İran yönetimi, gösterilerin arkasında ABD ve İsrail’in
bulunduğunu belirtiyor. Ancak bir yandan da, gösterilerin bu kadar hızlı
yayılmasına neden olan halk içindeki hoşnutsuzlukları giderecek formülleri
araştırmak, İran yönetiminin gündeminde ön sırada bulunuyor.
ABD’DE HAZIRLIKLAR
İran’da rejim değişikliği, 1979’da İslam Devrimi’nden bu
yana ABD ve İsrail’in Batı Asya’daki en önemli gündem maddeleri arasında. Ancak
onlarca farklı senaryo çalışmasına rağmen ABD, Irak’ta ve Afganistan’da olduğu
gibi askeri müdahale yoluyla bir rejim değişikliği eylemine girişemedi. ABD’nin
“rejim değişikliği” konusunda esas politikası, İran’ı uluslararası alanda
tecrit, ambargolarla kuşatma ve ülkenin ekonomik darboğaza sokularak halkın
yönetime karşı çeşitli gerekçelerle ayaklanmasını sağlamak üzerine kurulu.
Yaptırımlara rağmen 2022 yılında dünyanın ilk 20 ekonomisi arasına giren
İran’da halkın ekonomisi ise pek iç açıcı değil. Son beş yıl içinde artan
işsizlik oranı, yüksek enflasyon karşısında eriyen ücretler halk içinde
hoşnutsuzluğun zeminini oluşturuyor. Bu durum, aynı zamanda, son olaylarda
ortaya çıktığı üzere “uyuyan hücreler”in halkın içine karışması için de
elverişi bir ortam yaratıyor. Tabii, Irak’ın kuzeyinde ABD’nin desteğiyle
büyütülen PKK’ya bağlı PJAK ve diğer Kürt ayrılıkçı güçler ve Azeri, Arap ve
diğer etnik kökenden halklar arasındaki ayrılıkçı kışkırtma faaliyetlerini de
İran’da istikrarsızlığı büyüten etkenler olarak sayalım.
RUBİN: GEÇİCİ HÜKÜMET ZAMANI
ABD Başkanı Biden, 4 Kasım’da Kaliforniya’da düzenlenen
Demokrat Parti etkinliğinde yaptığı konuşmada, destekçilerinin cep
telefonlarını kaldırarak “Özgür İran” mesajı göstermesi üzerine,
“Endişelenmeyin, İran’ı özgürleştireceğiz. Onlar çok yakında kendilerini
özgürleştirecek.” demişti. Biden’ın itiraf niteliğindeki bu açıklamasını Beyaz
Saray Sözcüsü kısmen toparlamaya çalışsa da, ABD’nin “derin” koridorlarındaki
operasyon görevlilerinden, en önemli İran, Irak, Türkiye ve özellikle “Kürt
sorunu” uzmanlarından Michael Rubin’in bu konudaki yazdıkları önemli ipuçları
içeriyor. Azılı bir Türkiye düşmanı olan ve FETÖ’cüler ile de yakın mesaisi
bilinen Rubin, ABD’de İsrail yanlısı neo-con takımın üslendiği Amerikan
Girişimcilik Enstitüsü’nde (American Enterprise Institute) çalışıyor. ABD
işgalinden önce, Irak’ın kuzeyinde de hem KDP hem de KYB bölgesinde
üniversitede hoca kisvesiyle faaliyet gösteren Rubin, ABD’nin 2003’te işgalden
sonra oluşturduğu yönetimde de görev aldı. ABD Deniz Harp Okulu’nda öğretim
üyesi olarak çalışan Rubin, 2002-2004 arasında George Bush yönetiminde ABD
Savunma Bakanlığı Pentagon’da İran ve Irak konularında danışmanlık yaptı.
Rubin’i 15 Temmuz 2016’dan 5 ay önce yazdığı “Türkiye’de
darbe olabilir mi” başlıklı yazısı ile de hatırlayabiliriz.
Rubin, İran konusunda son yazdığı 19 Kasım 2022 tarihli
yazısının başlığını şöyle atmış: “İran’ın Haydut Rejimi Çöküyor: Geçici Hükümet
Zamanı”. Rubin, şöyle yazıyor:
“İran protesto hareketi bir İran özgürlük hareketine
dönüşecekse, bir sonraki adımı atma zamanı. İranlılar, İran hükümetinin gelecekteki
şeklini çizebilmek için İran’da geçici bir hükümet kurmalıdır.” (19Fortyfive,
19 Kasım 2022)
Rubin, ABD’de bulunan devrik Şah’ın oğlu Rıza Pehlevi’nin
rolüne dikkat çekiyor. Pehlevi’nin bir meşruti monarşi peşinde olmadığını yazan
Rubin, onu “anayasal bir kongre organize edebilen ve İranlıların bugün
protestolara önderlik etmesini sağlamlaştırmasına, birleştirmesine ve
nihayetinde yönetmesine izin verebilen bir fikir birliği figürü” olarak
tanımlıyor. Rıza Pehlevi de, geçen yıl AFP’ye verdiği röportajda “monarşinin
yeniden kurulması için çaba harcamadığını, aksine laik bir demokrasi kurmayı
amaçladığını” söylemiş ve Batı’yı rejimi devirmek için destek vermeye
çağırmıştı. (AFP, 4 Ağustos 2021)
İSRAİL VE NEO-CON TAKIM TAM SAHA PRES YAPIYOR
Rubin’in yanısıra, Irak işgalinin perde arkasındaki beyni
Dick Cheney’in adamı ABD’nin eski Türkiye Büyükelçisi Eric Edelman’ın başında
olduğu, FETÖ’cü eski CHP milletvekili Aykan Erdemir’in de “Türkiye uzmanı”
sıfatıyla çalıştığı bir başka neo-con karargâh olan Demokrasileri Savunma Vakfı
(The Foundation for Defense of Democracises) de ABD yönetimini İran’a karşı
harekete geçmeye çağıran bir rapor yayınladı. Eski Pentagon ve Ulusal Güvenlik
Konseyi çalışanı Richard Goldberg’in yazısı şöyle:
“İran’ın yeni devrimine maksimum destek, nükleer anlaşmayı
masadan kaldırmakla ve rejime yönelik BM yaptırımlarını yeniden başlatmak için
Avrupalı müttefiklerle birlikte çalışmakla başlar. Ardından Biden, açıkça İslam
Cumhuriyeti’nin çöküşünü hızlandırma hedefiyle, protesto hareketine erzak, para
ve istihbarat sağlanmasına izin verebilir. Güvenlik güçlerinin baskılarını
engellemeye yönelik siber saldırılar da dahil olmak üzere diğer aktif önlemler
de düşünülebilir.” (New York Post, 5 Aralık 2022)
HEDEF SADECE İRAN DEĞİL
İran’ı parçalamaya çalışan neo-con ekibin benzer şekilde
Türkiye’ye karşı oldukları biliniyor. “Erdoğan’ı bir kaşık suda boğarız” diyen
bu ekip, FETÖ darbesinin beyin takımını oluşturuyor. Biden ile birlikte ABD
yönetiminde daha kilit konumlara gelen bu takımın, İran ile Türkiye’nin arasını
açmayı da en önemli görev olarak belirlediğini hatırlatalım. Suriye’de 2017’den
sonra olduğu gibi İran ile Türkiye’nin ortaklığı dünya dengelerini
değiştiriyor. Bu nedenle ABD’nin her iki ülkenin de yumuşak karın olarak gördüğü
yerlere odaklandığını ve iki ülkenin ihtilaf konularını çeşitli yöntemlerle
kışkırtmaya çalıştığını saptayarak belirtelim: İran’daki yıkıcı faaliyet,
sadece İran’a değil aynı zamanda Türkiye’ye de karşıdır./aydınlık