“يَا مَنْ اسْمُهُ دَوَاءٌ وَذِكْرُهُ شِفَاءٌوَطَاعَتُهُ غِنً”
"Ey ismi ilaç, zikri şifa, itaati tatmin olan Allah’im"
(dua kumeyl)
Öyle bir zamandayız ki varlık içinde yokluk, kolaylık içinde
zorluk, sağlık içinde hastalıklar, bilgi içinde cahillik yaşadığımız bir zamanın
içindeyiz. Hiç bir sosyal sınıfı kendi halinden memnun olmadığı gibi ironi
olacak şekilde İsrafta, açgözlülük,
kara cahillik, doyumsuzlukta sınır tanımıyorlar.
Allah (cc), insanoğluna verdiği bunca nimetler karşısında
insanoğlu neyi paylaşamıyor? Neden açgözlü ve buna karşında aşır dercede israf
yapmakta? Sahibiyim dediği hiç birşeyin sahibi olmadığını bildiği halde Insanın
doyumsuz hırsının sebebi nedir?
Allah (cc) bizlere diyor ki “ben
size herşeyi en mükemmel şekilde verdim ve sizleri yaratıklarımın en üstün
kildim” demesine rağmen insanın
bu nankör,
doyumsuz halini sebebi ne olabilir?
Eğer bir insan rızkını kendi çalışmasıyla kazandığını düşünüp
Allah'tan geldiğini inkar edererk kibirlenirse büyük ziyandadır. İnsanı dünyaya
imtihan için gönderen
Allah (c.c.) senin rızkına zaten kefildir.
Hz.Ali (as) der ki “Allah rızkına kefildir ama imanına
kefil değildir o zaman sen kendine imanın dert et rızkını değil”
Allah (cc) bir ayetinde der ki “Sana
gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir.” (Nisa-79) İyilikten kasıt
senin bu dünyada sahip olacağın tüm güzellikler yani rızıktır. ”Allahü teâlânın rızık vermediği, bir canlı yoktur."
(Hud 6) ayetinde ise Alla (cc) biz öylesine bir hatırlatma yapıyor ki “ rızka ben kefilim, rızkını taşıyamayacak güçte olan bir yaratığın
bile rızkına kefilim” dereken vede vermişken insanoğlunun açgözlülüğü
ve kendine takdir edilenden başka rızka sahip olamayacağı halde başkalarının rızkına
sahip olmak için neden bukadar acımasız, gasıpçı hayin olabiliyor? Bankada olan
milyarları, sahib olduğu evleri, arabaları kendisine ne sağlık ne mutluk
getirmediğini bilmiyorsa o insan doyumsuz ve açgözlü olur ve daha da çok olsun,
hepsi benim olsun diyerek başkalarının malına mülküne rızkına göz diker? “Sizi
yaratan, sonra size rızık veren, sonra hayatınızı sona erdirecek ve nihayet
size tekrar can verecek olan, Allah’tır.” "Dünya
hayatında onların geçimliklerini
[maddi, manevi bütün rızklarını] aralarında biz taksim ettik."
(Zuhruf 32)
Dünyanın en zengin kişisi, sahib olduklarının hepsini
kullanabiliyorum? yiyebiliyorum? insanın dünyada kapladığı alan vücudu kadardır
ve ensonun da koyulacağı çukurda. Fakat yaptığı iyilikler veya kötülükler
kapladığı alan zaman ve boyut ötesine kadar taşır. ölüm, bizlerin kaçınılmaz dönüş
kapısıdır. Dolaysıyla ölüp gittiğimizde biriktirdiklerimiz ve sahip olduklarımız
hepsini geride bırakıp dünyaya geldiğimiz gibi geri döneceğiz. “Nerede olursanız olun ölüm
sizi yakalar; sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile!” (Nisa-78).
Bir tüccar
arkadaşımla sohbetimde bana kendisinin ticaretini nasıl büyüttüğün ve bunu
yaparkende sağlığından olduğunu, “ben hayatımı verdim bu işimi
büyüttüm ama çocuklarım bunu nasıl devam ettirecek, hazıra konacaklar,
emeklerimin soradan heba olması beni üzer” demişti. Bende, sen yapman gerekeni yapmışsın, kalanını çocukların düşünsün demiştim.
Oda bana, “orası öyle ama heba olması beni üzer” demişti. Bu örnekte arkadaşımın düşüncesini
tartışmak için vermedim! demek istiyorum ki arkadaşım sahip olduğu onca malın,
mülkün servetin kendine ait olmadığını bildiğini bana teyit ediyor olmasıdır.
Evet çalışmak bir ibadettir ve rızkı aramak,
helal kazanç bir inanç görevidir.
çünkü insanlar rızıkları peşine gider, ne kadar olsada yiyeceği kadar yer,
giyeceği kadar giyer, kalacağı yerde kalır fakat hepsi ellinin altında olmasına
rağmen hepsine sahip olamadığı gibi ve gerçek sahibi de değildir. Sadece malıyla
mülküyle servetiyle gurur duyar, övünür ve de keybetmemek için daha fazlasıyla
meşgul olur. Biriktiri, taşır ve sonunda bırakır aynı bir hamalın taşıdığı malın
kalitesiyle övünmesi gibi. Zenginlik
insanın arzuladığı bir haldir ve helaldir. Fakat sana verilen bu güzelliklere
nasıl sahip oldun? nasıl kullanıyorsun? zenginleşirken kendine neyi dert ettin?
Konuyu daha açık anlatmak için bir anekdot anlatacağım;
Bir sahabe sabah namazı için camiye gider fakat
Peygamberimizle namaz kılmaya yetişemeyeceğinden korktuğu için devesini ordaki
bir çocuğa ağca bağlaması için teslim eder. Namazdan sonra cami çıkşında ne
devesi vardır nede çocuk. Pazara gider, bir hayvan satıcısın da kendi devesini
görür. Hayvan satıcısına der ki; bu deve benim devem size nerden geldi? Satıcıda
bir çocuk getirdi paraya ihtiyacları olduğu için babası satması için onu görevledirdiğini
babasınında camide olduğunu söyledi. Bende 2 direme aldım. Deve sahibi satıcını
çocuğa verdiği 2 dirhem parayı satıcıya geri veri ve derki sabah namazı için
geldiğimde namazı kaçırmamak için deveyi ordaki bir çocuğa ağca bağlaması için
teslim ettim. Vallahi çıkınca çocuğa 2 dirhem verme niyetindeydim’ der. ‹Ama
sen çocuk diye deveyi değerinden ucuza almışsın buda hakka tecavüzdür› diye ekler.
Özet olarak; Hayvan satıcısı, değeri çok fazla olan bir
şeyi çocuk diye çok ucuza alması ve malın gerçek hakkını vermemesi. Çocuk,
sahip olacağı 2 dirhemi haram yolla alması. Dolaysıyla “siz,
kendinize imanınız dert ediniz çünkü o sizin elinizde (nefsinizle) olan birşey.” Insanların, bizlerin kavrayamadığı ve unuttuğu
nokta budur.
Biz, insanlar ve ne yazık ki “inançlı” olduklarını söyleyenler
dünya malını & mülkünü kendine dert etmiş ve sahip olalım diye yapmadıkları
cambazlık kalmamış, üstüne üstelik diğer insanların hakkına hukukuna tecavüz
edip gasp ederek yapmaktalar.
Neden insanoğlu
bunu yapmakta?
Bunu anlamak için insanlık tarihine ve de şu an yaşadıklarımız
bakmamız yeterli olacaktır.
Insanoğlunun açgözlülüğü, dünya malına olan düşkünlüğü,
takındığı mütekebbir tavır
(insanlığa hükmetme kısacası
kendini ilah görmesi)
insanlık tarihinin kara ve kanlı sayfalarla doldurulmasını sağlamıştır ve
toplumları ahlaki sosyal yönden
bozmuştur.
İnsanoğlu kendi eliyle yaptığı beşeri düzenlerle adalet
adıyla adaletsizliği, tüketim adıyla sömürüyü, insan haklarına adıyla haka
tecavüz & gasp etmesini sağlamıştır. kısacası açgözlülük, hırs,
adaletten uzak insanlara hükmetmek ve sömürerek mal & mülk, servet
sahibi olmak bir sistem, bir düzen olmustur. Sistemi kuran “güçlerin” insanlığa
hükmetmesini sağlamış istediklerini yüceltip geri kalanları ise sömürmüşler ve
bunuda değişik sistemlerle “dışı güzel içi boş” tanımlamalarla yapmışlardır.
Bugün yaşadığımız zaman diliminde Biz, insanları sistemleriyle
halden hale sokup bizlerin aslın, kimliğini, kişiliğini velhasıl varlık özümüzü unutturmuşlar
insanlığımızdan çıkarmışlardır. Iyilikler kötülük olmuş, iyilik tanımını da kötülük
yapmışlardır. Metafor yaparak örnek verecek olursak, sigara içmeyen bir insan
sigara içen bir topluluğun olduğu yere girdiğinde ilk hissedeceği sigara dumanı
ve kokusudur o toplum içinde kaldığı sürece sigara dumanı ve kokusu onun üzerine
sinecek ve neticede o kokuya ve dumana alışacak, içmese bile içmiş gibi sigara
kokusu onun üzerinde de kokacaktır. Siz, sigara dumanı ve kokusunu negetif
olarak düşünürseniz positif birisi o toplum içinde olduğu için “kötü” kokusu üzerine
sinecek ve alışkan olmadığı için onu huzursuz ve hasta edecektir. pozitif
enerjisini tüketecek neticede negatifleşecektir
.
“Imanlarını dert etmeyenler” zaten alışkanlıkları olduğu
için hırsı, mevki, para-pul, gösteriş,
zevki safa arzuları
onları dahada fazlasına sahip olmaları için
hırsları rahatsız edecektir. imanlarını dert edenler ise kendilerinin de o
panoya düşürme korkuları onları derinden rahatsız edecektir.
Yazımın girişindeki dua, imanlarını dert edenler için
bir korunma kalkanıdır. Allah (cc) isimini anmak bir ilaçtır. Allahı zikre
etmek ( namaz, kuran, oruç,…ibadetler) imanı koruma reçetesidir. Allah itaat etmek (herşeyi Allah'ın istediği ölçüde ve çerçevede yapmak, Allah'ın rızasını kazanmak)
inananları rahtlatacak ve toplumumuz değişmesine vesile olan positif enerji
olacaktır.
Filsitindeki kardeşlerimiz bu tanımlamayı gözümüzünün önde yaşayan canlı yaşayan
rnekleridir.
Mustafa Kemal TASPINAR
28 Ocak 2024