneme. 71 yılında Şah, 2 bin 500 yıllık imparatorluğu için
İran'da yaklaşık 350 milyon dolara mal olan görkemli bir
tören düzenledi. Bu törende, eski İran'ın çeşitli görüntüleri sergilendi, ancak
İslami fetihlerden çok az bahsedildi. Bundan sonra Şah'ın devrimine Beyaz
Devrim adı verildi. Bu devrimde İran'ın dini kurumları hükümete bağlanmaya ve
oradan maaş aldırılmaya ve topraklarına el konulmaya çalışıldı. İşte burada
İmam Humeyni ilk kez ortaya çıktı ve bu plana karşı olduğunu ilan etti ve
savaştı ve İmam ile hükümet arasında çekişmeler başladı ve İmam, Irak'tan Necef
Eşref'e sürgüne gönderildi ve orada kaldı.
Cezayir Anlaşması'nda İran-Irak uzlaşmasının ardından Şah,
İmam Humeyni'nin Fransa'ya sürgün edilmesini talep etti. Bunun ardından, İmam
Nofel Loshato'ya sürgüne gönderildi ve devrimine bir kasetle başladı. O sırada
pek çok genç ve bazı ünlü din adamları onun etrafında toplanmıştı. Nihayetinde
İmam Humeyni'nin kaset devrimi İran'da milyonlarca gösteriye yol açtı.
El-Alam: Evet, bahsetmek istediğimiz gelişme de bu. Rahmetli
İmam bu yeni sorun ve zorlukların karşısında nasıl durdu ve bir cumhuriyet
kurdu?
Hasan Maki: İran etnik kökenleri konusu gündeme
getirildi ve İslam İnkılabı karşıtı eğilimlere sahip "Mücahitler
Hareketi" kuruldu. Bunlar, Huzistan Araplarını kışkırtmaya çalışıyorlardı.
El-Alam: İmam Humeyni onlara nasıl davrandı?
Hasan Maki: İmam Humeyni, halkı harekete geçirerek ve
birleştirerek bu komplo ve planlarla mücadele etti ve tüm bunların büyük şeytan
ABD ve Batı'nın kışkırtması olduğunu açıkladı. O sırada işin içinde Amerikalı
rehineler vardı, bu yüzden ABD taviz vermek zorunda kaldı.
El-Alam: İmam Humeyni'nin (r.a) Filistin ve Kudüs
meselesi de dahil olmak üzere özel önem verdiği bazı konular vardı ve vefat
edene kadar bunları savundu. Hatta şimdi bile bazı Arap ve İslam ülkelerinin
Siyonist rejimle ilişkilerini normalleştirmesine rağmen, İran İslam Cumhuriyeti
Filistin ve Kutsal Kudüs davasını desteklemeye devam etmektedir. İmam
Humeyni'nin bu konuyu önemsemesini nasıl görüyorsunuz?
Hasan Maki: İmam Humeyni, İsrail'i İslam dünyasının
merkezinde yok edilmesi gereken kanserli bir tümöre benzetmiştir.
El-Alam: Sizce dini ve inanç boyutu da dikkate
alındığında, ilişkilerin normalleştirilmesi çabaları ışığında İran'ın Filistin
meselesine gösterdiği önem nasıl değerlendirilir?
Hasan Maki: İran'ın bu konudaki görüşü net olsa da
elbette bu çok karmaşık bir konu.
İslam İnkılabı, Müslümanlar arasında yeni bir umudun
başlangıcı oldu
El-Alam: Merhum Güney Afrika lideri Nelson Mandela,
İmam Humeyni hakkında şunları söyledi: "O, İslam'ın bir evladıydı ve
geçmiş ve gelecek nesillerin doğru yola yönlendirilmesinde büyük rol
oynadı." Bu açıklamaya ve sizin çalışma ve araştırmalarınıza ve
düşünürlerin İmam Humeyni hakkındaki görüşlerine göre, bu mesele nereden
kaynaklanmaktadır?
Hasan Maki: İmam Humeyni, insanların geleneksel
liderlerin bittiğini düşündüğü bir dönemde geldi ve biz Hartum Üniversitesi'nde
öğrenciydik ve insanların hayal kırıklığına uğradığını gördük. Ama o dönemde
İslam İnkılabı ortaya çıktı. İslami Hareket'in üyesiyken 1977'de cezaevine
girdim ve bir yıl sonra serbest bırakıldım. İslami hareketlerin meyve
vereceğini ve devam edeceğini düşünmüyordum. Biz umutsuzluk içerisindeyken
ansızın bölgede ve İslam dünyasında yeni bir şafak gördük. İslami hareketlerin
başarısız olduğu bir dönemde İslam İnkılabı yeni bir umudun başlangıcıydı. Öyle
ki, yeni bir İslami plan ortaya çıktı, o dönemde kendi kendime
"İran'a gitmem ve devrimi yakından
görmem gerekiyor" dedim.
Ben İnkılabı yakından görmek için İran'a, ardından Necmettin
Erbakan'ı tanımak için Türkiye ve Cemaat-i İslami imamını tanımak için de Pakistan'a
da gittim. Ama İran'da olanla Türkiye ve Pakistan'da olan arasında çok büyük
fark olduğunu gördüm. Erbakan Türkiye'de parlamento gruplarına liderlik ediyor
ve enkazın altından çıkmaya çalışıyordu. Pakistan'daki Cemaat-i İslami de
el-Mansura'da halktan izole edildi ve çalışmaları sadece el-Mansura'da ve
kitaplarda görüldü. Oysa İran'da sokaklarda mustazafları, inkılabı, İslam'ı ve
Amerika'ya ölüm sloganlarını görüyorsunuz.
İran İslam Cumhuriyeti'nde dikkatimi çeken ve beni araştırma
yapmaya sürükleyen bir diğer nokta da, inkılap yıllarında gerçekleşen halk
seferberliği, halkın devrim için fedakarlığı ve aralarındaki sevgi ve
dayanışmadır.
El-Alam: Sudan'ın geçmiş ve gelecekteki durumuna
ilişkin görüşünüz nedir?
Hasan Maki: Sudan entelektüel ve coğrafi olarak
erozyona uğruyor. Güneyin ayrılmasıyla ülkenin bitki örtüsünün %90'ı,
petrolünün %85'i kayboldu. Mavi Nil'de, Nuba Dağları'nda ve ülkenin diğer
bölgelerinde hala ayaklanmalar var. Sudan haberleri çok acı ve rahatsız edici.
Sudan'da büyük yangın olayı
El-Alam: Bu korkutucu bir söz
Hasan Maki: Birkaç gün önce insanların fark etmediği
bir şey oldu. Sudan'ın Sevakin limanında yangın çıktı. Olay sadece limanın,
paketlerin ve araçların yakılması ve 2 bin 500 yatırımcının mülkünün yok
edilmesi değildi. Yıllar önce, Haçlı Seferlerinden önce I. Richard, Sudan'ın
Ayzab limanını ateşe verdi.
Hatırlatmak gerekir ki, Sevakin'deki yangın, özgürlükçü
subaylar tarafından bir darbenin gerçekleştiği
1952'de Kahire'deki yangından daha az boyutta değildi. Bu
nedenle, bahsedilen bu yangının, özellikle Sudan'a dış müdahalenin arttığı bir
dönemde, Sudan'ın siyasi geleceği için sonuçları olacaktır.
El-Alam: Yabancı müdahale, hükümet ülkede zayıfladığı
an başlıyor ve tarih buna şahittir.